Rozin, amatör bir casus olmuş ve âşıkını söyletmiş Benua yarı şaka, yarı ciddi, genci azarladı: — İyi yapmadınız delikanlı, bizim meslek gizli kalması icap eden işler- dendir. — Bilhassa yaptım efendim. Rozi- nin bizim çok işimize — yarıyacağını düşünüyordum. Sonraki hâdiseler, zannımda aldanmadığımı bana gös- terdi. — Hesabınıza çalışmayı demek der- hal kabul etti? — Kabul etmesi için — kendisine böyle bir teklif yapmam lâzrmgelirdi. Ben teklif yapmayı doğru bulmadım. — O hakle? Kendisi mi teklif et. t? — Evet, aradan zaman geçtikten Bonra... İlk günü gayet uslu durduk, bir daha buluşmamızın doğru olma- dığma karar vererek bu kararla biri- birimizden ayrıldık. Halâ biribirimi- ze alâka duyuyorduk fakat artık ha- yatta yollarımız değişmişti. Tekrar sevişirsek tekrar ıztırap çekecekti Kıskançlık buhranları geçirme: kısa veya uzun bir müddet sonra rılmamız mukadderdi. O zaman, ma- | zimizin tatlı hatırası da silinecekti. Yeniden alâka peyda etmemeniz en iyi hareket olacaktı. Bunula beraber çok müteeasirdik, ayrılırken ideta ağla- yacak gibi idik. Rozin: —No kadar korkunç derecede ma- kul olabiliyoruz? dedi. Setinde tereddiüt ve tecastif mekteydi. —Ne yaparsın? Başka çare yok ki... Dudaklarımmm ucuyla cevap vermiz. tim. Fakat içimden ona şöyle bağır- mak geliyordu: — Gitme! Budalalık Mademki biribirimizi olursa olsun! titre. etmiyelim. İyoruz, ne Onun gözlerinde de ayni arzüya okuyordum. Bundan cesaret alarak: — Adresim! ve telefon numaramı not et. Dedim. Belki... Eliyle ağzımı kapattı. Benua, istihza etti: —"Hayır,, derken “Evet,, demeğe Borlanması için can atan kadınımn mu- tat ve ezel! tabiyesi! Tabil biribirini- ze adreslerinizi verdiniz? Klerjo devam etti: —Evet, sonra ayrıldık ve aradan haftalar geçti. — Biribirinizi görmediniz, bir to. lefon muhaveresi münasebetinizi ta- zelediği güne kadar.. — Evet. O telefon etti. İşte bu te- lefon muhaveresile kont Vangerhayd meselesine giriyoruz. Uzun mukadde- SUU UA —K memi mazur görmenizi rica ederim. — Meselenin anlaşılması için lâ. zımdı. Maceranım — sonrasını az çok tahmin ediyorum: Casusluk, macera, esrarlı işler güzel ahbabmızı cezbet. mişti, günün birinde size telefon ede- rek hizmet teklif etti. — Bravo kumandan. Kohanetinize inanacağım geliyor. — Kehanet değil, tecrübe... On se- nedir bu işte çalışıyorum. — Rozin benden bir randevu isti. yor, "sana yardımı dokunacak bir hizmette bulunabilirim,, diyordu. Ro- zin amatör bir casus olmuş, âşıkmı yletmiş ve onun şüpheli işler yap- ğını anlıryacak kadar malümat elde etmişti, Kont, esrs vazifesi Paris se- faretindo ataşelik olmakla beraber sıksık Paristen “Hususf vazife,, ler- le ayrılryordu. Kendisi bu vazifenin Almanyanm muhtelif memleketlerde- ki sefaret ve konsoloslarile Berlin a. kerl ler tıpkı bir sirk mumarası gibi VE FACİA' ROMAN rasında irtibat temin etmekten iba- ret olduğunu Rozine söylemiş, fazla tafsilâta girmemekle beraber çanta- sına elini vurarak öğünmüştü: — Bu çantanım dili olsa da söyle- se, Ben Berlinin ev itimat ettiği adam lardan biriyim... Rozin diyordu ki: — Bu adam seni alâkadar edebilir. Ben onu sevmiyorum. Eğer sana fay- dal olabilirsem benim için ne mutlu. — Bravo! — Evvelâ epey tereddüt ettiğimi sizden saklryamıyacağım kumandan. Tİik sevdiğim kşdmı, hayatımın ilk ve büyük aşkmm kahramanmı, vücutla- rınm cazibesile esrar çalan alelide a- Janlar kafilesine katmayı gönlüm bir türlü istemiyordu. Rozin tereddüdümün sebebini an- İryarak istar etti: (Devams Var) | — İngiliz ordusu son günlerde çok sıkı bir şekilde çalışryor. Gönlllülere 25 vazifesini daha tatlı bir halde göstermek, girdikten sonra erleri ta- mimi bir hava içersinde yaşatmak için mümktin olan her çareye baş vurulu- yor. Bu maksadla sakeri kıtalar sık sık halk önünde resmi geçidler, manevra lar yapıyor. Yukardaki fotograf motosiklet bölüklerinden birisine mensup iki Jaskerin böyle manevra esnasında yap tıkları hünerleri gösteriyor. Bu hüner hemcazib, hem de tehlikelidir. Ufacık” bir yanlış hareket meşum bir kazaya sebeb olabilir. BSBİRİ Sön otuz sene İçinde kanserden Ö- | lüm tam bir mizli artmıştır. Bu has- talık yüksek kültüre sahip memleket- lerde bir kat daha fazla oluyor. Fen benüz bu hastalığın sırrımı kesfetmiş değildir. Yalnız elektrik tedavisi ve x guaları sayesinde istikbal hakkında tümid verici neticeler alınmağa başla- mıştir. ” Kanser tedavisi için sureti mahsu- sada yapılmış olan Nevyork hastaha- nelerinden birinde 200000 volt kuv- vetinde bir elektrik makinesi kullanı- ryor, Bu makine yüksek tevettürlü yifa verici guslar negrederek kanserle mücadele edebiliyormuş. Bir peri masalı.gibi 15 sene devam eden aşk Siyast mahkkân: günün birinde affolundu On beş sene evvel, Jil isminde bir kız- X cağız, İrlandada siyast mücadelelere ka- rıştığı için kanun harici ilân edilen Cim Feleni görmüş, güzel ve yakışıklı delikan İrya karşı sevgiye benzer bir his duymuş.- tu. Cim o zaman tevkif ve muhakeme edil- di. Fakat muhakeme — esnasında hiçbir gey söylemedi, arkadaşlarını ele verme- di, Susması birçok kimselerin kurtulma- sına sebeb oldu. Arkadaşları kendisine “dilsiz şahit,, ismini verdiler. Muhakeme bitti. Cim müebbed hapse mahküm oldu. Dostlarına artık kendisile meşgul olmamalarını, kendisini ölmüş farzetmelerini rica ederek — hapse girdi. Jil delikanlıdan uzak yaşamıya razı ol- madı. Ailesini terketti, hapishane yakm İYİABANCI DİLLER'E ve sevkililer buluşup evlendiler ) larında bir bara hizmetçi olarak — girdi. Bu sayede ara e&ıra, mahkümlar nezaret altında hava almak için — dolaştırıddırken Cimi uzaktan uzağa görebiliyordu. On sene sonra Cim başka bir hapisha- neye nakledildi. Kız tam dört sene sevgi lisini göremedi. Nihayet on dört sene sonra umulmryan mücize husule geldi. Cim affedildi. Bunu öğrenen Jil, Portsmuta giderek Cimi bek ledi. Jil, Cimi gördü, konuştular ve evlendi- ler. Geçenlerde bir çocukları oldu. Şim- di de Cimin hapishanede yazdığı bir ki- tap tabedilmek üzeredir. Bu kitabı bir- çok kimseler bir şaheser — sayıyorlar ve habırsızlıkla bekliyorlar. AİKLI' HAKKI ->MAHEZNOUR 3 — Bu olanlarda kabahatini krdır. Benim gibi değil. diniz. Gözleriniz görüyor v stin ihanetini biliyordunuz. Bunu, bana söylemekten çekindiniz... Sund, sözüne devam edecekti, Fakat ağabeysinin aşağı yu- karı bir itham sayılabilecek cümlelerini yarıda keserek - kar- gilik vermeyi daha doğru bulan Selim: — Böyle #öylememelisin ağabey! Dodi bilmiş olsaydık... BSuad devam etti: — Müsaade et te sözümü tamamlıyayım. Bunu - biliyordu- nuz, Şimdi tablatile inkâr edeceksiniz. Size böyle hareketiniz- de bak vermiyor değilim. Bir adama karısınm ihanetini bildir- menin ne kadar müşkü! olduğunu takdir ediyorum. Fakat iste- seydiniz, bunu temin edebilecek vaziyetler ihdas edebilir; hiç olmazsa ihsas ederdiniz. Siz, bunu da yapmadmız. Ben geçen- leri pek 4lâ biliyordum. Hattâ gören bir adam kadar emindim.. İlk acılarımı Naci beye açtım. O bile hakikati sakl: ta saklamayı doğru buldu... Selim gene: — Bilmiyorduk ağabey! - Dedi. — Bilmemenize imkân yok. Onun ihanetini evdeki hizmet. çiler dahi biliyorlar Başını yatağa çevirerek ilâve etti: — Yalan mı anna! Bilmiyor muydunuz? Safinaz hantm cevap vermiyerek, sank! göz kapaklarımı bebekleri üzerine Indirdi. O: liyordumnuz! « diye devam etti. Biliyordunuz. O kadar ki köşkten Lütfiye hanmmm ayağınm kesilmesi bu yüzdendir.. Bakmız, İkiniz dö susuyorsunuz... Bunları bana, bu dakikaya tasdik eder- gibi HABERİN EDERİ TEFRİKASI: 68 Yazan: Hasan Ras'm Us kadar kimae söylemiş değildir. Hâdiselerin, vakaların, ketlerin kafamım içinde yetiştirip ortaya koyduğu ler b uzaklaştırdığınızı söy- liyebilir misiniz? ? Elbet söyliyemezsiniz. Çünkü açık. Çünkü son hâdise de haklı düşündüğümü, bunun bir hakikatten başka bir şey olmadığını ispat etmiş bir halde. Çünkü Lütfiye denen cadaloz kadının vazifesi bir mutavas- sıtlıktan başka bir şey değildi. Ben daha, evlenmemi teklif et. tiği günde ona söyliyeceklerim! söylemiştim, Ne yapalım ki, arkasında bulunan annemdi: kıramazdım onu. Saflnaz hanrm, ancak oğullarının işitebileceği bir sesle Bö- ve başladı: — Haklısm, oğlum. - dedi, Ne söylesen , ne desen hakkın var,. Bon seni düsünerek hareket ettim. İstedim ki çok suvdi- Şini bildiğim Sabihayı unutasın... Gelin diye çatrmız altma sı- ğıman bir mahlükun bir yılandan başka bir eşy olmadığını ne bileyim... Hislerin seni aldatmamış oğlum! Biz Nimetin sağ: lam bir ayakkabı olmadığını daha kısa bir zamanda anlamız- hare- tık. Fakat yapacak şey onu doğru yola getirmekti. Buna ça- lıştik. Baban az mı üzüntü içinde kıvrandı ve seni böyle bir kadınla evlendirdiğim için bana &2 mı çattı. Hepimiz bekledik ki doğru yola gelsin... Boguna gayret et- tiğimizi biliyorduk. Nitekim korktuğumuz buşımıza geldi. Be. reket bunu sen yapmadın oğlum. Biz ne olurduk sonra... — No olacaktınız ki karşınızda alnındaki, namus Jlekesini kendi eliyle temizliyemeniiş bir adam görmeğe hammül edebilirsii fakat bu bana hâlâ ağır geli; Suad birdenbire ayağa kalktı: —Seni fazla yormıyayım anne. - dedi. Sonra görüşürüz. Ben odama gidiyorum. Biraz uzanıp kendimi dinliyeceğim. Cevap beklemeden süratle kapıyı açıp çıktı. Selimle annesi yalnız kalmışlardı. Bir müddet konuşmadılar. Koridorda ayak seslerinin eridiği, artıkişitilmemeğe başladığı bir anda Se- lim: — Anne, - dedi. Ben üzerinde durmadım. Ağabeyim ne ya- pıp yapacak, cinayeti işliyen, kadımı yakmdan görecek. Ona karşı müthiş, tasavvur edilemiyecek bir kin besliyor. Bunun önüne geçmemiz lâzem. Ben, Sabriyi çağırtalım. Kendisiyle konuşturalım, diyorum. İş yatnız bununla bitmiyor..., Feride adı da kafasına mıhlanıp kalmış bir çivi gibi. Feridin arasıra ortadan kaybolmasından, Ferideyi müdafaa yollu lâkırdı söy- Temelerinden haklr bir şüpheye düşmüş.... Yolda gelirken bana bunu sordu: “Boni rahatsız eden ikl muamma vardı. Bunlar- dan biri kendiliğinden ortadan kalktı. Şimdi incisini hallet. meliyim.” dedi.