H O 7 e 7 &ı kalırsa Canavar ! Yaşlı bir dost anlatıyordu: h:; Bir sabahtı Uykudan çocukla- le;byımğ' bitişik odadan gelen garip k&nlt Uyandırı, Uruzi müddet öle- | * ÂArada sırada küçük oğlum: — Hoooopp! Ve bir sesle haykırıyor, 'îşığa—“:?ığ'm mırıltıların #rdi arası gelmiyen : Bu bir oyunun h taratıma benzetemedim. Merak Pa, İ Martit, : i 2A, kalkktım. Terliklerimi ayağıma gı oda ka- Bi k kafamı uzatıp bağtım N,,,ü_" ik oğlur üş. bi N Ş, kü,- ti 'ı,'*f»'nn. dirsekle Za nm — içinde o* » yatağı üzerine i yere dayıya- in (Osmanlı halinde okuyor; sol eli- | bir başın saçlarından arda, küçüğ Ta| M -. K Smeş gibi keldırarak, sağ elini bir KŞ Misali gene bu muhayyel — başın “Dha indirirken: — Hoooopep! bir türlü anlıyamadı- t yordu. ı,,“_' Aulaşılmıştı. Bizlm küçük mah- ı« k Hıouppy & bir Slüm işareti olarak kullanıyor- '5;_) Büne kadar Osmanlı tarihinde ilmenin bu kadar çok rülenlerin bu kadar ko # * * is canâvarmmı okur- yukarla İŞâret hatırladım. Osman- h hakikaten bu kadar feci cina ae üyy * doludür. Fakat Lunların - hiç (İş, Pim Üstümde Veidman canavarı egi $ şr;-_'ı'i’l'h tinayetlerin tesirini yapma “?r " geçmiş zamanda iş! ve Ni R . 15.1_n u enayetlerin siyasi sebep- G b döğması mr. taht hirsinin, deb- Süy, , *Altanat — harsının tesirleri mi M * P_k;P tabil gösteriyor, bilmiyorum. ti * Veldman veya onun gibilerin e e_'ı' Zünlerde olsa dahi işlediği vi- *t bende bız!n şlenmiş tesirini adır. Bu fark edir? Bunu *demiyor ım. h 'i i .b—)q Sî'_"fln im, arkadaşı olacak 19'ise, İş p, irmenin ne kadar kolay - bir V, Suk banlıkkla anlat ç kişiyi rtme y V İ g : », * 4, 3 Tatmn bin bir rezalet, bin bir İçinde yüzenlerini, böyleleri ? Sabunl Örüm a yıkanmış kadar temiz "'k Ğ"::r ğıc:.:a)î insan olmasa ge- hap L ARle hangi tasnife koymalı - Eîh Ünkü tanavar denince aklıma, SSi Ahtum, dört ayaklı bir mah- 9. Bunlar böyle mi? SİM-US İstanbul Kedilerin ciğerlere el sürmediği ver: 'Tophanede Gece- kuşu sokağı Buradaki esnafın baş'ıca şikâyeti, karanlık ve pssliktir Kömür nakliye amelesi cidden acınacak vaz'yettae bulunuyor GöNT e eeenere e eerereeececa e eserar e r AAAi | Yazan: HABERCİ! ŞREER NNN | Geçen dinledim, gelecek yazımda bunları an- latacağım demiştim.) İşte rım : Yüzü, gözü, ellerinin battâ ağızları run iç” bile kapkara olmuş, bir yığı zavallı insan, Mumhane caddesi sırasın c uzanan cadded.k; kahvelerde top lanmışlardı . yazacakla Bu biçarelerin halleri, öyle acınacak bir vazı e idi ki, içlerinden bi le konuşmadan buradan ayrılmak medim. Yanlarına sokulduğum zaman, be- rimle hiç çekmmeyven, güzel güzel ko- Yakuz, arkacaşım resimlerizi Steyince ; nuştul &l — Adman yapmayınız, sonra size bir tek kelime bile söyiemekten çekinirz Çünkü Liman ıdaresi bizi bir aaha kul. whmaz, diye ivraz etiler, Bana evodü gacip gelmesine rağmen, buna razı oldum, ittrasımca beş kış.ydi- ler, İçlerinden ilk konuştugum — göyle vect yandı; — Lir n idaresi düpedüz bizim hak- kımızı yiyor, SV—60 kuruş yevmiye ile, bu pis , tanınuz çıkıyor. Bizim bıl. G, ze göre, verilen Ücretin yüzde yetmişi işçiye, yüzüz otuzu Liman Ida- resnic kalması icap ederken, bize an. sak yuzüae eili veriliyor.. Şu tahammülsüz işte yok paharsna yâsıştığımıza göre, bali hasidüyımızda, yahut başım.ca bir felaket gea gı sü manlarda aç, bakımsız kalmaktan ko- runsak.. O aa yoz.. Ancak çauşlu ken bir yerim .. kırılacak tâ, ı4are o zamâan vize bakacak, . Arkadaşlacından biri itiraz etv: -- Bazmak amma ne bakmak doğru- su.. Güade elli Ku'uş vere.ek, buna mt bakma diyorsun »er !?, Onlar susanca, « gerlerine döndüm .. — Siz ne düşğünüyorsunuz? dedim. Yüzü gözü buwaz Caha temizce — ve ai kadaşlarından deha iyi giyinmiş büri si; — Ben onlar gibi düşünüyorum, dedi. Az çok, het ue hal isc pekâlâ ge. çin p gidiyoruz. Limaa Idaresi ne olsa hükümet sapısıdır. Hükümet kapısın se nsana fezalık değil, iyilik ge. lr, Ben vaziyettea şikâyetçi değilim.. Bu sözler Üzerimle kacgımdakiler be- ni unuttular, birildileriyle münakaşaya vaşladılar. Bir kısmı vaziyetlerinden memnun olmak icap ettiğin., diğer bir kısım ise, yas c hayattan çok şikâyetçi o! duklarını söylüyor ve münakaşa böyle uzadıke uzüyordu. Onlar atışartursunlar, ben de ark Bonhur... yazımda: (Galata sokakları- tt dolaşı ken bir çok kömür amelesiyle konuştum ve bu zevallıların, dertlerini Kedi, bir karış ötesinde asılı duran ciğere el sürmüyordu! daşımla beraber, Mumhane caddesinden 'Tophane istikametin; doğru ilerledim. Rozuk kaldırımlar üzer'nde bir kaç yüz metre kadar ilerleyince, hemen he- men Topnaneye varmıştık. Yolumuzda, pis kaldırımlar üzerinde oynaşan selil kıyafetli Brr yığın zavallı çocuktan başka yazılmağa değer man. zaralara rastgelmemiştik. Nihayet tram vgy yoluna çıkmak için (Gecekuşu so. kağı) denen dar bir yola saptık. Cadde- ye doğru yaklaşınca, ilX tarafımızda bir sürü baş, işkembe, ciğer satan dükkân belirdi. Gecekuşu sokağının - pisliği, sonra bu dükkânların garip vaziyeti, emirlerine rTağmen, başların, işkembelerin gene çengellere atılacak teşhir edilmesinden vazgeçil- urada da durdur - hele belediyenin memiş olması, du. Lügzatnâmei Zâhir TÜRK bilr a& M MÜJTAMEL KELMAT vE MATRALIYAN : Z Bordalama?:... konuşuyo 'Taphane civarında pis kaldırımlar üzerinde güreşen zavallı çocuklar Önüme ilk çıkan dükkâna doğru yü- rüdüm. Karşılaştığım — manzara, hem beni hem de yanımdaki arkadaşım f6- to ÂAVyi büsbütün şaşırttı. Koskocaman beyaz bir kek dükkânın — tezgâhma Çıkmış, kendisinden bir karış ötede ası. lt duran ciğerlere bakmıya bile Jüzum görmeden uyukluyordu. AÂli, bu enteresan vaziyetin hemen resmini alırken, ben de palabıyıklı dük- kân sahibiyle konuyştum: — Nasıl oluyor ca, kendi ciğeri kap miyor, baba, diye sordum. ©O gayet tabil bic tavırla cevap verdi: — Kapmaz ya! Alışkındır bizim hay- van.. Hem de karnını adam akıllı doyu- ruruz ciğerle.. Biz vermeden gene bir lokma yemez. Gözlerimin önündeki hak'kate rağ- men bu iş” aklım vir türlü almadığı için fazla çene yormadan, yanındaki dük. kâna geçtim. Kapısının önüne koyduğu mangalda yemek pışirmekle meşgul olan buranın sahibi ketiler için, bambaşka türlü düşünüyordu. — Allahın belâları, ellerinden — ne çektiğ'mizi bilemezsiniz. Hele akşam olmuyor mu? Şu dükkânın içinde en âaz 40 — SO tanesi hırikir, Biş an dal- gaya düğniye gelmez, ciğerleri, işkem. beleri takımiyle kaldırırlar. Karşı sıradaki cen”z yüzlü dükkân - da çalışan iki kişi ile konuştuğum za - man: Bunlar, elelrindeki kanlı bıçaklariyle kapıya çıkınca, ilk anda beni âdeta ür- küttüler. Sonra, işlerin fena — gittiğin- den, malları paha:ya mallett'klerinden ve bu yüzden pasa kazanamızlıkların . dan yana yakıla bahsettiler, — Bir takımı 96 kuruşa malediyoruz. Yüz yahut yüz beş kuruşa zor satabili- yoruz, diyorlardı. Bu sokaktakilerin başlıca şikâyetleri ise, karanlık ile pisl'kti. Bütün esnaf u- fak ta ulsa, bir tek lâmba ile, sokağın muntazaman süpürülmesini istiyorlardı. HABERCİ Boş (Kâğıdı) F Tophanenin Göcekuşu sokağındeki .. naf Haberciye dert yanıyor Tarih diyoe ki: — Istanbulda iİlk rasathane Eski devirlerde, ülemanın kıymeti fı- kıh ile ölçülürdü. Halbuki bunu tayin etmek, buna numara vermek için orta- da bir miyar yoktu. Halk takdir ede- mezdi, çünkü cahildi. Padişahlara ge- lince, bunlar da ekseriya ümmi idi. Türk lisanından başka biz dille yazıl- mış bir çok kitaplarla bir çok mesele- leri ezberlemekten başka bir marifet göstermiyen ülemanın kudretleri yalnız kendi aralarında anlaşılıyordu. Onların indinde su ve yeşillik, bir cennet remzi idi.Bunun için ahret ni- metlerini sayarlarken, cennetteki ne- hirlerden bahsederler, orada yemişler, huriler, gilmanlar bulunduğunu söyler- ler, cennetin duvarlarının mahallebiden olduğunu ideia ederlerdi. *“Hallâli müşkülât,, “Melcei Enam,, diye tanılan ülemanın karşısında padi- şahtan tutun da, Sivasın bilmem ne kö- yündeki rençbere kadar herkes - ilmin ve dinin maverai ve lâhut!? kudretini an- layamadıkları ıçin - İki büklüm bir ita- atle iğilirdi. İşte bunun çindir ki, eski yıllarda Ulema denilen sınıf, idari işlerde, şer'i meselelerde istodikleri gibi hareket et- mişler, başta padişahlar olmak üzerc, aşağı yukarı bütün devlet erkânmmı, ri- cali avuçlarınım içinde oynatmışlardır. Bunların içinde padişahları zulme selahate teşvık edenlerin, büyü ile, fal ile (tedviri maslizhata) inandıranların sayısı pek çoktu. Fakat aralarında mem- lekete hayırlı işler yaptırmaya faydalı hizmetler gördürmeğe sevk ve teşvik edenler de yok ceğikdi. Bu iyilerin başında Üçüncü Sultan Murad devrinin tanınmış timalarından Sadeddin Efendiyi anmamak bir günah olur. Sadeddin Efendi, bazı mütcassıp softalar gibi, padişahı entrikalera, tay dalâverelerine alıştırmıyor, bunlar - dan uzak kalmasını temin etmeğe çalışı- sa- yordu. Sadeddin Efendinin üstünde durdu- ğu, ve padişahm da üstünde durmasını istediği yegâne nokta, memlekette ilme kıymet vermek, ilmi teşebbüslerde bu - lunmak, bulunanları himaye etmekti. Halbuki, Lir takım sahte ve sohte sof. talar, kötü ruhlu yobazlar, Üçüncü Mu- radın veki lüyorlar, ilmi te- şebbüslerin önüne geçmek istiyorlar . dı. Sadeddin Efendinin yegâne maksa- dr, memlekette bir rasathane — kurtdur. Lütfen sayfayı çevirinle Hüseyin Rüştü TIRPAN