25 Nisan 1938 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 14

25 Nisan 1938 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 14
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

-—T A wüm KOVBOYLAR DİYARINDA HABER — Akşam postam 25 NİSAN — 1938 Yazan ve Çizemn WALTDİSNEy—e. KOYBOYLAR DI-| / ÇOKTANBER! OSŞÇYARI BURASI.. ONDAN BIıR HAŞ İ BER ALAMA - Myar Mİ1Ş'TIMi NİHAYET 1$TE ANLAŞILDI YİNE BiR MAACERADAN BAHSE DİYORSUN! B undan tamamı yüz sene evvel eski ve yeni dünyanın sakinleri At- lantik denizinin buharlı gemilerle aşılrp aşılemıyacağı hakkında, biribirleriyle münakaşalara girişiyorlar, bahislere gi- riyorlardı. Fen erbabı böyle bir fikirle açıkça âlay etmişti.' Onlara göre, stim, yelkene yardımcı olarak kullanılabilir. di. Fakat yalnız buhar kuvvetiyle At- lântik denizini aşmağa kalkmak, biraz fazlaca hayalperestlikti. Savonnah adındaki Amerikan gemi- si 1819 senesinde buharı ancak muavin küvvet olarak kullanmak suretiyle At- lantiği aşabilmişti. Fen erbabına göre, uzun deniz teferlerinde yelkenden şaş. mamalıydı. Savonnah bütün yolculuk esnasında makinesini ancak sekiz sağt kullanmıştır. Halbuki 1826 senesinde Curacas adındaki bir Felemerik vapuru Roterdamdan Hindi Çiniye bir ayda git meğe muvaffak olmuştu. Bu yolculukta yelkenden dahı fazla stim kullanılım;- t Bu muvaffakıyetler eski telâkkiyi de- ğgiştirmeğe pek hadim olamamıştır. Maamafih gemi inşaatçıları aresında daha uzak göruglu iki kumpınya 1837 YUÜZzZ sene evvelki transatlantikler senesinde, yani bundan tam yüz bir sene evvel Atlântik denizini yelkensiz, sırf buharla mşabilecek sefineler inşası- na başlamışlardır. Biri Teymis nehrinde, 'diğeri de Bris. tolda olmak üzere iki büyük vapur ku- rulmağa başlanmıştı. Gariptir ki Atlân- tik denizini buharla geçmeğe ilk mu- vwaffak olan büsbütün başka bir gemi . dir. O zamanın vapurcularının Trans atlântik adını verdikleri bu teknelerden birinin makinelerini yapacak olan şir- ket sözünü tutmamıştı. Atlântiği buharla geçmek gserefini ilk kazanmak hırsında olan vâpur kumpan- yası bu birinciliği diğer rakibine verme- mek için “Sen Corc Stim Pake,, kum. panyasından Sirius adındaki yvapuru kiralamıştır. Sirius, 1838 senesi nisanının Jdüncü gün Richard Robertsin kumandası al- tında İngiltereden büyük merasimle ha- reket etmiştir. Sirius sadece bir sahil — gemisi olarak yapılmış olduğundan onun atlantiği îe- çebileceğine şüpheli gözle bakanlar çok olmuştur. Bu arada rakip kumpanyanın bilhassa bu iş için yaptırmakta — olduğu Gred Vestern vapuru da hemen hemen ikmal edilmek üzere bulunuyordu. Sirius 412 tonluk bir tekne idi. Onun ilk atlantik seferinde 38 tayfa ve 40 yol cu bulunuyordu. Bu küçük, yandan çark İr vapurun atlantik seferi, — kaptanı için büyük bir cesaret ve azim — imtihanı ol- muştur. Yolculuk esnasında tayfalar ara- sında bir iki kere isyan baş 'göstermîş. yolcular bir çok defalar ona geri dönmesi için yalvarmışlardır. Gemi jurnalından alınma aşağıdaki fıkralar yolda tesadüf edilen fırtınalar ve diğer müşkülât hak- kmda iyi bir fikir verebilir: 7 nisan 1938 — Denizde — dehşetli bir fırtına hüküm sürüyor. Dalgalar gemiyi tehdit ediyor. 8 nisan 1938 — Makinede kül ile reçine kullandık. Bu sayede kömür daha iyi ya- nıyor ve baca da temizleniyor. ( Bu kısımda ilk olarak kömür azlığı göze çarpıyor). 9 nisan 1938 — Bugün epeyce reçine yaktık. Reçine Sirusun yükünün bir kıs- mını teşkil ediyordu. Yolda sade bu yü- kün bir kısmı yakılmakla kalınmamış, gemi direklerinin bir kısmı da sökülerek yakılmıştır. Hattâ kaptan Foberts icap ederse salonun ve geminin — bütün tahta mobilyasile direklerini de kırıp yakaca- ğını açıkça söylemiştir. Yolculuk tamam on sekiz gün sürmüş, bunun onbir günü hava hep fırtınalı geçmiş ve rüzgâr baş- tan esmiştir. ; Sirus Nevyorka 1838 senesi nisanının 22 inci günü vasıl olmuştur. Gemi jur- nalında bu vaka söyle kaydedilmistir. 22 nisan 1838 — Gece saat sekizde yol kestim. Dokuzda kılavuz istedim. Onda Nevyork limanma demirledim, Sirius 2897 deniz mili katetmiş,450 ton kömür yakmış ve saatte vasati 6,7 mil sür at yapmıştır. Sirius Nevyorka Great Ves ternden onbir saat evvel ulaşmıştır. Gre- atın süvarisi, Siriusda Nevyork belediye reisi tarafından kaptan Roberts şerefine verilen mükellef ziyafette — hazır bulun- muştur. Kaptan Robertsin bu yolculukta göster diği cesaret ve azim bütün dünyada bü- yük bir takdir uyandırmıştır. Kendisi on dan sonra bilhassa atlantik seferleri için yapılmış olan British Kueen ve President vapurlarında süvarilik etmiştir. 1841 se- nesi martımın on ikisinde President vapu ru Nevyorktan İngiltereye hareket etmiş fakat vapur İngiltereye — varmadan ort- dan kaybolmuş, onun âkibeti haklkıında hiçbir şey işitilmemiştir. TiFOBiL Dr. Ihsan Sami Tifo ve paratifohastalıklarına tutı mamak için ağızdan alınan tifo hap- larıdır. Hiç rahatsızlık vermez. Her kes alabilir. Kutusu 55 Er. — Yani şimdi ötelde yok.. Ve tekrar gelecektir, öyle mir. Sen - Jermendi. malümat almış olan bu adam kont dö B VA peteeni ei (li K d MARKİZ DÖ POMPADUR 100 Bu salonların, birinde heykeiler, di- — Evet, burada yok!,. Tekrar döne- ceği meselesine gelince, hıç te zannet- miyorum!., Güzel Klodin bu ıoıler üzerine içini " çekti. Ziyaretçi ürpermişti. Genç kadını na- zarlariyle isticvap etti.. Bunun üzerine Klodin şu izahatr ver. üı — Bundan bir kaç gün evvel, genç bir erkek buraya gelerek, uzun müddet mösyö 1ö şövalyeyle başbaşa görüştü « Sonra ikisi birden atlarına binerek git. tiler. O zamandanberi onu görmedim., Ertesi günü de hademe kılıklı birisi ge- lerek, şövalyenin borcunu ödemeğe gel- diğini söyledi, bohçasını aldı ve çıkıp ll ” Ziyaretçi, şövalyenin bu tagayyübün- den ne endişe, ne de sevinç duymamış görünldü, “Teşekkür etti, selâmladı, dr- garıya çıktı ve arabasına binerek şu emri verdi: Araba, etrlfh hayranlık uyandıran bir çift güzel atın sıkı tırrsiyle hareket . etti. Araba da çok muhteşemdi ve adam ida gayet şık giyinmişti. Şapkasının tüy. leri, elbisesinin kumaşı, kılıcınım kabze- si, uzun kırmızı ökçeli ayakkaplarının altın tokası, kollarındaki dantelâlar, bü- tün bunlar şayanı hayret bir zarafet' issi uyandırıyordu. Fakat yoldan gelip geçenlerin nazarı dikkatini celbeden en bariz cihet onun üzerinde parlayan mücevherat, göğüz- lüğünü tutan üç kocaman yakut ve yü- züklerinin efsanevi elmaslarıydı. "Bu şaşaalı manzara geçtiği yerlerde hemen hemen endişeli bir hayranlIrk u. yandırıyor ve herkes, bir nevi korku tçinde, alçak sesle göyle tarrıldanıyor- du: : — Kont|dö Sen - Jermen!.. Filhakika, şövalye d'Assas hakkında Onun, zavallı zabitle hakikaten mi a- lâkadar olduğunu ve böyle bir alâka varid ise, bunun mahiyetini hiç kimse bilemezdi.. Çünkü herkesin aklından geçenleri okuyabilen bu adamın düşüncelerini an. lamak hiç kimsenin kârı değildi. Araba ,kısa bir müddet sonra on be- şinci Lüi meydanınma vardı ve bu mey- danın şimal köşesinde muhteşem bir ko- nağın önünde durdu. İki dakikla sonra, kont dö Sen - Jer. men, mobilyeleri, perdeleri, ve san'at eserleri itibariyle garip lüksde bir salo- na giriyordu. Fakat, bu salona giren nadir ziyaretçilerin nazarlarına çorpan * başlıca süs, koskoca zümrüt kolleksiyo- nu, birer harika olan incileri, en görül. memiş elmas, yakut ve safirleri ihtiva eden bir vitrinldi.. Kon dö Sen . Jermen, bu sgalona gi- rince, o zamana kadar hareketsiz ve his- siz gibi duran çehresi birdenbire değiş- ti.. Cür'et ve ırade ifade eden geniş alnı- ni, bir an için, mahzun 've endişeli bir kırışık çizdi.. Düğmesi, fındık büyüklüğünde bir inci olan altın bir zile iki defa bastı. Bunun üzerine, genç bir fam dö şambr içeriye girdi. Kont sordu: — Madam odasında mı? — Evet, mönsenyör.. — Gidip kendisine, beni kabul etme. sini rica ettiğimi söyleyin., Kont dö Sen - Jermen bir kaç daki- ka müddetle, olduğu yerde hareketsiz durdu. Nihayet hizmetçi kız gelerek: — Madam, monsenyörü bekliyor, ide- di.. Bunun üzerine, kont, her biri bir mü. ze olan emsalsiz ihtişamda bir sürü oda - ve salondan geçü;. ğerinde en büyük üstadların tabloları, ötekisinde ince altın işleri vardı., Nihayet kont, Şarkkâri bir salona gir- di. Bu salonda, bir divanın üzerinde uzanmış, Şşayanı hayret İderecede gü- zel, azami yirmi iki yaşlarında genç bir kadın vardı ve bu kisdın kontun içeriye girdiğini görünce çabucak ayağa kalk. . Keont dö Sen - Jermen derin bir şef- katle sordu: — Sizi rahatsız etmiyor müyüm, sev- gili Eva?, — Siz mi beni rahatsız ediyorsunuz, sevgili senyör!.. Siz ki benim ışığım, huzurunuzla bana heyat ve saadet ve. ren, kaybolunca beni en büyük ıstırap- lara garkeden yegâne insansınız! Bu şeyleri bana nasıl söyliyebiliyorsunuz? — Sevgili yavrum!,. Evet,haksızlık ediyorum.. Sizin aşkınızı tecrübe ettim ve şunu bilmeliydim ki, hiç olmazsa bu- rada, beni her zaman sevinçle karşıla - yacak bir insan vâar. Genç kadın tatlı bir sesle mırıldan. dı: —OHM!. Jorj! Jorj!.. Evet, sizi sevi- yorum ve ancak benimle bü kader az meşgul bulunduğunuz bu memleketi terkettiğimiz zaman hakikaten kendimi bahtiyar addedeceğim.. Hiç olmazsa bugün bir kaç saat benimle kalacak mı- sınız? . — Heyhat! Sevgili Eva.. Bilâkis, size bunu haber vermeğe geldim ki, bütün gün, belki de iki üç gün.. Belki de daha fazla bir zaman için sizden ayrılmam lâzım. Eva başını eğdi ve kontun en kıymet- li elmaslarından 'daha güzel olan iki göz yaşt damlası uzun kirpiklerinde belirdi. Kont onu kollarına aldı.. — Üzülme, yavrum, dedi, benim ta. gayyübümden ıstırap duymeaman için icap eden şeyleri yapacağım.. Kont onu bir kaç dakika müddetle, böylece köllariyle sararak hareketsiz durdü ; Genç kadın ürperiyordu.. Birdenbire, kalbinin şiddatli çarpın- tısı dürdu ve bunu ancak düuyulabilen ahenktar bir hareket istihlâf etti. Sonra gözleri kapandı, tekrar açıldı, uykuyla mücadele eder gibi oldu ve ni- hayet büsbütün kapandı.. Aynı zamanda kolları, boynu, başı, vücudu âdeta tahaccüre uğrakdı ve genç kadın bir heykel kesildi. O zaman kont, yavaş yavaş kollarını onun vücudundan ayırdı. Eva bulunduğu vaziyette aynen kal- dı. Sen - Jermen onun çehresi önünde, iki eliyle, ağır bir kaç hareket yaptı, Bunun üzerine, genç kadının göğsü « nün hafif ve ahenktar hareketi kesildi, göz kapakları eralandı.. Genç kadın ar- tik kkimıldamıyordu. . Sen - Jermen sert olmryan, fakat bu defa şefkatten mahrum ve kuvvetli bir otorite ile dolu bir sesle sordu: — Uyuyor musunuz?. Genç kadın cevap verdi: — Evet.. — Pekâlâ., Dikkat edin.. Beni dinle- yin ve bütün görüş kabiliyetinizi — ge- rin.. Sövalye d'Assası tanıyor musunuz, — Hayır.. Onu hiç bir zaman görme. dim.... . — Ehemmiyeti yok.. Beni takip edin.. Konaktan çıkryorum.. Sentonore soka- gındayım.. Jakobenler manastırı önün- de duruyorum.. Beni takip ediyorsunuz değil mi?. — Evet.. Bu yolu bir defa daha kat'et- miştik.... — Çok güzel, Manastırın önünde bir otel var. Bu ötele giriyorut.. Beni hep takip edin.. Umümi salondan itibaren başlryan merdivenden çıkryorum.. Ko. ridorda, sağ taraftaki üçüncü odaya gi- riyorum.. Siz de-bu odadasınız değil mi?,

Bu sayıdan diğer sayfalar: