21 NİSAN —« 1938 HABER'in zabıta romanı TUYER Odama döndüğüm vakit kapının önünde birdenbire bir g0 —4 Bir kaç saniye kadar bu şeytan İızı süzdükten sonra: — Orsya ne yapmak için gittiğimi size söylemiyeceğim. Orada betki dç, Karşımda oturan ve hırsından tırnak- larınr koparan kız bu sözlerini büyük bir sabırsızlıkla dinliyordu.. — © halde bana lütfen kim olduğunu- zu açıkça söyleyiniz!.. Kızın bu hali âdeta hoşuma gidiyor- dü. Onu daha fazla yçormaktan zevk duyuyordum. — Canım, kim olduğumu niçin bi kadar merak ediyorsunuz? Ben kim-c- lursam olayım! Belki bir Avustralyalı, bir İrlandalı ve yahut ta bir enubt Ame- rikalryım., Bunlardan size ne?. - dedim. Kızcağız bitkin bir hale gelmişti. — Ne olursanız olunuz.. Doğrüsu Kaha fazla kendimi yoramam, Canmız İsterse söyleyiniz.. Fakat, ben onu daha kızdırmağa doymamıştım : — Ben sizi Broks kollejinden tanryo- rum, dedim. İ Şairane bir tarzda ilâve ettim: — Ah eski dostum! - dedim.. Galiba beraber yaptığımız tenis partilerini v- muttunuz.. 1928 de siz de oraya tıksık devam etmiyor muydanuz?. ” Hayret edercesine: — Evet, dedi.. 1928 de oranım bütün Mmüsamerelerine işirak etmiştim.. Süztine baktı: aoi N K Z rle yekde eçi - deği ; Pakat makta olduğumuzu tekrar hatırletmak isterim. Nasıl? Siz böyle bir tehlikeyi önliyebilecek kadar kuvvetli misiniz ? Kızcağızın bu suali çok tuhafıma git- mişti.. Derhal: — Eh! Gücüm yettiği kadar! Her görünen armut yenmez.. Genç kız gitmek üzere ayağa kalktı.. Kendisini koridarun nihayetine kadar teşyi ettim. Merdivenerden inerken £ — İsminizi rica edebilir miyim? Cevap verdi: — Muryel Hağl.. 'Teşekkür ettim. Odama döndüğüm Va. kit kapmın önünde birdenbire bir gök ge belirdi.. Bu katil başlı adamdı., Yani, bir gün evvelisi gece yacısı Esterel sayfiyesin- de bir ormandan almış olduğum meçhul yolcunun tâ kendisi idi. Katil başlı adam Bu adam benimle karşılaşınca, bir- denbire: — Sizi rahatsız ediyorum, değil mi? « dedi. - Ve cevabımar beklemeden odanın İgi- pısından daldı. Soğukkanlılığtın: muha- faza ederek onu takip ettim.. Serbest hareketliydi.. Sanki odanın sahibi kendisiydi. Bana döndü: — Buyurunuz, oturunuz.. - dedi. — Müsaade ediniz de giyineyim, - di- ye cevap verdim. Hâlâ banyo kıyafeti ile bulunuyor- dum.... Bir müddet sonra, bir pifema giye- rek içeri girdiğim vakit onun açık du- Tan bir valizimin içindeki eşyeları ka- rıştırdığını gördüm. Beni görünce baş- nt kaldırdı, — Rahatsız olmayınız! dedim.. O- turduğu yerden bir parçacık kımıldadı. Sonra: — Demek matmazel Hağ sizin arkı- daşınız ha?, :. — Şimdiye kodar değildi. Fakat, bu- &ün dost olmak için gelmiş, dedim. Katil Saşk adam, bu sözleri ile sanki Benimle alây etmek istiyordu, İlâve et- , timt —VN(MWW anlayamı- yorum-. Hağ benim çocukluktan arka- gaşımdır.. — Ya! Demek onun için ayrılırken ismini sordunuz?.. Onun bu sözlerinden bütün konüş- mamızı dinlediği neticesine vardım. Cevap verdim: — Çok iyi takdir edersiniz ki, dedim, kadınlar daima hakikt adlarını gizler- ler Doğrusunu söylemezler de onun için sordum. Facaş kadar geniş ve kulaklarına va- ran ağzını açarak güldü: — O halde beni de bağışlaymız, de- di Yalnız, isimlerini gizliyenler kadın- lar,değillerdir. Ben de dün size, müfet tiş Deston olduğumu s#öylemiştim. Fa- kat, benim bu şekilde hareket etmemin bazi makul sebepleri vartlır. Fakat, size bunları söyleyemiyeceğim. Sizi rahatsız etmekten maksadım, dün geceki göster miş olduğunuz insaniyetinize teşekkür dür. Siz olmamış olsaydınız bir tavşan gibi yere serilmiş bulunacaktım. Ben- den her istediğiniz yardımı görecekti- niz, Beni bulmak istedğiniz vakit Jan le Pendeki, Astro barına geliniz. Ora- da, herhangi bir garsona Önesima Kar'ı istiyorum dediniz mi derhal sizi yanı- ma getrirler.. Geniş omuzlarını sallayarak kapıya doğru ilerledi. Süratle bir kere daha dönüp baktıktan sonra: — Siz Lord Sesmoru tanryor musu- nuz? Hayır m:? O hâlde "Kızıl Mina,, şatosuna giderken bir zırhı yiniz. v.'"ıı?i—ıı'ıı uumı' suretile hayatınızı sigorta ediniz, de- di. Katil başlı ödamın gitmesi Üzerine epey zaman geçmişti. Ben hâlâ otur- duğum köşede derin derin düşünüyor- düm. Derhal bevullarımdan birisini yanı- ma çekerek otomatik kilidine bastım. Bunun içinde sapı kiremit renginde bir bıçağım, ve bir de tabancam vardı. Bunlar, ezeldenberi ber gittiğim yerde arkadaşlığımı yapan silâhlardı. Bunla- rın het ikisini de pijamamın cebine yer leştirerek tuvalet odama gittim, Smo- kinimi giymiştim. Gece yarısı Monte Karlonun “Sporting,, klübünden — ya- nımda yüzleri İngilize benziyen iki kişi ile birlikte çıkryordum. Biri diğerine: — Ariz dostum Duğlas. diyordu. Buyurun son duble biralarımızı içelim. Diğeri teşekkür edereki — İştahamızı yarına saklasak daha iyi olmsz mı? Bu akşam çok yorgunum, bütlün gün, demir gibi bir adam olan Lord Sesmor ile gölf oynadım, diyore du. Derhal kulaklarımı kabarttım, ve on- ları daâba dikkatli dinledim. Sonra dö- nerek: — Alfedersiniz, dedim. Ben de yarın Lorda davetliyim, hem de birkaç gün için.. Iagiliz, beni güphe dolu bir ba: süzdü: h".: Siz Lordu tanıyor müsunuz?.. dedi. — Hayır! Tanımıyorum. Lâkin, ye- ğeni tarafından davet edildim. Nasıl bir adamdır, bu Lord? İngiliz? — Oh sorar mısınız? Çok Mtifeci ve nüktedan bir adamdır. Lâkin.. diyerek — Lâkin mi? dediniz? — Yokt Bununla bir şeyi ka:tetmek istemedim. Çok sempatik. — Hoşunuza MWMM haveremiz Üstünden — yarım Iki saylav, bir me- sele ve bir kanun ölg ebelirdi Kitabcı,içinde bulunduğumuz havayi nesiminin dışında yaşayan adamdır. Eli kalem tutan Türk münevveri, kitabcılığımıza hâkim olan sahaflar esnafı zihniyetine Büyük Millet Moclisinde, evvelki gün, bir kanun lâyihası müzakere e- dilirken saylav Hüsnü Kitabemm söy- lediği sözlerden bir kısmı üzerinde e- hemmiyetle durmak istiyorum. Zira bu sözler bize neşriyat hayatımızın bazı hakikatlerini söylemek fırsatmı vermiş bulunuyor. Bahsettiğim kanun Jlüyihası ile, “gümrük resimleri hakkında icra ve. killeri heyetince muhtelif tarihlerde almmış olan kararların tasdikı,, istil. zam ediliyordu. Meclis gu anda bu lâ- kararlardan biri; " *“Gazetelerin ve kültür bakanlığı ta. rafmdan resmi kitab listesine ithal e- dilen mektep kitaplarının basılmasma mahsus kâğıtlarla diğer nevi kâğıtla. Tâ.,, Ve bir diğeri; “Matbuat umum müdürlüğü tara. fından Almanyada bastırılan fotoğ . raflı Türkiye adlı albümden memleket dahilinde tevzi edilmek üzere getirile. cek-5000 taneye,, Ait bulunuyor. “— Matbuat umum müdürlüğü ta- rafından memleketimizi tanıtmak için tertip edilen “Fotoğrafla Türkiye,, güzel bir eserdir. Bu teşebbüslerin te- vali etmesi şayanı arzadur. Ancak bu. nun kendi vasıtalarımızla, kendi var. lıklarımızla temini memnuniyetimizi bir kat daha arttıracaktır.., Bu iki meseleyi ben şöyle mütalea etmekteyim: lâyık değildir. Yazan: Nizamettin Nazif cede az oluşudur. Bugünkü asgari ya- yım yünün azami! rakamlarınm mut. laka üstündedir. Dünkü kitapçı ve dünkü gazeteci, mecmuacı bastıklarını bilir misiniz nerelere kadar gönderirdi? 1 .— İraka. 2 — Arnavutluğa. 3 — Bulgaristana. 4 — Romanyaya, 5 — Kırımı. 6 — Buharaya, Hayvaya. 7 — Azerbaycana. 8 — Suriyeye, İkdam sahibi Ahmet Cevdet mer. hum, bana eski bayilerinin bir lislesi- ni göstermişti, hayret etmiştim. İk- dam gazetesinin Kırtmdaki satışı Üç binden aşağı hiç düşmemişti. Azer- baycana yalnız İkdamdan dört bin küsur gidiyordu. Bu kadar gazate Ba. tılan yerde kitab sürülmez mi? Elbet. to sürülüyordu. Ruşen Eğşref umumi harb yıllarında Azerbaycanda yüzler- ce ev gezmiş ve hepsinde İstanbulda basılmış kitablarla dolu kütüphaneler bulmuştur. İşte Ahmet İhsanın dev . mamiyle kaldırılmasını temenni eden- lerin başında bulunduğum halde. Zoraki bir kültür yayımına kalkış- maya sebeb yok. Kültür yayımının “ihtiyaca tekabül edebilmesi için,, asıl ralahı icab eden şey kitapçılığımıza hâkim olan zihniyettir. Kitapçı çalış- Tıyor deği), Fakat içinde bulunduğu. muz havayı nesimiİnin, o, dışğmdadır. RAPYOG Istanbul Radyosu 21 NİSAN — 1938 PERŞEMBE 18,30 konferans, 23 nisan çocuük haftası, ve bayrarmı, münasebetile çocuk esirgeme kurumu namına doktor Salim Ahmet met. rük çocuklar tarihine bir nazar, ve çocuk himayesi, 18,45 şişli halkevi gösterit kolu tarafından Abdülbak — Hâmidin (Eşberi), 19,15 Plâkla dans musikisi, 10,30 spor mu- sahabeleri, Eşret Şelik, 19,55 Borsa haber. leri, 20 Sadi Hoşses ve arkadaşları tarafın dan Türk musikisi ve halk şarkıları, 20,45 Hava ruporu, 20,48 Ömer Rıza tarafından arapça söylev, 21 Radife — ve arkadaşları tarafından Türk musikisi ve halk şarkıları, (saat ayarı), 21,45 orkestra, — 2215 ajans haberleri, 22,30 plâkla sololar, — opera ve öperet parçaları, 2250 son haberler ve ertesi günün programı, 23 son. BÜKREŞ: Paskalya dolayısile neşriyat yapılmıya. caktır. BUDAPEŞTE: 18,30 opera orkestrasının — konseri, 20 ;ı;;: o:ık:.w:iıu. 2: varyete, 22,15 müzik, plâkla dans havaları, 24,15 sigan kestrası, Ş* BERLİN: 18 piyano konseri, 19 plâkla üvertürler, ve valsler, 20,10 Mozarın plâkları, 21 var. yete koönseri, 23,30 halk havaları ve bafif müzik. ROMA: 18,1$ piyano konseri, 20,30 plâk, 21,20 hafif müzik, 21,30 plâk, 22 termsil — nakli, 23,30 cazbant, VARŞOVA: 18,15 çarkılı konser, 21 senfonik konser, 23 konservatuvardan nakil — - — Hzun ömürler dileriz. O bu işi sadoce bir alışveriş addoedi . yor, Ve asıl felâket bunu esnafça bir alışveriş addetmesidir. Bizim kitapçr lığımızın tacir zihniyetine, elâstik ka. fayla ve atletik bir bünye ile çalışan, riski göze alan ileri zihniyetli tacire ihtiyacımız vardır. Türk mütefekkiri, Türk muharriri, Türk şairi, eli kalem tutan Türk münevveri, kitapçılığımıza hâkim olan sahaflar esnafr zihniyeti- ne lâyık değildir. Zekâlarımızın ve ya- ratma kabiliyetlerimizin — istismarına imkân bulmalıyız. No garibdir! Her diyarda münevver istismara isyan e- decek bir hale girmiştir, bizde ise mü. nevverin azabı istismar edilememesi ile hulâsa olunabilir. Piyes müellifinin, hikâyecinin, ro. manemin kafasında mevzuun, âlimin kafasmda bilginin, şairin kafasında ilhamın bir ur gibi azab verdiği diya- rı gösterebilir misiniz? Herhangi bir coğrafi nokta üzerinde düşünen bir dimağ, mevzu için ancak bir rahim va. zifesini görür. Mevzu tekammül! etti- ği gün tekevvün eder, Hikâye olur, roman olur, piyes olur, bilgi ve fikir eseri olur ve kitapçının camekfnma konur, bizde birçok yüksoek istidatla- | *m, bastanelere müracaat edip, dok- torlara; — Allahmızı severseniz beynimde bir ameliyat yapıp gu mevzudan, bu ilhamdan beni kurtarınız! Diyocekleri gün hani neredeyse ge. Tip çatacaktır. İşte aziz dostum ve üstadım Ahmet İhsan, manzaramız budur, Gelelim saylav * Hüsnü Kitapçınm temas ettiği ikinci noktaya: Matbuat umum müdürlüğünün bas. tırdığı eser güzel. Güzel ama, niçin kendi imkânlarımızla meydana gel « miş değil? Cevab verelim: Biz tabı sahasında asla mütevazı görünmeye mahküm edilecek bir mil, let değiliz. Güzeli, Almanyada basılmasında bir kabahat vardır. Fakat bunu matbuat umum müdürlüğüne değil, devlet matbaaamı kuranlara yüklemek lâzımdır. Devlet mMmatbaamızı kurarken biz ekonomi mi yaptık? asla... Bu nevi bir müessese için, ne gibi fedakârlıklar yapılabi « lirse hepsini yapmayı göze alarak ça- Tıştık, Fakat günün birinde bu matbaa bir “Fotoğrafla Türkiye” yi basama. dı. Neden? Çünkü diftruk makinesi yoktu. Kaça satılryor bir diftruk makine. si? En daniskası kırk bin lira. Yani dört entertip makinesi kıymetinde, Niçin alınmamış? Zira faydasını bilen, anlıyan yok, zira en mühim hatalarımızdan biri düne kadar bilenlere danışmamaktı ve bilenleri hep hudutlarımızın - dışmda aradık. Nizamettin. NAZIF Yeni Neşriyat: Futbol Bu haftadan itibaren İstanbuldş Fut- bol isimli yeni bir spor mecmuası çıkma ğa başlamıştır. Birçok tanıfımış sporcu- Tarın yazılarımı ihtiva eden ve Sami Ka. rayelin sahibi bulunduğu bu mecmuayz Becilliken ae ’!