N q%'hllnı bin altın mı veriyorsuzuz ? ızdn. Yalnrr bi Ki &i —“emı)orum. E.,,,.em esiz Âliye kendini size be- €Z Sanırım, h muzrabı ' Nm Aliye'nin sesi bu ilâki tesiri 7 İ ef (l - Âliye'ye... Öbü. I(G* 'lm Selâme Ööyle eşsiz bir gü. İÇEki Emirim, onu biş başka satayın L O ine yoltayıp soldurmak bir günalı A NPÜÜ ne istiyorsun? İ için altr bin altın dinar, 'W » Amma kabul., h Yezid'in ızkıdışlın daldıkları ayrılmış balunuyorlardı. —u;n bunlardan birine, sağ tatafında kki-muu. ince bıyıklı, beli kı- lda-nı dirseğiyle vurarak; Abğ Hasan! - dedi , İbni Minaya g_“'hn:x verdiriniz, % Züçlı.ı.: duğrularak kameriye. St Esirci —onun kızları görmek x&" sanmışa; önüne düşerek ; ış':: taraftan buyurunuz Emirini; v"'fıı k oldu - Göreceksiniz ki Şamın 4 Strayı bugüne kadar ne bir Aliye T Selâme görmemiştir. A ÇLA Yezid bu sözlere kulak asma- k. kapısına Coğru yürüdü ve sa- u:lz artık güliyoruz.. kle iktifa etti Altı bin altın ilen kızlara bir göz atmağa bi Börmemişti. Az sonra gece dar sokakta atlarına bin- » G gene Ogçeamıcır yonardan 'N& farayına yollanmışlardı. sokaklar camilerden boşanan la doluyr .m. (':qh Yezid Alıve lle Selâmeyi ne- ı' Sörmek istememişt'? kaç Kün sonta, o gece yanında '5 9 olanlar bu suali kendi ken. ND bi " Sormuşlardı. Zira, İbni Mina- "7. ü israrlarına rağmen iki cari- _lıylc Nr göz atmak bile isteme- —Xg.n“ Yezid, kızları haremine sök- %%Ğî a yanlarından bir an ayrıl- *M..s h'vamı;u. Bu balin haremde h Gedikodu hemen bütün sara- *; .— Ve oradan her tarala yayıl- Rq" “k Yezii kadınlarını ve © gü- "dığı gözdelerin bepsini ih. N gecelerini, gündüzlerini * dukn dibinde — geçiriyordu. w; Adıar doğ ştirmiş Habâde de- S dar. içiyor ve; n. babe ! ”» Uyanıyor ; a“—kı " '“'yore— Selâmeye ehemmi- Tüyordu, Medinel! kızım karde- € bu tesirini duyduğu zaman lDq,ıî'”qmaıı Bin Abdülmelik.evve- Etmiş, sonra fena halde sinir- w— Hani vaziyet sinirlenmiyecek Ha ülr. Yezidin hayatı halkta, *lifeye ve hanedanına karşt Refret doğuruyordu. Karde. 'v içinde kaklın uğrunda deh- 'Arium işti, Bir kere üstüste Np!nıı:ı Bu izdivaçların _'. #yafet ve kediye gibi masrafla- le*iriuıv:: şehvet uğrunda İr sezvet azamet ve dehşet "ıq_“:vmau. Üleyman AT Bin Abdülmelik, 'S. Y varacak bir adam değil. &zid'in her hareketini adım *drn biri vardı ki ne duyar, derhal Halife Süleymana w N:::“ Böylelikle Halife — kar- N & her gün kaç kupa şarap Ç:ıu ı:' kaç defa “öksürdüğünü * *tr:k » — nasıl bir bez dokur *Nı—, *luyordu. Emir Ye Adkn, “dar yakından alâkadar olan ü4 Btni ve eniştesi Örner bin teg * başka kim olabilirdi? P ; Y ABA E3 Y Yazan: Mizamelttin Nazit €zid, altı bin altın baha biçilen a klzlara bir göz atmağa bile lüzum görmemişti deşi ile yani Emire “Fl'mqiin Abdür. melik,, ile evlenmiş olan Ömer bin Ab- dülâziz, Halife Süleyman tâxı.'ı.ndın veVaht ilân edilmişti. Bu Emir, Hali. fenin kacdeşleri Eznir Yezid, Emir Hüş şem ve Emir Müselleme dururken ken- disini Beni Ümeyye saltanatına velihat olarak göstermiş olmasıridan ne dere. ce memnun bülunüyorsa bu üç emirin kendisini HaVfelik makamınma çıkart- mak istemiyeceklerinden de o derece emin bulunuyordu. Emir Hüşşam henüz pek küçüktü ve ablası FPatmanm sarayında yaşıyordu. Bunun için ondan bir fenalık ummu. yordu, Dalma eli altında bulunan bu emiri istediği gibi idare edebildiğini ( ERREK — RIZ ) Yazan: Kenan Çinili — Melekzad Çinili No:15 — Tercüme ve iktibas hakkaı mahfjuzdur — Bütün Feriköy benden bahsediyordu : Hiç kimse benim kız olduğuma bir türlü inanmak istemiyor Leylâ bunların en başında... “Biliyorum, diyordu, bu yalanları senden soğumam için uydurdunuzl » Ben de boş duran könepeye oturdum. Sükütu İnce Leylânın annesi yırttı: — Çocuğum, dedi. Yaptığın: beğen- din mi? Bak annca neler söylüyor. Bu işte bizi de kabaha'li çıkarıyor. Ben, anneme; — Onları itham etmek doğru değil, anne dedim. Bu işte kabahatli varsa o da benim.. Büyük bir kusur öşlediğimi biliyorum. Bunu önlemenin çarelerini ve bu işten hiç bir>tarafa zarar verme - sanıyordu. Emir Müselleme ise Bizana-| den çıkmanın yolunn arayıp dürüyorum, la harpeden bri reduya kumanda etmek. le meşgul bulunuyordu, Başını kaşıya- cak vakti yoktu. Harp onun biricik zev. ki idi. EEmir Müsellemenin ne kadın- da, ne sarayda ne de saltanatta gözü vardı. Geriye Yezid kalryordu. İşte veliaht Ömer bir Abdülâziz, karşısın. da yeğiac rak'p caarak bunu görüyordu. Evvelâ —Emi: Yezidin kendisini kat'iyyen sevmedifine emindi. Sonra kadına, israfa, #evze ve debidebeye çok HMüşkün olan bu Yezid'in istediği anda Şamdaki mütcassıp sımıflar arasında bir hayt' taraftar toplayabileceğini de biliyordu, Ömer Bin Abdülâziz İslâm dininde olanları ikiye ayırmış olan kötü hatrra- ları ortadan kaldırmak ve Hazreti Ali ile Maaviye arasında geçmiş olan kanlı | vak'aların bütün izlerini silerek Beni ı Ümeyye saltânatırı iç — kâvgalârdan kurtarmak arzusunda idi. Halife olur olmaz muslümanları biribirine düşüren ikiliği kökünden temizleyebileceğini umuyordu, Bir ordusu İstanbulu muhasara eder- ken ve Avrupanın garbinde bir ikinci ordusu Fransız topraklarma dalmış bu- lunurken o Beni Ümeyye saltanatmın için iş/a kakırdamakta olduğuna kanaat getirmişti. Binaenaleyh veliaht Ömer bin Abdülâziz'in saltanat hırsında şahsi düşüncelerin Üstünde olan taraflar da vardı. Ve o, butemayüllerinde hiç te yalnız değikli, Nasıl Yezid kayu mü. teassıp cami ve namaz müslümanlarını arkasında toplamış bulunuyorsa- o da Hazreti Alinin hatıralarına saygı gös- termekte devam edenleri gizlice teşki- Tâtlandırmış bulusuyordu. Halife Süleyman Bin AbdülmeVk, yukarıda da söylaliğimiz gibi işkembe. sini şişimrekten başka bir şey dü nVyen Allahlık bir odmadı. Fakat bütün uysallığına ve saflfığına rağmen o da Şam mütcassıplariyle bir kafada idi.. Hani veliahdinin düşünceletini birisi gelp kendisine açmış olsaydı Ömer Bin Ev ekonomisi GRLT A AA Ce FT UA TU TC Esnaf neden hile yapar? İYHCEK randdelerinde hile yapmak ihtiyacı nereden geliyor? Bu saunlin cevabı şudur: Hilesiz mallar pabalr olduğu için... İyi Trabzon yağının toptan kilosu 80 kuruştur. Bğer bir mahalle bakkalmda, kilosu 80 kuruşa Trsbzon yağı satılıyorsa, bunun Leylâ ben! çok seviyordu. Bunu bikdi. ğim için kcnül:'i:'.: bir fenalık yapma- sından korküyor ve bir gey söylemiyor- düm. Bic genç kızra istikbali — ve izzeti nefesi'yle oynaklığım için bana kızmakta hakhdırlar. Kömse bir şey söylemiyordu. Ben de önüme bakıyordum. Bu sırada annem ayağa kalktı. Bana; Onlar da ayağa Falktılar. Ben süt dökmüş bir kedi gibi önde, annem ar. kada kapıdan çıktıs. Annem onlara: — Allaha ısmarladık demeyi ihmal etmedi. Bizi sokak kapıstına kadar teş- yi ettiler ve hiç bir şey söylemediler. . . * j Eve gekliğim zaman kendimi dinle - mek, düşünmek, ihtiyacındaydım, Oda. ea kapanın da düşürüniyedaldığım sırada tabancamı, Leylâlarda yatağın yastığı altında unuttuğumu batırladım. Fakat İş işten geçmişti. Ni ye V8 Hâdise üzerinden iki gün geçmişti ki, Feriköy halkı bun Jen haberdar olmuş- tü. Nasıl yayılmıştı bu kadar? Tevek - kef demezler, karababer çabuk yayılır diye... Doğru hakikat böyle.. Ağızdan ağıza dolaşan bu kaber, kuyruklanmış, ihtimaller birer hakikat gibi bu hâdise. nin arkasına eklenmişti. Her eokakta bundan bahsedil'yor, her evde bu konuşuluyordu. Beni artık tanmuyanlar da tanımuştı, Yolda gö - renler biribirlerine beni işaret ederek Bösteriyorlardı: — Bunun neresi kız! Kuyruklu ya- fan, — Bal gibi erkek.. Üst tarafı lâf,. Hâdise haklıındı herkes birt Fkir yürütüyordu, Bu arada; — Kız fakir olduğu için eileleri ara. sraa almayı lâyık görmediler, Ne yap- Abdülâzizin bütün Halifelk ümitleri derhal suya düşüverirdi. (Devamı var) hileli olduğura şüphe etmemeliyiz.. Kilosu SÜ kuruşa olan halis toreyağını, bakkalın 100, 110 kuruşa satması lâzımdır. O takdirde * tiyat pahalı,, diye müşteri, hiteli ucuz yağı satın alacaktır. Demek oluyor ki, hileye sabebiyet veren hâdiRe esasen yiyecek maddelerinin pahalı olmasıdır. Bundan başka, esnaf arasında şiddetli bir rekabet var, Horkes müşteri eldeetmek için ucuz mal satmak yolunu tuluyor ve tablatile hile yapmak çarelerini araştırıyor. Son senelerda, uecnz yomek veran lokantalar çoğalmıştı. Öğle vakti bilhassa Sirkeci muhitinde, bu küçük ve ucuz lokantalar tıka basa doluydu. Halbuki $0 kurüşe toplan toreyağ satılan bir memle- ketto, bu kadar ucuz yemok 'veron lokanta olmaması Yâzımgelirdi. İşte nihayet, bu nevi lokantaların en kötü malzemeyi kullandığı mey dana çıkmıs bulunuyor, “Teuadur vadır illeti, pahalıdır vardır hikmeti!,, methür sözü- nü hatırlarsınız. Ucuz lokantaların fena malzeme kullanması, bu sö- ze pek uygun düşmektedir. Meseleyi esaasından halletmek lâzum, Ucuz yemek veren fTena tokantaları kapatmak kâtl değildir. Bu lokantaları bu gibi fena mal xeme aldırmağa suvkeden xebebleri de ortadan kaldırmak icap eder. Bunun için ncuz yağ sattırmalıyız. Aksi takdirde her zaman kokmuş yağ kullanan lokantalara tesadiif edeceğiz. NW A, Civar kahvelerinden birinde oturmuş ısmarladığım kahveyi içiyordum, sınlar kızı oğlandan soğutmak için, oğ- | lana kızdır deyip çıkttılar işin içinden. Diyenler ekseriyeti teşkil ediyor, kimse benim kız olduğuma bir türlü inanmak'istemiyo-, daha doğrusu /ha. namryordu. Bir çoklarr bu üşüncelerini bana ka- dar duyurmanın yolunu buldulır Bun- lara yalnız gülmekle vei — Bilmem ! ,ı 1 Demekle muka')ele ettim.. Aradan bir hafta geçti. Ortalık dü. rüldü. Dedikoduların 'sota gelmediyde” de eski hızınt kaybetti Civar kahveler- den börinde oturmuş ısmarlaklığım kah- veyi içiyordum. Biri omuzuma vurdu.. Başımı çevirdim. Bu Leylânın karde . şiydi.. — Kenan ağabey, aseni bizden bekli - yorlar, dedi, Bu davet yersiz ve mânasızdı. Ley - lâ, yahut annesi beni niçin çağırır « lard?, Aruk her şev bitmiş, het şey anlaşılmış değil miydi? Fakat içimden bir ses: — Git Melekzad, belki bir gey öğ- renirsin |.. Diyordu. Bu sesin tesiriyle: — Peki gidelim, dedim. Beraber çiktık. Fakat o yolda arka- daşlarına gideceği bahanesiyle ayrıldı. Ben eve gelip te kapıyı çalarkan he. yecanımdan zangır zangir titriyordum.. Bana kapıyı Leylâ açtı: — Beni çağırmışsınız, dedim. Hafif brr gülümsemeyle: — Evcet ben çağırttım. İşin yoksa bi. Taz içeriye gel.. İçeriye girdim., Ortada annesi görün- müyordu: — Anüen yök mu? diye sordum. — Hayır!.. Komşıkla.. O bunu söylerken yapkamı aldı ve paltomu zorla sırtımdan çıkarttırdı. Sonra mangalın başında yer gösterdi. Hiç konuşmuyor, sadece elindeki ma. şayla mangalı eşeleyip duruyordu. Onun beni çağırtması het halde bir şey söyleyeceğindendi, Sorklum. O za- man elindeki maşavı brrakarak dikkatli dikkatli yüzüme baktıktan #onra kısık bir sesle: — Geçen gün, dedi. Annenin uydur - duğu yalandan biz bitşey anlamaklık. bunu ne maksatla yaptığınızı, annenin ne fikirle yalâan söylediğini bana izah eder misin? Mümkün olduğu kadar soğukkanlı görünmiye çalıştım : — Artık, dedim. Bunları kapayalım. 'Tiyatro oynandı, perde kapandı. O bu sözümden sinirlendi yüzüme kin dolu bir nazarla baktı; — Daha hakikat ortaya çıkmadı ki perde kapansın. Keran, bana hakikati söyle... — Buü hususta söyleyeceğim hiç bir * ı ' şey yok.. Beni ister kız, ister oğlan te. Vâkki edin... Diye sörü kısa kesmek istedim.. Ley- lâ israr etmedi. Yalnız yerinden kal- karak, yanıma çektiğibir sandalyeye oturdu. Bir kolunn boynuma doladı. Bir eliyle de çenemden tutup yüzümü ken. dine çevirdi. Sıcâk nefesini — tenimde duydum, İçli bir sesle: — Biliyorum, dedi. Bu yalanları, senden soğumam için uydurdunuz. Fa- kat ben #fstediğinizi-e yapamıyacağım.. Seni hâlâ seviyorum. Kenan söyleş bes ni hiç mi sevmiyorsun artık? Benden bu kadar çabuk mu bıktın? Bu sesete kadmi:k gururunun ölü . mü, aşkın doğuşu vardı. Önun çenem- deki elini tuttum, Ellerim arasına ala- rak: b — Belki seviyorum, dedim, Fakat ne yazık ki hisle değfi, kafamla hareket etmek mecburiyetindeyim. Fedakârlık “yapmam Jâzım, ©, her şeyi bildiğinde israr eder bir şekilde başfnı salladı; — Ailen benimle evlenmene izin vet. medikleri için başka türlü hareket ede - mezsin,.. Pakat ne yapayım ki ben ay- rılmak istemiyorum. Geçen bir buçuk sene içinde, sana Öyle alıştım, öyle bağ. landım <i ayrılırsak, sensiz yaşayamıya- cağımı anlıyorum. Yalvarırım sana Ke- nan, beni birdenk're terketme.. Müm. künse beni ara sıra gör.. Benden böyle birdenbire değil, yavaş yavaş uzaklaş. Bu suretle hareket etmen, beni muhak - kak bir ölümden kurtaracaktır. Seni ha- yatımın sonuna kadar unutmıyacağımı, ileride âe, senden tamamen ayrıldıktan sonra da göreceksin. Geçen vak'alar ve bu bir hafta, onu öyle sarsınıştı ki anlatamam. Tanının: . yacak kadar değişm'şti. Yüründe ıstı - rabının derecesi hariz bir şekilde oku - nuyordu, Ona acıyordum, Onu bu 1s. tırabından kurtarmak için ne yapabi- lirdim? Teklifini kabul etmemek, belki buna faydası olabil'rdi. Fakat 0 zaman ben kurtulmak istediğim müşkül ziyete tekrar ve bile bile kendimi atmış olmuyacak mıydım? Onlazın izzetincisiyle oynıyan ben değil miytlim? İşluden — çıkarılmasına ben sebep olmamış miydim? Kendimi müşkül vaziyete sokmakla bu son iki sorguyu karşılaştırınca benimkinin, ©. nunki yanında pek ehemmiyetsiz kaldı- ğint gördüm. — Peki Leylâ, dedim. Söz veriyorum. Seni birdenbire terketmiyeceğim. Seni ara sıra evinde, yahut klışarıda istediğin yerde görürüm.. Bu sözümün Leylâ üzerindeki tesi- rini gözlerinizle görmüş olsaydınız, ağlardınız. O yarı ağlamak, yarı sevinç arasında kıvranarak : F (Devamı var) va- .