9 Nisan 1938 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 11

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Yüksekto garip bir Çirktn bir Avni Kadiroğzlu imzasile bir mek- tup aldık. Bir muharririmiz. basit bir zabıta vaka&ı olmakla berabıîı_' biraz romana benziyen bir tecavüz hâdisesine tesadüfen Şahit olqıuştu.l Kibar yapılı meçhül bir adam tanın- | mış bir ticarethanenin direktör Mü- avini olan bayan Emine ngirbşşın | bürosuna gelerek haydutca _te!ıdlt—l_ı lerde bulunuyor. yakalanacağını an layınca silâh çekip kaçmağa muvaf- fak oluyor. Gazetemiz de bu hâĞdİse- | nin ancak yazılır — taraflarını yası- yor. Bu bir gazetenin hakkıdır. Mu- | harririmiz de gazeteciliğiİn verdiği | bir meslek gayreti ile Du işi takip | ediyor. Derken araya kadın olmastl çok muhtemel olan başka birisi ka- I riştyor, “mütecasiri tanıyorum. SİZİ | aydınlatabilirim., diyor: . I 'Bir gazete için bundan sansasyoü- | nel bir haber ve bundan mükemmel | bir'firsat mi olur? Biz Eimsenin | şahat, şerefi, haysiyeti ile meşgul ol- mıyacak kadar mesleğlimizin vatile- lerini ve inceliklerini biliriz: Biz, sadece, aldığımız gü_zel ve To- manlara yakışır bir haberi neşremk.. ı Buna daİr alacağımiz başka haber- leri de naşredeceğiz. : . a Fakat ötede, tecavüze uğrayan mü | ahibi Bay Ali Demir- * ğgünü bil- | essesenin âsıl B başım mesal arkadaşı oldu diğimiz Bay Avni Kadiroğlu her Nne | den&e bu neşriyatımız! boş görmü- | vor. Bize bir mektup gönderiyor. I k tonda ya- Bu mektup epeyce yükse SA zılmış garip bir şey. Biz çirkin bir hâdiseden teessürle bahsederken a- caba yeni bir çirkin hâdiseye daha mı tesadüf edeceğiz? Bay Kadiroğlunun gönderdiği sert edalı mektubu yazmıyacaktık. Fa- Kat/bu hakkımızı hâdisede nö kaz dar bitaraf rıldııt_ııı:ı*'ı“ıı'ı!*"''ııüliil“'ı—ııv*'İ'U | i_ â"i n için — kullanmadık. Mektubu oldu- ğu gibi şuraya geçiriyoruz: “Adi bir soygunculuğa teşeb- | büs vakasımı heyecanlı bir ro - .- man haline sokarak efkârı âm- meye teşrih etmeniz doğru bir hareket değildir. Neşriyat tam: nızdan bu işin esrarlı bir içyüzü bulunduğu sanılabilir. RBoman ktuğunuz bu hâdiseyi şekline &0 uğu büyüte- , işi okuyanlar arasımnda İ rok başka kalıplara dökecekler de bulunabilir. Bu alırsak iki defa ciheti de iti- hara mesulsü- ara Nüz.. Herhangi. bir yatandaşın ektondayazılmış hâdiseden, daha mi çıkacak ? mektup! bir çirkin hâdise hangi bir tecavüze uğrayışını ma sal kılığımna bürüyüp — beyecanlı gazetecilik yapmak salâhiyetini size kim verdi? Kaldı ki vakada Bayan Emine Demirbaştan ziyade Bay ÂAli De- T mirbaş alâkalıdır. Halbuki ken- disi bugün vatan dışmda bulunu- yor. Dönüşünde - hesap sormak * hakkmı muhafaza edeceğini bil- | | mekle beraber dönünceye kadar da bu neşriyattan vazgeçmenizi istemek hakkını da ben, kendim de buluyorum. — Çünkü Bay Ali 'Demirbaş ile şahsan mijnasebe- tim vardır. Aksi takdirde sizi sus turmak çareclerini aramaktan çe- | kinmiyeceğime emin olmanızı taşsiye ederim.., Bay Avni Kadiroğlunun muhte- sem hir derebeyi eda ve sadasile ya- | ğıp gönderdiği bu nla Vagner tonun.- | 'daki mektubuna biz lüzumu kadar | yumuşak ve kısa bir cevap verece- ğiz. Biz mesleki vazifelerini bilen, cemiyet, hayat ve kanun icaplarına hakkile riayet eden — gazetecileriz. Roman olsun, basit soygun — vakası olsun, güöürdüğümüzü, işittiğimizi, prensipimizin ölçülerine vurarak yaz mağı vazife biliriz. Bu hâdisede de yaptığımız başka bir şey değildir. Gerek Bayan Emine Demirbaş, ge- rek Bay Ali Demirbaş hakkında — ki“Bar Aliyi çok yakmmdan tanır ve hürmet ederiz — hiçbir hususl mak- sadımız yoktur. Buna sizden öünce bizzat kendileri emindirler. Size ge- lince, mektubunuzu lâtife çerçevesi dışına çıkarmıyoruz ve bay Aliye karşı gösterdiğiniz vefalr arkadaşlı- ğı takdir ediyoruz. Neşriyat bahsine gelince lütfen - ı Korkudan d oğa#r'ırlisir Ğnügınlık eserl ni ? Bombalaraltında ülen Madrid! O, gece gündüz tepesinde dolaşan ölüm tehlikesine rağmen, ölmeğe değil ya- şamağa azmetmiş göl ünüyol Buğün barut dumanlarile tüt- sülenen bir harp meydanmı halini almış olan Madritte hayat nasıl geçiyor? Bunu merak eden bir İngiliz muharriri Madritten ga- zetesine şu enteresan mühküaleyi yollamıştır: “Ryvet Madritte halk hâlâ gülüyor, şaka ediyor, eğleniyor. Bu şayanı hay ret ölüm ve kahramanlık sşehrinde, ,evlerin siperlerle nihayetlendiği. ,tram üsaade ederseniz bu vazilemizde tecavüze cüret eden adam hakkında aldığımız epeyce meraklı malümatı vayların cephede, harp meydanlarm- da durduğu, bu garip şehirde halk hâ- lâ gülüyor, çocuklar hâlâ sokaklarda yarınki nüshamızda neşredeceğiz. Tayvsiye ederiz. yarınki nüshamızı | siz.de okuyunuz. oynuyor, mizah gazeteleri hâlâ elden ele dolaşıyor. Gece açılan gülle rah- yanmaı — üi ——ti — ee g ıi 'Kahve rengi elbiseli adam kimdir ? Dün neşrettiğimiz İmzasız mek tubu yazanın — tahminimiz gibi — bir bayan olduğu anlaşılmıştır. Bayan (R.F)nin muharririmize ver- bu sütununda okuyacaksınız. ea e ı Ö e T | * neleri sabah olmadan dolduruluyor, ölüm havası, ölüm manzarası müm- kün mertebe Madridin yüzünden silin- meğe çalışılıyor. Harp eden bir milletin bir milyonu cephede yaşıyor! Şehrin nereseine ve ne zaman gülle düşecğini bilmek, kes- tirmk imkânsız. Meselâ büyük bir apartımanın üçüncü katındaki mü- kellef dairesinde oturup gazetenizi ökürken duvyardan bir güle giriyor ve 'kanapenin âltımmda patlıyor. Eğer ©o kanapede oturuyorsanız şansınıza küe sünüz. Odanın öbür başnıda iseniz öl- miyebilirsiniz. Büyük topların sesleri işitilmeğe başladığı vakit Madritte neden kim- senin olduğu yerden kaçıp saklanma- a teşebbüs etmediğini bu izah eder. Güllenin gelip de saklandığınız yere düşmiyeceği ne malüm! Telefonika, Madridin en yüksek bi- nası, hâlâ mağrür, mutaazzım, yerin- de duruyor ,.Delik, deşik olmasına rağmen ici yine telefoncu kızlarla do- lu. Büyük postahanede bir tek cam yok; lâkin posta yine muntazaman da gitilryor. Birçok otellerin — duvarla- YABANCI DİLLERE "NAKLİ ('Prankonun gülleleri ıslıklar öttürür. sinemayı temelinden sarsarkoen, Mad ritliler, Amocrikan Vfilmindeki ganpge- 'terlerin mitralyöz ve tabanca kullanışlarını hayran hayran seyrediyor, istil lerini bozmuyorlar. rında kocaman delikler var. Buna rağ- men gülle değmiyen odaları ' yine müşterilerle kaynıyor. ' Bir sabah tanıdiklarımdan - birinin evinin önünden geçiyordum. O gece düşen güllelerden biri evin bir cephe- sini kireçli bir ankaz yığını halinde sokağın önüne yığmıştı. Bu meyanda misafir odasmdaki ni- yanonun tepesi de uçmuştu. Piyana- nün kalan kısmının önünde evin en küçük kızı oturuyördü Tertemiz gi yinmişti.'Saçları büyük bir itina “ile taranmıştı. Sanki hiçbir gey olmamız gibi piyano tuşlarının üzerinde biçini- l parmaklarını dolaştırıyor, — güzel, hafif bir İspanyol tangosu calryordu. - Kendisine seslendim: — Kizım buü ne hal? Tatlı tatlr gülerek cevapn verdi: — Dün akşam bir obüs içeri girdi evi bu hale #oktu. Saat on birde de piyano hocam gelecek ne yapayım çalıştyorum ! Madritte tedariki kolay şeyler kö- tü sigara, pis bir şarep. Kıt olan şey- ler ekmek ve kahve, Olmayan geyler sabun ve şeker! Madrit, kahramanlık (Devamiı 15 incide) HAKKI İMAHFUZDUR aa DAUA DA — Hakikat bu değil baba”.. . ıîarım'. İasana oğlu yük olur mu? Pi Bi » İ . ğ w.. — im zibi görmez, hiçbir şeş yapamı a ğîu:d::'i:nî Naci belki zemn__buradnk böyle saçmalar düşündüğünü tahmin ettiği için jstemiş olaca oe Hi SlE Suad görmiyen bakışları yerde mıhlı;aâankuşünüyomm çülz : n İzmal sil, Viyanaya gitme ba. .. ha î_en f"gğrğ îî.;;le v lahı... Yavaş yavaş dediklerime — Nasşıl o geldiğini. görmekle memnun İ y *f Fa.îa.t.'yine düşünüyorum da, bu Tüzumsuz bir. stsya ibi geliyor bana-. — aŞt a :)ğıî dîı:nîîıî _gBengbu kananatte değilim.. Mademki bir ümittir, haş vurmak İâzım. Gelen mektupta da bir defa gönde- riniz dememişler miydi ? ve mâÂnâsız Suad cevap vermedi. O, şimdiye ka halde; kendisini sevenlerin Viyanaya 8 liğinden dolayı reddetmişti. İ Fakat .—insıdi gitmek istiyordu: Gcrmese-bil:;m:::mîîd:;f kendisini her gün biraz daha ewnkt:l ;;:l:;îm“ : re 5 üyük arzusuna İ r?uî;?î;aîîıî?îumıı hakkındakj şüphelerini şşyıemcmek için kendisini güç tutuyordu. Bununla be — Baba! dedi. Nimetten memnun musunu dası dokünabiliyor mu bari? Paşa ufak bir tereddütten sonra — Niçin sordun? — Hiç... — Yeni mi yakın bir zaman oldu. Bunu şimdi s0 zaman içinde sana kimse memnun ©o Mi? Yoksa sen mi memnun değilsin. — Bilâkis baba, memnunum.. Bu yalan dudaklarından, paşaya hakiki m dökülmüştü.Pasa irkildi.Yoksa oğlu herşeyin İşte Suad, “memnumum,, kelimesini, hiç de memnun dar babası dahil olduğu itmek teklifini ümitsiz- * 2? Anneme - fay- karsılık verdi: '—îvlğnlilin oğlum. 'Nimet köşke geleli iki seneye rmakta ne mana var?.. B'f Iduğumuzdan bahsetmedi ânâsını anlatarak farkında mıydı? olmadığını um. Bunu Şerif Paşa da söylüyor. . Yazan: Hasan Rasim Us anlatacak bir şekilde telâffuz etmişti. Paşa daha ıemîn olmak için! — Söyle hakikati oğlum bana. - dedi. Memnunum kelimesi- ni hiç de böyle olmadatğmı anlatır gihi söyledin. Suad renk vermemeye çalışarak tekrarladı: — Hayır baba.. Size öyle gelmiş olacak. Cidden memnunum. Hele son günlerde benimle çok alâkadar oluyor. Suad, gören bir adammn çok zaman güörmiyenden daha duy- gusüz, daha anlayışsız olabilmesine hayret ediyor, maamafih, yine babasma hak veriyordu: Nimet karısı değil, nihayet ge- liniydi. Onunla alâkası tabiatile kendisi gibi olmayacaktı. Dü- şüncesinden silkinerek mevzuu değiştirdi: — Doktor Nedim, son günlerde gelmez oldu. Niçin? - diye sordüu. — Gelmemesine ben memnunüm. O çocuğa bir türlü kanım kaynamadı. Keşki hiç gelmese. — Geçenlerde iyi olduğundan bahsetmiştiniz? — Ö gün belki hoşuma giden bir tarafı olmüştur. — Sonradan canmızı sıkan bir şey mi yaptı? Paşa cevap vermekte gecikti. Neden sonra, yavaşça: — Yooo - diyebildi. Paşayla Suad konuşurken Ferid, biraz ilerideki uzandığı yerden kalkmış ve yanlarma gelmişti. Delikanlı, son bir hafta içinde yine çok fenalaşmıştı. İyi, sıhhatlı bulunduğu günlerin yekünu, hastalıkla geçirmediği günlerin beşte biri bile sayıla. mazdı. Babası geldiği zamandanberi, artık mektebine de devam HABERİN EDEBİ TEFRİKASI: 42 edemiyordu, Her gününü evde geçiriyor, bazan anasını ziyarete gidiyordu. Babası nasıl görmekten Ümidini kesmişse, o da, iyi- leşmekten ümidini keşmişti. Son kan kusması, hastalığının ga- lopana doğru gittiği endişesini uyandırmıştı. Bununla beraber, kendisini çok çabuk toplamış ve bu toplayış köskte yeni bir şyümit havasımın esmesine yaramıştı. r Paşa: — Niçin kalktın Forid?.. diye sordu.- — Yalnızlıktan canım sikildi paşa dede, — Murad ağaya söyle de şezlongunu buraya getirsin. Ferid paşa dedesinin söylediğini yaptı. Az sonra babasile dedesinin bulunduğu yere yerleştirilen şezlonga uzanmış bulunuyordu. Paşa, Feridin yüzüne bakıyor; onun kızarmaya yüz tutan yanaklarımda hiç de bir hafta evvelki renksizliği bulmuyordu. — Kendini nasıl buluyorsun oğlum ? | — Bugün çok iyiyim pasa dede. — Sana ,seni daha iyileştirecek bir haber vereceğim Ferid. Baban, gözleri icin Viyanaya gidecek. — Doğru mu baba? — Düşünüyorum oğlum. — Git baba. Ne ölur git. i - Ferid her fırsatta babasma böylece yalvarırdı. Paşa dede- sinin bu müjdesine çok sevinmiyti. İyileşerek dönecek olursa,; üvöy anasmdan kurtulacağına hiç şüphesi yoktu. O zaman, kederden saçları vakitsiz ağaran annesinin bu bahçede gezindi- O gini, köşkte dolastığını, odalara girip çıktığını görecekti. Fe. rid, öyle sanıyordu ki - bunlar olursa - hastalığından da bir eser kalmıyacaktı. Bu düşünceyle babasma: | — Gitmelisin baba, - dedi. Sen iyileşip gelirsen ben de ca- bucak iyileşirim. | — Söz veriyor müusun? — Söz baba! Ücü de gülüştüler. Suad: — Pekâlâ öyleyse, - dedi. Madem ki söz verdin gidecek ve yileşip geleceğim. (Devamı var) dti ÇEARELAT NN | Ve ÜÜÜ ö i .

Bu sayıdan diğer sayfalar: