; BÜ GÜ eüeiaa aN EA NÇD aa Hm_mm Bir lâboratuvarda yapılan Nicin lecrübeler ne netice verdi? -örorüz? “ Kadınlar erkeklerden daha çok ve daha canlı rüya görürler Üzerlerinde tecrübe yapılan kimseler, uyudukları sırada bir elektrik vantilâtörü işletildiği zaman kendilerini tayyarede uçuyor görmüşlerdir Dsanları asırlardanberi düşün- OB — MART — 1938 Niçin « a * | Sinema âleminde yeni bir inkilâpmı var! * Canım karanlıkta sakalını kim görür,, Flim âleminde garip bir yeanilik “rüya,, hâlâ ruhiyatçıların cu r*ıgiur olduğu meselelerden biri- » Neden rüya görürüz? Gördüğü- lar zaman itibarile ne ka- Uzünduür? Bir göcede kaç rüya ıh Füz? Kadınlar mı, yoksa erkek- %hl Tüyayı daha canlı — görür? ş.mmik gibi, uçmak gibi, vahşi hay- 'a ÜF veya hırsızlar tarafından ko- 'H&lnmâk Kibi, berkesin içinde çıp- :’hhdüln—s'—ı:ık gibi hepimizin pek iyi İşş Rimiz rüyaları tevlit öden ümli- ğ T hedir? ağın oşra- yaplılları tet- pdığımız şekilde- Sit sebebleri ol- Farla yemek !.'Ş;la bulunmak, bundan mütevejlit YA CArpintisi, yatağın vo yastığın M CU tenefttis cihazı adalelerinih .;:İk hureketleri, tansiyonun azal- | ".ı , lîlr pancu h çarpması veya .h':*r A gıcırdamazı, dimağda bir Taf, l0 halinde bir takım hayaller ya- Iî' ki işte biz buna rüya diyoruz. k“:h“rıı'ııvnr tecrübelerinde, üzer- n de terrübe yaprlan — kimseler, uug"_k!nrı sırada bir elektrik van- TÜ işletitdiği zaman koöndileri- | Y Avyarede uçuyor. & rnlh;lnrdır..' bir kibritten çıkan kükürt gatür koklatıldığı zaman gözleri- | Müy, Hünde bir takım infilâklar can- | »..';'tıs'ı.-. Ellerine pamuk sürüldüğü 1 , üyalarında bir köpeğin elle- %İ!Yadığmı görmüşlerdir. ı(ııpaıı; g, Tine kırmızı bir işik aksottiri- ÜimÇ Sözlerinde — şimşekler. yıldr ';" Darlamıştır. | !,:hnıln]ıırn nazaran gördüğümnıl İârın yüzde altmış rüyeti alâ- | b Ğ eder, samlanın tesirile, yani | tk, hei ola, Üren tü u kabil rüyala _oı—qok* Rabi '? — müzisyenlerdir. Koku ve N tesirile görülen rüyalar en h ıı_lelmekıpdlr. Alelömum sıh- ':lianlnr güzel rüyalar görürler. “ür ise fena rüyalar, — kâbus- Uğraşırlar, Oim € Yaşıtdan küçük — çocukların K dlürdukınri pok ondirdir. Uyu- | 5!; Mağın en fazla faal hulundu- | BŞ *'lar yirmi beş İle otuz yaş nra amı, / Senelerdir. Altmış beş yaş lir bek az rüya — görürler, Bu a0 çoğu manzaradan ve ma- | Olüm 3Dilmiş bir işin hatırada san-!| b Asmndan ibarettir #Eftr kimseler bir gece evvel BÜ | Bt r bir gece evvel Bür- | üyalardan on tanesini hırl a yabilirler. Rüyaların can- | SYayı görenin $ahsına göre | lar erkeklerden daha Üa AYalarm pek ŞünU. gözterm | a ları vok ve daha canli rüya görürler. Bir âllme nazaran vasat bir rüya ancak | otuz saniye — sürmektedir. Bunun klâsik bir misali İngiliz romancıla- rından Charles Dickens'in gördüğü rüyadır: Diokeng rüyasında ölür ve bir tabutçunun dükkânıma götürü- lür. Orada ölçürünü alırlar ve saat- lerce uğraşarak tahtaları kesip bi- çerek bir tabut meydana getirmeğe başlarlar. Tam bu sırada marangoz elinden bir tahta düşürür — ve onun patırdısile Dickens de hayata avdet #der, Romancı - uyandığı vakit bir koltukta uyuya kalmış olduğunu an- lar. Dışarda bir marangoz bahçenin tahta parmaklıklarını tamirle meş- güldür. Dickens onun elinden düşür- düğü bir tahtanm gürültüsile uyan- dığını anlar. Bütün bu rüya Diskens” in uyuma halinden uyanıklığa geçti- ll sırada, ryani pek kısa bir. zaman içinde görürmüştür. Rüyaların yüzde sokseninin sebeb- leri malöm -olmakla heraber bir kı- sım rüyaların ruht bir takrm halet- lerden ileri geldiğini de kabul etmek Jâzımdır. Birçok palkologlar, rüyada uçmanın, teneffüs eihazının multa- rit hareketlerinin dimağa — yaptığı telkin mahiyetindeki tesirden — ilerl geldiğini YAdla ediyorlar. Rüvanızda — kalahalrk hir yerde kismen tamamen çıplak olarak dolaştığınızı ve her kesin nazarları- | nın üzerinizde toplanarak utanıp ne | yapacağınızı şaşırdığinızı — görürde- | niz üzerinizden yorganın kaymış ol- duğuna emin olâbilirsiniz. Soğuk bir havada az örtünmüşseniz — vayahut üzerinizdeki yorgan kaymışsa rüyn- nızda karlı bir havada paltosuz ve belki de ceketsiz sokaklarda dolaşır ve dehşetli üşürsünüz. Uykunuzun içinde — kendinizi bir dişçi sandalyesinde olurur görür ve gayet garip şeraltle, meselâ koca- man bir nalbant kerpeteni ve ya ma- şa ile dişinizi çektirirseniz bilmelisi- niz ki dişlerinizde o anda husule ge- len muvazenesiz bir kan — deveranı onlardan birinde muvakkat bir ağrı moydana getirmiştir. Yahud da di- şinizde bulunan ufak bir çürük ağ- rımağa başlamıştır. Ayakları uyku esnasında — yatak çarşafına dolaşanlar Tüyalarında ekseriya bütün İşlerinin teres gittiği- ni görürler ve bütün bunlar yetmi- yormuş gibi bir de üstelik treni ve- ya vapura kaçırırlar. Rüyamızda zan pek yüksek yer- lerden düşeriz, yüreğimiz ağzımıza g&elir. Bu neden — ileri gelir biliyor musunuz? Yatağın herhangi bir ye- rinin blraz sarkmış veya iğrilmiş ol- mazsından! Rüyalarında — canllerle, katillerle uğraşanların o gece mü- hakkak midolori bozulmuştur. Bazı psikologzlar rüyada vahşi hayvanlar tarafından — kovalanmağı, o rüyayı gören adamın uyanık hayatmda tah- teşştur korktuğu, tefevvuk edemiye- | ceğlnl bildiği bir kimsenin mevcudi- yetine humlediyorlar. Gene — psiko- logların iddialarma nazaran rüya- ı da gördüğümüz manasız, — korkunç şeyler hep uyuduğumuz sırada — vü- | cudumuzun geçirdiği cilaman! rahat- | sızlıkları voya ıstırapları — dimağın | bir hikâyoe uydurarak-İzaha çalışma- ı sından ileri golmektadir. Meşhur sinema yıldızı Greta Garbo or- kestra şefi profesör Leopold Stokowski ile birlikte İtalyada bulunmaktadır. İtalyan polisi, bu iki çiftin çekingen vaziyetlerin- den şüphelenmiş ve her ikisini de sorguya çekmiştir. Sorgu neticesinde serbest bırakılan çilt- ler otomobil ile llk önce — Copri adasına gitmişlerdir. Fakat Greta Garbo burasını beğenmediğinden tekrar Kavellaya dön- müşlerve burada deniz kenarında İngiliz lortlarından Crimtorpun malikânesi olan Cimbone köşkünü bir ay müddetle kirala- mışlardır. Şimdi, yıldız profesör Stokovs ki ile bir arada Villâda kapalı bulanmak- dadır. Civar köy halkı yıldızı görmek için Kavellaya akın etmiştir. Yıldız profesürle Napoliye gidip gelmiş, bu gezintiye birçok manalar verilmiştir. Şimdi herkes yıldızın profesörle Napolide evlenmiş — olduğunu iddia etmektedirler. — Oturdukları villüda Kavellolu bir kadından başka kimse yok- tur, Bazı gazeteciler, bu kadından, yıldı- zın evde göünlerini nasıl geçirdiğini anla- mak İslemişlerse de kadının: “— Hiçbir şey söyliyemem; ben ancak çağırdıkları vakit odalarına giriyorum!,, cevabile karşılaşmışlardır. Yaıldız, dışarı çıktığı vakit — bütün köy çocukları ve kızları onu adım adım takip otmektedirler. Ba halin sevimli yıldımı say- | fiyeden pek çabuk bıktıracağı anlaşılmak- tadır. Sinemacılık günden güne büyük bir te- kâmül göstermektedir. Sinemacılar halkı ı sinemalara bağlamak için bin — bir çare düşünmektedirler. İşte son zamanlarda ye- ni bir buluş daha orlaya atılmak üzeredir. Bo da, bir filmi anlamak — için ancak iki defa sinemaya gilmek mecburiyeli ile se- yirelleri karşılaştırmaktır,. Şimsdi yeni bir film çevrilmekledir. Bu filmin İsmi: *Ca- mım Karanlıkta sakalı kim görür?,, dür. Öy- nayan artistler Norma Şerer ile Vallas Be- ridirler. Bu film ancak ikl gidişte seyredilebile- eektir. Birinci gidiş, meselâ bir dostu zi- yaret eder gibi günlük elbise ile olacaktır. Bu filmde göreceğinir, çeşit çeşit modalar ve asıl hakik! film için yapılan hazırlık- Tardır. Asıl filmi görebilmek için ise, ay- ni gece tekrar gidilecektir. Bu seferki gi- | diş suvare kıyafetile olacaktır. *Cantm sakalını karanlıkta kim görür?,, filmi için Nevyorkta büyük hazırlıklar yas | pılmaktadır. Romeo Juliyette seyrettiğimiz | sevimli yıldız Norma Şereri burada da â- caba ayni sehharlığı ile — seyredebilecek miyiz? Bir filmi ancak iki defa gidişle anlaya- bilmenin, seyirciler tarafından ne derece- ye kadar memnuniyetle — karşılanacağını | İ bilemiyoruz. Yalnız zannettiğimiz bir şey vursa Amerikan sinemaları filmin birinci- sini gösterirken - sinek avlayacak ve e«f hakikt filmde İse de tehacümün — önüne geçmek için kapılara arazözler yoerleştir. mek mecburiyetinde kalacaktır. Deniz müsteşarı Londraya gitti Bir müddettenberi Almanyada bite lunmakta olan İktisat vekâleti denit işleri. müsteşarır Sadullah — Güney, Hamburktan Londraya goçmiştir. Sadullah Güney, İngilterede liman ve gemi inçaatı Üzerinde tetkiklerde bulunacak vo ayın on beşinden son- ra şehrimize dönecektir. Deniz işleri müsteşarı - Ankaraya döndükten sonra, müstoşarlığın alaa cağı yeni şekil ve vaziyot üzerinde bir karar verilecektir. Evvalcede 'yazdığımız — gibi, bu müsteşarlığın devlet demir.- ve havâ işletmelerini de ihtiva etmek üzere bir münakalât müstebarlığı — haline kalbedilmesi ihtimali vardır.Bu tak- dirde İktisat vekâletinde yoni teşki- Tât yapılacaktır. .. Bunu bilhassa bana itirafın güç Çok iyi bilirsin ki.ben senin kocan rm, Ağabeyimi geçen yıllara rağmen senden soğutur Banıyorsan aldanırsın... ğ bu hakikati ağzından işitmek bhana, dört aene İçinde Bevdiremediğimi anlatacak... Bu benim için çok acı " Fakat ben seni bahtiyar görmek için bu acıya kat- tercih ederim. Alf!ıu:ıyoı—sun Selim, Suadı ben çoktan unuttum.. d gini kalbin söylemiyor Sabiha. Hele göz Üzünü ancak ağabeyimin tekrar hayata dönmesi, Belmesi, sana kavuşması güldürebilir.. Aldanmıyorum e < Niçini- var mı Selim? B Ç"kfar Suadle evlenemez miydin? K Üzyno bâkacak, bir vaziyette miyim ki.. HON mimle evlendiğinden mi * "ı '& ederim Selim!.. _q“;"'- Sabihayla Suzd hakkmda, evlendiklerindenberi " Hayır Selim.. Suadı hayatta görmek iİsterdim fakat :ğv"lr birleşmek için değli. Artık buna imkân yok. Niçin? konuşuyordu. Bu mevzua temas etmesi, Suad düşüncelerini öğrenmesi lâzımdı. Kararımı bu ko- A qh Böre verecekti. Ngl:““ hiç beklemediği bir haber almıştı. Dalresinde %hh: Ziyaret eden bir zat, Suadın sağ olduğu haberini | M&i' Ağabeyisinin sağlık haberine, hele İstanbula gel- hıhab“mnduğımn sevinmiyecek bir adam değildi. Fa. ı_%l de beyninden vurulmuşa döndü. Bu zat yanından 4 .“'ı' kadar güç oyalandı. Ondan sorıra da ne yapaca- &di, Bir facia karşısında bulunuyorlardı. Karısile Ona nasıl söyliyecekti? Söylerse hakkında neler dü- Ş Düi FUT Bu öyle bir faciayar ki.. Nap Ttmiyordu. Kafası — çalışmıyordu. Ti lâzım geldiğini ayıramıyordu. N Ağlamak mı, İ HABERİN EDEBİ TEFRİKASI: 9 Yazan: Hasan Rasim Us İginden bir. bahaneyle ayrıldı. Saatlerce, ötede beride dolaştı. Nihayet guna karar verdi: İşi Sabihaya açacaktı. İsterse ayrılacaklar, kardeşi. ne hiçbir gey sezdirmemeye çalışacaklardı. Bunu da doğru bulmadı. Ne yapmalıydı?... Eve kararsız bir vaziyette goldi. Kendini tutmak ve Sabihaya hiçbir şey hissettirmemek için azami gayret sarfetti. Ferid'in her gün “amca” dediği halde bugün “baba" demesi. Selim bir çocuk gibi ağlamadığına hâ. lâ hayret ediyordu. İşte sözü bin güçlükle (Suad) bahslne getirebilmişti. Şim- di nasıl devam etmeli, Sabihaya hakikati nasıl söylemeliydi? Selimin bu gayritabii vaziyeti Sabihanın gözünden kaçmı- yor, hele onun sözü Suade intikal ettirmiş bulunmasma bir türlü akı! erdiremiyordu. Selim, Sabihanm sözlerinden tekrar Suadle birleşmelerine tmkân bulunmadığını anlamıştı. Onu bunda haksız da bulmu. yordu. Kardeşten kardeşe geçen bir kadın... Bunu Sabiha, öl. se de kabul edemezdi. Selim Sabihanm kendisini sevmediğini, sırf babasının ve annesinin msrarları üzerine, evde bir sığıntı gibi kalmamak, çok sevdiği çocuğundan ayrı yaşamamak için evlendiğini herkes gibi biliyordu. Kendisinin de sırf bunu bir vazife telâkki ederek evlendiğini herkesin bildiği gibi. Buna rağmen o, Sabihaya samimf bir hisle bağlanmış, ona, kendisini seven bir kadın gözüyle bakmış, bir dediğini iki yap- mamaya çalışmış, Suadi hatırlatmamak için her fodakârlığa katlanmıştı. Sabiha da, kendisine bu kadar iyi davranan bir SA OOELUEARLITİREAD MAHFUZDUR adama mümkün olabilen yakmlığı göstermişti. Daha fazlasmı yapmadıysa bu elinde olmadığındandı. Selim, karısının ellerini avuçlarından bırraktı: — Beni böyle üzülür görmek, beni büsbütün harab ediyor Sabiha - dedi. Sana artık gözyaşlarını dindirecek bir haber vereceğim,.. Suad yaşıyor, birkaç gün içinde de burada olacak.a Sabiha sarsıldı, nefesi tıkanır gibi oldu... Ancak: — Ne? Ne?7 - diyebildi. Fenalaşıyordu. Damarlarındaki kan yavaşlamıştı. Sarârt- yordu: — Sabiha, kendine gel canım... Bunu sana üsabma hükim bir kadımsın diye söyledim... Sabiha! Sabiha!.... Sabiha derin bir nefes aldı. Sonra yavaş ve bitkin bir seale: — Doğrü mu Selim. Rica ederim doğru mu? — Böyle yalan olur mu Sabiha?... Bu haberi, daha kimse. ye bildirmedim. Seninle ne yapacağımızı kararlaştıralım, diye., Beni pişman etme!,.. Asabma hâkim ol! Selim ayağa kalktı. elini Sabihanın omuzuna koydu: — Şimdi beni dinle Sabiha!.. Dinliyor musun ? O, cevab veremiyecek bir haldeydi. Yaşıyor muydu? Her geyi umar, fakat böyle bir hakikatle karşılaşacağını aklıma bile getirmezdi. Artık, yaşamamalrydı. Suadin temiz aşkına ihanet etmiş; kardeşiyle evlenmiş bir kadının yaşamaya hakkı olma, malıydı. Selim: — Dinlemiyecek misin... dedi.. Selim, Sabihanım âsabma hâkim olduğunu anlatan bir sit- kirmeden sonra: — Dinliyorum Selim... Konuşalım ve ne yapacağımızı karar- laştıralım... . dediğini işitti. — İkimiz de bir facia karşısında bulunuyoruz... Bu faciayı biz hazırladık, biz önlemeye çalışalım. Bana yardımmı rica ediyorum. Çünkü, hiçbir şeyde, yalnız başrma karar verebile. cek halde değilim, Düşündüklerim bana tatbikı güç şeyler gibi “görünüyor..,