— üRAĞğr İ İA aai v ) Di O akşam Gerald Parker'e — gitmiştim. Benden başka beş altı misalir duba vardı. Söz döndü dolaştı, apartıman derdinde ka Pâr kıldı. Gerald Parker'i yıllardanberi ta. Mırım, ne zaman gördümse apartıman sö. Zünü açmıştır: Ya yeni taşınmıştır, ya ta- şınmak üzeredir. Şu son birkaç senede altı yedi ev da. Biştirmiştir. Bir yere yerleşir yerleşmez “bir daba iyisini,, bulur ve hemen eşya- larını toplamağa başlar. Önce onu, bir işin acemilerinin ustalar karşısında duydukları hürmetle dinledik: biz, ev arayıp bulmağı — ne bilirdik ki$ O bu işin mütebassısı olmuştu. O bitirince biz de hep birden süylemeğe başladık. Ni- hayet sözü Madam Robinson adında genç ve güzel bir kadın aldı. O akşam kocası ile beraber gelmiş. Ben ikisini de ilk defa ö. larak görüyordum; raten Parker de daha yeni tanışmış. — Apartıman dediniz de, diye başladı. Bize Adeta devlet kuşu kondu. Montagu w partımanında öyle güzel bir daire bulduk ki. Purker: — Dalire bulunmasına bulunuyor ama çok da para istiyorlar, dedi. — Bizimki çok da ucuz. Senede seksen lira. — Montagu apartımanı — dediğiniz şü Şövalyeler « Köprüstü clvarındaki Mmuaz tam bina değil mi? Yoksa Loadra'nın mşa. Bi mahallelerinde o isimde bir —ev daha tüt vür? , —'Hayir, köprünün yamındaki bina. Na. W? Hayret edilecek şey değil mi? — Hem de ne kadar! Âdeta bir mücize. Kirabilir? Belki işin altında bir şey var- dır. Meselâ hava parası falan.. — Hayır, öyle bir şey de istemiyorlar. — No? senede seksen Lradan -başka pa- ra İstemiyorlar mı? İnanılır şey değil!.. — Yalniz evin eşyasını satın almamızı da şart koştular. Parker'in yüzü güldü: — Demedim mi? Elbette işin bir iç yü. zÜ olacak, — Eşya elli liraya; hem de çok iyi, çok Şik şoylur, Biz ev sahibinden-değil, bir ki- racından devir alıyoruz, Parker: — Hayret! dedi. Evi size — kiralıyanlar nasil insanlar? Ya peygamber olacuk, ya- melek... Beşeriyete hizmele çıkmış olacak. lar. Madam Robinson'u bir düşünce aldı: — Garip değil mi? dedi. — Acaba evde peri faulan olmasın? Parker: — Bea öyle şeylere inanmam! deye ke- Sİp allı. Kadın devam etti: — Doğrusu evde bazı şeyler baca hayli Barip gözüktü, Bon; — Meselâ ae gibi şeyler? diye sordum. Parker gülünesiyerek: — Gördünüz mü? derti, bizim polis işe leri “mülehassısımız,, dü vardır. Hastings en karışık davaları bile halletirbslni bilir. Siz işinizi bir kere ona anlatın. Ben bü sözlere biraz sıkıldım ama ne yalaa söyliyeyirm? Şahsıma böyle ebemmle yet verilmesine sevinmemiş de değildim. Kadın: — Öyle fevkalhde bir şey değil, Mister Hastings, dedi. Emlâk acentası Stosser ve Paul şirketini bilirsiniz? Onlar hep pahalı evlerle uğraşırlar; biz de bunun için ken- dilerine müracaat etmek istememiştik. Fa. kat nihayet bir kere de otlara — uğriyalım dedik. Hap dört yüz, beş yüz lirahık evler. dot bahsettiler. Çekileceğimiz sırada bir do seksen İlralık aparlımandan — bahsetli. ber, “Ama boşalalı çok olüyor, hiç şüphe. sİz tutulmüştur,, dediler , “Ne olursa olsun gidip görürüz, dedik, bir otomaebile atladık. 4 numarah dalre Ekinci katta İmiş; asansörün inmesini bek. tedik. O sırada baktım, Elsi Ferguson mer- divealerden iniyor. Elsi Foerguson benim en İyi ahhahlarımdandır, ö da — köcasile beraber ev arıyormuş. Benl körünce: “Siz de bizim gibi geç kalmışsınız, dalre tutulk. müş,, dedi. “Biz omu dinlermedik, çıktık. Meğer dalre tutulmamış. Hizmetel kız bizi içeri aldı, daireyi gerdirdi, hanımına götürdü, Ho, men İşi hallettik. ENi Hraya eşyayı satın aldık. Ertesi gün konturstoyu imzaladık; Yarın da taşınıyoruz. Parker sordu: Yazan: Agatha Christie E Çeviren: Nurullah Ataç EASETEAM LNİDN dam Forgüson gize dafre tululdü Siz buna ne dorsiniz. Hustings? — Hiç şüphesiz yanlış bir kapı çalmış olacak. Madam Robinson âdeta hayranlıkla: — Doğrusu çabuk keşfediyorsumuz! de- Ben içimden: “Puaro — burada olsaydı, dedim; © beni beğenmez amal.., O mesele çok tuhafıma gitmişti. Güle. lim diye erlesi gün Herkül Puaro'ya da anlaltım. O, bu iİşe merak sardı ve bana, Londra'nın muhtelif semtlerindeki evlerin kiralarını sordu. Soara düşünerek: — Cidden tuhaf iş! dedi, Müsaade eder seniz, Hastinga, beni şöyle bir çıkıp dola- di ma. Bir saat sonra nvdet etti; gözleri parlı. yordu: — Cök şükür ki şimdilik elimizde acele bir iş yok, dedi; bu mesele ile istediğimiz gibi uğraşabiliriz. — Hangi mesele ile? — Hani Şu sizin ahbabıniz müdam Ro. binson'un ucuzcacık tuttuğu daire mese- lesi, — Şaka mı ediyorsunuz, Puaro? — Hayır, ciddi söylüyorum. O dalrele. rin senelik kirası üç yüz elli Bira imiş, bu. nu binayı Idare eden adamdan öğrendim. Üç yüz elli lira veren bir adam ne diye kalksın da seksen Hlraya razı olsun? — Kimbilir? Belki dairenin bir kusuru vardır. Belki hakikalen einli, perilidir. Pütro, öyle şeylere inanmenk adamları dan değiltdi; — Madam Fergüuson da ev tetulmuş de- miş. Önn da pek mana veremedim. — Neden? Yanlış bir kapı çalmış ola. maz mı? — Bu hususta belki haklıtınız ama dal. re, © kadar veuz olduğu halde ne diye boş kalmış? Bütün gidenleri çevirmiş olacak. lar, — Evet, bü işin altında bir şeyler ola. cak, — Ama madam Robinson bir şey fark- etmemiş, Burası da hayli garip. Sizin o ka. din hakkındaki fikrinlz ne? — Sözlerinde sanılın! miydi? — Güzel bir tare, — Ben ne soruyorum, siz ne söylüyor. sunuz. Hele şunu bir anlalın, ne Liçim bir kadın? — Nası - söyliyeyim? Uzunca boylu, kum ral saçlı, Rüzel bir kadın... — Gerek önün hakkında, gerek kocası bakkında bir şey biliyor musunuz? Parker onları iyi tanıyor mu? — Hayır, daha yeni ahbaâb olmuş. Pu- aro, siz onlardan mü şüpbe ediyorsunuz? — Daha Ööyle bir şey söylemedim, azi. zim, Yalnız bu daire meselesi.benim mera. kımı mucip oldu, İşte 6 kadar. Hemen şün- dan şüphelendim, bundan — şüphelendim diye mana çıkarmayın, Haydi! şu Monfagu aparlımanı gidip bir tahkikat yapalım. Ben, doğrusu, istemiyerek gittim. Puaro kapıcıyı: — M. Robinson burada mi oturur? diye sordu. — İkinel katta, 4 numara, — Teşekkür ederim. Onlar çoktanberi mi burada? , — Altın aydanberi, Ben şaşıtiverdim; Puaro müstehri müs. tehzi gülüyordu. — Kabil değil, dedim; bir yanlışınız o- lacak, — Altt aydanberi, — Emin misiniz? Bizim bahsettiğimiz imadam Robinson uzun boylu, kumral saç. H, güzel bir kadın, Kapıcı: — Ta kendisi, dedi. Bü eve taşınalı altı ay olüyor. Sonra bizi bırakıp ağır ağır içeri girdi. Ben Puaro'nun arkasından gittim. — Nasıl, Hastings? dedi, kadınların da- ima doğru söylediklerine — bâlâ inanıyor musunuz? Cevap vermedim, Puaro, bana hiçbir i- zahat vermeden Brompton Rotd'a doğrü yürümeğe başladı. Nihayet ne yapmak 8. tediğini sordum. — Emlâk acantasına — ajdiyorum, dedi. Montağa apartımanında bir daire tutmak istiyorum. Roacünlerde burada hayli me. raklı şeyler olatak... Talilmiz vardım etti. Dördüncü kalla 8 numaralı daire, eşyatı İle, haftada on al- © irayva kiralıkmısz. Puaro — bir ay İicin Ü çei eee SÜÜ T L AAA NERE AŞT ŞNĞN EERNEŞERNRE NNĞN RERA A GEREREE ELRtİSİR çasam postas “âL NİSAN — 1008 — 4A Numaralı daire Bir günlük zabıta hikâyesi tutlu. Dışarı çıktığımız zâaman ben iiraz — edecek oldum; o, hemen: — Ne çıkar, canım? dedi. Az para mı kazanıyorum? Kırk lirayı da keyfim için harcayım. Sizin revolveriniz var mı Has. tings? — Evet, olacak... Neden sordunuz? — İhtiyacınız olması kabil de. Ertesi gün Montagu — apartımânındaki dalreyo yerleşlik. Eşyası güzel ve rabattı. Arada bir kat vardı tam — Robinson'ların dairesi Özerine düşüyordu . Brtesi gün pazardı. Puaro kapıyı yarı açık bıraktı, beni yanına çağırdı: Aşağı kattan bir gürültü duymuştuk. Poaro: — Mördivenden aşağı bir. — bakın, dedi. Sizin bahsettiğiniz onlar mı? — Kendinizi belli etlmeyin, Merdivenden başımı uzattım, baktımı. — Onlar. Tâ kendileri, — MA Biraz bekliyelim, Yarım saat kadar sonra açık renk elbi. seler giyinmiş bir genç kadın dalireden cık tık. Puaro memnuniyetle gülerek sestizce içeri girdi: — Efendi ile hanımıdan sonra hizmetçi- leri de sokağa gitti, dedi. Şimdi — içeride kimse kalmadı. Ben içimde korku ile: — Eh! Ne olacak? Ne yapacağız? diye sordum. Puaro hemen içeri, hizmetçi odası tara. finâ gilmiş, aşağıdan kömür çıkarmak İçin kullamıları asansörü çıkarıyordu. — Keyifli keyifli: — Buradan ineceğir, dedi. Kimse bizi görmer, Beraber o tahta, Iptidal asansöre girdik. — Yökta Robinsön'larin dafresine gir- mek niyetinde misiniz? » Belki bugün giremeyiz. İpi çekerek yavaş yavaş ikinci kata in- dik. Arkadaşım, arka kapının açık oldu. ğünu görünce pek sevindi: — Bütün gün bu kapıları kapamazlar, dedi. Sonra da hırsiz girdi diye — şikâyet edeler. Belki gece bile kilitlemek akılları na gelmez. Herbalde biz şimdi işimizi hae zırlayalım. Cebinden birkaç Slet çıkardı ve hemen işe başladı. Kapıyı, icabında âsansörün iç tarafından açabilmek için — teriibat nldı. Bu iş üç dakikadan Fazla sürmedi. Puaro âletleri tekrar cebine soktu ve biz keadi gdairemize döndük. ... Pozartesi günü Puaro sabahleyin evden çıktı ve ancak akşam üzeri — döndü. Gelir gelmez de kendini bir koltuğa atıp mem. nun memaun bir nefes aldı: — Hastings, dedi, size küçük bir hikâ- ye anlatayım mi? Çok hoşunuza gidecek. Sinemaya benzer bir hikâye, Siz de sine- mayı çok seversiniz, Ben gülerek: — Anlatın, anlatın, dedim. Zannederim bir hikâye değil, sahiden olmuş bir şey anlatmak istiyorsunuz. — Evet, hayal değil, Müfettiş Yap'a so. run, o da tasdik eder. Zaten ben de bun- ları onun sayesinde öğrendim. Dinleyin, azizim. Altı ay kadar oluyor, Vaşington'da Bahriye neztretinden oldukça ehemmiyetli plânlar aşırılmış. Büyük Okyanus sahtlle. rindeki haşlıca noktaların müdafaasına alt plânlar. Bunların bazı cenehi memleketler için ne büyük bir kıymeli olduğunu tasav. vür edebilirsiniz. Lulgi Valdarno adında bir gençten şüphelenmişler; aslen İtalyan olan bu genç, nezaretin küçük memurla- rındanmış; plânlarla beraber o da ortadan kaybolmüş. — Asıl hırsiz o mu? değil mi? anlaşılamamış... İki gün sonra Nev « York' ta onun ölüsünü bulmuşlar. KAğıtler üze. rinde değilmiş. Bir müddettenberi Lulgi Valdarno, Vaşington'da — kardeşi ile be- vabear oturan bir bar artisli ile düşüp kal- kıyormuş. Bu Mix Elsa Hard'ın neyin nesi olduğuna pek bilen yokmuş; Delikanlının “öldürüldüğü gün o da yok olmuş, O zama. na kadar muhtelif isimlerle çalışmış bey- nelmilel bir casus olmasından şüphe edi. yorlar, Amerikan siyas! pollsi bir taraftan onu ararken bir taraftan da Vaşington'da oturan bazı Japonları kollamağa haşlamış. Kızın, polislerin takibatından — kurtulduk. tan sonça o Japonlara müracaat edeceğin. den hemen hemen eminlermiş. Bu Japon. lardan biri on beş gün evvel İngiltere'ye gelmiş. Bundan Elsa — Hard'ın da buruda oldüğuna hükmediyorlar. — - Puaro biraz sustu, sonra tatlı bir sesle ilâve etti: — Elsa Hard'in boyu 1 metre 6B, gözleri mavi, saçları kumral, teni borrak, burnu düz imiş. Başkaca bir hususiyeli yok, Ben gayri ihtiyari: — Madam Robinson! dedim. — İmkânsız değil. — Bundan haşka bir şey daha öğrendim: Bu sabah, tünç ten. ginde bir ecnebi gelip 4 nümarada otu. ranları sormuş. Dunun için, dostum, öyle zannediyorum ki siz bu akşam yumuşak yatağınızdan mahrum kalacak, bütün gece benlmle beraber ikinet katta nöbet bekli- yeceksiniz. Bittabi tabancanızı da alıraı. nız.! Gece saat ön ikide kömür — asansörüne bindik ve ikinel kata indik. Pusro kapıyı kolavca aclı ve biz İceri girdik, Mullakta iki iskemleye yerleştik; — kapıyı da açık birakmışlık. Puaro — gözlerini kapadı ve memnuniyetle: yapılacak — Artık beklemekten başka bir İşimliz yok, dedi. Beklemek bana pek uzun geldi; uyuya- cağım diye korküyordum. Sekiz saat ka- dar bekledik sanıyordum, balbuk! ancak bir saât yirmi dakika oturmuşur. Hafif bir gürültü duydum. Puaro'nun eli benimkine dokundu. Kalktık ve gürültünün — geldiği — Sokak kapısının önünden geliyor, de- dL Kilidi sökmeğe çalışıyorlar. Ben size İşaret eder etmez üzerine atılır, bırakmaz- giniz. Ama dikkât edin, ben İşaret etme. den kımpldamayın. Elinde bıçak — olması kebil, kendinmizi kollayın. Biraz sonra bir çatırdı duyulda ve kapı. da bir ışık gözüktü. Işık hemen söndü ve kapı üusul usül âçıldı. Puaro ile ben duvara yapışmış gibi İdik. Önümlizden geçen bir adamın nefesini duyduk. Sonra 6 adam ceb lâmbasını yak. tı; Puaro bana: — Haydi! dedi. İkimiz de sıçradık. Puaro herifin kafa- gını bir yün atkı İle sardı, ben de kolları. mı arkaya kıvırdım. Bu işi, hiç ses çıkar- madan, biranda bitirmiştik. Herifin elin- den bıçağı aldım; Puaro da ağzını sımsıki bağladı. Tabancamı gösterip mukavemetin Tüzumsuz olduğunu anlattım. O, çabalamak tan çoktan vazgeçmişti; Puaro eğilip kula- ğına bir şeyler «öyledi. Bir dakika sonra | herif do başını sallayıp kabul ettiğini bil- | dirdi. Sonra, Puaro © gün, o herifle ben: arkadan apartımandan çıkıp merdivenden indik. Ben, elimde tahanca ile en arkadan gidiyordum. Dışarı çıkar çıkmaz Puaro ba na dönüp: — Sakağın başında bir otomobil bekli. yor, dedi. Siz tabancayı bana verin, Şim- dilik ihtiyaç yok. — Ya bu adam kaçmağa kalkarsa? Puaro gülümsedi: — Ona imkân yok! Biraz sonra otomobili alıp geldim. Bak- tım, Puaro adamın yüründen atkıyı çıkar. miştı. Ben hayretle: , —A! dedim, J: 4 mal; b han d TÜ R aa bil.. Hayır, Japon değil - İtalyan. Otomobile bindik; — Puaro şoföre bir adres verdi. Ben bu İşten hiçbir şey anlı. yamaz olmuşlum. Nereye gittiğimirzi, o e- damın yamında, Puaro'ya — sormak işime gelmiyordu; kendi kendime bir cevap bul. mağa çabalıyordum. Bir sokakta, İçerlek bir evin — önünde durdak. Hafifçe sarhoş bir adam, kaldırı. min Üzerinde sendeliye — sendeliye yürü- yordu, Puaro'ya — çarptı, az kaldi. — yere düşürecekti. Arkadaşım ona, — benim pek anlıyarnadığım birkaç kelime söyledi. Son ra üçümüz merdivenden çıktık. Puaro ka. pıyı çaldı ve bize, birar geride durmamı. zı sgöyledi. Cevap alamayınca bir kere da- ha çaldı, #onra tokmağı hizla - yakalayıp bir müddet vurda. — Birdenbire bir 1şik belirdi ve kapı yavaş yavaş açıldı. Ölkeli bir erkek sesi: — Bu sântte de insan rahatsız edilir mi? Ne İstiyorsunuz? diyo bağırdı. —. — Doktoru göreceğim karım hasta, — NBurada döktor moktor yok. O adam kapıyı kapamak üzere idi; fa. kat Puaro ayağını içeri attı. Hani pür - hid det Fransıx karikatörleri vardır, dostum da İşte önlara dönmüştü. — Ne? Ne cesaretle burada döktör yok diyorsunuz? görürüz. Arkamdan kâayım, bem de derbal. Yoksa sabal burada kalır, etmediğim gürültüyü bırak. mam! — Ama bayım... Kapı tokrar açıldı; içerideki adam arka. sında bırkası, ayaklarında — terliklori ile dışarı Çıktı, çekingen çekingen — etrafına bakıyordu. Puaro merdivenden aşağı iner- ke bir hareket yaparak tehdilt etti: — Şimdi gidip polis getireceğim. — Allah aşkıma yapmayın! Herif onun Üüzerine atıldı. Puaro dirse. Rini böğrüne indirerek önu yere yuvarla. dı. Bir dakika sonra üçümüz içeri girmiş, kapıyı da kilitlemiştik. — Sis şu perdenin arkasına girin. İtalyan kendi dilinde: — Si, Simnor dedi ve pencereyi Örten penbe kadife perdenin kıvtımları arkası- na girdi. İlalyan saklanır şaklanmaz odaya koşa. rak bir kadım girdi. Uuzn boylu, arkasına kızıl bir kimono giymiş bir kadın; saçları da bakır renginde idi. Korkak korkak: — Kocam nerede? diye bağırdı. Siz kim. siniz? Puaro Bir adım' atıp kadının eğildi: — Ümit ederim ki kocanız nezle olmaz. Ayaklarında yün terlikleri vardı; hırkası da kalına benziyor. — Siz kimsiniz? Burada ne işiniz var? — Hakkınır var, madam, hiçbirimiz si. zinle tanışmak şerefine nall değiliz. Hal. buki meslektaşlarımdan biri, sizi görmek İçin ta Nev - York'tan geldi. Perde açıldı ve İtatyan gözüktü. Hayret. ler içinde kaldım, çünkü elinde bir taban. Gnünde ca, benim tabancam vandı. Puaro, dalgına fıkla, otomobilde unutmuş — olacak, Kadımi bir çığlık koardı, kaçmak istedi, fakat Pa. aro mani oldu. Kadın: — Bırakın gideyim! — Bırakın gideyim? Beni öldürecek, diye bağırıyordu. Halyan, Puaro, ile beni iterek: — Luigi Valdarno'yu kim öldürdü? diye sordu. Ben yerimden kımıldayararyordum. — Bu ne kötü iş, Puaro, diyordum. Biz şimdi ne yapacağız? — Siz iütfen susunuz, Hastings. Herhalı deemin olabilirsiniz ki dostumuz, ben kendisine emir yermeden aleş etmiyecek, tir. Htalyan garip bir gülüşle sordu: — O kadar emin misiniz? Herhaelde ben pek emin değildim. Ka dın birdenbire Puaro'ya döndü: — Siz benden ne istiyorsunuz? Puaro tekrar eğildi: — Mis Elsa Hard gibi zeki bir kadındam böyle bir tual beklermezdim. Ne istediğimi elbette anlamışsınızdır. Kadın, telefonun üzerine geçirdiği kara kadifeyi çekip: — Buyarun, dedi, bunun içinde! Puaro takdirkâr bir tavırla: — Çok iyi düşünmüşsünüz, doğrusu! de. di. Sonra kapıdan çekildi; — Allah rahatlık versin, — madam! Siz buradan çıkın, ben Nev - York'lu dostunu. za göz kulak olürum! İtalyan güler gibi: — Budala! dedi. Tabancayı kaldırdı, gitmek istiyen kas dının Üzerine çekti; bea mani olmak için atılmıştım. Fakst tabanca — âlöş almadı. Puaro sitemli bir eda ile bana: — Sizin bana hiç emniyetiniz olmıyak cak mı, Hastings? dedi, Benim en yakın dostlarımın bile dolu tabanca kullanma, Jarı pek hoşuma gitmezken — daha demim tanıştığım bir adamın yanında Öyle tehli, keli bir şey bulunmasına müsande eder. miylm? Sonra İtalyana döndü: — BSize ettiğim iyiliği unutmayın, dasa tam. Sizi idam edilmeklen kurtarıyorum, ©O güzel hanımın da elimizden kurtulacağıı nusanmayın. Evin-Ön tarafı da, nezaret Altmda, Elsa Hard Ile seriki, polisin eline düşecekler. Bunu bilmek size kâfi gelmiyor mu? Arzu ederseniz şimdi sİz de gidebilirsiniz ama, rica ederim, ihe tiyatlı alumz, Bütün bu iş gün gibi aydın. hıktı. Monlagu — apartımanındaki datreyi totmak için müraeaat — eden birkaç yüz Müşteri arasında ancak Robinson'lar, iste« nilen geratti halzmiş. Ne için? Onları, llk nazarda, diğer müşterilerden ayıran neys miş? Yüzleri mi? Ama alelâde — insanlar, öyle herkeslen ayrı bir şeyleri yok. O hal, de adları, — Adlarında ne var? İngilterede, iki a« dımda bir. Robinson bulursunuz. — İyi yat.. İşin aslını buldunuz! Etsa Hard ile kocası mıdir? Kardeşi midir? ne ise, 0 yanındaki adamı Nev - York'ları ge. miye binip Londra'ya gelmişler, adlarınım Robinson olduğunu söyliyerek bir — daire kiralamışlar, Sonra, — Luigi Valdarno'nun da menstp olduğu gizli bir İtalyan kotai- tesinin, köndilerini aramakta — olduğunu öğrenmişler, Ne yapsınlar? — Çocukça bin plân kurmuşlar, Kendilerini arayan adam. ların onların yüzünü bile bilmediklerini biliyorlar. O halde iş kolay. Tuttukları evl gayot ucuz devretmeğe karar — veriyorlar, Müracaat edecek yüzlerce genç karı koca arasında elbette bir tane olsun Robinson bulunur. Beklemek lâmma; o kadar. Nihah yet istedikleri olmuş, Arkadan İtalyan da sökün edecek; Madam Robinson'ü öldüre- cek, jintikamı almış olacak ve Elsa Hard bir kere daha yakasını kurtarmış olacak.. *“Sahi, Hastinga, siz beni — daba hakiki madam Robinso'a takdim etmediniz. Hani şu genç ve güzel kadını.. Haber vermeden, bir hırsız gibi evlerine girdiğimizi öğre nince kimbilir ne diyeceklerdir? Haydi gidip de kendilerinden özür diliyelim. Aİ bir gelen var; hiç şüphesiz Yap ile dostla« rıdır. Kapı hızli hizli — vüurüldü. Ben sofaya çıkarken Puaro'ya: — Burada oturduklarımı nereden öğren- rdiniz? dedim. Ben de ne budalayım! Hiç şüphesiz gahte madam Robinson'un, yani Elsa Hard'ın arkasına — adam koymüş, 4 numaralı dalreden soara nereye taşiadi- Yını Öğrenmişsinizdir. — Çacuk şükür, Bastings! — Nihayet siz de kalamızın içindeki kurşunt maddeyi işletmeğe başladınız. Şimdi Yap'ı karşıla. mak lâzım, Kapının kilidini yavaşça açıp — kadife kedinin başımı dışarı — çıkardı ve “mi- yav?,, diye bir çığlık kopardı. Polis müfet. tişi İle arkadaşı irkildiler. Fakat kedi ka. fasının arkasından — Puarö'nun kafası da gözükünce Yap: — Bir şey değilmiş! dedi. M. Punro şaka ediyor. Müsaade buyrulur mu? — Kadınla hetifi yakaladınız mı? — Kuşlar kafeste; ama üzerlerinde bir şey balamadık. — Domek ki şimdi evi aramağa geliyor- suvuz. Hastings ile ben şimdi çıkarız, A« (Devams 15 incide)