İngiliz tayyarecileri yeni bir rekor kırdılar 11 günde A4A4Abin kilometre Fırlınalar içinde bir çok tehlike atlatan tayyareci şöyle diyor; Olüm, kanatlarımıza oturmuş bize arkadaşlık ediyordu 15 Mart salı günü saat 20 buçükta hava ordularına mensup tayyarelerin Klüston ve Riket, Kornet isimli tayya- | arasına inmişti. zeleriyle göce karanlığı içersinde Lon- dr_ıı_n ayrıldılar, 19 Mart cumartesi ZTUII beşi yirmi geçe Yeni Zelandada Blinh a yetiştiler Bu . suretle 22 S elik bir mesafeyi 4 gün, 8 da katetmiş oldular, Mia Jan Baten ismin- ayyareci 11 gün bir saat Yermi beş dakikada almıştı. ' Gluston Riket bu neticeyle iktifa etmek !s. Kısa bir istirahatten sön nü saat 22 buçukta Yeni 1o ayrıldılar. Pazartesi saha- e, salı günü dördü elli beş abada yetiştiler. Orgadan , yoluyla İngiltereye mü. tevecelihe hareket ettiler. 27 mart 'pa- zar gi sant 17 de Londraya yetiş- tiler, Riket. seyahat — ihtisaslarını şöyle anlatıyı ngiltereden Yeni Zelânda gidip gelme seyahatini yaptıktan Bonra bu Satırları yazmak için yazı makinemin yanma oturduğum vakit derin bir se- vinç hissettim. 44.000 kilometrelik bir rekor yap - mak suretiyle bitirdiğim bu seyahate tam on gün ve yirmi iki sant evvel Londradan ayrılarak başlamıştım. Londraya geldiğimiz vakit arkada. şımla beraber y ğTmız İlk iş yemek yemek oldu. Bu yewek hayli uzun sür- di. Çünkü B benmçuıpyy'ı:m'!=' ye- | gâne arzımuz yoldaki gecikmemizi te- Vâfi etmek ve motör başında uyuma - mağa çalışmaktı. ; Basrada başımıza garip bir hâdise Beldi. Şehre vardığımız zaman genç İ. rak kralı, kral Gazi şehrin ilk tayyare istazyonunun küşat resmini yapıy'or - du. Bütün tayyarelere hususi surette haber verilmişti: merasim esnasında hiçbir tayyare hava meydanına İnmi- Yecekti. Fakat bizim bu memnuiyetten haberimiz yoktu. Çünkü tayyaremizde telsiz telefon bulunmuyordu. Pis kı * Yafetimiz, traşsız yüzümüzle tamam Merasim meydanının orta yerine in - dik, Tayyaremiz tam Fransız ve İrak AAA Misiniz? Dalgın cevap verdi: — Gelirim birgün, hele birkaç gün geçsin de.. Fatma ayağa kalkmıştı: OD SAA — Bugünkü gibi yağmurlu olursa çıkmasım kuzum, - — Siz çıksm deseniz bile paşa bırakmaz küçük hanımcığım.. Şimdi gözünün içine bakıyor Feridin!. Siz köşke hiç gölmiyecek Bizi tayyareden aldılar. Muayene ve teftişin sonuna kadar bir odada tec. rid ettiler. Giderken oldukça fena ha- valarla karşılaşmıştık. Fakat Marsil- yadan Londraya gelirken çok kötü bir havaya rasgeldik. Şiddetli rüzgârlar bizi yolumuzdan alıkoydular. Kar, do- lu, yağmur gibi tayyarecilikte tesa- düfü höş olmıyan birçok hâdiseler hep birden üzerimize saldırdılar. Bütün bunlara, midelerimizi kemi . ren açlığa, motör' gürültüleri içersinde geçen on bir güne raâğmen mes'uttuk: karılarımızın bizi Kruvaydonda bekle- diklerini biliyorduk. Seyahatimizin uzun bir kısmı etrafı mızı görmeden, karanlıklar - içersinde geçli. Her uğradığımız yerde 3500 ki: lometrelik yol almaya yetişecek kadar benzin alıyorduk. Her indiğimiz yer- den ayrılmak arkadaşım için çok faz, la kuvvet sarfını icab ettiren güç bir iş oluyordu, Bu ayrılışların herbirinde ölüm, tayyaremizin kanatlarma otur- muş bize arkadaşlık ediyordu. Ağır ve yüklü uçuşlarımızm her defasında bü- yük bir felâketle karşılaşmak tehlike- sinden bizi ancak tali kurtarıyordu. Londrada ailemin muhiti içinde bu- lJunduğum dakikanm sevinci içersinde Yağmurlu hava, ıslak sokak, sular i. çersinde parlıyan elektrik ışıkları, oto- Tnohiller, sokaklarda yürüyen kalaba - geliyordu. Kluston Yeni Zelânda uğradığımız vakit on senedenberi görmediği akra- balarını görmek için yarım saatlik bir fırsat bulabilmişti. Ben bu zamanı se- yaha intibalarımı düşünmek ve hatıra defterimi yazmakla geçirmistim. Lon. dra gecemlz sevinçli geçti. Sabaha doğru tatlı bir uykuya daldık. Fakat yorgunluğuma rağmen saat beşte mo- tör başına geçecekmişim gibi uyan - dım. Seyahatimden memnun olmadığımı zannetmeyiniz. Bu seyahat bende u - nutulmaz heyecanlarla dolu bir hatıra bırakacaktır.., FACİA, ROMANI 6 — Bana mürsaade ederseniz gideyim artık, - dedi, malüm ya Yol uzun.. Bir snatte ancak giderim. — Peki kızım, Nasıl istersen, Hava bugünkü gibi yağmurlu Yazan; Hasan Rasim Us Tayyareciler, tayyare meydanında kendilerini heyedanla karşılıyan karıla- viyle bir arada.. Bir kilo insan 4 frank Ber- Baştarafı 7 incide insant kaçırmak için binlerce peçeta &. l lırlar. Tehlikelere karşı sigorta ı.l-'—lîuiiıtlı.'wıım;.ıpıhılı değil — Kurtulan şey hayat olduğuna gö- re pek pahalt sayılmaz, Zira bu su- retle alıman para insanı birçok tehli. kelerden kurtarır. Bir defa kilavuz almadan bu memleketten geçmek çok tehlikelidir. Hududun nerede başladı- ğını, nerede bittiğini, hangi devletin toprakları üzerinde yürünmekte oldu- ğunu tayin çok müşküldür. Bakınız s!- ze bir misal vereyim. Birkaç gece ev. vel bir mülteci kafilesi teşkilâta mü. racaat etmeden kendi başlarına Fran- saya geçmeye kalkışırlar. Bunlar hu- duda Os boğazı yakınlarından girmiş. lerdi. Burada hudud çok - karışıktır. HABERİN EDEBİ TEFRİKASI; 35 Hudud taşları, kazıklar Kar içersinde kaybolmuştur. Bunlar Andora toprak- ları üzerinde olduklarını zannederler- ken farkında olmadan tekrar İspanyol toprağma geçmişler ve biraz 1sınmak için de bir atoş yakmışlar. İspanyol nöbetçileri bunları görmüş ve yakla- ŞIp Üzerlerine ateg açmış, bir tanesi derhal ölmüş, ikisi bir hendeğe atıla. rak kendilerini öÖlü gibi göstermişler. 'Teslim olan altı tanesi ertesi günü kurşuna dizilmişler. Şafak sökünce, çukurda ölü gibi yatanlar sürüne sü. rüne yürüyerek hududa kadar geldi - ler ve karakollara teslim oldular. Za- | vallıların soğuktan donan uzuvlarımı kesmek mecburiyeti hâsıl oldu. Albay yanımdan uzaklaşırken güler yüzle son cümlesini söylüyordu. — Her teşekkülün muayyen ve kat'i kaideleri vardır. Bu işin de kaideleri kat'idir! A LA di ilâve etti: DİLLERE İNAKLİ serin salona giner girmez, kendisini koltuklardan birine bırakı- verdi. Çok yorulmuştu. Arkasından gelen hizmetçiye: — Şu perdelerden birini çek kızım, Azıcık aydınlık yüzü gö. relim. Burası pek karanlık... İnsana adetâ kasvet veriyor. - de Kolay koca bulmak istiyen kızlar Giyecekleri elbi- selerin rengine dikkat etmelidirler Kadınların ehserisi niçin koca bula» mıyorlarmış biliyor musunuz? Bunu bize Nevyorklu bir bayan anlatıyor- Edit Mario Reus, Nevyorkun en bü- yük renk fabrikalarından birinde renk mütehassısıdır. Müessesenin sahibi. bu kadının renk intihabr hususundaki zevkine Aşıktır. Onun intihap etmiş olduğu renkler, müşterileri son derece memnun etmektedir. Bayan Reust renkler hakkında kadınlara bazı tav. siyelerde bulunuyor: “— Renkler insanlar üzerinde bü .. yük rol oynarlar, Eğer bu sözlerime itimat etmiyorsanız, bir kere de psiko- loglara sorunuz. Bu hususta tımarha- nelerde ehemmiyetli tecrübeler yapıl- miştır, Maviye boyanmış bir odanın en azgın delileri bile sakinleştirdiği gö. rülmüştür. Bunlar bilâhare, sarı dö . şenmiş bir odaya yerleştirildikleri 2a- man büsbütün kudurmuşlardır. Şü halde renklerin bizim üzerimizde bü - yük rolleri vardır. Yaptığım tecrübelerde şu neticeyi elde ettim: eğer, güneşte oturacaksa- nız, gül pembe renkte elbiseler giyme- lisiniz. Şayet sarı bir eibise giyecek a. hursanız, çok göze çarpacak, fakat is- tediğiniz mevkie erişemiyeceksiniz. Renkler ziya ile de değişirler. Eğer, mavi döşenmiş bir odada bulunuyor- sanız beyaz giymelisiniz. Bununla çok kibar ve ince yapılı görünürsünüz. Ktrmızı giymiş bir kız da ayni alâka. yı elde edebilir. Lâkin, hiçbir vakit bir erkekten izdivaç teklifi alamaz, Kırmı- zının, yaradılış Üzerinde büyük bir te- siri vardır. Beyaz, tabiatle imtizaç-e- den yegâne renktir, Eğer bir genç kız çok güzel ise ve bir baloda daha giüzel görünmek arzusundaysa ona beyazı tavsiye ederim. Düz kırmızı da iyidir. Deniz mavisi çok sevilen renklerden biridir. Fakat sakm yöşil giymeyiniz. Eğer, koca istiyorsanız, bu söyledik. lerime harfi harfine rlayet ediniz",, HABER YAT R Ş AM LĞi akşam — gazetesidir. İlâanlarını VEL LA L MA MAHFUZDUR HAKKI Kız perdeyi açtı. Dışarıya çıkacağı sırada Lütfiye Hanmmı — Refikaya söyle çabuk gelsin... Hiç beklemeye vaktim yok. Daha birçok işim var yapacak; fazla duracak değilim. Lütfiye Hanım hizmetçi kız çıkıp gittikten sonra maşlahını olursa Ferid gelmesin kuzum, Bunu sen temin et. — Merak etmeyin küçük hanımcığım. Bu sırada Nadire de ayağa kalkmış ve bir gey söylemeden dışarıya çıkmıştı. Sabiha gardiroba doğruldu. Küçük altın bir saat çıkardı. Fatmaya uzatarak: — Al bunu, - dedi. Bu benim saatimdi, Ferid kullanıyordu. Bozulduğu için bana vermişti. Yaptırttım. Şimdi iyi işliyor ve doğru gidiyor. Feride ver de kullanam. Her sa«te bakışmda be- ni hatırlar. Yüzünde bir teessürün acı havası dolaştı. Sonra ilâve etti: t — Avnome de söyle, Suadın evlenmesinden memnun olurum, Stedikleri gibi hareket etsinler. L Ütüyo hanım, alı alına, moru möruna İrfan paşa köşkln- ha el gıkıt, Nihayet muradına ermiş, hayırlı işi başarmıştı. Plânının neticelenmesinden doğan heyecan, ihtiyar kalbini dur- duracak kadar şiddetliydi. Köseyi döner öönmez yüzüne çarpan rüzgârla biraz kendine I;GLAL Şimdi doğru İManır paşalara gidecek müjdesini bildire- cekti. Lütfiye hanımın, bu işte, bu kadar cardan çalışmasının mü- him bir sebebi vardı: Refika Hanımdan alacağı parayla evini hacizdem kurtaracaktı. Dünyada tek başma kalmış bir kadın te- lâkki edilebilirdi, Vaktile, bugün sultaninin son sınıfına gelmiş olan torununu okutabilmek için borçlanmış, ödiyemeyince de ye- gâne mülkü uvacık evine haciz koymuşlardı. Borcu büyük bir ra. kam olmamakla beraber Lütfiye, bunu temin etmenin çaresini bir türlü bulamamıştı. Gerçi bu derdine, devam ettiği paşa ko- naklarmda deva arıyabilirdi. Fakat onun bu cihete yanışmama- Bı, günlerini geçirdiği evlerdeki kredisini bozmamak içindi. Refi. ka Hanım çocukluk arkadaşıydı. Her şeyini biliyordu. Diğer konakların paşa kadmları, onu, vakti hali yerinde, kimseye muhtaç olmıyacak kadar geliri bulunan bir şehid miralay ka. rısı tanıyorlardı. Ömrünün son nefesini, içinde iyi vakitler geçirdiği evinde vermek bellibaşir düşünceleri arasındaydı. Muvaffakıyetinden, sevincinde yerden göke kadar haklıydı. İşi bu safhaya getirinceye kadar anasından emdiği süt burnun. dan gelmişti. Ne plânlar çevirmemişti. Suad'i ikna etmek ay- rı bir fasıl, İrfan Paşaların İlhami Pasa kızı için yatıkları tah- kikat safhasını idare etmek yine ayrı bir fasıldı. İşi o kadar iyi idare etmişti ki, şimdi kendisinin bile, eserinin büyüklüğü karşısında başı dönliyordu. İgin en güzel tarafı, Doktor Nedimi de İlhami Paşaların akrabası olarak tanıtabilmesşindeydi. Hele bundan çok mem. nundu. Aksi takdirde Nimetin, “Nedimi sık sık görmezsem ev- lenmem,, demesinden bu birleşmenin imkânsızlığını anlamış bu- lunuyordu. Lütfiye Hanım, İlhami Paşalara geldiği zaman, evde yalnız Refika Hanımı buldu, Daha kapıda, kapıyı açan hizmetçiden Nimetin Şişlide tanıdıklarından birine gittiğini öğrendi. Loş ve açmayı akıl etti. Bu işi derin bir: — Puuuf!... diyerek gördü. Cigara kutusunu çıkardı. Cıgara- Tardan birini kurumuş dudaklarma koyarken kibriti çaktı. Ken. di kendine: — Keşki bir gu isteseydim, pek yandım,- dedi. Refika Hanrmın gelmesi uzun sürmedi. Lütfiye Hanım he- nüz cigurasmı yarılamamıştı bile.. — Hoş geldin Lütfiye,, Ne haberler? — Hoş bulduk güzelim... Get bakalım otur da beni dinle. Refika Hanım oturdu: — Kahve pişirsin mi? — Hayır hayır istemem. Yalnız bir bardak su yeter. Refika Hanrmdan umulmuyacak tiz bir ses odayı çınlattı. Hizmetçiyi çağırıyordu. Telâşlı adımlarla kapıdan görünen genç kıza su getirmesini söyledikten sonra Lütfiye Hanrma sordu; — Haberler iyi mi fena mı? Çabuk söyle de meraktan kur tulayım, Lâütfiye Hanımm, sarıya bakan saçları bukle bukle sarkan Re- fika Hanımm mavi gözlerindeki ışıldayıştan merakımmın bir hay- N olduğunu anlamıştı. Önce kendisini naza çekti. Sonra da: — Ben hangi işe el koyarım da başarmam. . dedi. Artık va- ad'ni yecine getirmelisin. Her şey yolunda.. İg, Nimeti, Paşayla Safinazın görmesine kaldı. Suadle anlaşacaklarından eminim. — Deme? (Devamı var)