Amerikalılar dünyanın en iyi filmlerini yapıyorlar ve, Fransız sinemacılığının biraz tekâmülüne rağmen, daha uzun müddet rakîpsğz Birdenbire, heyecanlı bir hâdise vu- kubuluyor. Çiftler duruyor, eller ka. dehleri masaya bırakıyor, mükâle - meler, kahkahalar kesiliyor. beyaz krepdögin elbise giymiş olan bir kadın içeriye girmişli. Bu, zavallı Talbergin dul karısı olan Norma Şirerdir. Koca- Bının öldüğü bir buçuk senedenberi, ilk defadır böyle bir yere çıkıyor. On gekiz ay müddetle o, ıstırabın ve hatı- raya sadakatin kalpleri sızlatan bir timsali gibiydi. Holiyud bu sembolle müteheyyiçti ve şimdi de, onun bun. dan vazgeçtiğini görünce, şaşırıyor. Her şeyi, dünyanm bütün rekorla. rını, bütün misalleri görmek istiyen, bunun müptelâsı olan Holivud, bir türlü teskin edilmiyen dulunu tekrar görmek istiyordu. Çünkü bu nihayet siİz ıstırab, bu trajik timsal ona, Tal- berg'e lâyık yegâne âbide gibi görü- nüyordu. t Norma, çehresi sararmış, mütehey. yiç bir halde, gülümsememeye çalışı. yor, kendisine uzâtılan şampanya ka- dehifi alıyor. Caz çok coşkun bir ha- va çalmaya başlıyor. Herkes silkini. yor, zihnindeki hayaletten kurtulu- yor, kahkahalar yeniden yükseliyor, gampanya şişelerinin mantarları sıç - rıyor. Talberg ikinci defa ölmüştür. Gece bitmek Üzeredir. Yerlerde, en iyi cinsten bin şampanya şişesinin ka. davrası sürükleniyor. Her çalılıkta bir elbisenin gölgesi görünlüyor. Bütün erkeklerin sağ - omuzlarında pudra, plâstronlarında dudak boyası var, Garsonlar çimenlikte uzanmış olan vücutları silkiyorlar. Şarkta sema soluyor, Bir çift bü. yük bir ciddiyetle havuza giriyor, be- le kadar su içinde dansetmeye başlı - yor. Yoldan, kamyoneti içinde geçen bir sütçü, atlas elbisosl ve pırıl pırıl ya. nan mücevherleri içinde sendeliyerek meçhul bir tehlikeden kaçan çıplak a- yaklı bir kadına raslıyor. Önun meş- hur bir yıldız olduğunu anlıyor, tanı. yor, başınt sallıyor, yere inerek onu kollarına alryor. Yanıma oturtuyor, düşmemesi için etrafma süt testileri. ni diziyor, vo çikletini çiğniyerek, Ho- Jivuda doğru yollanıyor. HOLİVUDUN ESRARI Sabahtanberi “set” in bir köşesinde oturuyor, sessizce, Klârans Braur'un film çevirigini seyrediyorum. Bu adam dünyanın en büyük sahne vazılarından biridir, En iyi yıldızlar onun emrindedir-ve istediği tahsisat ona bilâtereddüd verilir. * Garbo, ile Şarl Buayenin iştirakiyle, Napolyon devrini anlatan “Valevaka,, filmi o - nun eseridir. Bugün ise dahili harblere ait bir film çeviriyor. Dekor bir çiftliğin içi- ni temsil etmektedr. Sahne bir deli . kanlıyla babası arasında şiddetli bir münakaşadır. Bu roölleri yapanlar Cimmi Stevartla Valker Hustondur. Bu sahne cok mühimdir, çünkü aksi. yonu bağlıyor. Teknisyenlerle asistanlar iki saat müddetle ziyaları tanzim ve her eşya- nın yerini tesbit etmişler, aktörlere' provalar yaptırmışlardır. “Plâto,, da yalnız bir tek adam kımıldamamış, hiçbir gey söylememişti. Bu, kır saç- lı, pernbe yanaklı bir adamdır. Bir kol- tuğa gömlülmüş ve başını sağ eline da- yamış bir halde düşünüyor., Bu, Klâ, ranş Braundur. Her gey hazırdır. Bir asistan baş. Tangıç emrini veriyor. Cimmi Stevart- Ta Valter Huston rollerini yapıyorlar. Bitirdikleri zaman, herkes bir şey hekliyormuş gibi, etrafr on saniyelik derin bir süküt kaplıyor. Aktörlerle teknisyenler Klârans Brauna bakt « yorlar, O, bir şey söylemiyor. Birinel asistan bağırıyor: — Bir defa daha! kalacaklardır. Bunun üzerine sahne tekrar edili - yor. Braun yine bir gey söylemiyor. Sahpne tekrar ediliyor. Nihayet dür - düncünün sonunda Klârans Braun ağ. zını açarak sadece gşöyle diyor: — Mersi kâfidir. Işıklar derhal sönüyor ve teknis . yenler 'başka bir dekora doğru koşu- yorlar, Burada da her şey ayni şekil- de yapılacaktır. Mösyö Klârans Braun, çok değerli, çok büyük bir sahne vazındır. Onun çevirdiği film, daha bitmeden meş - hur olur. "Metro” şirketi ona, senede beş yüz bin doları boşu boşuna ver- miyor. Bu adamın sırrı nedir? Frank Loyd'u, Frank Havsk'ı, Fitz. moris'i, Corc Kukor'u, Ernst Lâbiç'i, Arkembo'yu, Villi Vayleri, Melvayn Lö Ruayı, Flâmingi, ve Con Ford'u film çevirirlerken seyrettim. İçlerin . den bazıları Klârans Braun kadar sessiz, diğerleri intizamsız, bazılart ciddi! ve her şeyi ciddiye alan, diğer. Jeri müsamahakârdılar, Onların mezi- yetlefindeki sırrt hiçbir zaman öğre- nemedim. Hattâ diyebilirim ki Avru- pada gördüğüm sahne vazılarından birçokları daha zeki, daha faal ve ak. törler üzerinde daha milessir görünü. yorlardı. Buna rağmen, Amerikalılar dünya- nın en iyi filmlerini yapıyorlar ve, Fransız sinemacılığının bariz tekâmü- lüne rağmen, daha uzun müddet ra- kipsiz kalacaklardır. Bu işte bir esrar var, (Bu sadece para meselesi değildir. Fransada 20 milyona berbat filmler yapıldığı ve İngilterede Holivuddaki kadar para sarfedildiği halde çok fena neticeler alındığı sık sık görülür.) Bunda bir sır var ve bu sırrı meydana çıkarmak kolay bit iş değildir. UÜSTADLAR Binemanın üstadları, evvelâ gayet tabif olarak maliyecilerdir. Bütün Ho- livudun parasını iki banka grupu te. min eder; Cianini ve Rokfeller. Müş. külâta düşen bir şirkete bunlar der- hal milyonlarca dolarlık yardımda bu- lunurlar. Fakat Ciyanini veya Rok « fellerin kasasından para almak, istik- Tâli ebediyyen kaybetmek demektir. Bundan başka bazı kumpanyaları da, Nevyorkun kuvvetli mali müesseseleri kontrol eder. Bir telefon şirketi Pa. ramuntun, bir sigorta şirketi de Met. ronun sermayedarıdır. Büyük firma şeflerinin hemen hep- si musevidir. Başlıca yardımcıları da öyle... “Paramunt” patronunun ismi Zükor, "Metro” nunkinin Lüi B. Me- yer, “Foks” unkinin Co Şenk, “R. K. O.,, nunkinin de Spitz ve Bergmandir, Hepsi de Holivuda muhacir olarak gelmişler ve servetleriyle enerji ve zekâlariyle kazanmışlardır. Kültürle- ri gayet azdır. Fakat çalışkan ve iş- lerini bilen adamlardır. Bir insazım tahayyül edebileceği her şeye, paraya, şöhrete maliktirler ve bütün dünya . nım hayran kaldığı kadmlar onların ayakları altında sürünürler. | Fakat bu garib memlekette hiç kim. se tam manasiyle muvaffak olmus sayılamaz, Hattâ, bu şöhretler bile, hayatlarının her ânında, mevkilerini mütemadiyen müdafaa etmek mecbu- riyetindedirler. Size üç fasıllık bir hil cağım, LÂl B. Meyer, Holivuddak i'hüküm- dar" ların en eskisi, en kuüdretlisidir. Kendisi “Metro” yu idare etmektedir. Reisicümhur Ruzveltle görüşmek iste- di mi, hiç bekletilmeden, derhal huzu. ra kabul edilir. Kendisile görüştüğüm gün, bana büyük bir gururla, Fransa ye anlata - reisicümhurunun, geçen sene Pariste, | Zengin bir kadın kayboldu Ihtiyar Pırlanta, bütün para ve mücevheratını üstünde taşıyordu Meorsin, (Hususi) — Mahmudiye mahallesinde oturan Çerçi Avedis kı. zı altmış yaşmda Pırlanta adında bir kadın beş gündenberi ortadan kaybol- muştur. « Pırlanta paszartesi sabahı saat do - kuzda oturduğu evden sokağa çıkmış ve bir daha dönmemiştir. Bir gün eve gelmediği görülünce koraşuları tara . fından zabıtaya haber verilmiş fakat bütün araştırmalara rağmen nerede olduğu ve nereye gittiği anlaşılama . mıştır. Söylendiğine göre Pırlanta 40 altın kıymetinde menteşeli burma, altından yapılmış ve on beş altım krymetinde uzun bir saat kordonu, bir elmas kü- pe, birkaç altın yüzük, altından yapıl- mış, altın kordonlu pantantif ;ve bü. tün kıymetli eşyasmı Üzerinde taşır- mış ve seyyar kasa gibi i(xymeui &- yasını üzerinde taşımasından kendisi. ne Pırlanta denirmiş. Mühimçe bir servete sahip olan Pırlantanın yukar. da saydığımız altınlardan başka üze- rinde mühim miktarda parası da bü- Tunduğu tahmin edilmekte ve bunlara tama edilerek bir cinayete kurban gittiği sanılmaktadır. Araştırmalara. ehemmiyetle devam ediliyor. Ebesizlik facialarından Bir kadın şehre getirilirken arabada doğuramadı, öldü Balıkesir, (Hususi) — Geçenlerde Erdeğin yukarı yapıcı köyünde doğum yüzünden acıklı bir ölüm vakası ol - muştur. Yukarıyapıcı köyünden Hüseyin karısı 20 yaşlarında kadar bulunan Fatma adımdaki bir kadın doğum âra. z göstermiştir. Köyde ebe bulunmadı- ğından hâmile kadım bir arabaya bin- dirilerek Bandırma memleket hasta. nesine götürülmek üzere yola çıkarıl. mıştır. Yolda kadınnı vaziyeti ağırlaşmış ve çocuk araba içinde yarısı doğmuş bir vaziyete gelmiştir. Zavallı ananm sıhhi vaziyeti gittikçe ağırlaşmış ve nihayet Bandırmaya gelmeden yolda hayata gözlerini yummuştur. Vakada bir kast olup olmadığı hak- kında tahkikat yapılmaktadır. Seyahat notları Altı yılın Afyonda yarattığı mücize * gstiklâl harbinden harap bir halde çı- kan Afyou bügün Garp şehirlerinden farkedilmez bir çehre taşıyor * Şirin Afyondan Afyon, (Hususi muhabirimizden) — İnkılâbımızın kudretli vasıfların - dan biri de yapıcılık hareketleri üze « rinde gösterdiğimiz muvaffakryettir. 'Türk çocuğunun, Türk köylüsünün e. zelt kabiliyet ve yaratıcılığını, başı « mızdan yıkıp defettiğimiz bir saray - | devri, birkaç yüz sene için adetâ in. kâr ettirmiş gibiydi. Bugün yeni ida. remizle o ecski başarma küdretimiz tekrar dirilmiştir. Yurdun hemen her yanında beliren inkişaf vaziyeti bize anlatıyor ki, yokluktan varlık yarat- makta nihayetsiz kabiliyet tağıyan bir milleiz, Afyonu ele alalım: imparatorluk devrinden tevarüs edilen geçmişin çirkin Afyonu, istiklâl savagını so « nunda savaş bombalariyle kızıllara bürünmüş, sonra da harabe haline gelmişti. Belki bir köyden daha ber - bat halde onu idaresine alan yeni in- kılâb hükümeti, milli harbir en çetin hâdiselerine şahit olmuş olan bu tari. hi memlekete kudretli elini uzatınca vaziyet değişti. Bugün Afyon garb şe. hirlerinden asla farkedilmez cazib bir çehre taşıyor. Afyonun biltün bu güzelliği son aldı senelik imar hare - ketinden doğmuştur. Afyonun imarı için her şeyden evvel kudretli bir vali lâzımdı. Bu ihtiyaer teşhis eden hükü- met oraya ehemmiyetiyle mütenasip bir idare âmiri göndermekte gecikme. di. Afyonun imarr bu tayinden sonra başlamıştır. Ankarayı istisna edersek diyebiliriz ki, yurdun en çok himmet ve gayret görmüş şehirleri başmda Afyon ge - lir, Şehri istasyona bağlıyan parkeli bulvar, Türkiyenin hiçbir şehrinde bu. Yurtta imar faaliyeti » A z Manisa, (Husust) — Manisada başarılan işler arasında parti ve halkevi bi. büyütülmesi de sona ermek üzeredir. Genişletilen binanın harici kısım. Dasınıl Manisa Halkevi genişletlidi kendisine verdiği “Lejyon donör” ro. |ları tamamen bitmiştir. Şimdi dahildeki hazı noksanların tamamlanmasiına ça- Iıulmşktıdır. Yukarki resimde büyütülen Halkevinin bir kısmı görülmekte. zetini gösterdi. YDevamı var! dir, bir görünüş... KU y L Y A YY LAL. 3 Büyük gayretler sarfederek Afyonu güzelleştirmeye muvaffak olan Vali Durmuş Evrendilek radaki kadar muazzam ve güzel de. gildir. Vilâyetin nihayet mütevazı denebi« Jecek senelik bütçesinden ayrılan tah- sisatla yapılmış olan bu eseri bilhas. sa ecnebiler takdir ve hayretle anı « yorlar, ç Bu bulvar, Afyona ilk gelenlerin ge. hir hakkında müsait bir fikir edini . vermelerine hemen imkân veriyor, Af« yonun el girmiş her yerini, istasyon bulvarıyla mukayese edecek kadar gü- zel bulmak mümkündür, İlk tesir ne ise son tesir belki biraz daha zengin.' dir. Şehrin çarşı kısmında belediye de oldukça çalışmıştır. Büyük caddelerle bulvarları istisma etmek şartiyle çar« şı içindeki diğer parkeli muntazam caddeleri belediye yaptırmıştır. Fakat bu hareketi Afyonun heyeti umumiye, sindeki inkişafla ölçmek asla mümkün olamaz. Çünkü- bu işler belediyenin zayıf bütçeleriyle başarılacak halde değildi. Bu itibarla Afyonda ne gibi yenilik görülüyorsa anladım ki vilâ . yetin himmetiyle vücut bulmuştur. Bir şehir kurmak, muazzam eserler vücuda getirmek düşünülürse, milyon- Tarm işidir. Altı yıl gibi kısa bir za« man içinde Afyondaki bu büyük inki. şaf cidden takdire lâyıktır. - Konyada Çocuklarını mektebe yollamayan Babalardan para “cezası alındı Konya, (Hususi) — Vilâyetimizde ilk tahsil mecburiyeti hakkındaki ka. nun ehemmiyetle tatbik edilmektedir. Çocuklarını mektebe göndermiyen ve, liler cezalandırılmaktadır. Bu meyan- da müteaddid ihtarlara rağmen tah. &il çağmdaki çocuklarmı mektebe gön« dermiyen Sillenin Bilecik köyünde do- kuz aile reisinden vilâyet idare heyeti karariyle para cezası almmıştır.