E ZHABER AKŞAM POSTASI et Müdürü İDARE EVİ » Istanbu! Ankara ceddesi Porte balaenı betenbei Dik Yalarel adseci | Btsatai HAHBÜ | | Yazı işleri telefonu: 22872 idere a be : 24370 Vlün .. 1 20335 “Dostluk, kardeşlik,, Bağvekil sayın Celâdi Bayar, dost Yunanistan'a yaptığı ziyaretten geri döndü ve bü dönüşte dost ve kardeş memleketten biraz daha sevgi - getirdi. Sayın Celâl Bayar ve arkadaşı Hariciye Vekili Doktor Rüştü Aras hakkında gösterilen samimi kabul üzerinde dur racak değiliz. Her yey kardeş ve dost memleketten umduğumuz gibi olmuş- tur, Her görüştüğü adam üzerinde dee rin sempati uyandıran ve temiz izler bırakan Celâl Bayar'ın ziyareti, Türk Yunan dostluğu namına yeni bir teza- hür vesilesi olmuştur. Biz başvekilimiz hakkında gösterilen bu kabulden do - layı mütehassisir. Sayım Celâl Bayar da bu candan kabulün intibamı veciz we manldar iki kelime ile hulâsa etmiş- tir. Türkiye topraklarına ayak basar basmaz, intibalarını Bğnnmık isteyen gazetecilere: — Dostluk ve kardeşlik, Demiştir. Filhakika bu, Türk - Yır nân dostluğunun en güzel ve en veciz bir ifadesidir. Türk - yunan “ dostluk- kardelik.., İşte sekiz yıl evvelisine kar dar aynı cümle içinde asla bir araya gelemiyen dört kelime, Yunanlıların istiklâl tarihi olan 1830 senesiyle dost huk, bitaraflık, uzlaşma ve nakem mu- ahedesini imzaladığımız- 1030 — senesi |< arasındaki tarih ve edebiyat sayfaları karıştırılmış: Bu dört sözün bir arada kullanıldığı vaki değildir. 1930 sene - sinde tarihin dalma mucire olrak kay dedeceği bir hâdise oldu: İki millet bir asırlık tarihin yarattığı inlialleri ye * nerek bir dostluk mukavelesi imzala- dilar. Bu mukavelenin imzalandığı 30 teşrinlevvel yakın şarkın tarihinde dar ima hatırlanacaktır. Bu hâdiseyi tarihin gidişine aykırı görenler bir noktada yar nıldılar.? Mukavelenin bir taraftan milif yunan devleti, diğer taraltan ida osmanlı imparatorluğunun istihalesi or lan bir devlet tarafından imzalandığını zannettiler. Hakikatte Türk cuhuriye * ti, 1830 senesinde Yunanistanm yaptığı luktan daha yeni zaman” larda ayrılarak istiklâlini ilân eden yeni bir milli devletti, Binaenaleyh 1930 6c- nesinde elele veren iki milli devlet, im- paratorluğun ayrı iki varisi idiler. Bu saviyeden bakılınca, Türk * yunan dost> Tuğunun şümüul ve manâsı anlaşılır. Kr sa bir zaman içinde anane halini alma- sınmm ve politika safhasından çıkarak balkın yüreğinde yer bulmasının sebebr leri de anlaşılır. 1930 teşrinievvel mukaveletini, 14 eylül 1933 misakı takib etti. Şimdi de Atiğa'da bir munzam muahede imzar lanmıştır. Metni geçen martta neşrelu- nan ve Balkan antantını teşkil eden di- ğer iki dostumuzun da tasvibine mar” har olan nisan 1938 muahedesile Türk- Yunan münasebetleri, tiyast — tarihin entente Cordlale tübir ettiği çerçeve içine girmiş oluyor. Fakat mukavele, muahede ve misakla tesbit edilen bu tesmi münasebetlerin dışında bir Türk- Yunan dostluğu vardır ki Büyük Şefi- miz, bütün milletin hissine terceman olarak, geçen sene sayıri başbakan Me- | taksas'ın ziyareti yıralarında bunu “iki | milletin ebedi birliği'” tâbiriyle tavsif | etmiştir. Sayın Celâl Bayar'ın bu defaki ziya reti bu ebedi birliği takviye yolunda yeni bir merhale teşkil etmiştir. —Ulustan A, Ş. ESMER UÜç parmak cinayetinin esrarı Siyasi bir cinayet olduğu sanıliıyor Parmaklar Bir İşkence esnasında kesilmiş | Irlandada herkesi heyecana — düşüren “üç parmak cinayeti,,nden bahsetmiştik. Şehir haricindeki bir yolda bir gün üç kesik parmak bulunuyor. Yapılan mua- yenede bunların, henüz yaşamakta olan bir adamın elinden kesildiği anlaşılıyor. Yani, parmaklar kesildiği zaman, adam sağmış... Fakat, ondan sonra öldürülmüş olması ihtimali vardır. Polis, bu esrarengiz ci- nayeti haftalardanberi takip ediyor; 14- kin henüz kati bir netice almmış değil- Parmaklar, henüz yaşamakta olan bir adamdan kesilmiştir ve kesildikten sonra da bulunduğu zamana kadar 24 saat geç miştir. Bugün meseleyi daha — esrarengiz bir hale koyan son bir hâdise olmuştur: Polise, imzasız bir mektup geliyor. Bu mektupta göyle yazılmaktadır: *“Polisin tahkikatma yardım etmiş ol- mak için, ona şu malümatı vı:me)'ı bir vazife bilirim: “Kesik parmaklarım sahibi, zannedildi- Bi gibi, parmaklar kesildikten sonra öl. dürülmüş değildir. Bu adamın kim oldu- Bunu söylememekte beni mazur görece- Binizi zannederim, — Yalnız, kendisinin sağ olduğunu size temin ederimi., neden ihtiyaç görmüş, veya mecbur- oİ- müştür; yoksa bu, polisi hakikatten ha- berdar etmeyi kendisine bir vazife bilen bir adam mi? Bu noktalarda polis büyük bir şüphe- dedir. Mektuptaki yazının bir kadın ve- ya erkek yazısı olduğunu kati şekilde tet bit etmek de kabil olamamıştır. Bununla beraber, polis, bu mektubun mahsus gönderilmiş olduğunu — düşün- mektedir. Çünkü, bu gibi hâdiselerde po- lisi şaşırtmak ve tahkikatta bulunduğu yolu değiştirmek için böyle — mektuplar gönderildiği' çok görülmüştür. Polisin son kanaâtine — göre, üç kesik parmak bir adama yapılan İşkence esna- sında kesilmiştir. Böyle — İşkence edilen bir kimsenin de siyast bir şahıs olduğu zannedilir. Çünkü İrlandada, biribirile daima çarpışmakta olan particiler arasın da, ellerine geçenlere türlü işkence etmek dettir.. İşkence edilen bu adamım, - particiler tarafından eldnı(“mfiş ve polisin bu ci- hetten tahkikat yapmaması için de bu mektubün gönderilmiş olması — kuvvetle muhtemeldir. Yeni modalarda erkekler için de garip modeller çıkmağa başladı. — İngilterede, t iseyre giden — erkekleşin, kıyafet kadımları taklit ettikleri görülmektedir. Burada resiride eteği işlemeli geniş bir palto giymiş bir adam görülüyor. 84 bin tonluk transatlantik Dünyanım en büyük vapuru olan “Kra liçe Mari,,den sonra, İngilizler, daha bü- Yük bir transatlantik yapmağa karar ver- mişlerdir. “Kraliçe Elizabet,, ismini ta- şıyacak olan bu gemi, bir çok noktalar- dan diğerine üstün olacaktır. Yeni vapur “Kraliçe Mari,den daha 3 ton kadar büyük olacaktır. “Kraliçe Mari,, 81.235 tondur,yani gemi işe 84000 olarak tesbit edilmiştir. Boyu da, diğerin den 3 metre uzun olacaktır. *“Kraliçe Elizabet,, de, üç demir bulu« nacaktır. Diğerinde ise demirlemek için iki demir vardır. Diğerinde 24 tane ol- duğu halde, bunda 26 flika bulunacaktır. Geminin inşasına önümüzdeki şonba- harila hatlanacaktır. İngiliz Başvekılı yeni yatak almış: ! le büytik bir hâdise oluyor. 9 ve karısının, eski tarz, perdeli, süslü ya- '| taklarının yerine yeni üslüpta, sade kar- Holanda pren- sesinin kocası Dargınlığını unuttu ve saraya döndü Kaynanası ile yaptığı bir kavga neti. kesinde saraydan çıkıp giden — prens Brenhard, İtalyada ve — Fransada bir müddet hava aldıktan sonra, tekrar Ho- landaya dönmüş ve karısı prenses Juli- ananın yirmi dokuzuncu — yaş yıldönü- mündeki merasimde bulunmuştur. Bu yıldönümü — Amsterdamda büyük bir merasimle kutlulanmış, şehirde geçit resmi yapılarak, prensesle kocası halkın önünden, motosikletle geçmişlerdir. Ögün, prensesin üç aylık çocuğu da ilk defa olarak halka gösterilmiştir. Sa- rayın alt katında bir pencerede, annesi- nin kucağında tatulan çocuğu, halk t- İngiltere o kadar memlekettir ki, en ulak bir değişiklik bi- Bugün, bir İngilir gadetesinin çerçeve içinde neşrettiği bir haberde, başvekilin, yatak odasma yeni karyola aldığı bildi- riliyor... Bu hâdisenin ehemmiyeti, başvekilin yola almış olmalarıdır. Başvekille karısının yatakları birer kü- 'd'e%; şî(& 3 ıa<'x nın yeşil ve krem rengi içinde, yorgan açık yeçil zemin üzerine kırmızı çiçek ve yeşil yapraklarla süslü imiş ve bir ba- har manazrası arzediyormuş... Tiyatroda bir rekor! Rişard Tavber'in Landradaki, bir öope- rada temsil vermesi tiyatro tarihinde gö- Tülremiş bir hâdiseye sebeb olmuştur: Öpera binasının önünde, bilet alanlar, tam üç gün büyük bir kafile teşkil et miştir. Cumartesi günü sahahleyin saat onda bilet satılmıya başlanmış, bilet al- mak için gelenler gişenin Önünde «zun bir kafile balini almıştır. bu kafile 6- gün akşama kadar devam — etmiş, ertesi gün ayni şekilde sıra bekliyenler toplan: mış, pazartesi günü sabahleyin saat on buçukta gişenin önünde toplananlar İki yüzü bulmuştur. Opera pazartesi akşami saat — sekizde başlamıştır. Binlerce kişi aları optra bi- nasında bir kişilik boş ver kalmamıştı. Riaşrd Tavberin'rol aldığı — buü eser “Dİ Zavherflot,, operasıdır. XAPFADERERENYUNUN X AD A ( MT NUE İN TUTKE Rasgele Bosu na zah- met etmesin EFİKLERİMİZDEN birinde bir tefrika var. Telrika No. sı 219 (hâ lâ da bitmiş değildir) Adı: “Kaptan paşa geliyorl.. 219 günde bir türlü gelemiyen bu kap- tan paşa, artık zahmet etmesin. Düşman çoktan sıviştr. * Kıyamet arife- sinde miyiz? TAKSIMDE oturan Ö, adında yir- mi beş yaşında bir genç, etkiden tarırdığı 22 yaşında bayan Fatmanın ken disile tekrar münasebet tesis etmesi tek Bfile karşılaşmış. Kabul — etmeyince de bayan tarafından tehdit edilmiş, Bu havadis bu zamana kadar tesadüf ettiklerime hiç benzemiyor, İsimler yan lış yazılmamışsa, bir ktyamet arifesin- de bulunduğumuza hükma!ıhıllriı. Bu da bır moda olacak B!ZDE. eşaslı bir inaniş vardır. Bunu alâkadarlarından birçokları da tas dik yollu söz söylemişlerdir: Çalışacak genç kıtlarda, kabiliyetten çok güzellik aranır. Güzel olmıyarlar — kolaylıkla iş bulamazlar. ğ Doğrusunu söylemek icap — ederse bu ieklia sahiplerine hak vermiyordum. A- merika senatörlerinden Ellenderin şikâ- yet nutkundan şu satirları okuyunuz: “Amerikanın resmi dairelerinde İstih- dam edilen kız memurlar, istidat ve ka- biliyetlerinden dolayı değil, güzellikleri yüzünden çalıstırılryorlar.., Bu mademki Amerikada da böyleymiş. İTddia sahiplerine hak vermeli, Bu da bir Amerikan modası salgint mıdır? Eskilerle yeniler LUSTA “Yankılar,, müharriri toplu iğnesini uzatıyor: (Bir gazetenin taze nüshası beş kuru- şa satıldığı halde “günü geçmiş nüsha- lar,, en aşağı yirmi beş kuruştur!) İşa- retile - gazeteciler arasında yaş münaka şasınım doğru olmıyacağını söyliyerek - yaşlı gazetecilerin gençlerden daha kıy- metli olduğunu anlatıyor. Haber verelim: İstanbul gazeteleri ida- tTeharelerinde, eski nüshalar da ayni kıy- mettedir. * Gariptiri U doktorlar cidden garip ve anlaşıl- maz mahlüklardır. -vesselâm. Hiç bir hareketleri aklı başında — insanlara makul ve mantiki görünemez. Bakmız ne yapmışlar: Belçikalımın biri, bir yatışta 178 saat CUMHURİYET Türk matbuatı ve Alman gazeteleri ALIM.V gazelelerinden biri, Türk mala buatunun neşriyatından şikâyet et- Mip, Bu yazıda “Cumhüuriyet,, yazelesi 0. deyhinde şu satırlar varmış: “Cumburiyet gazelesinin kalemine bâ- kim olan tesir, Türk menfaati — değildir; barici bir tesirdir. Bu tesir de, eski Mos. kova dostlarından, Fransız hâlk cephesin den, İagilterenin Alman düşmanı sol cep hesinden, Nevyork Yahudilerinden veya buuların dördünden birden gelebilir, , Aabidin Daveri dinliyelim: *Bu iddia ve iltıraya göre, — Muskovu, Paris, Berlin ve Nevyorktaki bütün Alman düşmanları bir olmuşlar ve Cümhutiyet gazelesini satın alarak Almanya aleybinde yazılar Yazdırıyorlarmış. Bunu orlaya a. tau muharrir, mutlaka o akşam şinaps de- nilen sert Alman içkisini — lazlaca kâçır. mıştır. Okuyucularımız bilirler ki Cumhuriyet te sırf Almanyaya düşmanlık olsun diye Almanya aleyhinde yazılar — çıkmamıştır. Zalen gazetemizde hiçbir dost devlel hak- kında böyle yazılar çıkmaz. Hattâ bazı ga zetelerle yaplığımız münakaşalarda, hasım larımız, bize Alıman taraftarlığı bile isnat etmişlerdi. (Bunlar, şimdi Alman guzele- lerinin höcumlarını görünce acaba utan. dilar mi dersiniz) —.» AMuharrir, bundan sonra, “Cumhuriyet,, in Alman siyaseti lehindeki neşriyatının aleyhleki yazılarından daha fazla oldu- Gunu tebarüz ettirilor ve ancak Almanya. sun dünya sulhünü fehllkeye koyan dü- rüş! ve haşin harekellerinin tenkid olunda günu söğlüyor; şanları iÜdve ediyor: “Bazı ecnebi memleketlerinde anlaşılını yan bir nokta var ki o da, Ketmülizm re. Himinde, Atatürk — Türkiyesinde matbua tın hür olduğu, doğru ve yanlış düşüncele rini yazmakta serbest bulunduğudur. Mat. buat bürriyetini tanımıyanlar, gazeteciyi bususl kötipleri addedenler için bu nok- tayı anlamak güçtür. Sonra, bunların bir hataları daha var: Türk gazetelerini, meselâ bu hüdisede ol- duğu gibi, tamamile Alman gazetesi sanı- yorlar ve istiyorlar ki — kendileri Alman politikası hakkında, nasıl bir dil tı.llııır- /— Tarsa bi de ayai dili kullanalım, ayni leri yazalım. Çok garip almakla lıcıalıır, bu zibniyet, birçok dür kafalara yerleş- miştir. Bir Türk gazetecisinin, herhangi bir devletin siyaseti hakkında, 0 memle. ketin gazetecileri gibi düşünmesine, onla- rın yazdıklarının tıpkı tıpkısıni yazması na imkân var mıdır? * ARŞAM' da Ailelerimizın, evlerimizin hali v ALA Nureddin, milli - hayatımızdaki dekâmüle rağmen aile hayalımızda Biçbir ilerleyiş göremediğini — anlatarak şöple diyor: “Ailemizde çocuk terbiyesinden kadının vazifesinden, erkeğin teşkilâtçi ve müdir rolünden başlayınız bütün maddi — cihet. lere kadar aksağız: Ne iskemlemiz iskemle, ne odamız oda, ne mutfağımız müutfak, ne — hizmetçimiz bizmetçi! Bütün bu biribirine bağlı işlerimiz, bo- zuk mu bozuk! Garp memleketlerinde bir kapıcının ev — içi teşkilâtı, tertibi, bizim yüz ilralık apartımanlarda öluranlarımızın çoğununkinden mükemmeldir. Ev — zevki İlerlerniş en aşağı tabakadaki — garpliınin zevkle alıp duvara astığı bir tablosu, filân. ca Üslüp bir kaç koltuğu, kat kat çamaşır takırıları, bir miktar gümüş avanisi, ta- mam çatal bıçak takımı, kendine göre bir kütüphanesi, ne bileyim, medeni ihtiyaç. lara göre bir aile için maddi — manevl ne Tâzımsa hepsi vardır. Kendimizinkini samimiyetle kıyas ede- lim.. Nedir © kapıların boyasızlığı?.. Nedir o hizmetçinin piş şıpılık terlikleri?.. Nedir © yamırı yamra Çöp tenekesi?.. — Nedir o çatlak tabaklar?.. Nedir o toptan kübik sa. bn?. Yok, hayır,! İçtimal sahada bir çok e- saslı adımlar atmamıza rağimen, — aile ve ev cihetinde yayayır.. Bir tek santim iler lTememiz yok.. Hattâ 6 muntaram — kilerli, kendine göre tertibli ecdat evlerine maza- ran tedennideyiz.!,, deliksiz uyku uyudu - diye adamcağızda bir hastalık aramaya kalkmışlar; bula- madıkları için hayretten hayrete düş- müşler. 178 saat deliksiz uyku.. Bu, bütün ömürlerini uyku içinde geçirenler ya- nmda solda sılır kalmaz mı?