Bir masal Deve bir çayırda otluyordu. Yerde bir karmca gördü. Mini mini işçi hay. van kendisinden birkaç misli büyük bir buğday tanesini yuvasına sürükle meğe çalışıyordu. Deve: —— Sana baktıkça hayret ediyorum karınca, dedi, Ben senden milyon defa büyük olduğum halde iki çuval yük al- tımda sıkmtı çekerken sen nasıl olu. yor da kendinden on misli ağır bir yü kü götürebiliyorsun ? tün yazılarınızda çiçekleri sevdiğimi Karınca istihfafla söylendi: söylüyorsunuz. Mücevherleri sevdiğimi — Budala! Sen başkaları için çalı- | de yazsanıza... gıyorsun; halbuki ben.. — Fransız karikatürü — Hastalık Göz doktoru, hastasına sordu: — İlâçlar iyi geldi mi? Gözlerinizin önünde gördüğünüz siyah noktaları gene görüyor musunuz? — İlâçlar pek Iyi gelmedi doktor. Maama.ıh siyah noktaları şimdi gayet vazıih olarak görüyorum. Her zamandeğli — Yahu, senin otomobil çok gürültü yaptyor. Her zaman böyle midir? — Hayır, her zaman değil. Yalnız motör çalıştığı zamanlar., Sinema yildızı (gazeteciye) — Bü. — Nedir bu kâğıtlar? — Riırtasiyocilik yapılmamasını e- mir için bir tamim hazırlıyoruz. — İtalyan karikatürü — Sürpriz — Doğumunun yıldönümü — dolayı- sile dün akşam karıma büyük bir sürp riz yaptım. Yarım kilo fondan hediye ettim . — Yarım kilo fondan mr? Buna bü- yük bir sürpriz mi diyorsun? — Evet. Çünkü o bir kürk manto hedive edeceğimi santyordu. Tan ASAVAINMÜZA mlamasılar! Bo eserle, Haber gazetesi neşriyatmım her bir! 250 sayfadan eksik ol- mayan 10 büyük cildi tamamlanmış ve 1i incisine başlanmış bulunuyor. Bu eserler, “Güzel Prenses,, müstesna olmak üzere, meşhur macera roman- €ısı Mişel Zevako tarafımdan yazılmış vc aslından dilimize çevrilmiştir. Yal- nız Haber gazetesi içinde forma halin 1e verilmekle toplanan bu eserlerin matbaamızda kitap şeklinde mevcudu yoktar, Bundan sonra çıkacaklar da kitap halinde çıkarılmıyacaktır. Oku | veularımız bu formaları toplar!ersa kitap piyasasında mevcudu bulunma yan bir koleksiyon yapmış olacaklar- dır, gibi yalan söy Şimdiki İngiltere kralımım babazı beşinci Core gençliğinde, veliaht iken, bahriye zabiti idi ve uzun müddet bir barp gemisinde staj görmüştü. Bir gün gemi süvarisi prensten, geminin bu- lunduğu mevkili hesap etmesini iste. mişti. Prens hemen kamarasına — ka- pandı ve uzun uzadıya hesap ettikten Bonra neticeyi bir kâğıda yazıp süva- riye götürdü. pronse: — Lütfen, dedi, kaskotinizi çıkarı. nız, Prens emri yerine getirmekle be- raber, hayretle sordu: — Niçin efendim ? — Çünkü hesaplarınıza göre biz gimdi Londrada Vestminster kilisesi « nin içinde bulunuyor. Kilisede ise şap ka ile durulmaz! Karı koca kavga ediyorlardı ve kavga, bayanın aldığı tuvalet eşyası yüzünden cıkmıştı. Erkek hiddetle söy kndi: — Başmın üstüne koyduğun o l. mon ,kabuğundan da beter geye nasıl gapka adı veriyorsun bilmem. Ona ver- diğin paraya yazık değil mi? Kadın mukabele etti: — Şapkanın altında duran o biçim. siz geye nasıl kafa adı veriyorsun bil. mem. Onun üstüne koymak için gapka parası vermen yazık değil mi? Küstahlık Genç kıza lâf attı: — Ne kadar güzelsiniz küçük ba- yani Genç kız alay etti: — Sizin için aynı şeyi söylemiyece. ğime mütecssifim! Delikanlı kızdı: — O halde siz de nazik olun benim Bir daha ormana gitmiveceğiz İ Wi I FORMULUM İNSAN? ME, Süvari kâğıda göyle bir bakı ONU ESİR EBER.VE İN SANLARI MESUT EDFmaz Çitler boyunca uçuşan kuşlariylç, mavimtırak nâmütenahiliğinde yüzen bafif beyaz bulutlariyle ve içinde son- bahar kokuları ve ürpermeleri çalka- nan temiz havadaki altın huzmelerin güzel dolaşmasiyle bu 1744 senesi teştinievvel ayınım ışiklı ve berrak ikindisi, semanım bir bayramı gib'ydi. Ermitajdan — Versoy'a - mütevazi kulübelerden muhteşem taşlı binalara - giden yosunlu ve yapraklı yoldan, diz- ginlerin? sinirli ve çevik atının nazına terkeden bir süvari geliyordu . Şapkası kabadayıca bir şekilde Ka- dogan'ına yan konmuş, ince kılter hay- vanın sağrısmda sallanan, çehresin - de kaygısız bir cür'et ifadesi okunan, dudaklarımda muziplik, gözlerinde ateş parlıyan bu fidan boylu — zarif ve çok genç - ancak yirmi yaşlarında - erkek, kızararak yaprakların üzerinden ipekli mavi uluklara doğru inen güne- şe, sonbaharım güzelliğini giymiş olan ormana ,yoldan geçen kıza, şarkı mırıl- danan köylüye, kendi ketdine, hayata, hülyalarına gülümsiyordu. Öntnde, bin adım kadar ilerisinde slinde bastonu bulunan bir âdam yü- rüyondu . Bu adamın üstü başı yırtık ve toz içindeydi. Meçhul bir yerden - şüphe- #iz çok uzaktan geliyor, sabahtanberi yürüyordu ve belki de korkunç bir mukadderata doğru gidiyordu ; .rinden tutarlarken, o da: "Bir Ş, “Bu FORMÜL DÜN' YA HEM MESUT B l Va SEN iİYİ BiİR DELİK! IN VE MVR!'IAM SÜNAL YA Y Gölün yanında, adam birdenbire İ du.. Gözlerinin önürkle, ormanın ağtü ” sız bir yerinide, barikulâde bir. Geki & içinde, bir güzellik ve letafet sı vardı: e N Geoçbixhı..&ıfııhüh'ıâh-—:j Ç ce, zarif, kıvrak, ahenktar, gül ve S# tenli, bol, dumanlı saçlar.. Pemibe 4 elbisesi içinde tasvir edilemiyecek F, dar güzel bir kız.. En dahi ressamifi — Tinden çıkmış canlı bir tablo.. ai leri karma karışık bir halde ctrafft 4 mış olan ve kuşlar gibi crvıldaşai v kadar küçük kıza doğru eğilmiş h;’f ziyette gülüyor ve onlara şöyle ' du; ü ğ — AÂh! Yaramazlar. Gene ı”’î ) ve dans istiyorsunuz?. — Evet, evet... Jan, sevgili ğ j Bir şarkı daha!, göt — Pekâlâ! İşte sırf sizin İ bestelediğim bir şarkı ö Ve küçük kızlar biribirlerinin * mans gitm'yeceğiz,, mısraryla 'a bir şarkr tutturdu ve bu FM"; ber, küçük kızlar küçük gölün ç da dönmeye başladılar. ğ Uzaktan, yosunlu ve yıpı'lkı’yd,ı M kaygısız genç süvari gellyo":ı’ff Birdenbite, şarkılar sustü, vi Jar dudaklarda dondu. B Üstü başı tozlu yolcu ağır VE Çugi adımlarla onlara yoklaşmış VE a B