AKŞAM POSTASI Sahibi ve Neşriyat Müdürü Hidiseler, hibirler Son sıyasi af münasebefile bazı düşünceler Yazan: Mecliste bir 8 Partide, encümeni pek müsait kârşil ki bu projenin kin derdir. Bu münaseb. Jerimi yazmak istedim, Cumhuriyet rejiminin adi cürümler ümler e bazı düşünce- için olduğu gibi siyasi cü de cezayı bir te sitas; olarak kullandığını kabul Mizumdır, Saltanat idaresinin ka: da cephe aldığı ilk günden İ a & tatürk, kurduğu devlette, siyasi cüsüm- Jer için verilen ve tatbik olunan ceza. ların da ancak bu mânada anlaşılmalar; icap ettiğini mühtelif vesilelerle izah etmiştir. Büyük Millet Meclisimizin ber intihap devresinde bir çok a lâyihala- Finı kanunlaştırmış bulunduğunu hepi- miz hatırlarız. Bunların bir çoğunu tabi! hâdiseler in olsa da, Büyük ilk intihap devre- sizde tevdi edilmiş olan bir çok af prG. jelerini mutlaka birer fe âde hâdise suretinde kabule mecburuz, Vasıtası en kıt bir kuvvetle, o devir de, dünyanın en kudretli addedilen düş. Münları karşısında harbi kabul eden Mustafa Kemal devleti, ber “biri bir başka yabancı tarafmdan tahrik edilmiş bir sürü isyan » içinden tabrip edil. mek tehlikesine maruz bulunduğu gün. İerde dahi, şuurlu veya şuursuz bir surette bu silâhlı menfi hareketlere ka- fışmış bulunanları affetmek büyüklü- günü göstermişti: Bu “büyüklük, kelimesini sadece “engin bir şefkat ve meri sında kullanmıyorum. Çok defo 'dar bavsalaların kabul edemiyeceği derece- dr geniş hudutlu olan bu aflar, ibti- İâllerin klâsikleşmiş addedilen esasla den bu aflar, yalnız bir civanmertiik değil, ayni za- arda büyük bir cesareti de göze vu. tuyorlardı. Birinci meclisten çıkan afların he- men hepsi yeni devlet reisinin, şahsın- <i hüviyetine ne de- wi ve Türk milleti, nin seciyesini, gerek kü rek teker teker ferd olarak ne iyi anla- meş bulunduğunu izah ede Tr. Düşününüz bir Mudurnuda isyan, Zatranboluda ki tışıklık, Yozgadda bir nevi harbı ili, Pozantide düşman, Sımavda düş man. Mustafa Kemalin hükümeti, Bü- yük Millet Meclisine bir başka isyanın ve hattâ henüz bastırılmamış, veya sön- memiş olan bir isyanın elebaşılarına af bahşeden lâyihalar sunuyor. Evet. İhtilâlin düşmanları Anadolu- nun ötesinde berisinde mels. üstüne mefsedet yaparlarken, ihtilâ! hudutları m neşir vasıtalarını ın her tocafa gön- derdiği seyyar mahkemelerle Karakuşt kümler yağdırdığını, her gün sayısız vatandaş İdam ettiğini,, yaya'ken An- karnı sadece aflar, umum! aflar, af ve safh kanun'arı neşrederdi, Hiyanetin, vatan düşmanlığının ih. den liyık olduğu cezayı hiç görme. söylenemez tabii, Fakat Kemalist ihülâller için meşru addedilen ve terbibe, kendisine takaddüm ed ptildilerle mukayese e miyecek dşiecede az baş. vurduğunu, yüksek sesle söylemek, o günleri görmüş olan ber vatandaşın dürüstlük borcudur. ih- tilâlin bütün seyrinde Atatürk, elindeki Nizameddin NAZİF Bp” Devamı 4 üncüde için e ve nefsi işlâh va. etmek şması mukad- | met,, mâna- | da. | bir adam Garip bir suikast Çantada bomba patladı; öldü ! Maktu! “Ukrayna hürriyet hareketl,, nin lideridi Katli bir Rus ajanı imiş! Amsterdamda, Lötterdan: şehrinde ge- bir suikast o Olmuş, bir adam bir bomba patlıyarak ölmüş- Bu esrarengiz hâdisenin neticeyi vermiştir: tahkikatı şu Ölen adam Konovalek isminde bir bin- başıdır ve “Ukrayna hürriyet hareketi. nin lideridir. Büyük harpte Leh dusunda Rusyaya karşı çarpışmıştır. Bir otelde Noyak ismi ile oturmakta o- | Bir kadın cas s daha Babası “Kızım macera meraklısıdır!,, diyor Amerikada yakalanıp 4 sene hapse mahküm olan Alman kadın casusu Yo- hunga Halmandan sonra, bir kadın da- ba casuslukla itham edilmektedir. “Kırmızı saçlı,, berber kadının Ca» susluk davasının son safhası, dün tafsi, Jâtiyle anlatuğımız gibi, mübim bir cas susluk teşkilâtı bulunduğunu ortaya koymuştur, Son olaruk tevkif edilen di- ğer kadının da bu şebekeye mensup ol- duğu zannedilmektedir. Miş Silviya Bradşo ismindeki bu genç kız, Amerikalıdır. Fakat çok güzel Alrnanca ve Fransızca konuşurmuş ve Almanlardan bir şok bildikleri” varmış İlham edildiği suç, Amerikoda askeri müstahkem mevklicrin ve hava istaş - yonlatının resmi almaktır, Kızın babası, bulunduğu bir natta diyor ki ? “Kızım macera meraklısıdır. Şimdiye kadar bir çek memleketleri gezmiştir. Fransızcayı, Almancayı dili gibi bilir. İspanyolca da konuşur, Daha başka Ji- sanlar da öğreniyordu. “Fotoğraf da onun en sevdiği bir şeydri. Bilhassa orijinal manzaraları almıya bayılır, “Alman arkadaşlarına gelince, onlar. la Almancasını ilerletmek için münase, bata girişmişti. O zamandan başlıyan arkadaşlıkları da şimdiye kadar devam etmiştir. “Kızım bakkında casus diye bir şüp- he beslemek sanırım ki çök minasız ve gülünç bir hareket olur.,, Diğer taraftim, hârptenberi ortaya çıkan en büylik casusluk şebekesi ismi verilen bu casusların muhakemesinde dinlenecek şahitlerden birinin daha, Alman vapuriyle Amerikadan kaçması büyük bir heyecan uyandırmıştır. İg- natz Griebi ismindeki Almandan 803- fa kaçan Verner Gudenberz ismindeki diğer Almanın da, vapur Fransaya uğ- rad'fı zaman tutulması için Fransiz polisine haber verilmiştir. beya. lan katilin asıl hö- viyeti kendisini Bora isminde birisi nin araması üzerine meydana çıkmış - tır. Bora, binbaşı - nın hüsust kâtibi ol duğunu iş ve onun hakkında ma. limat vermiştir. Boranın tahmin et- tiğine göre, katil Val luk isminde bir Rus Maktul binbaşı “Hamburg, vapuru yolda iken, bir İngiliz gözetesi vapurun kaptanı ile tel. siz telâfönla konuşmuştur. Kaptan; — Verner Gudenbetg sizin vapurda mı? suvaline: — Evet, cevabını vermiştir. — Fransız pelisine teslim edecek mi- siniz? diye sorulunca, kaptanın verdiği cevap şu olmuştur? — Fazla tafsilât veremem. Nevyork- tan malümat alın, Hâdisenin yeni safhaları heyecanla beklenmektedir, Sultan, balayına! çıkacak : Hintli Johor sultanı Mis Lidya Hil iş. |£ minde bir varyete artisti ile nişanlan. dığı yazılmıştı. Hattâ, Amerikali kızla annesinin Hindistana gittiği, orada sul- |f tanım misafiri bulundukları haber verili. yordu. Sinkapurdan bildirildiğine göre, Sultan resmi bir tebliğ neşrederek artistle nişan- landığı hakkındaki kaberleri o katiyetle tekzip etmiştir. Bununla beraber, bu yet verilmiyor ve Sultanın, vel şayia çıkmamasına çalıştığı zannedi. liyor. Sultanm iki aya kadar İngiltereye geleceği, oradan d 2Amerikaya gideceği il yor. Bu (habere göre, Sultanın be ebemmi- ünden ev- ahati olsenktir. İsi olacaktır. (Amsterdamdan gelen 1 tarih- li bir ajans telgrafı bu adamın bir Rus a janı olduğunu bildirmektedir) (Katil, Konâvalekin samimiyetini okazanarak, yanma yaklaşmıştır. Binbaşınm çantası- na bazı evrak paketi diye, patlayıcı bir madde koymuş olabilir. Vallukun Rusyaya kaçmış olacağı zan- nediliyor. Bununla beraber, Leh hükü- meti ün Avrupa devletleri polislerin- den suikastçımın bulunması için yardım istemiştir. Birçok Alman polisi Lehistana gelerek Leh polisinin takibatına yardıma başlamıştır. Şapkasız gezmek ayıpmış ! Alman şapka fabrikatörleri telâşta Almanyada erkeklerin şapkasız gez- mesi ayıp sayılmaya (o başlanmıştır. Bu hususta şiddetli propaganda yapılmakta ve kadınlar, şapkasız (erkeklerle sokağa çıkmamaya teşvik edilmektedir. Bunun sebebi, Almanyada şapka sana- yünin gün geçtikçe iflâsa doğru gitmesi- dir. Şapkasız gezmek öyle taammüm et- miştir ki kimse şapka giymez olmuştur. Buçün şapka satışını tekrar ocanlardır. mak için erkekler şapka giymeye teşvik olunuyor, Şapka lehinde yapılan Beppazanda da erener #eestyerte “Perre YAN ra aykırı ve'iptidaf ; olduğu sö: Bu propagandayı Alman şapka fabrika- törleri yaptırmaktadır. — — Kadın şapkala- rında bir tuhaflık! ; i Mil ——.. Bu sene hiç görülmemiş bir şapka modası çıkmış! Kadın şapkalarında yapılacak tu . haflık kalmadığı zannedilen bir anda sivri akıllmın hatırma yeni bir tu - haflık gelmiş olacak: Şapkanın tepesini deliyorlar, oradan bir tutam saç çıkarıyorlar. Bu suret- le şapkanm Üstünde, şimdiye kadar ol. duğu gibi, tüy dalgalanacak yerde, ka- #wm kendi saçı dalsa'anıyor. ZEAYEERENE USRE'AZ » GENMALANMMEZ EDAM ARYA x PT MERE MKAZGN VEE Ras gele Zenginin malı KAR malı züğürdün çenesini yorar. Bugün de biz ayni yolu tu- talım. Bahsedeceğimiz zengin dünyanm hiçbir zenginine benzemiyor (gibi geldi bana. Düşününüz bu dünyada her Alla. hın günü hükümetine 1800 Türk lirası vergi ödemek (mecburiyetinde bulunan bahtiyarlar da mevcutmuş, Japonyanin en zengin ailesi sayılan Mutsui'lerin reisi ölünce, oğluna kalan servet, menkul ve gayrimenkul 209 milyon İngiliz tirasıy- muş. Bunu bizim paramiza (çevirirseniz elde edeceğiniz rakamı okumakta sıkın» tı kaişisında dilinizin tutulması, başınızın (dönmesi muhtemeldir: yeseniz: bile, heyeti 126,000,000,000 İşte zavallı Mutsui ailesinin hüküme. te ödemek (o mecburiyetinde bulunduğu vergi bu rakamın vergisidir. Günlere tak sim edilince 1800 Türk liresı tutan bir vergi. Size bunun yalnız bir aylık rakamı nı teklif etseler kabul etmez (misiniz? Ben eminimki bu miktarı bir. bankaya koyduğumuz zaman aydaelis nize geçecek asgari 200 Türk hirasile geçi. röp gidersiniz. Hiçbir şey değil, 126 mil. yar liranm bir araya ve hele bir ele na- wi toplanabildiğine bir türlü akıl ermi- yor, Yalnız musah- hihe değil U LUS refikimiz ilân ediyor: “İki musahhihe ihtiyacımız var, Lise mezunu olanlar arasında imtihan yapılarak seçilecek bu musahhihlere ay» da yüz lira verilecek ve ecnebf dili bilen- ler tercih olunacaktır., Refikimizin bu ilânını muhtevi sayfa- yı çevirdim. Gözüme, Ankarada resimle» rini teşhir eden bir Bulgar sanatkârm. dan bâhis yazı ilişti. İlk satırı şöyle; “Bulgar meslektaşımiz ve konışumuz ressam Bay İvanof Halkevinde bir re #m sergisi açtı... Doğrusunu söylemek ( lâzrmeelirse re- fikimizin yalnız musahbhihe değil muhar- rire de ihtiyacı var. Musahhih bu cüm- lenin hangi yanlışını düzeltsin! KUKUN Umumi af Yüz elliliklerie İstiklâl mahkemeleri ve bususi heyetler tarafından mahküm edilenlerin aff; dolayısiyle (OAsım Us şöyle yazıyor: “On beşinci yaşına basmak üzere bulunan Cumhuriyet Rejimi bu tarzdaki bir umumu af ile dahile oldu- ğu kadar, harice karşı da şöyle demek istiyor, — Bugün dünyanın hemen her tara- fından rejim bukranlarından bahsedilen bir devirde yaşıyoruz. En ileri ve «an kuvvetli sayılan memleketlerin hapis- hanelerine bakılsın. Buraları baştanbaşa siyasi mahkümlar ile doludur. Hattâ ba, s1 memleketlerin hapishaneleri siyasi mahkümleri alamadığı için mahkümlar ve şüpheliler için hususi Dee kuruk muştur, Türkiyö Cumhuriyeti böyle siyast duk ranlar içinde çarpıman dünya içerisinde bir tek müstesna olduğunu göstermek için sayıları artık pek mahdut olan si- yasi suçlularını da affediyor. Cumhuri- yetin on beşinci yıldönümü bayramına onların da iştirak etmelerine imkân ver« mek isteyor.,, Demek İsteyoruz ki buğün ilân edil. mek üzere hazırlanan umumi af kanu- nu dahilde ve bâriçte elde edilen muzaf feriyetlerin ve muvatlakıyetlerin me- sut bir neticesidir. Yüzelliliklerle İstik- iâl mahkemeleri ve hususi bheyetlec mahkümlarma şamil olacak derecede geniş bir umumi af Cumhuriyetin Res İlminin kuvvetine ve istikrarma olan itis madının en cani: bir Hadeşidir., 3 TAN Mekteplerdeki dejenereler İzmirdeki son hâdise dolayısiyle, mekteplerde disiplin meselesinin kat'i şekilde halledilmesi lâzrmgeldiği, ma» arif sisteminin bozukluğu yolunda fi- kirler ortaya atılıyor. M. Zekeriyanın mütalcası ise şu şekildedir: “Böyle umumi hükümler vermek ko laydır. Fakat hâdiseleri soğukkan tetkik etmek, hastalığı teşhis etmek ve tedavisini ona göre tavsiye etmek daha doğru olur fikrindeyiz. Fevri hareketler, daima yanlış neticelere sürükler. Evde vi artık kabul etmek devrindeyi Mektep, cemiyetin küçük bir örneği dir. Cemiyet içinde görülen bütün hâdi- seler küçük mikyasta mektepte de gö: nür. Mektep hayattan uzak mücerret müessese değildir. Orada okuyan çocuk- larımızdır ve bu cemiyetin evlâtlarıdır. Cemiyet içinde dejenereler, hastalar, ahlüksızlar, hattâ katiller olduğu gibi, mektep içinde de bunların küçük nümu- neleri mevcut olabilir, Böyle olduğu içindir ki, terbiye mesex lelerine büyük ehemmiyet veren mem- İeketlerde bu dejenere, hasta ve geri çocuklar diğerlerinden ayrılır. Ayrı bir müessesede ayrı bir terbi - ye sistemine tâbi tutulur, Bu tasfiye işi için sureti mahsusada muayene ve İm- tihan usulleri icat edilmiştir. Bütün talebeler sıkı bir süzgeçten geçirilir, Ço- cuklar kuvvetlerine, zaaflarına mele « xelerine göre ayrı müesseselerde okutu- lur. Bizde şimdilik buna imkân yoktur, Çocuklarımızın henüz dörtte birine tah- sil imkânı verebildiğimiz bir devirdet bu tasfiyeye kalkışmak bir nevi lüks iş sayılabilir. Bunu yapamadıkça da dejenere çocuk- ların da sınıflarda bulunmasına mâni olmâya imkân yoktur. Dejenereleri ıslah için disiplin kâfi değildir. Bu, tamâmen ayrı ve ilmi bir dava dır. Ve bu dava halledilinceye kadat bu hastalığın tedavisine imkân yoktur. tMekteplerimizi, maarif sistemimizi di“ siplinsizliği mesul görmek kolaydır, f3* kat bu yol bizi hastalığın teşhisine doğ” türen yol değildir. İşi daha esasından ve daha kökünden tetkik etmek İizrmdır. Birkaç dejenere“ nin mütereddi hareketini bütün talebe* eli bütün maarife teşmil etmek doğru le; Çan - Kay - Şek aslen S'ovenmiş Çekoslovakyalı bir tarihçinin (o iddis ettiğine göre, Çin mareşali Çan Ky Şök İslâv aslındandır.. Tarihçi, bir mansotırda araştırmA yaparken, yüzlerce sene evveline ald vesikalar bulmuştur. Bunlardan birinde. Çkayşek isminde bir (oSlovenin on yedinci asırda, misyoner olarak, Çin8* gittiği yazılmaktadır. Çkayşek — orad Könfeçyua dinine geçmiş ve Çin imp#” ratorunun baş müşaviri olmuştur. Çkayşek isminin sonra Çan Kay Ş** olduğu ve bugünkü mareşalin de bu # dümun torunlarından biri bulundüğü zannedilmektedir,