LEE tay tarafı dünkü nushamızda Ride, Firm yakıldı. Gramofon ku. ml kahvelerimizi henüz bitir - İ İ, vali, ayağa kalktı, Mühen. müsaade istedi, Vak'a hak. Vakit geçirmeden tahkikat yap- Meka lâzımgaldiğini ve avdette va. Ri iPsa dave: na icabet edeceği. Kyle. İk “l kumandanı önde, biz arira- Befer yamaçtan aşağı doğru in. Çay ladık, LAN İâr buralarda o kadar sıklaşı. mi ki, adeti ımuz karanlıktı. tı mizin altımda tslek çimenler d tera, 'Tepelerde kuşlar ötüyor- kei kumandanı bir taş yığmı Dünde durdu. Hemen arkasmdan valiye döndü: Bite burası efendim! » Bir iki adım daha attı. Arka #8r ve karanlık bir delik var, İNİZ içeri girdik. taşla örlilmiiş, penceresiz bir » Dip tarafta isli taşlardan bir ocak, içinde yarryarıya parçaları vardı. Yer top- apıdan giren ölü aşığa gözle. “şınca, kulübenin kapı tarafı. ve hemen hemen duvarla teşkil ettiği uzum çizgi bo - Kay olan bir vücud gör . Mib Mintanı ile ayni renkte do. Pi, rine karışmıştı. Ve kafası Yapışık derecede Iğilmiş ol - Ne Yüzü görlinmüyordu. va iye dokun. nasılsa duran bir cisim gibi, ceset kaya doğru devrildi. O vakit daha İ görebilmek için hepimiz sokuld Doktor yere çömeldi. Kapmm ağzında | duranlar kenara çekile maklarıyla burnunu tıkadı Bu, on sekiz, yirmi bir kadındı. Koyu ları, yarım sa ıslak görünüyord leri göbeğine ka Doktorun bir ir fer yaklaştı. Ölünün el maya başladılar. 3 çi pamuk d altından yakası iplikle işlenmiş gömlek çıktı. Derisi fener gibi porsumuş ve vücudundan umulmıyacak derecede iri olan meme- Jeri aşağıya sarkmıştı. Ceset, çırgıplak bir hale geldiği za man doktor dikkatle onu muayeceye | nde bir başladı, Vücudunun hiçbir y yara ve bere izi görülmüyordu. Taban, larındaki çatlaklardan başka cildi #a- pasağlamdı. Nihayet en son bir ibti, malin arkasma düşerek doktor, ölüyü, kapı önline, aydınlığa çıkarttı ve par. maklarıyla saçlarını ayırarak kufata- sında dikkatle sranmıya başladı. Biz nefes almadan neticeyi bekliyorduk. A- lay kumandanile müddelumumi iki a. dım ötede, bir ağıcn altmda, gizli gizli bir şeyler konuşuyorlardı. Veli, eli burnunda, gözleri cesette, bekli . yordu. Neferler, put gibi hareketsiz - diler, Nihayet, doktor başmı kaldırdı. 4 — Evet! Dedi. Herkes toplandı. Doktor, cesedin doğru saçlarını ayırarak kır- »n Üstünde aşık, kızıl bir ya. r isterdi: — İşte, dedi, bulduk! Yirmi göz birden yaraya doğru iğiL di. Gırtlaklardan hafif ve müsterih birer nefes boşandı, Vali: — İlk adımı attık çocuklari Dedi. Fakat doktor bu kanaatte değildi: — Bu ne bir bıçak, ne de bir kur- şun yarasıdır. Bir demir, bir sivri taş, ne bileyim, bu neviden bir rad Aleti ile açılmış olabilir, diyordu, mesele bu â. İ letin cinsini tayinde! Onu da bulabi. Hirsek belki ilk adımı atmış sayılaca - ğız. Ortalık kararıyordu. Neferlerden bi. rini Almanlarm kampına gönderdik. Yarım saat sonra bir taş arabasıyla beraber geldi. Cesedi arabaya koyduk. Ya avaş tepeyi tırmanmaya baş. ladık. Çamm birine bir lüks Jâmbası 8. sılmıştı, Önümüzde bir dağ başmda değil, bir şehirde bile zor bulunabilir cinsten mezelerle, içkilerle süslü, be- yaz keten örtülü, kocaman bir sofra vardı. Tatlı bir rüzgür tepemizdeki dalları hışırdatıyor; şimdi siyah dan. telden bir rob giymiş olan esmer Al - man kadını, nefis sesiyle, dudaklarm. daki sönmiyen tebessilmt ile durma » dari anlatıyordu. İçkiden ziyade onun bu çetrefil, gevrek ve kesik efimleler. den mirelkkep tiirkçesi ve dantelAla- Üserinde bulutu s MARKİZ DO POMPADUR. e ş ann, Janı sevgili Jan diye hitap baş ri genç kızın yanında muammalı yalet gibi durmuştu, beklenilmedik ziyaretten kat'iy- Yav, Ürkmiyen genç kız, gülümsiyerek, Ni sodu: Ne iş iyorsunuz? Kakaişil adam, vecdinden uyandı ve > Atfedersini buz 2 rsiniz.. Şey.. burası neresi? Yorma etaj arazisi Üzerinde bulunu- İh, Süz; işte ormanın içinde ağaçsız Ya, , 7dan ve işte göl; burada Versa- Li Parkı biter ve şurada orman sima hata. Uzakta mu?, Mak, *ÖTİİ bir jestle kolunu © uzata- — deği, Orada... Görmüyor musunuz ? v, mem ormanın içinden bir boru 4 ayuldu, *$hul yolcu; 4 Rabbim! Ne kadar güzeldir! Ma Burldanıyor ve sonra yüksek Oruyordu: Hedersiniz.. Lütfen öyler misi- A. Satoda mı? kp, 7 Gehresi sararmış olduğu tek, “*cketsiz kaldı. Sonrs, düşün- İN Vaziyette, bir rüyadayraış gibi, Sip tak tekrarladı: salg, inci Lâl, Şatoda or musunuz? a yi orum. Zavallı # kadar betbaht bir haliniz var. Vee kadar öz Yorgun görünüyorsunuz k Li — ate Yorgunum., Ve betbaktım.. ip, baht... Ma, Nİ. Size uğur getirmem İâ- Np bir geyik hafifliğiyle, İleri Kaş “oytu.. Yirmi alım ötede, bir td, SUN altında, iki kadın istire du. Birigi sarışın ve nahifti, güçlü kuvvetli görünüyor- kliydi ve şöyle bağırmağa başladı — Jan! Janl.. Niçin böyle koşu- yorsun, yavrum? Bak ter içinde kakim, Tenini bozuyorsun. Ve saçların dağnık bir höle geliyor. Jan, cevap vermeden, eşarpların yas n üzerine atılmış olan bir çantayı ald: ve içinden bir L0i (meci- diye) alarak tekrar koşa koşa, meçhul yolcunun yanına geldi. * Tam bu esnada, boru sesi yakından duyuldu, Ve gene tam bu esnada, ince kılıçlı genç süvari, ormanın içindeki bu ağaç» sır meydana girerken, kuşağında bıçağı bir avcı da, miş olduğu ve elinde borusu bulun atı beyaz köpüklerle halde ,gölün etralını dört nala dönü yordu Jan tatlı bir sesle: — Alın bunu.. Dedi, meçhi:l yolcu da boğuk bir ses le cevap verdi: — Ben sadaka iste: Genç kız, müteessir bir sesle israr et- ti; — Beni müteessir etmek mi istiyor- sunuz? . Adam tereddüt etdi, titredi.. Sonra eli, ağır ağır açıldı. Jan parwyı onun avucuna kayı Ve o zaman, neş'eyle, ellerini çırp ul adamın hareketsiz ve Ğ ünce, ciddi bir tavırla devam etti: — Öyle zannediyorum ki, size fay- zi bona söyle- mez mi z.? Adam ürperdi, garip bir sekilde genç kiza balktı. Sonra mırıldandı: — İsmim Pranaua Damyendir. Tam bu anda, avcı, onların Üzerine geldi, atını durdurdu ve sert, kısaca gu erari verdi: 2 Iihan Tarns cam gibi mwıldıyan gergin derisi bizi sersemletmişti. Herkes onu dinliyor. du, Vali kır bıyıklarınm altnda alt dudağını kemirip duruyor ve gözleri parlıyarak, aradabir; — Er! Diye mırıldanıyordu. Alay kumandanı her zamanki bol ve uzun kahkahalarmı biribiri ardı sira çamların tepelerine yolluyor ve sık sik aldığı Şam fıstıkları çürük dişlerinin arasında (o Çıtırdatıyordu. Genç müddelumumi, dirseğini masaya dayamış, gözünü kırpmadan kadını bakıyor, gülmüyordu, Hattâ onu din- lemediği de apaçık görünüyordu. Bü. tün bu gece zarfında, aşağı yukarı $a- bahm seat üç buçuğuna kadar süren bu gece âlemi içinde, müddelumumi, nin ne düşündüğünü, zihnen eyle, ki- minle meşgul uğunu elin, bugün bile anlamış değilim, Bilâhare tahki. kat bitti, Katil meydana çıktı, Ara- dan aylar geçti, Belki yirmi defa yine onunla beraber içki içtik. Çok ısrar ettim, yalvardım, fakat o gece o dal gın gözlerle ne düşündüğünü bana söylemedi. Dalma kaçamaklı cevaplar verdi, Daima: — ım, ne düşüneceğim? Herkes | gibi ben de o güzel mahlüku dinliyor. dum! Deyip işin içinden çıktı. Neyse.,, Biz orada bu işle meşgul - ken doktor yüz metro ilerde, Alman- larm bisikletlerini koydukları sun » durmanm altında, cesedin üstüne iğil- miş, bir radyom Jâmbası tutan neferle beraber düşünüyordu. O kadar ısrar, lara, hattâ esmer kağdmm iki ilç defa yanma gidip onu yerinden Mişel Zevako | ğa çalımmasme ve bin türlü dil dök. mesine rağmen, yanımıza (gelmedi, Hattâ biz kalkıp odalarımıza çekildi. x zaman o hâlâ ölünün başınday. dı, Sabahleyin güzel bir dağ sabahma gözlerimizi açtık. Kadm bizden evvel kalkmış, yine ayni noktaya, yine ây- ni zenginlikte bir kahvaltı masası kurmuştu. Doktorun #abaha karşı yattığını söyledikleri için onu uyan . dırmak istemeğik, Kahvaltı masasınm başında, kadı » nm kocası olan genç mühendis, bak bü adımdan hiç bahsetmedim, dur simdi anlatırım, bu mühendis bize ce. sedin bulunduğu yeri işaret etti, Uzaktan pek bir gey görünmüyor. du. İşimiz bitince kalkıp oraya gittik, Gördüğümüz manzara şuydu: Ceset, parça parça edilmişti, Kafa. tası bile ortasından ikiye bölünmüş * tü. Biz bunun sebebini (o düşünürken doktor arkamızdan bağırdı: — Ne 0? Uçmuş mu yerinden? Yanımıza ge İlk defa görüyor » muş gibi bir müddet o da bu cılk et yığınma gözlerini dikti, Sonra başmı valiye çevirerek: — Benimle beraber içeri kadar teş- rif eder misiniz efendim? Deği. Vali sesini çıkarmadan onu takip etti. Hep beraber binaya girdik. Dok. tor bir kapı açtı, Buralarını daha ev- vel görmüş, buralarda sanki uzun müddettenberi yaşıyormu şgibi alış * kın tavırlarla içeri girdi, (Devrmt var MARKİIZ DO Pompadur "Pardayan,, serisini yazan büyük İ macera vomancısının bu eseri, 15 in- i ci Dul Fransasını büyük bir kudretle j canlandıran çok heyecanlı ve me rakir bir romandır. HABER neşriyatı: Sayı. 11