* APER UU YA SInema artnstlerlnln tıklldl Kadın gıttıkçe sun' ileşiyor SİNEMA , İngilterenin çok t ninmiş bir aktöru vardır: Jorj - Arlıs. Bu aktör tarihi. pi- yeslerde büyük a » dam rollerin! oyna makla şöhret kazan miş, — sirasile Üzze raceli, Velingtuni, Ro çild, Nelson vesair olmuştur. Bu ada- mı tanıyanlar mü- kemmel sıhhatine ve gençliğini — mü- hafaza etlişine hay- | ran — kalmaktadır, Kırk — beş senedir fasılasız — sahnede Oynayan bu aktör 70 yaşma yak! tığı halde bâ'A yaşında bir erkek kadar sağlam ve- kuvvetlidir. Bunun sırrını soran arka « daşlarından birisi « ne gçunları söyle- et dar hastalık den ancak iki ak « şam ovunda bulü « namadım. Mağrur olduğum bu reko - koru. muntazam ge * a çirdiğim kayata | borçluyum. — Genç. Hilimdenberi her - gün muntaram a- larak günde yedi, sekiz kilometre yol yürüvorum. — Ula. cik bir yormuırtuk hissettiğim daklakda da çalışmayı, btra- kır, derhal istirahat ederim. Sonra, ak- törlük sanati de insanı — daimi surelte gençleştiren bir meslektir. Bizim öteki in KU(,L" tanların malik olmadığı bir saadetimiz var. Hergün birkaç saat kendi benliğimizden ayrılır, başka birisinin şahsiyetinde ya- şarız. İşte kendi varlığımızdan tasarruf ettiğimiz saatler bizi — yıprandırmadığı için olduğumuzdan daha genç gözükü- yoruz.., ... Sinema artistleri evlerinde neler yapar- Tar bilir misiniz? Jan Lümiyer duvarları fotoğraf dolu odasında fizik okur. Bilhassa senelerden- beri “ses,, bah&i üzerinde tatbikat yapar Mino Brüney keman çalar, Nan Jermon yemek salonunu süslüyen bir büstün önünde sigarası elinde saatler ce tefekkürata dalar, Madlen Renonun odasında eski bir ma rüken kanape, bunun — yanında da en son sistem bir cam masa vardır. Güzel aktris hergün bu kanapeye — uzanır, hiç bir iş yapmadan, hattâ hiçbir şey düşün meden bir iki saat vakit geçirir. Pol Kambonun odasındaki — mobilya pek basittir. Aktör geniş divanı üzerinde kemanını akort etmekle birkaç saat ge- çirir. Akordu bitirdikten sonra da tek bir parça bile çalmadan kemanı bırakır ve dışarıya çıkar, Rozin Dörean lâlelere bayılır. Evinde €n böyük meşgalesi lAleleri şık vazolara yerleştirmektir. İ bir babadır. Evde oğ- HABERLER Ginger Roalere En genç Fransız yıldızı - Korin Lüşer kedi besler ve kibrit kutularının üzerine yağlıboya resim yapür. Nadiya Sibirskatya pipoya çok merak- lıdır, Burda şaşılacak bir şey yok.. P- poyu yalnız erkekler içmez ya. Bazan kadınlar da içer. Blanşet Brünuvo kütüphanesine kapa- nır ve saatlerce kitaplarının azasında ka- lır. Mari Glori hayratı biblolarına bakar. Jule Beri şabah — uykusundan kalkar kalkmaz (saat onbir buçuk olmuştur) ilk işi uşağile o günkü —at yarışlarında hangi hayvanın kazanacağı — hakkında münakaşalar yürütmek ve hangi hayvan hesabına bahsi milştereke gireceğini dü- şünmek olür. Gahriyel Gabriyo boöş saatlerini köyde geçirir. Bahçede oturur ve ziyaretine ge- len papazla konuşur. ... Fred Asterle beraber çevirdiği danslı lilmlerle şöhret kazanan Ginger Rojers bugünlerde Holivudum dedikodu sevenle ri için güzel bir mevzu olmuştur. Yıldız, ikinci kocası Lev Ayresden — boşanmak tüzere mahkemeye müracaat etmiştir. Bu na sebeb olarak meşhür Duğlas Ferbanks im oğlu ile evlenmeğe karar vermiş olma &ı gösteriliyor. İki artistin son zamanlar- da her eğlenceye birlikte gitmeleri bu de- dikodulara hak verdirecek mahiyette gö rünmektedir. İşin doğrusu — iki haftaya kadar. boşanma kararı verildikten sonra, anlamlacaktır. hayran kıymetli *hıı kadar nteğhur olmamıştır. Şırleg Tempi dokuz yaşında AKLE » d Şirley ve annesi 23 nisan 1938 de Şirley dokuz ya- şına girdi. 6 senedenberi kumral buk- Jelerle süslenmiş bu sevimli başı dün yanm bütün sinema perdelerinde gö- rüyoruz, Altı senedenberi sarı, kırmı- zı, siyah ve beyaz ırklar bu minimini artisti alkışlryorlar. Şirley hakikaten dünyanm en meşhur sevimli kızıdır. Ve gimdiye kadar hiç bir küçük yıldız Bütün bü göhretine rağmon, çocukluğundan hiç bir gey kaybetmea- miş ve öteki çocuklara çok benziyen bir çocuk olmuştur. Şüphe yok ki bu kızcağız, dokuz yaşmdaki öteki kızlar gibi yaşamıyor, Yaşlılardan daha çok çalışıyor. Moesleği onu dans etmeği, şarkı söylemeği, gülmeği ve ıglımıyı. öğrenmeğe icbar ediyor. Bütün bunlardan başka devlet tara- fından tayin edilen hususl bir öğret- men bilgilerini kuvvetlendiriyor. Gün do üç saat ders yapması mecburidir. Küçük yıldız fransızca da öğreniyor. Şirleyin annesi kızmı asla terket- mez, Annesi bilhassa gazetecilere çok düşmandır. Hiç bir gazetecinin krm- nin yanma yaklaşıp bir iki kelime ko- nuşmasına katiyen müsaade etmez. Şirley bir küçük yıldız olduğunu an- cak geçen sene farkedabildi. Yedi ya- şında iken Nevyorkta bir caddeden o- tomobille geçerken bir sinema kap- smm önünde resmini ve büyük harf- lerle yazılmış ismini görünce âdeta ürkmüş ve hıçkıra hıçkıra ağlamıya başlamıştı. Şirleye dair bir çok fıkralar nakle- derler, fakat bir tanesi unutulmrya- cak bir fıkradır: “Geçenlerde stüdyoda bir film çev- rilirken bir istasyon binası yapılmış- tr. İstasyonda bir lokomotif geri geri yürüyordu. Bir sahse sonrada Şirley İle beraber film çevirecek olan küçük bir kız Jokomotifin geri geri yürüdü. ğünden habersiz raylar Üzerinde oynu yordu. Şirley tam makinenin küçüğü tekerlekleri arasına alacağı sırada |- Şin farkına vardı ve yapılacak olan yeğâne şeyi yaptı. Yıldırım gibi alıl- dı, küçük kızı raylarm Üzerinde yere yatırdı, kendi de yanr bağıma uzandı. bir kaç saniye içersinde lokomotif kü gük kızların üzerinden geçmişti. Ye- rinde donup kalmış olan stildyo me- murları iki kızın da sağ vo salim ola- rak ayağa kalktıklarmı gördüler, Şir ley titreyerek ağlıyor, öteki krzm da dişleri biribirine çarpıyordu. O gün- dön sonra iki küçük kız biribirile ay- rılmaz arkadaş oldular. Dokuüz yaşma girdikten sonra Şir- » Şirley İ Kadınlar Elbiselerinde üzlerinde olduğu gibi de modelle İıareket ediyorlar Amerika kadınlarının ü bir günde sarfettikleri dudak boyası yirmI beşsş milyon kutu imiş!| Bir İngiliz kadın muharriri anlatı« yör: “— Bak, şu GretarGarbo değil mi? “Arkadaşımın bu sözü üzerine ba- gımı çevirdim, baktım: Yanımızdan geçen kadın, hakikaten Greta Garbös ya benziyordu. 'Fakat değildi: Evvelâ, bu gençti. Belki Greta Garbo bundan on sene evvel bu şekilde idi. Sonra, Greta Gar bönün İngilterede — bulunmadığını, sevgilisi Stokovski ile beraber Tunusa gittiğini hepimiz biliyorduk. “Bununla beraher, — yanımızdan gecen genç kadın Greta Garbonun ta- mamen muvaffak olmuç bir modeli idi... Hakikaten bugün kadmlar, elbise: lerinde olduğu gibi, çehrelerinde de modelle hareket ediyorlar. Caddelerde görülen güzel tuvaletli kadınların kimi Greta Garbayu taklit »etmiştir, Kai Senkamloala * Kâdımların, güzelliğinde kendileri- ne moöde! olarak sinema artistlerini almaları iyi mi, fena mı? Bunu mü- nakaşa edecek değiliz. Bu hususta her kesin kendine göre fikri vardır ve her. kes hükmünü vermekte serbeettir. Fakat, meselenin muhakkak olan ta- rafı, sinoma artistlerinin taklidi ile kadın güzelliği değişmekte, sunf bir gekil almaktadır. Çünkü sinemalardaki kadım güzel- liği sunidir.. Yazımıza Greta Garboyu misal alarak başlamıştık. Bu hususta Greta Garbonun ikinci bir misalinden iştifa de edeceğiz: Greta Garbo'nün sırrı meydana çıktı ! Greta Garboyu Avrupada büyük bir artist yapmağa çalışan sahne vazıı Stiller, Almanyada çok uğraşmış, fa- kat bu İsveçli artisti, ikinci derecede bir yıldız olmaktan yukarıya çıkara- mamıştı. O zaman, bir Alman sinema şirke- tinde çalışan Greta Garbo, muvaffak olamamaktan bikmiş ve kendisine göhret temin edeceğini söyliyen, fa- kat bü sözünü tutmayan Stillere kızmaya başlamıştı. Stiller, son bir çare olarak, Ameri- kaya gitmeyi düşündü, Gerek kendi- Binin, gerek artislin şansımı bir de orada deneyecekti.. Sahne vazır, Amerikaya büyük bir Ümitle gidiyordu. Çünkü, Greta Gar- bonun güzelliğine oradaki sinemalar- da iyi bir reklâm yapılacağını, bu rek lâm sayesinde de kendisine şöhret te- min olunacağını düşünüyordu. Fakat, Amerikalı sinemacıların bir artiste reklâm yapmaları için kendi. sinden bir şeyler ümit etmeleri lâzım dır. Halbuki Greta Garboda — büyük bir müstesnalık görememişler ve faz. li artiste ihtiyaçları olmadığı İçin, ya kadar uzun bir seyyahat yapacak- tır, Sonra Avrupaya geçecek, mektub- leyin bir kaç hülyası tahakkuk edecek | laşma suretile tanıştığı İngiltere kra- tir. Bu yaz Los Angelostan Honolulu- lmımn kızı Elizabet ile görüşecektir. kendisile bir film çevirmeye yanaş- mamışlardı.. Bu, Greta Garbonun hendisini gö- ven sinemacılarımn verdiği hükümdü, Fakat, bir gün, bir fotoğrafımı gör- dükleri vakit, birdenbire fikirlerini değiştirdiler.. Greta Garboyu değiştiren tılsım bir fotoğraftı, bu sihri elde eden de sanatkâr bir fotoğrafçı: — Stiller ile tanışan bir fotoğraf- gI, onün yanındaki kadınla fazla alâ- kadar olmuş ve bir gün, kendisine, bilhassa ışık cihetinden güzel bir poz Vererek, resmini çekmiştir. Resim o kadar muvaffak olmuştur ki, Greta Garbo bunda olduğundan güzel görünmüştür.. Sinemanımn İstediği olmuştu: Bir kadınm sinema perdesinde olduğu gi- bi güzel değil, olduğundan güzel gö- Tünmesi lâzımdı.. Si » elinde bu fotoğrafla hiç, ııı— nema mildürüne müracaat ettiği za- man, müdür ,derhal mukaveleyi im- zalamaya ve hemen bir film çevir- meye razt olmuştur. Bu suretle, Greta Garbo için mu- vaffakiyet sırrı bulunmuş - ve artiste bugünkü parlak yıldız. hayatr açıl mıştr. Niçin olduğundan güzel görünmek lâzım ? Bir manzara, ne kadar güzel olur- sa olsun, tablo üzerine aynen akset- tirilirse güzelliğinden kaybeder.. Çün kü, bulunduğu hava ve muhitten uzak laştırılmış, tek başına bırakılmıştır. Onun, böyle tek olduğu halde güzel görünmesi isteniyorsa, biraz daha güzelleştirilmesi lâzımdır. Bu güzelliği temin edecek olan da, © manzaraya ressamın kendisinden katacağı şeydir.. Resim sanatmda doğru olan bu prensip ayhen sinema sanatı için de doğrudur: Çünkü, ikisi de ışık ve renk ile çalışan birer sanattır, Yalnız biri hareketli, biri hareketsiz.. Esasen, sinema bu sırrı keçfettik- ten sonra bir sanat haline gelmiş ve bugünkü mevkiüni bulmuştur. Orada, insanların malik oldukları şeyler de- ğil, malik olmak İstedikleri gösteril- miştir Sizin sevgiliniz olan birisini bile beyaz perde de aynen görseniz, her zamanki kadar güzel bulamazsınız. Çünkü cansızdır. İşte, bu hayale, cansız olduğu hal- de güzellik vermek için, modelinin ol- duğundan güzel bulunması, hayalinin de adiden üstün (fevkelâde) olması lâzımdır. Slihemada, manzarayı, cereyan eden hadiseyi güzel göstermek için nasıl' büyük bir sanat escri işler gibi dekor lar, sahneler hazırlanıyorsa, insanları Bgüzel göstermek için de, onlarm üze rinde uğraşmak lâzım gelmektedir. Bunun için, sinema artisti suni bir güzellik ile “bezenmek,, mecburiyetin dedir. Çünkü, bugün bütün dünyada, bir hafta zarfımda beyaz perdenin karşısımnda hayallerinin açlığını gide.- ren 200 milyon kişi, başka türlü onu Bgüzel olarak kabul edemez. (Son is- Ber: Devamı 14 üncüde