TEFRİKA Hatıralarımı anlatan CEYMS NOBODİ Entellicens Servisin en meşhur casurlarından Kont dö Nis düşmanın içeriden çökmesini sevinçle takip ediyor, her gün Ingillereye düşmanın maneviyalının bozukluğuna dair malâmat Cülerek cevap verdi : — İki büyük gilep almalarını, içlerini çimento doldurup bitaraf bir Gdevlet bandırası altında seler yaptıracak Ka- nalım bahsettikleri en zaif iki noktasın- da gemileri batırmalarını teklif edece - Eim.... Kont dö Niz atıldı: — Fena fikir değil, fakat Almanlar hesabına.. Ya kobul ve tatbik ederlerse Konal mabvolmaz mı?. — Mahvolur ,tabii.. Fakat İngiltere. nin bundan malümatı olacağı İçin mu- kabil tedbir slarak plân tatbik edile - mer., Vaziyeti etraflıca düşündükten son- ra ben de fikrimi söyledim: — Bu plânı onlara kabul ettirmemiz, gene lehimize olacak.. Çünkü bu saye- 'e hiç olmazta Kanala karşı suikasti ne şekilde yapacaklarını evvelden bilmiş olacağız.. Bundan başka bu plânın tat- biki zamana bağlı olduğu için vakit te kazanmış oluruz . Bu plân üzerinde hepimiz mutabık ben hemen Loandraya giderek Variyeti general Sir Artür Birdvele bil- dirmeğe karer vedim.. On beş gün sonra, yani 23 nisşn 1918 Gc, çimento delu bir kaç gemi bir İ- TMmanda batırıldı. Fakat batırılan gemi- lez hep İngiltereye zitti ve batırıldık - :: yer de Zebrüj limanmın methali Aimanlara bir OyYun dahal . - Londrağın $>civile döndüğüm zaman düşmanlarımızda maneviyatın fena hal- de bosünmüş M—ü-—umm__mu temadi mağlübiyetler, umumi kararçâh- *3 soğuk kanlılıktan eser bırakmamış - &. Ordu artık zafer ummadıktan haaşka şerefti bir sulbhtan da ümidini kesmiş butunuyordu. Havayici zaruriye kıtlığı, dahilde siyast bubran, denizaltr gemi- Teri barbinin ademi muvaffakıyeti, A- Terikanın harbe iştiraki ademi memnu- Miyet aebeplerini arttırmıştı. Harptan usanç bissi de işe karışınca Sekerleri geflerine bağlıyan rabıtalar 8tvşemeğe, o zamama kadar diğer ordu- İara nümune teşkil — edecek dlıi!:" Guygusu bozulmağa başladı. Zabitlerine Selim vermiyen melerlere sıksık tesadüf ediliyordu ve işin garibi hiç bir ceza da verilmiyordu.. Zabitler bitkin bir helde idiler. Har- Bin başlangıcındaki neş'eli ve saferden €min Alman zabitleri ortadan kaybol - muşlardı. Kont dö Nis düşmanın böyle içeriden Şökmesini dikkat ve sevinçle takip edi- yor, her gün İngiltereye, düşmanın mü- neviyatının bozukluğuna dair yeni ma> lürart gönderiyordu. Haralören de bot Gurmuyordu. Her sabah saat dokuz da Hacs Puşun cmürlerini telâkki etmeğe gidiyordu. 2 Kayserin casusu ile arası gayet iyi idi. Bundan istifade ederek manıf çahsiyet- lerle ahbap olmağa çalışıyordu. Bunda muvaffak ta oldu ve ordu istilibarat teş- kültırı: idöre eden kolonel Hoç ve ko- lonel Fon Ravç ile tanıştı. Bundan baş- ka umumi erkân; harbiye üçüncü şube pefi meşhur bolonel Nikalay üle Ge &h. sevdirmiş, tavsiyelerini onlara lüzumlu saydırmasığa muvaffak olmuştu. İş bu vaziyete geldikten sonra artık onları is- tediği gibi oynatabiliyor, fevkalâde mü- him malümatı kolayca elde ediyordu. Bir gün Hans Fuş ile beraber bulu- nurken odaya Alman hava kuvvetleri kuman danı general fon Höpner ile erki- könr harbiye reisi kolonel Tomsan gir. Citer, flisi de gayet heyecani: görünü- yorlardı. Hatafdsen mehrem bir mülüket vu- günderiyordu. kubulacağını tahmin ederek yan odaya geşti. Fakat anahtar deliğine kulağını koyarak içeride konuşulanları dinleme üe koyuldu. General ziyaretinin maksadını anlat- madan önce şöyle dedi: — Bize söyliyeceklerimin gayet gizli tutulması icap eder. Konuştuklarımız a. ramızda kalmalıdır. Hans Fuş cevap verdi: — Tabil Ekselâns.. Mesele nedir? — Mesele gu: Eğer bir. mucize ol- mazsa yeni bir felâket arifesinde bulu- nuyoruz. — Mücizelere inanmıyorum, Feli- ketlere gelince artık onlara da alışmağa başladık. Bu feliket nedir? . — Eğer bir aya kadar kâfi miktarda ince motör yağı elde edemezsek harbe gdevam edemeyiz. — Ne diyorsunuz? Hakikaten felâ. keti. <— Maalesef vaziyet bu.. Otomobil kolları durduktan başka tayyarelerimiz bile şimdiki atalete mahküm.. Faciat.. — Evet, facia! Fakat ben ne yapabi- lirim ki.. Elimde motör yağı stoku yok köl. — Evet.. Fakat ben böyle bir stok bulunduran birini biliyorum.. Maalesef bu adam Alman düşmanı olduğu için malını bize satmak istemiyor. — Kim bu berif?. — Yohan Hansen isminde bir Dani- markalı. Roterdamda bulunuyor. Motör yağları stoku da orada. — Bu malümatı kimden aldınız?, — Maüyetimdeki zabitlerden.. — Bu adamın elinde ne kadar stok olduğunu da biliyor musunuz?. - Stok.. Bizi feci vezi. yetimizden kurtarmağa kâfi bir stok .. Demek bunu bize satmak istemiyor?. — Evet; kat'i surette.. İstediği fiyatı vermeği teklif ettik, gene razı olmadı. — Ne hahane gösteriyor?. — Daha evvel hdl:’m amirallığiyle olduğunu söylüyor.. u!:l::ıınlu bu bayat! maddesin bi- zim elimize geçmediği kâfi değilmiş gibi üstelik düşmana izemet olacak?. Buna mâni olmak lâzım.. General cevap verdi: —— İşte ben de bumun için size müra- caat ediyorum ya.. Hacıs Fuş düşünceye daldı.. Urun bir düşünceden sonra: — Sanıyorum ki bir çare buldum... WMaiyetimde çok zeki ve mahir bir ajan var., O da Danimarkalıdır. Vatandaşı ile omun temasa geçmesini temin ede- TİZ.. — Ne sıfatla?. — İngiliz amirallığının mümessili sı, fatiyle!.. — Muvaffak olur mu dersiniz? —— Muvaffak olur.. Dediğim gibi be- cerikli bir adamdır. Etine istediği ka- gdar para veririz. Siz merek etmeyin, Bu meseleyi artık lehimize halledilmiş bilmelisiniz. Genetal ile erkânıharbiye reisi oda- dan çıkar çıkmaz Hans Puş, Haraldse. nin İngiliz amirallığına motöryağı sa- tıp satmarlığını öğreneceksiniz. R — Bonta?. moelın ne süretle teslim edilerefini öğ- rTeneceksiniz. — Lütfen daha zarih ve vazih direk- tif verir visiniz?, ğ (Devamı var) Bizlm Muratlarının olmasını istiyenler Bursaya gitsinler ! Bursa müzesinde bulunan, taneleri yumurta büyüklüğünde bir tesbihi dokuz bin dokuz yüz çekmek kâfi !! doksan dokuz defa Müzede bulunan bu küçük ve kırık heykel parçalarından, lâhitlerden baş. ka, eski Türklere mahsus yazılar, eş- yalar, silâhlar, mezar taşları, mevlevi. hane eşyaları, bu arada büyük ka - vuklar, külâhlar, davullar, defler, darbukalar dolu... Bir odada asılmız m»mnwmmu—-' ri yumurta büyüklüğünde. Galiba bin kadar tanesi varmış. Mihmandarımız dedi ki: , — Muradınızın olmasını isterseniz bu tesbihi bir kere çekiniz. — Muradımın olacağını bilsem. — Fakat, kaç defa çekeceğinizi de bilseniz.? ı — Kaç defa? — Tam dokuz bin dokuz yüz doğ- san dokuz defa... ç — Muradımdan da vazgeçtim. Bursa müzik evinde Buradan s#onra müzik evine gittik. Yani, Bursa konservatuvarı.. Ahşap küçük bir bina... Geç kalmışız, konser başlamış. Bizi üst kata aldılar. Bura> daki küçük sofa tıklım tıklım dolu... Bir tarafa orkestra yerleşmiş, diğer tarafa, kız, erkek gençlerden mürek . kep bir koro heyeti... Biz do yan oda. lara dolduk. Şimdiye kadar hiç din- lemediğim bir parça çalıyor. Arasıra koro da orkestraya iştirak ediyor. — Uludağ için hir reklâm filmi ya. pılacak. Çalman gey ©o filmin musiki- si... Müzik evinin öğretmeni tarafın- dan kompoze edilmiş. Daha dikkatle dinlemeye başladık. İtiraf edeyim ki musikiden pek fazla anlamam. Fakat evvelâ mototon ve a- maya Hele sik Bik kulağa çalan yerli melodiler, kıvraklaşan pağmeler hoguma gitti. Koroyu teşkil eden gençler de ses- ahengi ve a. yarı bakımından hayli muvaffak olu. yorlardı. Zarfın sadeliğine ve fakir- Hğine aldanmamalı. Bazan içinde ne büyük krymetler saklıyor! Kafilemize dahil olan bir bayan takdir hislerini gu gekilde izhar etti: — Macar rapsodisinden daha güzel bir ever... 'Bu 1fâfa bir iki arkadaş bıyık altın. dan güler gibi oldu. Fakat genç ba- yan onları göyle tezyifkâr bir bakış- Ta süzenek: — Musiki terbiyesi olmuyanlara bu işte söz düşmez,, diyivendi. Ağzımı tu- Bu kompozisyonun çalmışı ve söy- lenişi göyle böyle yarım saat kadar binadan ayrıldık. Halkevi ve Acar idman yurdu Ziyaret sırası Acar İdman yurduna gelmişti. Bursanm sportmen gençleri bizi mütevazı binalarının kapısında karyıladılar. İlk salonda birkaç genç bilârdo oynuyordu. Bursalı sporcula . rın bize spor sahasındaki muvaffakı. yetlerini ve warlıklarını az da olsa göstermeleri gerekti. Sportmen - bir gençliğe çatr olan binayı gezmekle, kendilerini tanımaktan başka bir şey kazanmadık. Ve itiraf edeyim ki, Bur- sa sporculuğunun bu günkü mevki ve veziyeti hakkında tenvir edilmemiş olmamrtzı bir ihmal telâkki ediyorum. Bina, bilârdo masası, bayraklar ve stadyomu yapıldıktan sonra İstanbul matbuatının Bursa sporcularını ya - kından tanımaları lüzumu unutulma - malıdır. Acar İdman yurdundan sonra hal- kevini ziyaret ettik. Halkevi reisi e- nerjik, feragatle çalışmanın faziletini kavramış, bu yolda muvaffakryetin sırlarını da keşfetmiş bir zat, Avukat Bursa sefamız:4 Yöşül Bursaya 'Tevfik, kendisi gibi gayyur arkadaş. lar da seçmiş... Bize verdiği iz: göre, Bürsa halkevi çok şayanı © işler görmüş. Hele köylüyü uyandır. raşk hususundaki müspet mesal, içti- maf yardım sahasında yapılanlar if. tihara değer şeylerdir. Kilap tanıt - mea maksadiyle verilen ilmi kanferana- lar da takdire gayandır. Evin 2476 a- ded kitaplr mükemmel bir kütüphane- si, bir içtima salonu, binadan başka bir yerde olan bir temsil salonu var. Halkevinin mütemadiyen artan fa. aliyeti, yeni ve modern bir bineya o. lan ihtiyacı giddetlendiriyor. Yeni Halkevi için mükemmel bir plân ha - zırlanmış. Bursa zenginlerinin yardı. aai ile gimdi para toplanıyor, Altmış bin lira toplanmış. Bir miktar dahn toplanacak ve derhal ingaata başlana- cak. Yen| halkevi binası Bursa için ayrı bir güzellik ve kıyımet olacak. İpekçilik evstitüsünde Ortalık kararmıştı. Buna rağmen programı bozmamağa karar vererek ipekçilik enstitüsüno de gittik. Bura- &I, güzel tanzim edilmiş bir bahçe i- çinde modern birkaç binadan ibaret.. Öndeki bina enstitü merkezi... Arka- daki koıçlak dedikleri inekböceği to . humlarını muhafazaya mahsus soğuk hava tertibatı olan bir depo.. Müesscesyi gezerken bir sınıfa gir. dik. Anfiteatr sistem! bir salon. Bıra- lar, döşemeler, pencereler, kürsü, ya. zı tahtast pırıl piril cilâlr ve yepyeni En arkada bir projeksiyon ületi duru yor. Bu güzel ve modern sımıf içinde, vaktile içinde okuduğumuz falakalı, minderli, örümcekli pis mahalle mek- teplerini hatırladım. Bu sınıfa öyle imrendim ki sıralardan birine otura- rak bağırdım: — Yabu, şurada bize bir ders ve- recek yok mu? Şaka bertaraf, bu enstitü, —yalnız Bursanın değil, bütün memleketin (- pek ve koza davasını kökünden hal. letmiş. Kakiden müstahsil elinde to, humlara iyi bakılamıyormuz. Fena şe- rait altında muhafaza edildiği için ya soğuktan veya ecaktan müteeseir &. luyor, böcekler cılız yetişiyor, yaptık- Tarı koranın randmanı da az oluyor - muş. Şimdi, menileketin her tarafın- i — tohumları T. Tohumlar ret derecesi içinde mevsimine kadar muhafaza ediliyor. 'Tohumların — bulunduğu — yeren gıcak — günlerde bile — matlım soğuklukta olduğu için tohumlar va. kitsiz patlamıyor, kuvvetli yetişiyor. Zııqıu gelince bunlar mınlakalarına sevkedlliyor. Bu suretle memleketin her tarafımda artık sağlam tohumlar- la çalışılıyor. Bunlardan — hâsıl olan böcekler de eskisinden bir misli fazla randmanlı koza yapıyorlar. i vedidan bir bahaş Enstütü, bu mühim Taydasindan başka, her sene kozacılık sahası için ameli ve nazari bilgilerle mücehhez ee lemanlar yetiştiriyor, müstahsili tene vir ve irşad ediyor, , Şimdi enstiti —memleketin Ihtiyacr olan 80 bin ons tobumu - temin edi » yor. Bu sene komşumuz İrana 85 bin ons kadar sutıldı. Gelecek sene bu ih. racat bir misli daha arttırılacak. Bu humustaki müzakereler devam ediyor. mMmuş, Memleketin bu en mühim istihsal Ve sanayi işinde bu kadar mübim ve feyizli işler gören bu milli mücsseseı mizi bütün kalbimizle alkışlarız. İhsam Arij radyosu 18,90 konferans; Eminönü Halkevi n8. mına Kemal! Altan (Mimar Sinan) 18,80 Eminönü Halkevi gösterit kolu tarafından bir kemsil 1915 konferana: Üniversite namına: Döoçent Galip Gültekin (hayatı neuzlatmak için ne gibi tedbirler almalıe dır) 19445 borsa baberleri 20,00 Necmef. Ün Rıza ve arkadaşları tarafından Türk müsikisi ve balk şarkıları 2045 bava Tra. poru 20,48 Ömer Rıra tarafından arabca Söyler 21,00 Belma ve arkadaşları tarae fından törk musikisi ve halk şarkıları faa. at ayarı) 21,45 ORKRSTRA: Istanbobul 1 — Çoykevaki: La bel © bura darmar, 2 — Röb n: Lihtertans, 3 — Mayerber: Dans de ronbr. 4 — Manfred: Babi parat. 22,15 ajans haberleri 22,40 plükla solalar öpera ve öperet parçaları 22,50 sön ha« berler ve ertesi günün programı 2800 son, BÜKREŞ: 1800 kaoser 19,10 müzik 20,00 şarkır lar 21,15 kok eaz 2245 kafe konser BUDAPEŞTE: 19,35 Sigan örkestrası 20,30 radyp tem İN 21410 opera orkestrasının konseri 24,00 cax plâkları . BERLİN: 18.00 hafif müzik 21,00 radyo örkestrası 100 halk bavaları ve cazband 3,00 - dans müziği ROMA: 18,1$ orkestra 20,30 hafif müzik 21,30 eğlenceli konser 2200 senfonik konser 2415 cuzband. VARŞOVA: 18,15 konser 19,15 plâkla bafif mürik 21/00 öperet nakli 23,00 skeç 2315 balif müzik. ; " | ——— — SS Ttüyyoy S gae MN ga gKa 28 NİSAN YAKLAŞIYOR... Cum- hutiyotin 15 inel yılında yavruları- nram katlayacağı bu bayram övvele ki senelerden çok parlak ve şenlikli olmalıdır. Yurdun istikbal ümidi o- Tan miniminllerimize şen bir bayram geçirtmek için şimdülden hazırlana- lam,