Hayatı peri masallarını andı- ran bir y Umumt harpte ask ıldız: Lili Pons ert bir hastahanede hasta ıztırabını ; hasta askerlerin :âk:gırîş" Z:;?rnıanlarlla olduğu kadar şarkı- F 'ıaîna da uyutmağa çalışmıştı Bilmem peri masallarını dinlemek. ten hoşalnır mısınız? Bugün size bir Peri masalt anlatacağım: Bir nisan sabahr, Akdeniz sahilleri. nin çamlarla örtülü — güzel Orta halli bir ailenin kızı doğdu. Ço. tuğa Alis ismini verdiler. Küçük Alls- İn annesi ve babası musikiye çok me- raklıydılar, Alkışam yemeğinden sgonra baba keman çalar, anne de sesiyle re- fakat cedrdi. Bu sakin yuvada çalı. nan havalar alelâde musiki — parçala. TI değildi. Ayda yahut Truver çalmır. dı. Çocuk ninni yerine bu parçaları Gnledi. Biraz büyüyünce oyunlarını bu makamlarla besteledi ve beş yaşın- daykan bir gün kendi kendine piyano- nun başma göçti, ve annesinden çok dinlediği bir havayr Lüsiyi çalmaya başladı. O vakit babası karar verdi: “Bu kizın müsikiyo çok istidadı var, Piyano öğretelim!,, Bir sene sonra Alis mektobe başla- Ür. Okuyup yazmayı öğrenir öğrenmez defterine kargacık burgacık yazısıyla dıiği cümle gu oldu: “daima yük- de,,. ük Alis'e ilk defa arkadaşları Lüj ismini verdiler, Bu isim Alisi v Dutturdu. Cihan harbi başladığı vakit Lili ço. Cük sayılacak bir yaştaydı. O vakit €vini bıraktı. Akdeniz kıyılarındaki bir askeri hastaneye hastabakıcı ya- Zıldi. Yaralı, hastâ askerlerin ıstırap- Tarmı ilâçlarla, pansman'arla olduğu kadar sarkılarla da uyutmaya çalıştı. Harbden sonra, Alsasda ufak bir Müzikholde ilk şarkılarını söylemeye k Başladı. Lili Pons, Fra: fakat şöhret kazana: Olarak kaldı. Lilinin günün birinde aklma Ameri- &ya gimek geldi. Kimseye sormadan, ; Kimseden akıl öğrenmeden bir gün Vapura bindi, Nevyorka gitti, 1080 yılr nisanında Lili Amerikadâ h'llurıuyı'ırdu. / Növyorkta birkaç ay küçük bir mül- Zikholde çalıştı. Sonra Nevyorkun ? meşhur Metropoliten operasına mü . | Â İ. i 'kes, racaat etti. O vakit öperanın oörkes. tra şefi meşhur Tulliyo Serafini idi, Meşhur tenor Gigli de lvıırıd.ı çüdı!ıı- yordu. Bu büyük şöhretler Liliyi ine lediler. Pek beğendiler, 8 kAnunusani 1081 de Lilinin ilk temsili yıpırîııı kararlaştırıldı ve kiz İlk konturatı im- a Lili Pons meş. Bir gece içersinde meş. hur oldu. Dinleyiciler hayran hgyım bu yeni yıldızı ıikışladılırı' Birinci perde bittiği vakit o, yatnız Nevyorku değil, bütün Amerikayı teshir etmiş. ti. Bu yüzden Lili Pons Kanadadan Arjanine kadar bütün Amerika kıt - asını dolaştı, her gittiği yerde ayni samimiyetle kargılandı. Ayni alkışla- TI loplıâı. Hattâ bir Amerikan gazete- si bu kız hakkında gu cümleyi yazdı: *Pransa Amerikaya La Fayet! ve Lili Ponsa gönderdi. Onun İçin Fran- sayı çok BEVETİZ.,, Lili Pons Amerikada tasavvur edi: temiyecek kadar meşhurdur. Birçok biletlerinde, Nevyork tram rinde resmi vardır. Bütün ketleri Lili Ponstun resmi. şimendifer vay biletle çikolata pa ne sarılmıştır. Hattâ 1932 de Birleşik Amerika hükümetlerinden Meriland hükümeti içersinde Adamstovn şehri ahalisi bül. ete müracaat ederek şehirlerinin rsünl::nin değiştirilmesini ve Lilipons konulmasını iatediler, Hükmet bu uak Hifi kabul etmekte hiçbir mahzur gör- di. içersinden geçen 1r. KP $ : sevgiden, aşktan G inl bi seveni Ş y :ı:—!.ı:rî:opılm Jâkayt kaldı. Ydîî. lar nrasında aşka lâkayt :dl!ln tek yıldız. olmak ıöhr!_üni kazandı. Na — Bünün gebebini Soranlara hî' : — Sanatı aşka tertih ederim! ceva. e a V $ bm;'ı;rıt aşk TÜyasI olmıyan hangi O, san'atını aşka tercih ediyor genç kız vardır! O da her genç Kiz gi. bi hulyalarında yaşryan sevimli pren- Bi bekliyordu. Nihayet günün birinde aradığını buldu. Bu adam ne Verter kadar güzeldi, ne de Romeco kadâr gençti. Fakat genç kıza emniyet veri- yordu. Bu Kolümbia orkestra çefi Andre Kostelantezdi. Sevgililer biribirini 1935 yılı ikin. eikânun ayında radyoda verdikleri bir könserde tanıdılar. Evvelâ araların - da samimi bir dostluk kuruldu. Sonra Lili Pons tiyatrodan sinemaya geç- meye karar verdi. Holivutta çalışmak Üüzere bir mukavele imzaladı. Holivuta gitmek Üzere Nevyorktan tayyare ile ayrılırken Kostelantezde tayyare mey. danımdaydı. Yıldızı uğurlarken: — Sizi görmek için her vakit Ho. livuda geleceğim! Dedi. Orkestra şefi sözünü tuttu. Birkaç hafta sonra Holivuta tayyareyle git. ti. Lili tayyare meydanmda onu bek- liyordu. O vakit gef kalbini yakan sır. rı yıldıza söylemeye cesaret edebildi. Yıldız bu sunle sözle cevab vermedi. Fakat ilk defa olarak kendini hakiki üşık rolünde gördü. Küçük elini ors kestra şefinin küuvvetli elleri arasma bıraktı. Artık iki sevgili nişanlanmış sayılabilirdi, Bu günden sonra her cumartesi gü- nil erkek, sevgilisine kavuşmak için tayyareyle Nevyorktan kalkıyor, Ho, livuda geliyor. Pazarı sevgilisiyle be. raber geçiriyor. Fakat henlz evlenme- diler. Şimdi Lilipons çalıştığı film girke- tinden Üç aylık bir izin aldı. Fransaya, ÖZ yurduna dönüyor. Sevgilisiyle Fransada evlenecekler. Yazımızı bir peri masalı gibl “on. lar erdi muradma” cümlesile bitire - miyoruz. Fakat “onlar murada erecek ler,, diyebiliri Hâdiseler ve fikirler... Çocuklarına düşmanlık eden ana ve babalar Yazan; Dr. Rasim ADASAL Bazı insanlar vardır ki, cahil olduk. | ları clhetle bilmiyerek çocuklarma fe, nalık yaparlar. Onları alle muhiti i. çinde birçok nahoş huylara alıştırır - lar; çocuk şahsiyetlerini erkenden bo. zuak bir mekanizma ile İşletirler. Şuursuz ve duygusuz sandığı çocü: ğunan yanında âşıkını kabul eden dul bir ana, rakı sofrasını küçük kızma hazırlatan veyahut da çocukları önün- de karısmı döğen bir baba, bu kötü terbiyeciler kafilesindendir. Alle ce - miyetleri içinde ancak acıklı akisle. rini sonradan gördüğümüz faciaların çeşitleri çok zengindir; ve gazete sü. tunları hepsini ayni çıplak realizmle aksettiremez. Bu sıralarda gördüğümüz ahlâki bir filmde çok genç bir kızm, işsiz ka- lan kemancr babasınım tiyatroda bul. duğu bir el çantasını sahibine iade et mek bususunda gösterdiği hassasiyet takdire şayandır; ve bu hikâyeleri 1 mektep sıralarmda çocuklarımıza o - kutturuyoruz; ne çare ki çocuklarım çoğu ve hele son harb nesli bu iyi ah: lâk istidatları ve irsiyetleri ile yüklü değildir. Nerede kaldı ki, modern psi. koloji cereyanları ve bu meyanda meş. hur Freud mektebi çocuklarda bu irsi yadigârları kabul etmemekte; daha zi- yade aile muhitinin ve bilhassa ana ile babanın hassas çöcük ruhlarında uyandırdıkları alâkalara çok ehem . miyet vermektedir. “Böyle baba höyle evlât,, diyen vecize nekadar da, doğ- rudür, Çocuk, konuşan taklitçi bir hayvan- dan başka bir gey değildir; ve bütün bilgileri guuri olmaktan ziyade tah- taşguuridir: görenek ile elde edilir. A. na ve baba bu çocuklara İlk terbiye ör. neği olurlar; çünkü maattoecssüf bir- çok yazılarımızda tekrarladığımız gi . bi, ailenin cemiyet içinde temadisi o- lan mektep bugün bir karakter ve terbiye müecassosi olmaktan çok uzak- tır. Mektep dahâ ziyade bir sürü bil. gilerle indi notlarla talebelerden ay. nen isteyen ve bu ölçüye göre çocuk. ları tasnif eden bir nevi fabrikadır, Hoca her çocuğun haleti ruhiyesile ve aile vaziyetile uğrağmak — vazifesini; tedris vazifesi yanında çok daha tâli bir meşgale addeder ve zaten uğraş - mak istese de imkân ve fırsat bula , maz. Ne mektepte ve ne de aile oca: ğımda mühite uygun bir ahlâk terbi- yesi alamıyan çocuk çok betbahttır. Fakat bazı ebeveynin çocuklarmda görmekle koltuklarını kabartan selâm vermek, el sıkmak, sofrada uslu otur- mak gibi hareketlerle terbiye tamam. lanmış olmaz; en mühim olan ve o nispette ihmal edilen asıl hakiki ter, biye, ruhi melekelerin inkişafı, yani karakter ve şahsiyettir. Çocuklarına fazlasile düşkün ve sıh- hatleriyle son derece alâkadar bulu . nan münevver bir âile tanırım, Orta- moktebin ilk sınıfımda okuyan bir kız ve bir erkek çocuklarınm biraz şıma- rık olmalarına rağmen ilk bakışta bütün tavır ve hareketlerinde bir ne- zakot ve sempati göze çarpmaktadır. Dün gece bu evde misafir bulunuyor. dum, Yüksek sanat akademisinde o . kuyan komşularından bir gencin, mektepli kızın resim vazifesini yaptı- ğını, ve senebaşındanberi hocaya gös. terilen bu levhaların takdire mazbar olarak tam numara aldıklarımı gör - düm. Ayniyle edebiyat ve rıyaziye va- zifelerini ablasiyle babası hazırlayıp onun mektepteki kredisini yükseltme- ye çalışıyorlarmış. Bunâ rağmen bu ön iki yaşındaki çocuğun ayni sınıfta iki sene okuduğunu anladım, Çünkü | mektepte tabiatiyle şifahi imtihan . lar Ve kanasat notları da mevcuttur Birçok misallerini zikredeceğimiz ebeveynin çocuklarına yaptıkları iyi. lik değil, dÜşmanlıktır. Çok tehlikeli bir terbiyedir. Çocuğa, tecessüs ve zekâsi kamçı- lanarak evde yardım edilebilir; ve o. kuma çalışma zevki aşılanır. Fakat teşebbüs kabiliyetini, araştırma isti - dadmı öldüren mübalâğalı yardımla- rm Acisı ilerde lise sinıflarında ve ha. yatta çıkacaktır. Çocuk hayatın ko . laylıkla yutulabilen bir hap olmadı. ğmı ve ıstırapla başlıyan çalışma ile araştırmaların zamanla itiyad kabi « linden bir zevk ve neşe halini alacak. larını daha mektep sıralarında yakın dan görmeli ve anlamalıdır. Çünkü aksi takdirde ilerde çök müşkül an - larda birdenbire afallryacak, işlek ira- de mekanizması zayıf olduğu cihetle daima passif bir şahsiyet olarak lacaktır. Birçok İşçi ve fakir çoc lar arasımdan büyük dehaların göstermesi, serbest ve ıstıraplı bir ça. lışma zarureti karşısında yüksek fik ri teşebbüs kabiliyetlerinin erkend uyanmış olmasındadır. Çünkü ıstırab muhakkak ki en kuvvetli bir baş- n enerji kamçısıdır. Ebeveynin bir kısmı, bazı gşeytai kurnazlıkları veya — terbiyesizlikleri çocukları için zekâ kabiliyetler! ve parlak istikal vaitleri manasına alır- lar. Yedi yaşlarında bir çöcuk günün birinde, büyük bir gazinodan gizlice aşırdığı bir dondurma kaşığını akşam dönüşünde evdekilere gösterince, al . kışlanırsa tablatiyle bu gibi şeylere alışacak; ve başka bir gün de ileri bir yaşta plüjim birinden ayni eve a. gırma bir ceket de getirecektir. Bütün gayriahlâk? hareketlerin kaynaklarını ve ilk izlerini aile muhitinde teşek - kül eden çocuk rubunda aramak lü. zımdır. Meşhur dolandırıcıların, tehli keli yalancıların, ırz dtummînm va derece derece bütün karakter bozuk « luklarının ilk tezgâhmi ana ocağında ve sözlerinde aramalıdır. Gerçi istis. nasız olarak bütün ustaların çırakları usta kademesine çıkamaz; fakat iyi bir çırak dalma usta olmak şansını taşır, Binaenaleyh bütün ebeveyn için yapılacak şey, bir kere uhdelerine dü- gen analık ve babalık vazifelerini hak. kiyle ve ustalıkla yapsınlar; ötesi ta- blatin bir cilvesidir. Ve tabiat insan- Tardan çok daha insaflı ve bazan daha Şuurludur.