19 ŞUBAT — 1038 İta s.ıbu ya.. Her türlü fazayih t talilme çıkar., Bu sefer de içine düştüm... Bakırköyde, beş İti ahbab, Sali- haddinin — evinde toplanmışlar. Gel . sin Cimdallı. Pa - ralar ortaya dö - külmüş... Kazana- n da kazanmıya - nı da keyifte, Hey- hat ki bu eğlenti. ye polislerin mül - dahalesi “pişmiş aşa soğuk su kat- mMiş,,.. Esasen bu anlattıklarım — da | zabıit — varakası - nın — hulâsasıdı. Yoksa — suçlular “asla kumar oyna- madıklarını, pirzı ıı ile şarab içerel. ndikler i n (, Evvelğ tesbit doğru söyliyeceğine na mus ve gerefi Üzo- rine yemin -etti vildi. vı2. — Anlat baka- irm, orada no a - riyordunuz?.. —Bay reis.. Bendeniz bu ar - j | u.:f:"u kahvasinden — kalktık, | Nlh._ Sekiz buçuk... İ ı..“llk Bidelim! dedi.. Yahv, %&h ':Nı gidilr mi Cedim. fakircikler, paraları OYnasınlar,.. Vallahi re- K, :âwükminm yirmi bir lira... kea Müdafaayı, sen bun TÜ oynarken?.. Börmedim ı!mdım “)hh“'üıı.ı Demek ki, N e Gördün de mi göyle - UYdurdun mu? #fendim, gördüm. — Cimdallı oy- hadıklarını mı?. — Hayr, pişpi- Fik oynuyorlardı . Ka kâğıtlar - x — Bvet.. a: — O halde ne - i .*h.:"“!orma, dedin? “’lııı. Di EAnaa | EE Arap saçı gibi bir dava... Umar mı oynamışlar Şarap mı içmişler ? ahltıerın karakolda verdikleri deyle mahkemede söyledikleri birbirini tutmuyor — Yok, ne yalan söyilyeyim reis bey... Lâhavle... Yani, hiddetten ne hale geldiğimi tasavvur edemezsiniz.. Şn hâkim cinsinin mutlaka melâike ile a- lâkadar olduğuna derhal ve bilâtered- düd hükmettim. Herif insanı hiddet ten kudurtacak, yelsten ağlatacak şe- kilde idarei kelâm ediyordu. Reis, büyük bir sabır ve sükünetle sordu: İ — Peki ama, oğlum... Polisteki i- faden cimdallı oynandığmı, buradaki sözlerin oynanmadığını gösteriyor... Yalan mı bu?... — Neye yalan olsun reis bey?.. — Peki, ya şimdiki sözlerin yalan, ya polisteki.., Şimdikller doğru mu?. — Doğru efendim, doğru.. — O halde polistekiler yalar. İ — Korktum da söyledim. | — Nasıl söylersen göyle. Yanlış söy | ledin... — Evet... — O halde yanlış ifade verip tah- kikatı şaşırttığın ve bu adamları bu- raya kadar sürüklediğin için hakkın- da takibat yaptıracağım... Bu hiç ummadığı mukabele, şahit Bzerinde dehşetli bir tesir yaptı. Bu. na rağmen fikrinde ısrar etti. Senki - yalan söylemediğine yemin eden o de- ğilmiş gibi... | Relis suçlulara sordu: l — Ne dersiniz? Biri kalktı: — Reiz bey, kabul etmem... Biz kâ Bit oynamadık, şarab içiyorduk. Kâ - Zıtları görmüş mü masada?.. Soruldu. — Nereden göreceğim, oda karışıklıkta... Filhakika karışıklığa getirmek iste- diği meydandaydı. İkinci şahit dinlendi. O da hemen hemen ayni şeyleri söyledi! — Peki, diye sordu reis; sen masa- dakileri görmedin mi? — Gördüm efendim, vardı.. — Peki ama, polisteki ifedende ar- kadaşmın ifadesini tasdik- etmişsin, bu imza senin değil mi?.. — Korkudan... Öyle mi dediler, ben de evet dedim reis bey... loştu, şarab gişesi Suçlulara sorul. du; demin kalkan adamt XX“&O—_ — Bunun ifa - desi tamam! de - SW & MA Reis şöyle ce - vap verdi: . — Onun ifa « desi, yalan söy - lediğinden dolayı aleyhinde tahkikat başlayınca tamam olacak.. Sonra zabıt tutan kom tek- rar şehadetine müracaat — Efendim, ifadeler — onlarımdır. Battâ, Osman “cezalarını — çeksinler, oh olsun!,, bile diyordu. Orada bulu- nan arkadaşlar — şahittir. Dedi, bem bunlar ifadeden sonra da mütcaddid defa vakayı anlattılar, gahit ÖOtma - nın annesi sik &ik mevkuflarla tema: sa geldikten sonar iİfadeleri değişti. Bu darbe, şahitlere herhalde biraz ağırcaydı ki, reis ikinci defa Osmana: — Doğru süyle!. Deyince herifin adetâ yüreği çarp- | çok sıkmtılı geçmiş- HABER — 'Aîuım poıiııı DB A B oe maslaralen İ z de'lln izer lli nn FİREXA Vilyam Povel gönül avcısı! Yirmi senedenbe- ri kâh centilmen ve ya serseri, kâh do - landırıcı ve ya polis hafiyesi rollerini ya. pa yapa ismini, sine- ma afişlerine koca- man harflerle yazdır maya muvaffak olan bu sevimli artist, A- merika sinema yil- dızlarının bâaşta ge- lenlerindendir. Buna rağmen ha- yatmın ilk devreleri tir, Povel, Pitsburg - da doğdu. Ailesi zen- gin değildi. - Orta halliydi. İik ev « vel avukat olmak is- tedi. Kanas Siti üni- versitesine — devam ettiği sırada talebe- ler tarafından veri - len bir müsamerede sahneye çıktı. Çok alkışlandı. Ve heves etti. Maruf bir sanatkârdan derş almak lâzımdı. Bu ise paraya mütovakkıftı.. Fırsat bul- dukça küçük ve adi tiyatrolarda figü- ranlık yapıyordu. Çok sıkıntı çekti. Nihayet 1913 de Brodvey ftiyatroların- dan birinde ilk mühim rolünü oynadı, | yordu. G töhret kazandı. 1928 de sinemaya intisab etti. Be- be Danyel ile birlikte (Senorita), az Bonra da (Şerlok Holms) filmleri: gevirdi. Sahne vazı: Sternbergin dikkat na- zarını çokti. Ona, (Zaferin Zevali) fil. minde bir rol verdi. Bu filmde ve bilâ- hare (Baskın) da gösterdiği muvaffa- kryetle büyük şöhret kazandı. .ıul film çıktığı zaman Kaliforni- fr. Başını hafifçe ııııqhıl-'ım çevirdi ve gonra yine: — Karaknald a korkudan... Diye — başladı. ” Röelsin tahammü - lü taştı: — Demek ka - nundan — kork - mâak hiç âklınıza gelmedi. Diyerek, ifade alınırken hazir bu lunanlarin Amme şahidi sıfatıyla ocelbine ve dürüsma - nın talikine karar yerdi, aktörlüğe - Vilyam- Povel, Grand Ziegfild filminde... Virjinta Bruk, altta: ya studyoları sesi güzel artistler ara- mak mecburiyetinde kaldılar. Povel bundan çok-istifade etti. Çünkü sesi di. wel, kadımnların çok hoşuna gidi- l Holivudda büyük yıldızlarm koca Iu*ı bir klüp tesls etmişler ve buna: smini vermişler - ir. Bu garib klübün milessislerinden | bîri.si de Mari Bettinin kocası (Her - man O, Nelson) dur. Taliinden çok memnun olması lizmmgelenlerden bi- ri., Çünkü studyoların tekliflerini reddetmekte ve kendisine (Mösyö Bet- ti) denilmesini istememektedir. Herman' beş senödir. ovlidir. Daha €vvel tiyatro acenteliği ve cazband gefliği yapıyördü D A7 Dw Soldân sağa doğr u: Povel, Lülz Remiye, Mirnü Loy, Casuslara karşı filminde Povel ve Bille Barnes, bar'la evlendi. Fakat, geçinemediler, ayrıldılar, Povel en ziyade polis, hafiye ve en- trikalı rollerde muvaffak olur. Şimdi (Arsen Lüpen) i temsile hazırlanıyor. | Bunda da muvaffak olacağı muhak « kak... (Cesur kaptan) filminde gösterdi- ği muvaffakıyetle pek büyük bir şöh- ret temin eden (Spenser Trasi); Jon Kravfordla beraber yeni bir film daha çevirecektir. Sanatkâr studyoda işini bitindikten sonra atla gezmeye çıkmaktadır. Yu- kardaki resimde, elindeki kocaman bir elmanın yarısını (Con Kravfarda) 1- sırttığı görülmektedir,