NİSAN 2 1988 Yüksektondaya garip bir Çirkin bir — ln Avni Kadiroğlu imzasile bir mek tup aldık. Bir muharririmiz. basit bir zabıta yakası olmakla berabef | biraz romana benziyen bir tecaviz; bâdisesine tesadüfen şahit olmustu. | Kibar yapıtı meçpül bir adam tanın mış bir ticarethanenin direktör mU- | ayini olan bayan Emine Demirbaşın | bürosüha gelerek haydıtça (eksi, lerde buluruyor. yakalanacağın! 49 ymca silâh çekip kaçmağa muvaf- | tak oluyor. Gazetemiz de bu hâdise nin ancak yazılır taraflarını yazı. yor. Bu bir gazetenin hakkıdır. A harririmiz de gazeteciliğin verdiği bir meslek gayreti ile bu işi takip ediyor. Derken araya kadın olması çok muhtemel olan başka irisi ka- rişıyor, “mütecesiri tanıyorum. sizi | aydınlatabilirim.. diyor« Bir gazete için bundan sansasyo- nel bir haber ve bundan mükemmeli | Biz ktmseni al ol | bir'fırsat mi Oler” sahar, şerefi. haysiyeti ile meşz mıyacak kadar meğleğimizin varlfo- lerini ve inceliklerini biliriz Biz, sadece, aldığımız güzel ve ro- manlara yakışır bir haberi negrettik. | Buna dalr alacağımi* başka lerl de noşredeceğiz. haber âdiseden, bir çirkin hâdise -SİKBER YAKIN BEREN üye Ea Korkudan doğan bir çılgınlık eseri mi ? Bombalar altında gülen Madrid! O, gece gündüz tepesinde dolaşan ölüm tehlikesine rağmen, ölmeğe değil ya- şamağa azmelmiş göl ünüyol zılmış mektup! çıkacak ? hangi bir tecavüze uğrayışını ma sal kılığma bürüyüp © beyecanlı gazetecilik yapmak salâbiyetini size kim verdi? Kaldı ki vakada Bayan Emine Demirbaştan ziyade Bay Ali De mirbaş alâkalıdır. Halbuki ken disi bugün vatan dışmda bulunu yor. Dönüşünde . hesap sormak hakkımı muhafaza edeceğini bil * mekle beraber dönünceye kadar da bu neşriyattan vazzeçmenizi | istemek hakkını da ben, kendim de buluyorum. o Çünkü Bay AN | Demirbaş ile şahsan tejinasebe- | tim yardır. Aksi takdirde sizi sus twrmak çarelerini aramaktan çe- Kinmiyeceğime emin olmanızı tavsiye ederim... , : Bay Avni Kadiroğluuuu mubte | sem hir derebeyi eda ve sadasl! p zıp gönderdiği bu ala Vagner tonun. daki mektubuna biz lüzumu kadar | muşak ve kısa bir cevap verece giz. Biz mesleki vazifelerini bilen, cemiyet, harat ve kanun Icaplarma hakkile riayet eden O gazetecileriz. Roman olsun, basit soygun (vakası olsun. gördüğümüzü, işittiğimizi, prensipimizin ölçülerine vurarak yaz g Fakat ötede, tecavüze uğraya» mü ! essesenlin âsi) sahibi Bay AN Demir. başın mesai arkadaşı olduğunu bik diğimiz Bay Avni Kadiroğlu her ne- denâe bu neşriyatımızı boş görmü- yor. Bize hir mektup ( gönderiyor | Bu mektup epeyce yüksek tonda ya- zlmış garip bir key. Biz çirkin bir hâğiseden teessürle bahsederken a2- caba yeni bir çirkin hâdiseye daha mr tesadüf? edeceğiz? Bay Kadiroğlunun gönderdiği sert edalı mektubu yazmıyacaktık. Fu: #at'bu hakkımmı—hâdisede-'hb ka- dar bitaraf olduğumuzd"göstefmek” için — kullanmadık. Mektubu oldu- gu gibi şuraya geçiriyoruz: ği takdir ediyoru?. Noşriyat balisine “Adi bir soygunculuğa . teşeb- bis yakası heyecanlı bir ro - siz.de okuyunuz. man haline sokarak ofkârı âm- ' zer İKahve rengi elbiseli adam kimdir ? Dün neşrettiğimiz imzasız mektubu yazanm — tahminimiz gibi — bir bayan olduğu anlasılmıştır. Bayan (R.F)nin muharririmize ver diği malümatı yarınki sayımızın gene nızdan bu işin esrarlı bir içyüzü bulunduğu sanılabilir. Roman sekline soktuğunuz bu hâdiseyi okuyanlar arasında is büyüte- rok başka kalıplara dökecekler ; de bulunabilir. Bu ciheti de iti- bara alırsak iki defa o mesmisii- nüz.. z Werhangi bir vatandaşın her El İPHİS ASK, ISTARAAP, VE mi baba” yel e kızarım. Jasana oğlu yük olur mu? — Yoo» i azda... ibi görmez, hiçbir sey yapamı ai syrik « Naci belki genin gr böyle saçmalar ün lü iğ si için istemiş olacak. düşündüğünü tahmin etiği, için İs e ti ve Sı iyen bakışları yerde mi ri il ba değil, Viyanaya gilmeyi düşünüyorum babe 1 lal... Yavaş yavaş dediklerime — Nasıl oldu böyle. Maşallah, rizaş eeldiğini görmekle memnunum. Bunu > Pen — Fekat yine düşünüyorum di. bu lüzum *sya) diyor bana... Kaz ” iyi aş GİR Ee yapman değilim.. Mademki bir ak mektupta da bir defa gönde- ümittir, hag vurmak lâzım. Gele rintz dememişler miydi? a akk “© iimdiye kadar babası dahil olduğu Suad cevap vermedi. ©, şimdiye kadar püre halde; kendisini sevenlerin Viyanaya gitmek Üğinilen dolayı reddetmişti. Fakat — gitmek istiyordu. Görmes€ bile; bir > kendisini her gün biraz daha e a m “ rerek dönerse en büyük arzusuna ii. Band, en Bilme gi söylememek Sin ie tuyordu. Bununla : ç Ma iza memnun musunuz? Anneme fay- dası dokunabiliyor mu bari? ; Paşa ufak bir tereğdütten sonra karsılık verdi? «- Niçin sordun? z — Hiç. K i z — Yeni mi svlendin oğlum. Nimet köşke geleli iki seneye yakın bir zaman oldu. Bunu şimdi sormakta ne mana ver?.. > “aman İçinde sana kimse montun olduğumuzdan bahsetmedi Mi? Yoksa en mi memnun değilsin. — Bilâkis baba, memnunum., 4 Bu yalan dudaklarından; paşaya hakiki mânâsını sületarak dökülmüştü.Pasa irkildi. Yoksa. oğlu herşeyin farkında mıydı? İste Suad, “mamnrımım., kelimesini, hiç de memnun olmadığımı dışına çıkarmıyoruz ve karşı gösterdiğiniz vefalı arkadaşlı. İ ON e ei İ Evet Madritte halk hâli gülüyor, apartımanım üçüncü katındaki mü- şaka ediyor, eğleniyor. Bu şayanı hay mağı vazife biliriz. Bu hâdisede de yaptığımız başka bir şey Gerek Bayan Emine Demirbaş, rek Bay Ali Demirbaş hakkında — | ki“Bar Aliyi çok yakından tanır ve | hürmet ederiz — hiçbir hususi mak- sadımız yoktur. Buna sizden bizzat kendileri emindirler, Size &e- lince, mektubunuzu lâtife çerçevesi değildir. önce sü 1 bay Aliye | yollamıştır: gelince lütfen / İ ldüsüzde görseniz bu vazitemizde HAL Rdeeeeie. Nümtem; © seçönx |. tecavüze cüret eden adam hakkında aldığımız epeyce merakli malümatı yarmki müsh amızda neşredeceğiz. Vrankonun gülleleri ıslıklar öttürü Bugün barut dumanlarile tüt- lenen bir harp meğjdası halini | ölüm havası, ölüm manzarası müm» | almış olan Madritte hayat nasıl i geçiyor? Bumu merak eden bir İngiliz muharriri Madri'ten ga- zetesine şu enteresmm makaleyi İsret ölüm ve kahramanlık vayların cephede, Di Yemi iKanapenin altinda patlıyor.“ Eğer © da durduğu, bu garip şehirde halk hâ- lâ gülüyor, çöruklar hâlâ sokaklarda oynuyor, mizah gazeteleri hâlâ elden | miyebilirsiniz. Tavsiye ederiz. yarınki nüshamız! İ ele dolaşıyor. Gece açılan gülle rah. | kün mertebe Madridin yüzünden silin» | İ meğe çalışılıyor. cephede yaşiyor! Şehrin nereseine ve ne zaman gülle düşeceğini bilmek, kes- tirmk imkânsız. Meselâ büyük bir azEtenizi or ve kellef dairesinde Otur ökürken duvardan bir gi hrinde, 6 kanapede oturuyorsanız şansiniza kü sünüz. Odanı” öbür başmıda iseniz Öl. Büyük topların sesleri işitilmeğe başladığı vakit Madritte neden kim- senin olduğu yerden kaçıp saklanma- ğa teşebbüs etmediğini bu izah eder. Güllenin gelip de saklandığınız yere! düşmiyeceği ne malüm' Telefonika, Madridin en yüksek bi- de duruyor .Delik, deşik olmasına rağmen İçi yine telefoncu kızlarla do- lu. Büyük postahanede bir tek cam sinemayı temelinden sarsarken, Madritliler, Amerikan filmindeki zange be İterlerin mitralyöz ve tabanca kullanışlarmı hayran hayran seyrediyor, istif lerini bozmuyorlar. neleri sabah olmadan dolduruluyor, , Yında kocaman delikler var, Buna rağ- Harp eden bir milletin bir milyonu | men gülle değmiyen odaları * yine müşterilerle kaynıyor; Bİr sabah tanıdiklarımdan birinin evinin önünden geçiyordum. O gece düşen güllelerden biri evin bir cephe- sini kireçli bir ankaz yığını halinde sokağın önüne yığmıştı. Bu meyanda misafir odasındaki pi- yanunun tepesi de uçmuştu. Piyano- nun kalan kısmının önünde evinen küçük kizı oturuyordü Tertemiz 3 yinmişti, “Saçları büyük bir itiniz ile taranmıştı. Sanki hiçbir şey olmamış £ibi piyano tuşlarının üzerinde biçini- li parmaklarını dolaştırıyor. güzel, hafif bir İspanyol tangosu çalryordn. « Kendisine seslendim: — Kızım bu ne hal? Tatlı tatlı gülerek cevap verdi? — Dün akşam bir obüs içeri girdi evi bu hale soktu. Saat on birde de piyano hocam gelecek ne yapayım çalışıyorum! Madritte tedariki kolay şeyler kö- tü sigara, pls bir şerep, Kıt olan şöy- ler ekmek ve kahve. Olmayan şeyler VAKİ * bu sütununda okuyacaksınız. a Yazan: Masan Rasim Us anlatacak bir şekilde telAffuz etmisti. Paşa daha emin olmak — Söyle hakikati oğlum bana. - dedi. Memnunum kelimesi- ni hiç de böyle olmadaığını anlatır gibi söyledin. Suad renk vermemeye çalışarak tekrarladı: — Hayır baba.. Size öyle gelmiş olacak. Cidden memnunum. Hele son günlerde benimle çok alâkadar oluyor. Suad, gören bir adamın çok zaman görmiyenden daha duy- gusüz, daha anlayışsız olabilmesine hayret ediyor, maamafih, yine babasına hak veriyordu: Nimet karısı değil, nihayet ge- liniydi. Onunla alâkası tablatile kendisi gibi olmayacaktı. Dü- Şüncesinden silkinerek mevzuu değiştirdi: — Doktor Nedim, son günlerde gelmez oldu. Niçin? - diye sordu. — Gelmemesine ben memnunum. O çocuğa bir türlü kanım kaynamadı, Keski hiç gelmese. — Geçenlerde iyi olduğundan bahsetmiştiniz? -— O gün belki hoşuma giden bir tarafı olmuştur. — Sonradan canmızı sıkan bir şey mi yaptı? Paşa cevap vermekte gecikti. Neden sonra, yavaşça: — Yooo « diyebildi, Paşayla Suad konuşurken Ferid, biraz ilerideki uzandığı yerden kalkmış ve yanlarına gelmişti, Delikanir, son bir hafta içinde yine çok fenalaşmıstı. İyi, sıhhatlı bulunduğu günlerin yekünu, hastalıkla geçirmediği günlerin beşte biri bile sayıla. mazdr. Babası geldiği zamandanberi, artık mektebine de devam KP YP AP VA | nası, hâlâ mağrur, mutaazzım, yerin. l yok; lâkin posta yine muntazaman da | sabun ve şeker! Madrit, kahramanlık i ğıtdıyor. Birçok otellerin duvarla- YABANCI DİLLERE “NAKLİ HAKKI (MAHFUZDUR taya ğe ? HABERİN EDEBİ TEVRİKASI; 42 (Devamı 15 incide) edemiyordu, Her gününü evde geçiriyor, bazan anasını ziyarete gidiyordu. Babası nasıl görmekten ümidini kesmişse, o da, iyi- İeşmekten ümidini kesmişti. Son kan kusması, hastalığının ga lopana doğru gittiği endişesini uyandırmıştı. Bununla beraber, kendisini çök çabuk toplamış ve bu toplayış köşkte yeni bir yümit havasmın esmesine yaramıştı. i Paşa: çin kalktın Ferid?.. diye sordu. | — Yalnızlıktan canım sıkıldı paşa dede. — Murad ağaya söyle de şezlongunu buraya getirsin. Ferid pasa dedesinin söylediğini yaptı. Az sonra babasile dedesinin bulunduğu y yerleştirilen gezlonga uzanmış bulunuyordu. Paşa, Feridin yüzüne bakıyor; onun kızarmaya yüz tutau © yanaklarında hiç de bir hafta evvelki renksizliği bulmuyordu. © — Kendini nasıl buluyorsun oğlum ? “ — Bugün çok iyiyim pasa dede, — Sane .seni daha iyileştirecek bir haber vereceğim Ferid, Baban, gözleri için Viyanaya gidecek, — Doğru mu baba? dh — Düsülnüyorum oğlum. — Git baba, Ne olur git Ferid ber fırsatta babasma böylece yalvatırdı. Paşa dede- > $inin bu müjdesine çok sevinmüti, İyileşerek dönecek olursa, üvey anasımdan kurtulacağına hiç şüphesi yoktu. O zaman, kederden sarları vakitsiz ağaran annesinin bu bahçede gezindi- İ ğini, köşkte dolaştığını, odalara girip çıktığını göretekti. Fe. rld, öyle sanıyordu ki - bunlar olursa - hastalığından dabir * eser kalmıyacaktı. , Bu düşünceyle babasina: çağ — Gitmelisin baba, - dedi, Sen iyileşip gelizsen ben de © | bucak iyileşirim. : — Söz veriyor musun? — Söz baba! Üçü de gülüstüler. Suad: — Pekâlâ öyleyse, - dedi. Madem ki söz verdin gidecek ve yileşip geleceğim. (Devamı var)