Tiyatro binası İstanbulda yapılması düşünülen ti: yatronun, ancak bin kişilik olması münasip görüldüğünü dostum Burhan | Felekin bir yazısından öğrendim. Muh | sin Ertuğrul, daha kalabalık bir küt- leye ses düyurmak kabil olamayacağı nı söylüyormuş. Ya yatrolar, bugün için küçük sayılır. Her tarafta çok daha genişleri yapı- ı lıyor. Hatta bazı — memleketlerde on bin seyirciye yer bulunacak cesim binalar kurmaktan bahsediliyor. Şeh- | rimizin nüfusu göz önüne getirilin.c bizim için o kadar büyüğüne gitmeğe Tüzüm olmadığı söylenebilir. Fakat | bin kişilik bina da hiç şüphesiz küçük sayılır. Muhsin Ertuğrulun söylediği mah zur ne dereceye kadar yariddir? bil- miyorum. Kendisi birçok memleket. lerin tiyatro binalarını gezmiş, tetkik etmiştir. Çok büylük binalarda sesin iyi duyulup duyulmadığını da kendi tocrübeleri ile anlamıştır. Biz, iyi tasarlanmış, ses kanunlarma göre kur rulmuş bir binada - sahnenin Wormal sesi ile konuşan - bir aktörün bütün seyirciler tarafından iİyi işitlleceğini sanıyoruz. Burhan Felek, sahne sanatkârlarr mrızın yavaş konuşmalarından şikâyet ediyor. Onun söylediğine göre aktörler rimizin sesleri ancak ilk beş sırada duyuluyormuş. Mübalâğalı da olaa yanlış değil, Fakat bu kabahat yalnız sanatkârda veya binada mı? Seyirci- lerin de çoğu dinlemeği, daha doğrusu söz işitmeği bilmiyorlar, Kababatin onlarda olduğunu da söyliyecek de Bilim. Bence bu işin asıl suçlusu dili. mizdir, türkçedir. Millf bayram günlerinde veya mi- tinglerde, büyük bir meydanda nutuk dinlemişsizindir. Nasıl buldunuz? Ben her seferinde; “Bu adam türkçeyi ne biçim talaffuz ediyor? Acaba türk değil mi?,, dedim. Cümleler kırılrveri- yor, tuhaf bir şey oluyor. Şu kanaate * vandım: Yavaş, tabil yükseklikte ko- - türkçe ne kadar bir dilse bağrılan türkçe ot:ım'dı.rgg:j sız, çirkin oluyor. Yani bize öyle ge- liyor. Bizim bugünkü zevkimize göre türkçe, bağırılamayan, bağırılmağa tahammülü olmayan bir dildir , Bu tecrübeyi tiyatroda da tekrar edebilirsiniz. Arka sıralarda iyi duyu- lan sesler, bize tabif türkçe hissini ver miyor. Yukarda “sahnenin normal ge si,, dedim; bizim sahnemiz bunu he- nüz bulamamıştır. Aktörlerin sesi ya duyulmuyor, yahut gayri - tabil ge liyor. (Belki de bu türkçenin, bilhas- sa İstanbul türkçesinin aocent'sız ol- masmdandır.) Sahnenin normal sesi yalnız aktör tarafından vücude getirifemez, bunda seyircinin de vazifesi vardır. İşitmesi- ni bilmiyoruz demem bunun içindir. Bağırılan türkçeye alışık olmadığımız için o bize bir tubaf geliyor, sinirleni- yoruz ve artık onu biz de anlayarak, zevkle dinliyemiyoruz. Bu norma! ses zamanla tecaslis edecektir. Onun yerleş mesi için de halkı kalabalık olarak tiyatroya gitmeğe alıştırmak lâzım- dır. Bu da, ancak bin kişi alacak bir bina ile olmaz. Evvelâ büyük, geniş halk tiyatrosu, sonra - icap ederse - yüksek zümreye mahsus küçük bina- lar. Bu dilimiz için de elzemdir. Nurullah ATAÇ Büyükderede Iskele civarında hırsızlar faaliyette ! Büyükderede iskele pasajı — köşesinde kahveci Şevkinin dükkânı dün gece meç- hul bir hırsız tarafından soyulmuştur. Daha dört beş gün evvel iskelenin kar- şısındaki aktar Anestinin dükkânma da hırsız girmişti, bu tlk vakanın faili he- nüz bulunamadan Büyükderenin en işlek yerindeki ikinci bir dükkânm soyulması civar halkı endişeye düşürmektedir. Usulu muzaşfa defter tutmak ve günde yarım ve tam clarak çalışmak ve devairde muamele takip etmek Üze- re İş arıyorum. Adres: Balat Drağman cadd. Aş- tarcı sokak No. 1 M. UYGUN 13 sekiz yüz, bin kişi alan ti- | Gayri sıhhi yamrı yumnu, şahnişli, çıkmalı İstanbul evleri günden ginetarihe karışıyor. Şehrin kenar mahalle lerinde bile hummalı bir yapı faaliyeti var, Vatandaşlar, 19 uncu asırdan kalma ahşap evlerinin yerine asrın hertürlü! vahatlı sevine işe girişiyorlar, Fakat, modern bir yuvaya kavuşmak arzusile kararangözler, çok eçmeden — aydınlanıyor: gı içinde mesoeden binalar kurmak imkânınt bulur bulmaz, sevine Çamuru dizleri bulan yolların o saman farkına varılıyor.. HABER objektifinin tesbit ettiği hu resim, etrafında humemalı yapı faaliyeti görülen yollardan (!) birini gösteriyor. Bu sokak Fatihte-diz ve “Sarı güzel,, adını taşıyor. Sokağın ismile aslındaki bu tezat, talün birgarip cilvesidir. Konservatuvar heyeti Bu yaz Eğin halk bavalarını plâka alacak Konservatuvarımızın on senedenberi devamlı bir şekilde yaptığı folklor tet- kiklerine bu sene de yaz devresinde de- vam edilecektir. Bunun için konserva- tuvar şimdiden hazırlanmaktadır. Öğrendiğimize göre koönservatuvar he- yeti bu yaz Anadoluda halk - türküleri- nin zenginliği ve orijinalitesi itibarile bir hususiyet arzeden Eğin havalisini dola- şacaktır. Eğinin meşhur havaları birer birer bizzat halk ağzından, halkın sazın- dan plâklara almacaktır. Bu havalideki seyahat iki ay kadar sürecektir. t Konservatuvarın — bu yıl Anadoluya folklor tetkiklerine gidecek heyete kon- servatuvar müdürü Yusüf Ziya Demirci Tiyaset edecektir. İstanbul konservatuvarı uzun — senes lerdenberi Anadoluda yapılan tetkikler: le toplanan halk türkülerini — tamamen plâklara tesbit etmiş ve — notalarını da almıştı. Bunlar söylendikleri vilâyet hu- dutlarına göre bir tasnife tabi tutularak konservatuvarda vücude getirilmiş olan büyük plâk kütüphanesine — yerleştiril- miştir. Ayni zamanda bu binlerce plâ- İKın notaları da büyük ciltler teşkil et. mektedir. Bu suretle halk türküleri. iti- barile dünyanın en zengin memleketi ©- lan Türkiyede tesbit edilmemiş ve üzerin de meşgul olunmamış hiçbir halk türkü- sü kalmıyacaktır. Ses ve saz müsabakası Beyoğlu halkevinin — tertip ettiği ses ve saz müsabakasının ses krsmı cumarte- Si günü gece saat 21 de istiklâl caddesin- de Nuruziya sokağındaki — parti temsil salonunda yapılacaktır. Müsabakanın bu nihal kısmında jüri heyetinden başka, memleketimizin mu- siki ve ses üstadlarımdan bir grup da ha- zır bulunacaktır. Ses müsabakasına iştirak — etmek için evvelce müracaat edenler elemeye tabi tutulmuş bunlardari kadın ve erkek ol- mak üzere yirmi kişinin takdire lâyık bir istidada malik oldukları anlaştlarak mü- sabakaya iştirak etmelerine jüri heyetin ce karar verilmiştir. Müsabakaya iştirak edecek olan bu 20 kişiden 11 ri halk tür küleri okuyacak, dokuzu alafranga şarkı söyliyeceklerdir. Beyoğlu — balkevi, bu müsabakalara gösterilen alâkayı ve müsabakaya kayıt müddetinin hitammdan sonra müracaat eden yüzlerce vatandaşın — bu müsaba- kaya kabul edilemediklerini — nazarı iti- bara alarak ileride dahâ geniş — ölçüde bir müsabaka açmağa karar vermiştir. Istidatlılar, halkevinin — musiki talim heyeti tarafından meccanen — çalıştırıl- maktadır. SŞEHİRDE ve MEMLEKETTE iş kanunu Bir senelik tatbikattan alınan neticelere göre Tadil ediliyor Pazartesi günü iş kanununun meriyet mevkiine girişinin yıldönümüdür. Kanu- nun bu bir senelik tatbikinden elde edilen neticeleri ve görülen noksanları tesbit et- mek üzere, İktisat vekâleti, iş daireleri bölge âmirlerinin Ankarada toplanmalarına lüzum göstermiştir. Bunun için iş daireleri bölge âmirleri Ankaraya gitmektedirler. İş dairesi âmirleri Ankarada bugün elde mevcut iş kanununun tatbikatta aksa- yan noktalarını, kanuna ilâvesi lâzımgelen hususları ve kantından çıkarılmasını zarur! gördükleri hükümleri tesbit edeceklerdi: noktaların tesbil dar sürecektir. Bütün bu * Yapılacak toplantılar bir hafta ka- iş kanunu üzerinde bir senelik tatbi- kattan alıman tecrübelerle, geniş mikyasta tadilât yapılmasını icap ettirmektedir. İktisat vekâleti, tesbit — edilecek yeni esaslara göre bu tadil projesini hazırlıya- Tak Büyük Millet Meclisine verecek, kanuyun değiştirilmesi İstenocektir. > » v Bütün iş daireleri bölge âmirlikleri ayrıca iş dairesi umumi reisliğine birer bü- 'yük rapor vererek tatbikatta güçlük görülen noktaları bildirmişlerdir. Prens Seyfet- tinin zevcesi Rivayete göre kaynanasını dava edecekmiş Zevci prens Seyfeddinden kalan miras işini halletmek üzere Misıra gitmiş olan prenses Ülviye yakında şehrimize döne- cektir. Kendisi ailenin diğer efradile mi- ras ihtilâfını halletmiştir. Bulunan şekle göre merhum prensin kardeşleri yenge- lerine 25000 Mısır İirası vereceklerdir. Yalnız prens Seyfeddin ile prenses Ul- viyenin izdivacına önayak olan ve bu İz- divaç için gelin tarafına karşı maddi bir takım taahhütler altına giren prens Sey- feddinin annesi prenses Nevcivan gerek miras taksiminden, gerekse eski taahhüt- lerin yerine getirilmesinden istinkâf et- tiği için zevce burada kayın validesi a- leyhine bir dava açacaktır. Hayatı meraklı safhalar — ihtiva eden , Prens Seyfeddine ait olan ba davanın da meraklı olacağı tahmin odilmektedir. Sirkeci istasyonunda hamallık işleri Devlet demiryolları umum müdürlüğü yaptığı tetkikler sonunda Sirkeci istas- yonundan bağaj ve yük hamallığını ve bütün tahmil ve tahliye işlerini pazar gü- nü sabahından itibaren — idarenin eline almağa karar vermiştir. Halbuki şimdi- ye kadar bu iş bir “bölük,& bağlı mün- ferit hamallar elinde — bulunmakta idi. Devlet demiryolları idaresi, memleketin Avrupaya ilk kapısını teşkil eden ve bir taraftan da Trakyanım ticari iskelesi ma- hiyetinde olan Sirkecide böyle başıbozuk bir teşkilâtm çalışmasını gerek iktisaden gerekse turistik bakımdan doğru bulma- dığından bu şekli ihtiyara zaruret gör- müştür. Kırşehir felâket- zedeleri için Istanbulda Elli bin lira iane toplandı Kirşehir aelzelesi - felâketzedeleri için memleketin her tarafından yardımlar de- vam etmektedir. Şehrimizde de tabiatin gadrine uğrıyan bu vatandaşlara yardım için geniş mikyasta faaliyete geçilmiştir. Muhtelif cemiyet ve teşekküller - kızıl- ay cemiyeti ile elbirliği ederek felâketze- delrce maddi yardım temini için — toşeb- büslere girişnişlerdir. Bu işe önayak o- lan milli müesseselerle mektepler bilhas- sa para toplamak hususunda biribirlerile müsabaka etmektedirler. Istanbulda bu- güne kadar muhtelif vasıtalarla toplar nan para miktarı elli bin lirayı geçmiş- tir. Bu arada Beyoğlu halkevi sosyal yardım şubesi 1000 lira toplamış, inhi- sarlar idaresi memuarları da 2000 lira ver» miştir. Bu paralar parça parça Kızılay cemi- yetine teslim edilmektedir. Bir Yunan balıkçı motörü yakalandı İzmir, 11 — Bugün Karaburun civa- rında, Karasularımız dahilinde iki Yu- nan Balıkçı motörü görülmüştür. Gümrük muhafaza teşkilftı motörü tarafından tokip olunan balıkçılar, dur işareti Üzerine kaçmağa başlayınca a. teş edilmiş, motörlerden biri, içindeki dört yaralı tayfası ile beraber limanı - mıza getirilmiştir. —a Iki eroinci yakalandı Golatada, Hisarbaşı sokağında otu- ran, tanınmış sabıkalılardan Afyon KRa- rahisarlı Osman, yolda şüpheli bir va- ziyette görülmüş ve kaçakçılık bürosu memurlarr tarafından üstü aranınca 8 paket içinde 3 gram eroin bulunmuş - tür . Gene Galatada Karaoğlan sokağında dolaşan sabıkalı kaçakçılardan Marma. Haber'den Tarihe Eminönü — meydanı Eminönü meydanının açılmasına Va. lide hanından başlandı. Geniş bir mendili avuç içinde - topla- yşımız gibi, yapılar da arsaları duvarla- rının arasında toplayıp küçültüyor. Ö- Jümile büyüklüğü anlaşılan, boşluk his- settiren insanlar vardır; Valide hanı da meğer ne kadar büyükmüş, bunu, tabu- tunun içinde, çatısı yıkıldıktan ve cep- hesi tahtaperde ile örtüldükten — sonra anladım. Bana öyle geliyor ki, Yenicami ile deniz arasındaki açıklık tahmin ede- miyeceğimiz bir nisbette olacaktır. Yapı, evvelâ kütle halinde manalıdır, Bir cephe, merdivenler, aralarında do« Taşacağımz bir iki sütun, duvar nakışları, çiniler ve sırtüstü yatıp azametini sey-« redeceğimiz kubbeler, kütleyi bilirsek bi ze bazı şeyler söyler. Bir güzelin boyu- nu posunu görmek, yürüyüşünü, salını- şımı seyretmek nasıl bir haz ise, asırlar- danberi kütle halinde görmekten mah- rum kaldığımız Yenicami de bizi kendi- sine hayran bırakacaktır. Meydan açı- lrp büyüyünce, İnsanlar küçülüverecek, kalabalık dağılacak ve Yenicami bir kat daha azametli görünecektir. Eminönü meydanı adı Şehremini adın dan gelir. Şehremini tabiri de çok eski- dir, fakat Şehreminleri beylik yapılarım tamir ve inşasına nezaret ederler, bu gi- bi işlerde çalışan amelelerin yevmiyele- rini tevzi ederdi. Evliya Çelebi Şehremi- ninin maiyetinde 300 kişi bulunduğumu hir yılda onun eliyle 3000 kese kadar har candığını kaydeder, — Bunun içindir ki mimarbaşı da, Şehremininin maiyetini teg kil eden ağalıklardan biriydi. Şehrin gün lük işi ile kadrlar uğraşırdı. Bugünkü manasile İstanbul şehrinin belediye re- isliği vazifesi İstanbul kadısının üzerin- de idi. Meselâ: Şekercilerin pek çok a- kide şekeri yapmaları yüzünden çıkan bir şeker buhranı ile, esnafın kefilsiz dük kân açmaması ile, çuha ve kumaşlarm narhlarma göre satılmasile, kundurala- rın nalça fiyatı ile, kasapların yağları mumculara göndermeleri mecburiyeti i- le, odun narhile, kayıkçı ücretlerile, şeh rin asayiş ve nizamı ile, en hurda teler- rüatından en mühim işlere kadar bütün şehir işlerine kadılar bakarlardı. Buna ilâve olarak da üzerinde adalet dağıt- mak vazifesi bulunmakta idi. Yüz yıl evveline kadar da böyle gel- miştir. Hicrt 1242 tarihinde, şehir işleri ile meşgul olmak üzere bir ihtisab ağalı- ğı yapıldı. Kadının elinden şehrin gün- lük hayatının idaresi alındı, ihtisap ağa- sına verildi. Bu da yirmi yıl kadar de- vam etti. 1263 de ihtisap ağalığı adı kal- dırıldı. “Şehremaneti., ne çevrildi. Tlk şehremaneti binası da köprü — başında taksi otomobillerin durduğu yerde imiş. 1280 tarihlerine kadar da orada kalmış. Yenicami önündeki meydana da “Emin- Önü,, adı verilmiş. Reşal Ekrem KOÇU ra Hasanm Warısı Zeynep, kendisinin yakalanacağını hissederek üstündeki eroin paketini çıkararak yırtmak iste- miş, faklat yakalanmıştır.