24 NİSAN — 1038 Tıpkı bir roman Bir haydudun hayatı. Acıklı bir sahnenin soğuk tasviri. — Dünkü sayımızdan maad — Bayan Remziye Fikri bize hayatın en aci sahnelerinden birini o kadar 80- ğukkanlılıkla, öyle tok kelimelerle anlatıyor ki hayret etmemek, hattâ fazlaca hiddetle okumamak kabil de- gil. Bakınız vaziyeti nasıl tasvir edi yor: . 3 Mahmut Nadirin emir ve fermanı ile kızm dostu olmuştum. Bütün isle- ri bildiğimin farkında değildi. Yüksek tahsil görmüş, kendisini bir şey #4 - nan hemdcinslerimden birçoğunda bu anlayışsızlığı, bu avanaklığı çok ras- ladım, Benim gibi sadece kolej tahsili görseler de yarı huni kafalı olsalar ne olur? Mahmut Nadirle de nişanlısı dolay?- siyle bir iki defa görüşüp tanışmıştı. Önüne serildim, döküldüm. Fukat ev- lenemez vaziyette olduğunu bildiğime dair bir şey söylemedim. Bütün göz - yaşlarının, nişanlısının bırakıp kaçtığı için olduğunu söylüyor, ben de inanır görünerek teselliler ediyordum: — O almazsa başkası olur cicim! Bunu her göyleyişimde tüyleri, #26 ları, kirpikleri diken diken oluyordu. Ve, . ne de bol gözyaşları vardı - yor, ağlıyordu. Bir gün Ali Avrupadan dönüp gel di. Baki sevgiyi, Mm a ri den öğrenmiş, V pasla m ek ki Ali kendisini yıl lardanberi seviyor ve bu aşk bu sefer daha çok slevlenmiştir. Ali ona demiş ki; — Onunla evlenmiş olsaydınız, bu duygularımı hiçbir zaman öğrenemi » yeçektiniz. “ Bu ne plâtonik bir adam! Yirminci yoner olurum! Ali bununla kalmamış, gövaiyelik iş, demiş ki: - onu seymişsiniz. Darılmaya, gücenmeye hakkım yok. Çünkü ondan önce bunu ben söylemeliydim. O sizi terketmiş. Kalbimin bana emrettiği vazife sizi teselli etmektir. Bu vazi. . femi iyice yapabilmekliğimi isterse - niz beni, onun yerine koyunuz. Yani mi? Yani evlenelim! Kız bir daha düşüp bayılmış. Bur da da bayılacak ne var ki? Dayım der- vişti. Her önline gelen* “ölmeden Ün- ce ölünüz!,, diye bir şeyler anlatır du. rurdu. Ben bunu “ba önce ba. yılmız!,, cümlesine çevirdim. İnmeli dayımın yattığı odaya bitişik küçük salonda Mahmut Nadiri görünce ba E isi 1 ŞASIKIL USTURAR VE nında misafir bulunan Suad Göztepede, Abdullah Beyin yâ de, karısının Doktor Nedimle bir! bi gazetelerde okudu. de, Suad kadar heyecan içinde; heyecanlarmı kat kat dan biri Abdullah beye İçeriye girerlerken sivil mem sordu: — Sund Bey hanginizdir? Abdullah bey, kolunda taşıdığı iikte öldürüldüğünü herkes gi- ini, köşke getire! ki Kapıda polislerin bulunması adamı işaret etti: kman bu teklifini reddetmiş. O da, kr zın hâlâ eski âşıkında gözü olduğunu sanmış da şövalyeliğine hız vermiş. Bir sene içinde belki kırk defa tek. lif etmiş, kırkma da red cevabı almış da (asil sebebi ne olsa gerek?) diye. cek kadar zekâ gösterememiş. Kız bekmiş ki karşısındaki yukışıklı Aşık vurdum duymazım başı! (Bari ken dim söyliyeyim de bilsin, ona göre davransın) demiş. Bir gün biribiri ar kasma birkaç aygınlıktan, baygınlık. tan sonra işin İç yüzünü anlatmış da demiş ki: — İşte bundan dolayı ben kimsey- le erlenemem! Cuncağızım Ali! Hem âşık, hem gö. valye! Bu teatral itirafın önünde ir. kilir mi? Göğsünü kabartmış, ellerini kalçalarına koymuş, Sirano pozu gibi bir poz almış da demiş ki: — Ben seni, sen olarak seviyorum. Sana, bana tit bir mazi yoktur! Şim- diki sen, şimdiki ben varız. Seni baş tacı, gönül tacı, hayat tacı olarak ka- bul ediyorum. — Fakat o Mahmut Nadir denilen adani ne olacak? Zavallı babam kalp gektesinden öldükten sonra bizi bir bankaya çevirdi. Gerçi ölümü bizim için de, kendisi için de iyi oldu. Benim vaziyetimi öğrenmedi. Beni öldüğü dakikaya kadar talihsizliğe uğramış bir masum olarak biliyordu. Aliyi tanımıyorduk. Mahmut ken- dince tayin ettiği taksit müddetleri gelince ya kıza, ya anasma telefon &. diyor. Beş yüzden aşağı almıyordu. Son defa bir iki bin Jira teklif etmiş. Tüyordu. — İki bin lira kaç para eder? diyor- du. Bir tahtada alırsm, olur biter. Hesabı cari kapanır. Halbuki beşer yüz, beşer yüz alırsın, kız ihtiyarlayın. caya kadar hem beş on bin olur, hem kapanmaz. ğ Fakat bildiğiniz gibi bir yankesici mektupla fotoğrafı aşırımca iş biraz değişti. Gazelelerle bir açık mektup neşretti. Yankesici sanmak gafletinde bulıtdüğu adam da cevab verince İş biraz anlar gibi oldu sma, oyununda devam etmek istedi, Bu sefer büsbü. tün sarpa sardı. Bu işin Aliden geldi- ini anladı. Fakat hâlâ Ali ile mlina- gebetine ihtimal vermiyordu. Susmak icab etti, Sustu. Ali seyahate çikar çıkmaz paçaları sıvadı, Size verdiğim malümatı topaldı. Ali ile nikâhlandi- GE YL iren Abdulleh Bey Nisan 195: Umumi harpte zehirli gazın ilk kullanıldığı tarih Zehirli gazlar 20 nci asrın icadı değil 2339 sense evvel, Dellum şehrini muhasara edın Teb ordusu kumandanı, tarihte Ilk defa olara« zehirli gaz kulla Umumi harpte Almanlar ilk olarak 22 nisan 1915 tarihinde İzer cephesinde Fransızlara karşı zehirli gaz kullandılar. Bunun 23 üncü yıldönümü münasebetile Jurnal gazetesi zehirli gazlara dair dikka. te değer bir yazı yazdı. Okuyucularımıza bu yazıyı naklediyoruz. Askerlik Tarihinde bir dönüm noktası İzer siperlerinde (bulunanlardan sağ kalan hiçbir insan 22 nisan 1915 tarihini unutamıyacaktır. Harbin başlangıcından itibaren ilk defa olarak Almanlar bu ta- rihte Fransız siperleri üzerine Klor gâ- zinm öldürücü bulutlarını sevkettiler, Fransız siperleri tamamile Alman ateşi altında idi, Fakat İzer nehri Almanların bu siperleri bir hamlede işgal etmesine mani oluyordu. Almanlar gâzin Fransız ordusunda uyandıracağı panikten istifade ederek nehri aşmak maksadını gütlüler, Gaz bulutu Fransız siperlerine erişince bütün bir mıntaka şaskına o dönmüşbir > vE» nmmıştı. halde kaldır. Bu âna, baba gününü gö- 1575 de neşredilen bir kitapda bu dik kate değer resim vardır: Kanada üze. ren bir Fransız albayı o güne ait hatıra» rine yapılan ilk seferlerde Kanadada ki yerli ahali topraklarını çok siki mü dafaa etmişler, istilâ orduları kumandanı bunların üzerine öldürücü du manlar sevketmek suretile zafer kaza nabilmiş, larını şöyle anlatıyor: “— Üzerimize doğru gelen felâketin no olduğunu bir dokika evvel öğren mek için ileriye atıldım. Fakat siper. den çıker çıkmaz o keskin bir koku boğazımı yaklı, gözlerimden sular bo- şen. Tabur kumandanlarımdan biri. sinin karargâhıma doğru yoluma des vom eltim. O vakit tuhaf bir manzara ile karşılaştım, yerin üstü kalın bir sis tabakası ile örtülmüşlü, bu tabakanın yordu. Hava teneffüs edilmez bir kal de idi. Alman ordtsunun askerlerimi öldürmek için yeni bulduğu bir tedbir- le karşı karşıya olduğumu anladım. Durmağa mecbur oldum. Çünkü gaz bulutları önüme kadar gelmişti. Başım dönüyordu. Kendi kendime: “Durma vazifeni yap,, diyordum. Fakat müm- kün mü? Bu dokikadan sonrasını bil. ü , siperleri 2. ay ğer ares al Ka blm e Şak ların üzerinde de ahimış pamuğu an- dıran bembeyaz bir taboka (— yükseli- ğını öğrendi. Yokluğundan istifade e. derek bir oyun daha oynamağa kal. kıştı. Fakat İş işten geçmişti. Derken o gün şirket yazıhanesinde gözünüzle gördüğünüz sahne meydâna geldi. On- dan sonra? hepimiz dillere destan ol duk. Bana Allahatsmarladık. Mahmut Nadire gidiyorum. Beni bir daha gö- remiyeceğiniz için olanı biteni açıkça yazdım, Fakat şurasmı söyliyeyim ki Mahmut Nadirin memleketten uzak. Jaşması ile cemiyet kurtulmuş değil. dir. Mahmut Nadir cemiyete musallat olan kıbar belâlardan ancak bir tane- #idir, O gittikten sonra kimbilir daha kaç Mahmut Nadir çıkacaktır, yahut vardır da henüz kimse malümat ala Yazan: Hasan Ras m Us HABERİN EDEBİ TEVRİKASI: 57 tr. Ölüler, esirler, ganimetler Alman or- mamıştır. Siz iyi bir gazeteci olacağa benzi « yorsunuz. Röportajlarınız epeyes me. rakla okunuyor. Çalışırsanız bir ro . mancı da olabilirsiniz. Ver elini İs- panya! Adiyo mavi İstanbul! Remziye Fikri Şu dakikada nezaret © dasında kimbilir neler düşünmekte o- Jan bayan Remziye Fikrinin mektubu burada bitiyor. Fakat yarm, sabahtan itibaren maznunlarla yüzleştirilmele, re başlanacak. İstintak müdğdelumu . miliği hazırlıklarmı bitirmiştir. Bir baydudun hayatı bu mektuptan iba- ret olmasa gerek. Yarın bazı haberler vereceğimizi umuyoruz. VE KUZ — Evet. — Hayır. NAKLİ — Geceyi nerede geçiriniz? e A SE bir başka dostumun evinde, — i ayrılırken Abdullah beye gideceğinizi söyledi, giniz halde niçin bir başka arkadaşmıza gittiniz? « — Ben gitmiş değilim. Kendisine yolda rasladık. Israr etti. dün geceyi evinde geçirmek için. Kıramadım. — Doğrudan doğruya evinş mi gittiniz? — Gece çıktınız mı? ve üç kilometre ileriye giderek Fransız siperlerini aldı. TTeblilerde zehirli gaz kullanmışlardı Alman ordusu bu icadı Priç Haber is- minde bir kimyagere medyundur, Bu a- dam 1934 ikincikânunun 29 uncu günü- ne kadar yaşıyor ve korkunç (icadını tekâmül ettirmeğe uğraşıyordu, Almanya Ari ırktan olmadığı halde bugünkü Al manyada dahi ölümünün yıldönümünde merasim yapılarak hatırası tesit ediliyor, Almanyalı âlim, en eski zamanlarda dahi kullanılan bir usule fennin son kes giflerini tatbik etmekten < başka bir sey yapmış değildi. Kimya harbinin en iptidaf şekli zehirli ok kullanmaktır. İlk kahramanlık masal- larında bile zehire batırılmış okların kul. lanıldığını gösteren vakalara rastgeliyo- Tuz. Homerin İlyadasında Herkül güzel Pârisi zehirli okla öldürmüştür. Milâttan 424 sene (yani Obugünden tam 2339 sene evvel) Delium şehrini mu- hasara eden teb ordusu kumandanı Pa- gondas tarihte ilk defa olarak zehirli gaz- ları kullanmıştı. Pagondas başkumanı olduğ Teb ordu- Maş Devamı İl incide NS SURA PA — Bu! Memur, Suadin öbür koluna girdi — Sizi karakola kadar götürmem niz içeriye girmeden hemen gidelim. sm. ya mgeliyor, . dedi. İster. i heyecanlanma” 7 memur Söy- Bunu, öğleden evvel Safinaz Hanımla konuşan Müyordu. Suad karşılık verdi: ve — Behi niçin karakola götüreceksiniz — Öyle icab ediyor. — Sebab? ui — Aldığım emir böyle Suad bey. 5 1 ben öl — Karakola ancak suçlular davet edilirler, Karımı dürmedim kı beni çağırıyorsunur. i esek — Ben şıhsan buna ibtimel varmiyaru. Pak mn şüpheler üzerinizde toplanıyor. Bu cinayeti # İspat etmeniz lâzım. Ç zi — Garib şey,. Görüyorsunuz ki misafirlikter geliyorum. İki gündür evde yoktum. i k — Karınız öldürülmüştür Sand bey. Banu sizi, e hızı ispat etmeniz, çok kolaydır. Misafirlikte ri; Gri gözlerinizin görmemesi kAfi sebehlardir. Yalnız OZ kolda, cinayete vazıyed eden müddeiumumiye say yz best bırakılmanızı icab ettirir. Lütfen geliniz. Bir çinde Polis mesnuru, aldığı emri yerine getirmek vaizyetinde bu. lunuyordu. İtiraz etmek, gitmemek üzerinde toplanan şüpheyi arttırmaktan başka bir işe yaramıyacaktı, Suad: — Abdullah bey, - dedi. Memur bey doğru ve makul konu- guyor. Gidib bu işi halledelim. — Gidelim Suad. Suad bu sefer memura hitab etti; — Müddsiumumi orada mı? Beklemeyiz ya? ; — Ben karakoldan ayrıldığım zaman müddelumumi oraday- dı, Bekliyeceğinizi tahmin etmem, — Gidelim. U Yürüdüler, az sonra bir arabaya atladılar, Karakola geldik- leri zaman filhakike müddelumumiyi orada buldular. Bu genç, enerjik bir zattı, Getirilen zatm Suad bey olduğunu öğrenince, hemen yer gösterdi. Oturdular, Abdullah beyin dışarıya çıkma. sı lüzumlu görüldü. İstlevab. başlamıştı. Müddelumumi goruyordu: — Suad bey, karınızın öldürüldüğünü nerede işittiniz? — Arkadaşım Abdullah evinde misafirdim. Orada. — Abdullah beye ne zaman gittiniz? — Bu sabah! — Fakat siz dün akşam Üstü evinizden çıkmışsınız. — Evet... Dün aksam üstü çiktım. — Evinizden ayrıldığınız zaman yanınızda kim vardı? — Kardeşim Selim. — O sizi nereye kadar götürdü? — Beni Abdullah'beye kadar götürecekti, Yolda demin bah. Gn arkadaşıma tesadüf edince bizi yalnız bırakarak ay- — Gece evden ayrılmadığınızı söylüyorsunuz öyle mi? — Evet, görüyorum. p — Fakat herkes sizin Viyanadaki tedaviye rağmen görme diğinizi sanıyor... Gördüğünüz halde, kendinizi kör göstermek« teh kastmız neydi? Suad bir müddet cevab vermedi, Neden sonra: (Devömi var)