XA Genç kız: Lord bir şey sezerse kafanızı bir ceviz kırar gibi * kıracaktır ! dedi -. 7 — zü mosmor olmuştu. Bir cüceyi andıra- cak kadar kısa boyluydu. Kimdi? Onu bu veziyette vuraya kim koymuştu?. Binerken etomobilimin içini niçin yoklamamıştım?. Şato hayatı Hizmetçiler, kalacağım odayı göste- dip gittikten sonra, velizlerimi açarak elbiselerimi gardroptaki askılara astım. Sonra, pencerenin önüne otutdum ve elgaramı tüttürmeğe başladım. Güneş, ketıl eteklerini toplayarak neredeyse, *arşıkl yamaçların ardında kayboltcak. — O halde beni affediniz. - dedim.. Müsaadeniz olmadan size toz yuttur- mak kabalığında bulunmuş olduğumu ankıyoruml, . Ve otomobile binerek motörü işlet. tim. Pipolu adam konuşuyordu : — Kendi ormanlarımda sizin gibi ka« badayı insanları görmeğe tahammüllüm yoktur. Buradan uzaklaşıp defolmanız isabetli olur!.. , — Allaha ssmarladık! dedim. Ve kumların üzerinde bir kaç kızak yap- tıktan sonra yola koyuldum. Pekaz bir zaman sonra, (Kızıl kaya) şatosunun avlusuna giden yolun ürzerinde idim. Klaksonu bir kaç kere çalarak gelmek- te olduğumu haber vermek istedim. Matmazel Musyel Hağ beni bekliyor- muş. Klakson sesini işidince dışârı fir- layarak koşa koşa yanıma geldi: — Bonjur dostum. Hele nihayet ge. lebildiniz!.. İtiraf ediyorum, Eğer size ihtiyacım olmamış olsaydı, bu kadar beklememe imkân yoktu. — Belli.. Lâkin, sizin bona hakikaten ihtiyacınız var mı? Ve niçin?. — Şüphe mi ediyorsunuz. Aksi tak- dirde bu pek âdi bir hareket olurdu sa- nırim .. —AH! Mademki böyledir. Ben em- rinize âmade bir kulunuzum, — Ve her emrinizi İfaya muntazır bir hizmetkâr.. Musyel Hağ gâayri ihtiyari bir kah. kaha attı: — Lâitife ediyoruz. Fakât gücenme- —t gnn SEP'Elma T arandln çiknik. Kendisine sordum: — Lütfen, şimdi bana izah ödiniz. Benden ne gibi bir yardım bekliyorsu- nuz?, — Baberii olunuz.. Daha size bunu söylemekliğim için vakit var.. Aceleci olmayınız.. Musyel'in yüzündeki tatlı renk ve tebessüm birdenbire yok oldu. Kısık bir sesle: — Hayatınızı seviyorsanız, kendinizi İyi idare ediniz.. Lord BSesil, çocukluk arkadışım olmadığınızı hissederse ba- yatınızın sonu'demektir. Şayet, sizin bir polin ve yahut bir sergüzeş'çi olduğu, nuzu sezersa vay halinize! O vakit ben hayatınızı temin edemiyeceğim, sevgili dostum. Eğer, bütün bu ıöylıdıw riğyet etmezseniz ve O hınke:;nn*f- den bir şey hissederse, başınızı ceviz kırıyormuş gibi insafsızca Kırakacktır. — Lâkin, ben sizin eski hir mektep arkıdaşınızım.. Broks köllejinde betü- ber okuduktan sonra, ne yapmağa hakkı olabilir? dedim. Musyel meyus bir çehreyle! — Lord Sesili yakından - tanımıyor- sunuz - dedi. .Fıhtulbıh!nf“h“' nu okşamalısınız.. İyte kendisi.. Müsyelt — BSesil amcs? diye bağırdı. Başımı çevirip bakınca, biraz evvel orman ke- narındaki golf kıyafetli adamı gördüm-. Bite doğru geliyordu. Birar daha yak- Jaşınca, Musyel, gayet seri bir İngilizce ile beni takdim etti. Lordün gözleri fol taşı gibi açılmıştı. Korkudan ne yapa- Cağımı şaşırmıştım. t Düşünüyordum.. Bilhassa, bu sön iki gün sarfımda cereyan etmiş olan hâdi- seleri teker teker tahlile çalışıyordum: 1 <« Katil başlı zabıtai ahlâkiye mü- fettişi Şarli Desten ile tanışımnnen, 2 — Müuryelin beni riyareti ve bence meçhul bir kimse olan amcasınım şato- suna daveti, $ — Şarli'nin tekrar karşıma çıkıp is. minin Önesima Kar olduğunu söyleme- si.. Bilhassa, bu müz'iç adamın heden beni böyle adım adım takip ettiğini bir türlü anlamıyordum. Bu adarmın şato- da mevzuu bahis tehlike ile alâkadar olması yolundaki ihtimallerim gittikçe küuvvetleniyordu. Halbuki, bet en müşkül bir anda &- nun hayatırı kurtarmıştım, Hele onun, Müryel'in devetini müttakip gelerek beni ikaz etmesine, hiç bir tmâna vere, miyordum. Bir müddet sonra ormanda onâa tawt- “Ya, ormanda üzerine kama fııhııııo: duğum kangurudan ziyade insana benzi yen iki ayaklı hayvan neydi? Üzerinde “Yedi Postlu hayvan,, yazılı clan ve Karnaval imzasını taşıyan mektup ne mâna ifade ediyordu?. Bunları düşündükçe zrvanadan çıka. cak gibi oluyordum. Hele Kat ile or- manda meşgil iken otomobilimin tehli- keli viraja kadar sürüklenişi ve içerisine elleri kolları sımtıkı bağlı, ağır mendil ile tıkalı adamın nasıl ve kimin tarafın. dan konulduğu aklıma geldikçe tüyle. rim ürperiyordu. Bu adam kimdi? Şa- toda hürriyetine kavuşunca, — derhal Lord Sezmorun yanına yaklaşıp kula- Bına bir şeyler fısıldamış olması garip değil miydi?. Hem bena © kadar kötü bir nazarla bakıyordu ki.. Samki onun bu vaziyet- te, şatoya getirilmesine sebep olan ben. mişim gibil. Düştüinüyordum. Fakat bir türtü, bu altı parmak cücesine benziyen adamı nasıl, ne vakit ve kimin arabama yerleş- tirmiş olduğunu İet'1 olarak kestiremi- yotdum. Binerken, niçin otomobili. min içini kontrol etmemiştim?. Her şeyi makul ve marıtıki olarak görmeğe başladım. Çünkü, her düşün. cemin başında bunlara sebep olarak Muryel Hağ'ı buluyordum. Bir hissi- kabletvuku, drammm başlamak üzere ol- duğunu bans anlatıyordu.. Vakit gecikmişti. z Kapıyı kilitlemek üzere gidince, Ü. gördüm, ;L'::..a.“.“:ı Tümbaları yakark e- Başımı eğerek : tetkike koyuldum. — Kabadayı genç, Lord Seamoru de. ee odanın içerisi daha iyi farkedi- rin saygıları ile selâmlıyor! dedim. Birinci Fransuva sistemi bir. İhtiyor lord, ağzından piposunu Çı- kerttı. Ve tatlı bir tebessümle elimi sık- ti. İki hizmekâr otomobilin arka otur- Ma yerinden valizleri almak Üzere ka- Piyı açmışlardı ki her ikisi de birden bir çığlık kopartarak koçuşnağa başla. ddar, Merakla koştum ve otomobilin içerisine bakımca birdenbire afalladım . İçeride eli kolu bağlı, ağzı bir mendil Haberin 1-4-0388 tarihli sayısında “Tütüncüler birliği ve inhisarlar ida. resi,, serlevhası altında İsmail Ziya ismiyle yazılmış olan yazıyı çıktığı gün okumuş ve esasları itibarile bita- râf bir görüşle yazılmadığma derhal kail ölmüş, fakat, üzerinde fazla dur. Ayni mülâhazalarla, ayni imza al. tında yeni çıkan bir mecmuada tesa. düf edince evvelce okuduğum makale üzerinde durmâyı ve hakikati tosbit etmek bakımmdan kendi zaviyemden yanlış gördüklerime işaret etmeyi fay- dalı buldum. 1— Makâle sahibi, tütüncülüğümü- zün istikrar bulmadığını ne zürrâm, ne ekeceğini, ne de tüccarm ne ssta, cağını bilmediğini, İnhisarlar İdaresi- nin de nâzımlık vazifesini yapmadığı, nt ifade ediyor, Burada ilk ve kuvvetle cerhedilecek nokta, tütüncülüğümüzün istikrar bul. madığı iddiasıdır. Tamamen akaine ©- larak tütüncülüğümüz istikrar bul - muştur, Kaç senedenberi mütevazin bir rekolta siyaseti takip ediliyor. İn hisarlar idarest tütünün bütün ekim, bakrmı ve işleme safhalarında olduğu gibi, dahil? piyasalarda da nâzımlık vazifesini noksansız görüyor. Tütün - cülüğümüzün kazandığı yeni kıymet, kalite düzelmesi, kemiyetin ihtiyaca tekabül eden normal hale gelmesi, fi. atların daima mahsulün değerine mü. tevazin nispetler muhafaza etmesi bu- nun inkâr kabul etmez misal ve şahit- leridir. 'Tütün tilecarlarının kendilerine lü- zumlu ve faydalı teşkilâtı kurmak gahidi olduğumuz hareket ve faaliyet. lere memleket tütüncülüğü hesabıma memnun olmamak kabil değildir. 2 — Mevcut masraflara nazaran alı. nan varidatın pek o kadar parlak ol- madığı iddiasma gelince, bu işi iki sa- tırla hulâsa edeceğim. Zannımca, inhi- sar idaresi yalnın bir varidat müesse, 'bu vasifelerinin icabr olan tesisat ve teşkilâta sorfolunur. Memleket tütlün- cülüğünün ıslah ve tstıfaaı, tütün has- talık ve haşerelerile mücadele, tütü . ne, iklime ve toprağa ait her türlü tah. lilât ve tetkikat ile uğraşan tütün enstitüsü, — müstahsll! mımntakalarda yaptığı ve yapmakta olduğu deneme ve örnek tarlaları, nümunelik modern depolar, fen memurlarına tütün eki - cilerini tütüncülüğe ait her türlü va- ziyet ve bilgiler üzerinde tenvir et- mek Üüzere yaptırdığı seyahatler, tü . tüncülük için yaptığı neçriyat, mem. lekette çok ihtiyaç görülen tütün mü- tohassısları yetiştirmek için açlığı eksper kursu, Avrupa ve Amerikaya dünya tütüncülüğünü öğrenmek Üzere gönderdiği talebeler, nihayet müsteh- Vik sınıfı daha ziyade tatmin maksadi. le imalâtında her gün biraz daha ne. faseti temin için fabrikalarında yap- tığı ıslahat ve tesisat için yaptığı masraflar, Türk — tütünetilliğinün, ,Türk çiftçisinin ve nihayet Türk hal- kmın faydaları için almmış ve alm. makta olan tedbirlerin bir karşılığı . gdır. Böyle olduğu halde, hazinenin va- ridatmı da on üç sene içinde beş mil- yon liradan yirmi yedi milyona çıka, hususunda geç kalmaları ise olsa olsa /— kendi ihmalleridir. Manmafih, son gün lerde bu boşluğu doldurmak yolunda y Millif iktisadiyatımızda umum malolmuş bir idealdir Yazan: Ihsan Arif vücuda getirmeğe karar verdiklerini kaydediyor. Bildiğimiz bir gey varsa, Türk Tü- tün limted şirketi inhisarlar idaresile iki milli bankanın ortaklama vücuda getirdikleri bir şirkettir. Gaye de, bu şirket eliyle tütün ihracatımızda daha kuvvetli hamleler yapmak, todbirler almaktır. Şirket bunun için scnebi müstehlik piyasalarda teşkilât yapa . cak, Türk tütünlerine yeni piyasalar bulmak, yeni müşteriler tedarik et , mek, velhasıl tütünlerimizin harice sa. tışını arttırmak için çalışacaktır. Şir- ket kurulalı henliz çok zaman geçme- miştir. Millfi ekonom! sahasımda mü. him ve zamanla tahakkuk edecek bir faaliyet mevzuu olan bu işin bugün. dan - başarılmamış bulunmasmı — bir muvaffakıyetsizlik telükki etmeyi doğ- Tu olmıyan bir istical şeklinde de ka- bul edebiliriz. 4 — İnhisarlar idaresi tütüncüler birliğinin toplantısıma iştirak etme . miş. Aldığım malümata göre, inhisar. lar Idaresi böyle bir toplantrya çağı- yılmamıştır. Çağımılsaydı iştirak eder Şikâyetler, temenniler : Kunturat kâğıtları Her yerde bulunamı yor ve fazla fiyatla satılıyor Okuyucularımızdan biri bize yolladı. dığ bir mektupta diyor ki: “Bügünler- de bir matbu kira mukavelenamesi buh- farketmişseniz vereyim ki ekseriya tütün ve pulcula. rın sattığı bu herkese lüzumlu matbu evrek kolaylıkla — bulunamamaktadır. Sonra bulunan yerlerde de üzerlerinde yazılı olan fiyattan iki üç kuruş fazla- sına satılmaktadır. Bu neden böyledir? Bu evrakı satan- lara her halde münasip bir miktac kâr bırakılmaktadır. Bununla iktifa etmi- yerek daha fazlasına satmak - bir nevi ihtikâr olmaz mı? Kıymeti devletçe tes. bit edilmiş olan ve gerek emlâk sahibi, gerek kiracı sıfatiyle hemen her vatan- daşı alâkadar eden bu matbu - evrakın kolaylıkla ve muayyen fiyatlariyle sa- tın alınabilmesinin temini lâzımdır. A- Jâkadarların nazarı dikkatlerini çekme. nizi rica ederim.,, Okuyucumuz dileğinde haklıdır. A- Yâkadarların bu vaziyeti islâh etmeleri Tâzımdır. Aygır Fatma Osman Cemal Kaygılının eşsiz bir ro- manmdır. Birkaç güne kadar çıkıyor. Hayat Klavuzu Eyüp oörtaokulu öğretmenlerinden Halit 'Tanık ile bir çok öğretmenler ve mütehas- git sanatkârlar tarafından, yeni terimlere yuzılmağa başla. nılan teknik derginin İkl sayımı çıkarılmış- tır. Yeni Şark kitap evinde beş kuruşa sa- ve kazanca â kavrar, öğ. retmenler, öğrelniciler, çiftçiler, sanalkâr ygun olarak bu ad ile tılıyor. Dergi, fennin sağlığa yarıyan her türlü tatbikatını lar, tüccarlar için çok lüzumludu: V Nisan — PAZAR 18,İ0 çocuk bayramı haftası münnsebeti | miydi, etmez miydi? Burasmı bilmem. Fakat davet olunmadığı bir toplantı. ya iştirak etmemiş bulunmasını ten. kit etmeyi de doğru bulmam. Bay İsmail Ziyanın makalecinde şahsan dikkatimi çeken bu noktılara kısaca işaret ettikten sonra diyebili- rim ki: 'Türk tütüncülüğü, milli iktısadiya. tımızda umuma mal olmuş bir ideai. dir. Onun yükselmesi ve yurdumuz i- çin en verimli bir gelir kaynağı haline gelmesi için elbirliğiyle çalışılmalıdır. Bu sahada bütün manalarile bir in. hisar bahsi düşünülemez. Kaldı ki, memleketimizde tütün ticareti de ta. mamen serbesttir. Bu itibarla, limted şirketin teşekkül ve faaliyetinden, in- hisarlar idaresinin tüüncüler birliğile alâkadar olmamasından, tütüncülüğü. müz hesabına birtakım endişeler izhar olunmasını doğru bulmuyorum ve yi. no bunun içindir ki, yazıda bu mevzun temas eden bütün mütalea ve müllâha- zaları sade bir düşünce olarak kabul ediyorum. . İhsan Arif Habsburgların malları Alman hükümeti tarafından niçin müsadere ediim'ş Berlin, 21 (A, A.) “D. N. B.” bildi- riyor: Alman âleyhtarı mahfeller, Otto dö behane olarak almdığını bildirmekte- dir. Bu moseleyi mevzubahs oden Berli. ner Börsen Zelitung diyor ki: “Habsburgların malları esasen da- ha birçok hafta evvel müsadere edil. mişti. Buna sebeb, yine bizzat Otto dö Habeburg olmuştur. Ottanum Pöti Pa. rizyene verdiği haince beyanat hatır- lardadır. Bu vaziyette, Otto dö Habs. burgun vatana hiyanet projelerini meydana getirmesi için Avusturyada yani büyük Almanyada mevcut malla- rından istifade etmesine bittabi mey. dan verilemezdi. 13 martta Avustur - yanın Almanya ile birleşmesi hakkın- daki kanunun neşri üzerine Otto dö Habsburg Alman tebaası olmustu ve bu sebeble Alman devletine ve Führe, re sadakate mecbur bulunmaktaydı. Halbuki Otto, Almanya ve Führer a. leyhine yabancıları imdadıma çağır . mıştır. Korrespondansın dediği gibi, bütün Alman milleti tarafından yapılan ple- bisit neticesinde birleşmenin mutantan bir surette teyidi Üzerine, Avusturya artık enternasyonal — münakaşalara Mmevzu teşkil edemez, Bu keyfiyeti Ot- to dö Habsburgu himaye eden ve bin- metice Alman dahili işlerine katışmak istiyenlere hatırlatmak lâzımdır.., de Çocuk Esirgeme kuru namına könferans Selim Sırrı Tarecan, 18,45 Plâkla dans mu- sikisi, 19,1$ konferans, Prof. Salih Murat (radyo dersleri), 20 Müzeyyen ve arkadaş ları tarafından Türk musikisi ve halk şar kıları, 20,30 hava rapöru, 20,(8 Ömer Rıza tarafından söylev, J1 Cemal Kâmil ve ar. kadaşları tarafından Türk — musikisi ve halk şarkıları, (sant ayarı), 21,45 örkestra, 22,15 ajans haberleri, 22,30 plâkle sololar, ©pora ve öperet parçaları, 22,50 Son hi- İtlee ©e erlesi günün arogramn: ÜÜ aan. “hiğ de uyar bir gey değildir. 8 — Bay İsmail Ziya, yamaında, 'Türk tütün limted şirketinin inhisar « lar idaresinin bir !hracat gubesi halini Aaldığını, tütün tüccarlarımıza rakip olmaktan başka bir iş yapmadığını, tüüncülerin de buna karsı bir birlik