7 Nisan 1938 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 9

7 Nisan 1938 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ASKE ’_ * Ronakl Standiş banı — Bu iş şimdiye kadar elli ı işlerin en anlaşılmazlarından biri, dedi. Birazdan buraya bir kır gelecek; daha onun adım bu işe karıştıran olmudı. O | gelmeden evvel bütün vakayı hir kere da- | ha gözden geçirmek iyi olacak. Bir haztran sabahı Ronald'ın orlasında oturuyorduk. Ben bir kaç hoftadanberi Londra'da olmadığım için bahsedilen İş- ten hiç bir baberim yoklu. Romald: — Çerls Sinley'in katlinden bahsediyor. düm, dedi; onu Korimer Teras sokağında bir apartımanda ölü olarak — bultuşlar. Size bütün vakayı anlatayım; ben de le- ferrüntı hatırlamış olurum. T “Bilirsiniz ki sokak — parkın şimsline “düşer. Orada bir sıra — büyük ev vardır. vaktile zengin saraflar otururmuş. Sonra apartıman olmuş. Vaka bundan üç gün evvel o evlerin birinde, 19 numarada ce- reyan etmi: !thırı ı:’;!ıııki dajrede Reymond Tran- ton adında, otuz yedi yaşında, lıwııIn_Mr bekâr oturuyor. İş güç sahibi değil; hemen bütün ramanını kadınlar arasında geçiri. yor. Baran da sanate ve elektriğe merak edermiş. z *0 akşam evinde 2ziya' Nleri de Ledi Graddon İ sön İle karısı, bir de M kadaşlarından Meri Baksford adında kız. “Hava sıcak olduğundan pencereleri eç- mışlar, Sant on bucukmusş. R_ıdyodı bir opera dinliyorlarmış. Birdenbire bir oto- mobil lâstiği patlamasına veya tülek sesi- me henzer bir gürültü duymuşlar ve bep- sinin tüyleri Ürpermiş. Tranton kapıyı - çıp dışarı bakmış ve: “ne oluyor?, deyip çıkmış. Misafirleri salonda kalmışlar. Da- irenin kapısına kadar gitmiş; biraz sonra da benrzi sapsarı gelmiş, Vrovson'u çağır. m."ılinbışı Vrovson onunla beraber yürü- müş. Kapının yanında, tam ansörün kar- şısında yüzükoyun yatan bir adam gör- müşler. Başı kanlar içinde jmiş, yanında- ga bir Karabina varmış. Yayaşça — cevir. mişler; Tranton onun yüzünü Aıürünce ta. mimiş: “A! Çeris Sinley, demiy. “Vrowvson: M Siz onu tanır mıydiniz? diye sor. muş. Tranton da: — Tanımaz olür muyum? demiş. Bana mden geçen fet varmış. Davet- l6 kızı, Mir, Vrov« & Graddon'un ar- bir İ söyleyince Tranton: *— Kapısı kapanınca kendiliğinden İ- mer, demiş. #Polise telefonla haber verilmiş; Trat- ton da cesedi yatırmak Üzere bir yatak harıtlatmış. Komiser Mak Andrev on daki ka sonra eve varıp derhal tahkikala baş- Jamış. Karabinada bir tek — kurşun daha warmış, Sonra komiser — yerde bir takım renkli porselen kırıntıları görüpn topla. mış. Cesedi içeri taşıtmış, bir de ' hekim | gakırttıktan sonra orada bulunanları İs! yaba başlamış. K “Komiser, Tranton'dan çok bir şey öğre- nememiş. Sinley © eve sık sık gidermiş İkühleri de birmişi hatlâ 6 akşam bera- ber bir kokteyl içmişler. Tranlon o ak- rleri olduğunu söylemiş ve Sin- Arzu ederseniz siz de bir uğrayıve. rin, demiş. Bundan başka bir şey bilmi. yormuş. Demek ki içinden çıkılmaz bir musamma... a “Gerel ölüm bir kâza eseri gibi gözüklü. yor ams Sinley'in Londra'da, elinde dolu bir Karabina' ite dölaşması bayli garip: değil mi? Kimbilir? belki onu arkadaşına göstermek istemişlir; ama gene tuhaf bir | “Komiser Mak Andrevin tahkikatı daha garip bir şey meydana çıkarmı$? o rrnı_ıll pörselen kırıntılarını bir araya gelirmiz- ler;:birkaç parçası eksik olmakla beraber onun aesip bir maske olduğu anlaşılmış. Kkomisere hu-busustaki fikrini sormuş: -Mak-Andrev de: , “— Bence,demiş, Mr. Sinley, şaka olsun Siye.yüzüne bir maske takmış — olacak. Maske elinde olsaydı yere düşerdi, biz de bütün parçaları bir arada bulurduk. Hal- buki, her'tarafa yayılmıştı. *Müstanlik : “— Olinlde kurşun maskeden mi WeC- | miş? diye sormuş. * Kömlser hu müfaleada olduğu için Ö Tümüü bir'kaza eseri olduğuna hükmedil- | mlş've İş kapanmış. Roosld bir cigaru yaktı: —- Mesele işte bu, Bil, dedi. Siz de fek- | lim edersiniz ki oldukça garip bir is- Ak- he başında bir adam ne diye Londra'du ©- linde bir Karabina ile dolaşkın? Hem ar. kasında' da İrak yokimnş. Kibar mikalirler bulundüğünü bildiği bir yere ne diye ÖY- le cekelle gitsin? — Kanıcı ne söylüyor? diye sördüm. Kapıcı Saat”onda Çıkip gidermis; ar- kopıya da büksn ölmazmış. İ — Sinley olomabille mi gelimi — Hayır, bir sokak ötede oluruyormuş: saya gelmiş olacak. Ben buna inanamadım: — Hiç elinde Karihina Ve yaya gelir ti — BRret, inemlarek şex değil ama büş- belkir L snlmul dakabil değil. İntihara | mister St imkân yok. ondan şikâyeti olan bir odam yüzüne porselen bir maske geçirip de bir döstüunun evi önünde kendini öl. dürmez ya! — Belki de bir katildir. — dedim. Tran. ton'un kapı ünde bekilyen bir adam olabilir;- Sinley'e — ateş sonra da Karabinayı bırakıp asansörle tir. — Bu benim de aklıma geldi, Bil., Amn pek imkân veremiyorum. Sinley'in © şam geleceği muhakkak değilmiş kit Şim. dllik ben de bu işin bir kaza eseri oldu. ğu fikrindeyim. Bakalım, Mis Şella Dar- bi'yi de bir dinliyelim, belki fikrimizi de. üiştiririz. — Mis Şella Darbi kim? — Ben de bilmiyorum. Kendisi bir mek. tap yazmış, bu iş hakkında benimle ko. nüşmak İslediğini söylüyor. Zannederim o geldi. Kapı çalınmıştı; biraz sonra Ronald'ın uşağı, yanında yirmi beş yaşında bir kız. fa geldi. İkimiz de ayağa kalktık. Ronald eğilerek: — Mis Darbi ile müyerref oluyorum, de. ğil mi? dedi. Müa Mr. Bil Leyton'u takdi Bir költuk gösterdi. Mix Darbi sarışın güzel bir taze idi; mavi gözleri ağlamak. tan kızarınışlı. Siyahlar giyinmişti; sol & linde de bir hesiz Sinley'in nişanlısı,, dedim ve ne anlatacağını merakla — bekledim. — Ronald bir cigara utatlı. Kız, cigarayı almadı ve ddela bağırır gibi — Mr. Standiş, dedi, siz bu işle meşgul olmalısınız. Mahkemenin kararı doğru bir karar değil. — Neden biliyorsımuz? — Cünkü Çerls ile Tranton biribirlerini hiç sevmezlerdi. V AUK VMĞ ',"ılhı;,' I'”ı“*lı*r Üİ DA HÜ Sarışın, güzel bir kızdı Ronald kıza doğru eğilerek; — Ama, dedi, Tranton komisere Sinley” te aralarının pek iyi olduğunu söylemiş. Hattâ ondan ( diye bahsetmiş. — Yalan. Reymend Tranton, Sinley'o ta. hammül edemezdi. — Nereden biliyorsunuz? — Günkü ben Çeriv'e nişanlı id bu da—. Tereddül elti; Ronald gülümsiyerek: — RBu da Tranton'ün işine gelmiyordu. — Hayatı bana senelerce zebhretli; o be. riflen nefret ederim. Nahkı n kararı hiç şüphesiz yanlış. — Siz ne düşünüyorsunuz? — Hiç şüphem yok: Cerli'yi Mr. Tranton sldürmüştür. “î— B':ı :îıüm&ıdn ne kadar ağır bir ilham olduğunu düşünüyor musunuz? Tüfek sî'i duyulduğu zaman Tranton, misafirleri ile beraber 'salonda imiş. Sir kederinize kapı. hp hüklim veriyorsunuz. Kız, inatla: — Hiç şüphem yök, dedi. Bu işi nasıl yaptığinı bilemem ama onu bulmak - size gdüşer. Hıçkıratak devam etii: — Ben Çarli'yi çok iyi bil! c sini öldürecek adam değildi. Elinde Lırlu. bina ile dolaşması inanıl cak şey değil; hele Tranton gibi hiç sevmediği l:lr.ımı. rötn evine yüzüne maske takarak gilme- sine, onunla şaka elmel ihtimal verilemer, — Elbette; orasına benlm aklım da yat. Tele siz onların arası iyi olmadığını Jüyorsunuz, iş büsbütün garip bir. ; o, kendi. ge kalkmasına hiç madı. £ da 3öy hal alıyor. Kız ellerihi ka uşturdu! K — Şadece garip değil, imkönsız bir iş, andiş. Çerli'nin böyle bir şey yap miş olması kabil değil. — Ama tüfek xesi — duyüldüğü zaman iTranton salorıda tmiş, © da muhakkak, Ka- pi da kapalı imi; 0 Biliyorüm ama.. 7 — $ir nişanlınızı o #kşim görmediniz miydı ? Kız haşile: “Hayır,, işareti yaptı. — Yazık... Siz oötü © akşam görmüş ol- saydiniz Tranton'u Kitmek İsteyip isteme. diğtni öğrenitdik. — Görinedim ama onun hiçbir - zaman Tranton'un evine gitmediğlini yemin ede- bilirim. : a — Tranton da, sizin — bilmediğiniz bir sebeb dolayısile, onunla aralarınn gayet yyi elduğunu söylüyor acaba neden Suslu; parmaklarını, piyano çalar gibi b yüzüğü vardı. "Hiç şün- | Çeviren i Nurullah ATAÇ aasaya vünüyordu. Birdenbire sordu; Ben ne yapayım, Miss Darbi? görleri parlıyarak: — Hakikati bulun, dedi. Çerli'nin bir 3 nelicesi olurak ölmediğinden — emle nim, Kix çikıp gittiklen sonra: Başımıza gma da iş sarıldı, dedi. Elleri cebinde, odada bir aşağı bir yu. karı dolaşmağa başladı: | Demek biribirlerini — sevmezlermiş. | Ama Tranton salonda imiş, kapılar da ka- ! palı imiş, İçerideki beş kişin lan söyliyecek değil ya! Ham de hürmet edilecek, kibar insanlar. Kabil değil. Ko- miser Mak Andrev'i bulsak da onunla be- raber gidip Tranlon'un evine bir bı f Âllahtan keşki başka bir şey isleseymişiz.. | — Tam © sirada kapı açılmiş, komiser içe- ? Fi girmişti. Elinde küçük bir valize vardı. | «Ronald: - Sizi buraya hangi rüzgür otlı? dedi. Biz de şimdi sizden bahsediyorduk. | — Yalmız benden değil, eminim ki Sin. | dey işinden de bahsediyordunuz. Viski buyurun, bugün bizim evi teşrif etmek nereden aklımıza yeldi? — Demin sizi ziyarete gelen *yi gördüm de. Komiser bardağına viski doldurup otur. du. ( Di Size neler anlattı? Ben de öğrenebilir miyim? Ronalıd bir dakika düşündü: — Söylememi belki münasip deği! ama kendisi hana kimseye bahsetmememi ten- bih etmedi. Nir şartla — söylerim: Ondan öğrendiklerimi anlatacak olursam benim de &izinle çalışmama müsande eder misi- niz * — Peki; vaadediyorum. —D iİşte aldandınız, dostum. Ö kırdan büyük bir şey öğrenmedim. Sinley'in ni- şunlısı imiş; bütün bildiğim bu.. . Komiser hir müddet sessiz sessiz pipo- sumüu içti; nihayet: Mister Standiş, dedi, ben bu kadar karışık mesele görmedim. Tahkikat esna. | xında söylenilmiyen çok şey küldı. Valizini yerden alıp masanın — üzerine çok baksetliği maske yok | mu? O, bunün içinde. Porselen maskeyi çıkardı. — Gayel çir. kin bir Japon kafası; türlü türlü göz alı- ©1 renklerle boyanımış, Burunla ağrın bir ASN Zd  bir halka vardı: Şüpbesiz duvara axmak için olacak. Parçalar biribirine yapıştırıl. morştı. Komniser: — Şunu hele bir iyice tetkik edin, de. di; ama Allah aşkına şöyle hafif yoksa dağılıverir. Ronald bir pertevsiz çıkardı, gevirdi ve hayretle: —- Bu da ne? dedi. Hele siz de bir bakın, Bill. Deliğin konari kararmışlı; arkadaşım o- nu gösteriyordu. — Ben hu işlerin cahiliyim, bir şey an- lamadım, Üedim. — Barut, görmüyor — musunuz? barut! Karşan dışarıdan değil, maskenin içinden çekilmiş. Komiser: — Bravo, dedi. Ben de acaba bu tarafı farkedecek misiniz diye düşünüyordum. Evet, kurşun maskenin arkasından — atıl. mış; demek ki maske Sinley'in yüzünde değilmiş. — Öyle ama bunun ne işimize yarayaca ğını pek kestiremiyorum. Sinley'in yüzün- de maske yokmuş; fakat bu, kaza ihtima. lini büsbütün çürütmez. — Belki ama size hayret — edilecek bir şey daha söyliyeceğim: Parmak izleri.. — Parmak izlerinde ne vardı ki? — Tüfeğin üstünde hiçbir parmak xi yoktu; asıl şaşılacak şey de bu. — Nasil yoktu? — Rir tek parmak izi bile bulunamadı. Ama Ölünün elerinde eldiven yoktu. Ve bu kadar dü değil. Bu maskenin üze. yinde, halkanın yanında bir takım par- mak izleri bulundu. — Kimin parmakları? — Bilmem. Herhalde — Sinley'in değil, Hem de maske kırıldıklan sonra o İzlerin hasıl olduğu anlaşılıyor. “Mahkemenin kararı — yanlış. Sialey'i biri öldürmüş; öldürenin de, Mis Darbi" nin söylediği gibi Trdnton — olmusı çok mühtemel, Ama bu İşi nasıl yapmış, ora. sınt bulamadım. — © halde hemön çalışmağa başlıyalım. Biz ikimiz bu İşi bhalledemezsek. polisliği bırakır, Kidip bahçıvanlık eîlı. Trantön" muaskeyi va erine girebilir miyiz? — Girerir. Zalen — o şimdi Landra'da değil. — Daha iyi ya! Ronald bir otomobil getirtti. * « * Hâdisedenberi üç gün geçmiş olmasına rtağmen evin önünde birkaç kişi toplan- maştı. Kapıcı, komisere: — Bir türlü kurtulamıyoruz, dedi. Her- gün birçok kimseler gelip evi dışarıdan seyrediyor. Komiser: — Biz Mr, Tramton'un dairesine çıka. coğiz, dedi. Me, Sinley'in — cebinden bir n beşi de ya. î tatun, | Bir günlük zabita hikâyesi şey düşmüş, onu, arıyorur. Sizin anahtarı verir misiniz? — Buyurun. Asansöre doğru yürüdük; komiser! — Bu yaptığımız kamıma mugayir ama ne yapa ? dedi, insan bazan böyle şey- lere meebur öolüyor. Asansör dürdü, tahminen dört kadem genişliğinde bir sahanlığa gelmiştik. Sağ. da, sokağa açılan bir pencere, önümüzde de, duvarda bir küçük cam vardı; bu cam, hiç şüphesiz açılmaz bir pencereye ailti. Komiser; — Banyo odasının camı, dedi. ae solda, kafes içinde bir vanlilütör vardı; datrenin kapısı da merdivenin tam karşısında, iki melre metafede idi, Komi. ser izabat verdi: — Ceşedin başı asansöre doğru kdi, Tü- feği sağında buldük; porselen parçaları da her tarafa yayılmıştı. Kapıyı, açtı, küçük bir sofaya — girdik. Komiserin peşi sıra köridorü geçlik. Ko- miser, sağda bir kapıyı göstererek: — Cesedi işte bu odayn gelirdiler, de- di. Tranton ile misafirleri de bu salonda imişler, Kapı da kapalı imiş. Ronald bans dönerek — Buraların bir krokisi dedi. Sonrau komisere: — Bu işi başından bir düşünelim, dedi. Tüfekte parmak izi olmadığını söylüyor. sunuz; demek ki o, Sinley'in elinde değil- miş. — Ben da öyle zannediyorum. — Demek ki bu tüfeli sonradau biri ge- tirip koymuş; 6 adamın da — ya eldiveni varmiş, yahul tüfeği mendille tutmuş. — Şüphesiz, yapıverin, || l Sinley maskeye bakarken — Mademki maskede bulunan — parımak izleri Sinley'in değil, demek ki maskede onun elinde değilmiş. Siz o parmak izle. rinin, maske kırıldıktan sonra bırakılmış olduğunu söylüyorsunuz; o halde tüfeği getirenin maskeyi elliyenin ayni adam ol. ması pek mühtemel. Belki — şaşırın men. dili cebine koymuş, sonra herhangi bir se- beble ba porselen parçasını lulmağa mec. bur olmuştur. — Bu söyledikleriniz kabil anma ortada isbat edilmiş bir şey yok. Herhalde bu İş. lerin bepsini ayni adam yapmış - olacak. Tranton olması da kabil değil; — cünkü © salonda imiş. Bir adamın, beş kişi yanın. da, hem de kapalı kapı — arkasından ateş etmesine imkân var mı? — Ben size salondan ateş edilmiş deme. dim ki! — 0 halde kurşun nereden atılmış. — Asansörün yanımdan. Hele gelin. Ben de onları takip ettim, Ronald, bir geyrek sant kadar axansörün etrafını tet. kik etti sonra: — Sinley buraya — yetişebilirdi, dedi, hemen hemen onun boyu.. Hiç şüphesiz eğilmemiştir... Yoksa banyo odasının camı da kırılırdı... Bu da ne? Ben bir şey anlıyamıyordum. — Ronald eebinden bir pertevsiz çıkardı, vanlilâtö. rün etrafındaki alçıyı tetkik etli; bir de kibrit yakmışlı: — Mak, dedi, bu alçıda bir delik açıl. miş; o delik daha yebi kapatılmış. Dahü ızlak. Hele bir bakın, — Görüyorsunuz ya! Vantilatörün üstü de simsiyah. — Kurşun hiç şüphesiz buradan atılmış. Komiser son derece heyocanda idi: — Nastıl? Nasıl? — Daha telâş etmeyin. Maskenin, vanti. lâtörün Gzerlne asılmış olduğunu farzede- lim. Sinley maskeyi görmüş, merak et. miş, darup ona bakmaştır; lam 6. sırada da ateş edilmiştir. — Öyle ama.. — Bir dakika...Kurşun maskenln İçeri. sinden gel maskeyi karıp Sinley'i öl. | dürmüş. Ama maskenin halkası çiviye ta- kılı kalmış. Tüfeği getiren adam onu çı- | kurmiş. ne dersiniz Komiser: — Kabil, dedi; ama ateş eden kim? —- Onu sonra düşünürür. Siz benim söy- lediklerime ne dersiniz? — Olmuıyacak şey değlil. — Vantilâlörün, üslü kararmış; buradan çivinin yeni çı- karılmış olduğu da belli. Ama bütün bun. lar işin içyüzünü aydınlatmıyor kİL. Bu sizin söyledikleriniz kabul edilince katl- lin banyo odasında olması lâzım; o halde Tranton değil. — Neden? Tüfeğin daha evvel yerleş. Hrilmiş, soara bir elektrik cihazı vasıla. sile ateş edilmiş olması kabil değil mi? — © da olabilir. Fakat salondaki adam, Sinley'in geldiğini nereden bilip de ateş edecek? — Aynalar vasıtasile. miş. Duvardan görmüş- tür diyemeyü — Belki dı veren bir elektrik ciharı kurmuştur. — Yani içeride ya bir zil sesi duyula- cak, yahut bir ışık görülecek. Onu yalmız 'Tranton değil, misafirleri de duyarlardı. Zalen bu İşin ne kadar zor, ne kadar ka. rışık olduğunu bir düşünün, Bu sahanlık. tan günde kimbilir kaç kişi geçer. Herke- sin gözü önünde birçok teller gerecek, kim ge bunun ne olduğunu merak etmiyecek... Neye gülüyorsunuz? — Buldum da ondan, Bil, siz aşağı inin, asansörür binip cıkın. Mak, siz de buyu. run, salona gidelim. Onlar içeri girip kapıyı kapallılar, ben de aşağı indim. Sonra tekrar çıkıp asansü- rü de indirdim. İçeri seslendim: — Açsanız a! Kapı açıldı; Ronald suratını — asmiştı. Hiçbir gürültü duyulmadı, dedi. Ben asansörün duyulacağını sanıyordum, hic olmazsa kapının kapanması İşi demilş- dm; halbuki biçbir şey duymadık. Komiser: — Hem biz konuşmuyorduk, dedi. Tran. ton'an mişafirleri de varmış, — radyo da çalıyormuş. £ Ronald: — Bir şey duymadık ama ben işin değt- rusunu bulduğumuzdan eminim, dedi. Vantilâtör ile duvarı bir kere daha mu- ayene elti. — Her şey uyuyor, dedi. Kafesin yeni kaldırıldığı belli. Sir de bu fikirde değil misiniz, Mak? — Evet, ama Sinley'in geldiğini nereden anladı? — Salondan ateş etmesi imkânımı kabul ediyor musunuz? — Bvet. Ranald sinirli sinirli dolaşıyordu. Salon zevkle döşenmişti ve sahibinin zengin bir adam olduğu belliydi. Hele — gramofonlu radyo son derece güzel bir şeydi. Ben te. isadülen #çtm; fakat hiçbir ses duyulmadı. Merak edip baklım, Tâmbalar. dan biri çıkarılmıştı. Bünü arkadaşlarıma da söyledim. Tam © sırada kapıda bir anahtar sesi duyduk ; Tranton içeri girdi. Biz — gayet fena bir yaziyete düşmüştük. — Teşrifinizin sebebini öğrenebilir mi. yim? dedi. Kapıcı — burada olduğunuzu söyledi. Bir adumın evine girmek için bir taharri müzekkeresi lâzım değil mi? Her. halde siz de öyle bir müzekkere çıkartınış- sınızdır. Mak Andrev sükünla; — Mayır, dedi; ama Nister — Sinley'in çebinde mühim bir kâğıt varınış. Biz bu- lamadıklı; belki cesedi içeri alınırken bu. ralara düymüştür diye aramak — ivtedik. Sizin de beix görmiyeceğinizi sunmıştım. Öyle mi? Bu iki bay kim? — Ronald Sinley'in dostlarından, dedi. çok acıklı bir hâdise, 'Tranton gözlerini yarı kapadı. Ronald devam etti: — Ölümünden birar evvel kendisile ko- nuşmuştuk. — Zayallı Çerli'nin bütün dosiları bes nim de dostum sayılır; evim kendilerina açıktır. Buraya geleceğini size de xöyle. miş miydi? — Saat on buçukta bir randevusu oldu- Runu söylemişti; o gyarip porselen mas. keden de bahsetli. — Ya? Ne dedi? Ben komisere bakıyordum; o da merak ediyordu. Ronali: — Ne söylediğine pek dikkat etmedim, dedi. Bir dostunun evine davetli imi: rada bir maske görecekmiş, o kadarını an- lodım. Sizde de maske var mıydı? Salona dönmüştük. Tronton: Hayır, dedi; bende maske falan yok. — Tubaf, Bana öyle gelmişti de! — Sinely'in sözlerini yanlış — unlamış olacaksınız! Başka bir emriniz vear mı? Eli kapının tokmağında, durdü. Komis ger: » Bir dakika müsaade — edin, Misler Trantan, dedi. Sir Sinley ile çok İyi ta. nışırdınız, değil mi? — Evet, ne olmuş? — Size bir haberim var: Bir, müstanti- Kit yanıldığına kanlir, Sinley'in öldürül. düğünü zannediyorur. — Ya? kim öldürmüş? — Biz de öonu bulmağa — çalışıyoruz ya! Onun hiçbir düşmanı yok mu idi? — Hayır, Onu herkes severdi. — Bunu size sormamın sebebi var. Çün. kü, iş gayet garip ama herhalde onu öldü. ren adam o akşam sizin evinizde İmiş. 'Tranton: — İmkânı yok, dedi. Biz hepimix salon- da idik; birden haşka da kimse yoktu. Siz. bu kanaate nasıl vardınız? — Bazı emareler var, Bir noklayı Öğ- '(ı;ı-ıîızııhğ

Bu sayıdan diğer sayfalar: