| — Cak ve taarruza başlayacakmış, ——— — HAFER — Akşam bosta — — — Franko; askerce ve paraca sıkıntı içindedir Avrupa sulhu için eskisi kadar tehlikeli olmaktan çıktığı için mi? “Yoksa başka ufuklarda daha büyük teh- likeler belirdiğinden mi? Her neden. se; İspanya meselesi ,bir müddettenbe- inci plâna atılmıştı. Zaman, zaman, Londrada karışmazlık komisyonunun toplandığını bazan da Franko'nun tek. Târ taarruza hazırlandığını işitiyorduk. Fakat o kadar, Şimdi meöele gene taze- lenmek istidadını gösteriyor. Hatırlardadır. ki askeri harekât şu safhadadır; — Franko, Bilbao'nun, Gijon'un işgalindez sonra ş'malde har. bi nihayetlendirmiştir. Bundan sonra şimaldeki krtalarını Madrid cephesine nakletmiş ve bu sephede taarruza geç- meğe hazırlanmaya başlamıştır. Madrid şehi? Üzerine sık &ık tayyare bombardımanları yapılmakla beraber, kış gelmezden evvel yapılacağı bildiri. len bu taarruz henüz başlamamıştır. Bunun için iki sebep ileriye sürülüyor! 1 — Araya ramazanın girmesi. Ma- lüdur ki Frankonun bir çok kataları nı Faslı müslümanlar teşkil ediyor, Ra. mazan ayı içinde bu kıtaların harp yap-: mak istemedikleri ve bu yüzden Franko nun da bayram ertesini beklediği bil. | dirilmişti. Fakat bayram geçeli iki haf ta olduğu halde hâlâ taarruz başlama- mıştır. Ka teçebbdüs etmekle İspanya meselesi, ni gene ön plân: atmış oluyor. Fakat bayli tehlikeli olar bu teşebbüste ne dereceye kadar ileri gideceği Alman- ya ve bilhassa İtalyadan göreceği teş- vike bağlıdır. Bu da İngiltere ile AL manya, İtalya ve Fransa atasında umu- mi bir anlaşma için girişilen müzakere- lerin gidiçine bağlı bir mezeledir. Binaenaleyh İspanya mestlesinin ha. kikatte İngiltere, İtalya, Fransa ve Al- manya arasında bir mücadeleden iba- ret olduğu bir defa daha tebarüz etmiş oluyor, (Ulus) tan A, Şükrü ESMER nit ! Doğru îî' FŞ $ K . K tobüs'ere binmeden - evvel Ahpaplarınızla helallaşınız ! Dünkü gazetelerde şu havadisi okumuş olacaksınız: 2 — İlk?nci bir sebep te portakal mah. tulü imiş, fspanyanın büyük bir por- takal ihracatçısı olduğu biliniyor, Fran- ko portakal mahsulünü satıp elde ede, ceği para ile harp malzemesi satın ala- Her iki sebep te pek makul görünme- mekle beraber, her halde şunu isbat e. diyor: Franko gerek askerce ve gerek para- sa sıkmmtı içindedir. Ve Almanya ile İtalyanım yardımlarına eskisi kadar dayanamıyor, t Meselenin siyasi safhasına gelince; bu da aylardanberi olduğu yerde sayıp durmaktadır. Malümdur ki Londra ka. rışmazlık komisyonu, prensip itibariyle Ispanyadaki yabancı askerlerin geri şağrılmalarına v- bu askerlerin geri çekilmeleri başlar başlamaz da Fran - ko hükümetinin muhariplik haklarının tanınmasına karar vermiştir. Bu karar her iki tarafa da tebliğ edilmiş ve her iki tarafta cevaplarını - bildirmişlerdir. Cevaplar, bir çok ihtirazi kayıtları ileri sürmekle beraber, her halde asker- lerin geri çekilmeleri prensipini müna. kaşa etmemektedir. Yani hem Madrid bükümti, hem de Franko yabancı asker- leri geri yollamağa razıdırlar. Şirmdi ya- pılacak iş, her iki tarafa da birer enter. nasyanal komisyon gönderip yabancı askerlerin miktarını tesbit etmektir. Londra karışmazlık komisyonu bu ko- mmisyonların teşkili ile meşgudür. Ko- misyozların teşkili, İspanyaya gitme . leri, yabancı askerleri saymaları ve Beri gelmeleri aylarca sürecek bir mu- ameledir. Burdan sonra da belki ay- Tarca müddet Londrada aakerlerin nasıl geri çekileceği etrafında müzakereler yapılacak, Diğer taraftan Pranko şimdiden mu hariplik hakları tanınmış gih hareket ederek hükümetçilere tâbi olan İspan- ya sahillerini abluka altına almıştır. Malümdur ki abluka liân etmek, meşru olan veya muhariplik baklarını elde et- miş bulunan bir hükümet'n salâhiyeti. | dir. Bu yürzden Frarikonun İngiltere ile ! | arası açıldı. İngiltere hükümeti abluka- yı hükümsüz addedeceğini Frankoya Lild'rmiştir. Belki İng'liz donanmasın- dan çekindiği için Franko İngiltere ti. çaret gemilerine dokunm:yacaktır. Fa- kat gözüne kestireceği diğer devletle - rin ticaret gemilerini İspanyaya git. mekten menedecek olursa, © zaman vaziyet ne olacak? Nyon hınhnnıraı:ı kararları bu gibi meselelere şamil mi- dir, değil midir? Her halde Franko, muhariplik hakları tanınmazdan evvel İspanya ıdıllledılgılıılıı altına akma- ire ile Şişhane yokuşu aruııııdılınh virajda bir otobüs ve tramvay çar- ; puşması olmuştur. d Kazaya, 3414 numaralı Fatih - $i Şişli otobüsü sehebiyet verm B Bu otobüs, içi yolcu ile dolu Zu halde, Şişhane yokuşu döneme cini, yukarı doğru bülümn suratile dönerken, ileridekt 150numaralı $$ Maçka - Eminönü tramvayının ö- nünden dolaşmak — istemiş ve hığ İ z B - Dün gece sasxt 20 de Altmeı da-i' ğ yüzden otobüsün arka kısmı, tram vaya şiddetle çarparak tramvayın ön camlarını kırmıştır. Suçlu şo- för hakkında takibata başlanmış- tır. FEhiRTE 'OtODUR seterleri ÇöPalır danberi, gecenlerde Kurtuluş ci - varında olan kazadan — sonra, bu kaza otobüs şoförlerine, otobüs sa- hiplerine ve belediyeye ikinci ih- tardır: — Dikkat edin, bulnar bir şey $ değil! u gidişle daha fecileri o- lacak.. ğ " Bazı otobüslerin şehir içinde ne ! çılgınca bir süratle sürüldüğü ve bazı şaförlerin ne tedbirsizce hare ? ket ettiklerini herkes biliyor. Çar $ sıkapıda soldan süratle giden bir # otobüsün bir treamvayla karşıla- ü şınca şaşkınlıkla kaldırıma çıktıs Ş, H Genı, kaldırımda kimse olmadığı , $ için müthiş bir kazanın önüne ge- | $ cüdiğini, Perapalas — önünde bir İf # baçka otobüsün gene soldan xidip iğ, Ş bir tramvayı geçmefe çalışırken iŞ| f önüne karsıdan gelen bir tramavay ji i$ cıkımca carpışmaktan güç — halle : H kurtulduğunu biz bizzat gözleri- $i # mizle gördük. l — Otobüs şofürlerinden yolun ıo-! # lundan eldip tramvayları gecmek $ merakında olanları bu huyların- f dan vazgeçirmek İstanbul hemşe- $ rilerinin hayati bakımından — ol- $ zomdir. Bunlara belediyo anlat- $ malıdır ki kullandıkları bir oto- büstür ve içinde on beş yirmi kişi # vardır; sürdükleri makine yarış ? otomobili değildir ve kendileri bir $ yarış sahasımda değil daracık İs- $ tanbrl sokaklarmda bulunmakta- ğ dırlar. Tramvayları soldan geçen oto- büslerin sahiplerinden, soförlerin den azami ceza alınmalı, bu iş cok I sıkı şekilde kontrol - edilmelidir. Bu, süratle yapılmadığı takdirde ! | İstanbulluların atobüse binmeden evvel ahhahlarile belâllaşmaları icap edecektir. 20 PAZARTESİ BİRİNCİKÂANUN — 1937 Hicri: 1336 — Şeyval: 17 < Güneşin doğuşe Güneşin batışı 122 ada Vakit Sabah Öğle Tkindi Akşa: » Xatar İmsak 532 12411 14,81 1643 18,29 5,4 'T bir ikaz ürk gençliği için parolası ! Öğretmenlerimize karşi kadırşinas olalım Olrocire ler, en faz'a neks feraga'i.e çalışan ve iziırzdpları 1 n ü İterine Cök nedven göçüp giden insanlardır Yazan: Lite hocalarımdan maz Meşat Nüriye — H..ı'A'rrA Arasıra ve hiç umulmu yan anlarda. hemen hepimizin başııdan garip ve hayrete düşürücü ba. z hâdissler ve tecadüller geçer. Taba- değerli romancı- bet, riyaziye.. gıbi en müshet /Jimlerle l bunlara esra- | meşgul olanlarımız bile rengiz bir kudret ötfetmekten ve meş. hur “Şerlok Holmes,, müellifi Konan Dovil itikadiyle telepatik Ezahlar ver- mekten geri kalmar. Daha dün bu neviden bir vak'a be- nim de-başımdan geçmiş ve hattâ bu. günkü yazıma illsm kaynağı teşkil et- miştir. Zaman zaman tâ İk mektep $i- ralarındanberi ınarazj denecek derece. de bir sadakatle muhafaza ettiğim eski kitapları ve hatıraları karıştırmak çok zevk verici biri #tıyadımdır. Dün sabah gene bu İtiyadımın sevkiyle kitaplarımı altüst ederken lişe sınıflarında yani a- şağı yukarı yirmi sene önce bugün bü- yük bir kazanın müdde'umumisi *bulu. nan bir dostum ile birlikte bir tek nüs- ha olarak çıkardığımız bir talebe mec- muasına nazarlarım takıldı. “Yadigâr” ismini taşıyan bu © yarzısı mecmüamı. zın başmuharrirliğini ben yapıyordum. | Elimdeki nüshanız: ilk üç sayfasını dolduran yazı “İnsafsız bir. hoca!" başlığını taşryordu, & Sımıfımın en iyi talebesi olduğum hakde bir çok arkı daşlarıma olduğu gi- bi bana da umum! “mtihanda çok korık bir not vermekle derece mi düşürea bi y Yaz mevsiminin çok yakıer bir öğle üstü, imtihan kapısı önünde toplanmış ve bağızıp duruyorduk; talebenin - ve hocaların çoğu ocuçlu idi. Tam o sıra- da yaramaz bir talebenin yarı açık du. Tan kapı önünde beni şiddetle arkam- dan itince kendimi hocalarla mümeyyiz. lerin bulundukları odanın - içinde bul- muş, fena halde azarlanmış ve bir kaç gdakika sonra da beni terleten bir imti. banda dört numara almıştım, Beni ölçüsüz biv heyecanla galeyana getirerek bana bu şiddetli yazıyı yar- dıran, İarık imtihan notunun — çocuk ruhüumda uyandırdığı kanaat olmuştu. Ertesi gün inzibat meclisinin karamyle bir cezaya çarpılmadığıma göre, bu ha. reketimin çocukluğuma, hüsnüniyeti- me bağışlanarak iy. kalbli hocalarım ta, rafından affedildiğimi bugün daha iyi görüyorum. y Hissiyatımıza kapılarak “insanfsız,, dediğimi'z hoca ayni sene Anadolunun bir kasabasına tayin edildiği cihetle ©o gündenberi de bır yerde götmek ve rastlamak fırsatızır bülamamıştırn. Kafamda, bu inektep hatırasını can- landıran vak'aânın cereyanından — bir saat sonra Kadıköy /skelesinde bulunu. yordum. Vapurtar çıkan Anadolu yol- cuları arasında yaşt geçkin ve yeşil sarı bir renkle çehresizin ana hatları silin. miş bir zatın tereddütsüz bir aşinalık ile önümde durduğunu ve bana bir geyler söylemek istediğini gördüm. Gerçi gözlerinde büsbütün bir yaban- çılık yoktu; fakat nerede gördüğümü ve kim olduğunu < anda kestirmek be. nim iç'n imkânsızdı. Halbuki © — beni kolaylıkla tanıdıktaı, başka ismimi de biliyor ve vaktiyle (...) lisesinde ökü- yup okumadığımı soruyordu, Benden “hiç olmazsa yirmi sene daha yaşlı bu. hanan buadamın kuvvetli göz ve mu - - hafaza hatırasma şaşıyor. ve bir saat önce Yadigâr mecmuasının bana hatır. lattığı hocanın o olduğunu neden son- ra anlayabiliyor!lur. Ne yapalım ki, adamcağız çökmüş. tü; belli ki hasta idi; ayakta güçlükle durabiliyor ve yorgun bir öesle konu- şuyordu. Dr. Rasim Adasal Eski talebesinin “doktor,, olduğunu öğrenince sarılık hastalığının beyazını | yeçile boyamış olduğn gözlerinde ani bir | parıltı, bir sevinç ifadesi okudum, İs. tanbula tedavi için geliyordu ve bura- larda kimsesi de yoktu. Eztesi gün Sirkecideki otelinde ken disini müayene eden dak'liye mütehas- sısı arkadaşım da vaktiyle ayni lisede en yaramaz talebesinden biri idi; ve onu da derhal tarımaş ve sevincinklen Bgöz yaşlarını zaptedememişti. Bu yük. sek ruhlu ve kadirşinas hoca, şimdi yir- Mi sene önce okuttuğu talebesinin kliniğinde tedavi edilmektedir. Bu sa- bah vizite esnasında sınıf arkadaşım doktor ile birlikte kendisini ziyaret et- tiğim zaman bize aynen şu sözleri söy. .ledi; ğini söylemişlerdi. Bu gün kabili teda- vi bir bâastalık olduğunu anlıyorum. Olmusa da gam yemem, Nasıl olsa ar- | tek hocalık yapamıyacak kadar ihtiyar. ladım. Beni hayalta bağlıyan ve hep tatlı seraplar içinde yaşatmış olan bu ümit ve bu engin hülya idi. Çok şükür, dünyada kendimi yapayalnız - hissetti- ğüm ve ıstıiraplar içinde kıvrandığım şu son enlarımda — sizlere rastladım. Bunu tam otuz sene süren hocalık hayatımın en bilyük ilâhi bir nimeti sayıyorum. Artık mes'ut ve müslerih olarak göz- korimi kapayabilirim...,, Bv hikâye biç bir hayal ve süş katıl- hayat sahr.esinden. olduğu gik? slumüzğen , Yaşligde macaşmışaaı aylekemın da, hasta hocam da İstanbulun resmi bir bastanesindedir. Onun, biz eski talebzsine fazilet diyebileceğim bir te- vazu ile ima etmek istediği gibi, öğret- menler, şu materyalist asrımızda bile en fazla nefis ferağat! İle çalışan ve 1s. tıraplarını muhitlerine dökmeden çöküp giden insanlardır. Şu dünya üstünde saadet heyülâsın- dan hisse olarak bekledikleri en Hoyu- rucu mükâfat, mürşitleri oldukları yüz. lerce, B'nlerce talebenin hürmet ve ka- dirşinaslığıdır. Zamane gençl'ğinin bu ahlâki vazi feyi lâyıkiyle yapıp yapmadığını bilmi. yorum ve böyle bir münakaşa da açmak ve yürütmek niyetinde değil'm, —An- cak ikide birde bu sdsz kahramanların yorgun şakaklarına çevrilen tabanca mnamlularının ortaya saldığı nefret ve korku, kendilerinre büyük ümitlerle bağlanllığımız temiz kanlı Türk genç liği-için bir ikaz parolası olmalıdır. | — Şaşaalı ve iddialr bir medeniyetten mahrum olan ilk çaz, insanları bile ho- calara saygı gösztermek husuâğunda ör- nek olarak alınabilir. Hocaların hoca- sı olan büyük Closof Sokrat, doğruluk ve farilet hesabına beldiran zehrini du- daklarıma — dokundururken — etrafında bütün prestişkâr talebesi bulunuyor ve onu kaçırmak istiyordu. Koca filosof memleketinin kanunla - rını çiğnemek istemediği cihetle ölümü de hayât kadar severek ölmüş, fakat arkasında kadirşinas talebe olarak bü- yük insanlar ve filosoflar bırakmıştı. Bence en bahtiyar hota Sokrat, en ha. kiki talebe de Efdlâtendür. Düşünme sana'tında hocasımı bile fersah fersah geçen bıl deha, bütün - eserlerini, yani felsefi — düşüncelerini (diyaloğlarını) hocası Sokratın ağzından nakleder gibi mühavereler tarzında kaleme almıştır. Herhangi bir taleben'n hocasıma dike- bilezeği en büyük ve aşınmaz Ââbide bu- dur. Makedonyalı Büyük İskender eski Yunanistan: olduğu kadar Hinde kadar bütün dünyayı titretmiş ve Düâralara meydan okumuüş olan bir imparatordu | ve küimseyi dinlemezdi, Halbuki müreb. ı, A AA daü '- Edebiyat sevg DEBİYATI sevenler iki dür. Bir kısınt . zannederim en hhj olanı - irfan sahibi sayılmak #çin lerin, romancıların eserlerini de lâzım geldiğini kabül etmişler'dir. bab toplantılarımla veya bir salölf konuşurken söze birkaç şadr, birl debi eser adı karıştırmanın ne'bir nevi asalet verndiğine ler. Meselâ bir hasisten mi yor? Moliğre'in Harpagon'unu Sbakespeare'in Shylok'unu, Balzat e) M. Grandet'sini zikredince içlerine B” gürür gelir, etraflarına: “Bak! bü bunları biliyorum!,, diye bakar, M larından da takd'r bakışları Kendileri gibi iki de bir edebi tel lerde bulunmıyanları da cahil, mamış, kaba sayarlar. Kütü olduğunu, dalma kitab aklıklarını k! la kurula söyliyen bu adamların eü yat âlemi için muzır olduklarını edecek değilim; bilâkis, çok fa; vardır, hatta irfaa zevkini yaymak susunda en çok bunların bizmet leri söylenebilir. Fakat, ne bunların edebiyatı greçekten sevi rine inanmak biraz zorldur; insantâ ma öyle gelir ki bunlar edebiyat j kendi içlerinde duymamış, bqhm dan öğrenmişlerdir. Kitab okurlar, kat lâzendır d'ye, okumayana hor kılır diye, okumazlarsa “emsal ve ranları,, arasında tönük kalırlar okurlar. Zaten, dikkat edin, bir £ çabuk bitirip kurtulmak isterler; h': onun bir hülâsası veya onu kısacâ l latan bir makale ellerine geçerse M memnun olurlar, Edebiyatta ııı-d.'. ler, yani hükümlerine baği: ğ damlar ararlar. ll' Öteki kısım, birincisinin aksidi! miyeceğim, çünik: onda da cit vasıflarından bir çoğu gözükür, da herhangi bir hadise karşısında ? dukları kitabları batırlayıp — onlart bir şahıs, bir cümle zikrederler, F ne bileyim? bu onlatın — içinden bunu hazırlamazlar; zikrettikleri ralar veya cilmleler onlara o h birderMeş, — avdınlatmıstır - — MT itticalen î'lkr'eâzrln. bir'ncilerde dir, Bunlarda edebiyatta autorilâ © lar; fakat önları kendileri seçmişl! hattâ bazan lemsenin tanımadığı 46 ların hükümlerine boyun eğerler. " , lar için autorit& bildikleri hmıdffj | cak kendilerine hülrmedenlzrdir:' u buki birinc'leri o payeyi verdikleri dı' selerin herkese hükmedeceğine | dirler. İkinciler avtorit&'leri m seçip başkalarının da onları gene bestçe kabul etmelrini isterler; ler ise kendi hüküm verme onlara feda ettikleri gibi herkesi feda etmesini #sterler, Bu iki kısım arasındaki ” fark ?:ı'î' görülmiyecek, gösterilemiyecek, & j wî sezilecek kadar incedir. Hani hastalıklar hakiki ve sahte diy& ayrılıyor, sahtesinin ârazı da M mn ârazının hemen ayni oluyof, ancak en usta hakimler m’d.;:f' karıyor. O iki kısrm arasındaki böyledir. hakikf edebiyat ınt” sahte edbiyat sevgisi Pek az ximse sezebilir. Nurullah ATAÇ, bisi Aristoya her yerde şon derett ı Bt göstermiş, Atina şehrinde hd:':.ı dikmiş ve ölürken de fikirlerinde Dirr fade etmiş olduğu meşhur iü“':.*ı! jen için de şu meş'wir sözü M”A *“Büyük İskender — olarak er L olsaydım, Diyojen olmasını z j ]* 'Tarihin takdir ile kaydettiği © çh fatihlerden Yavuz Selim de ’_ı,â Tiklerine ve bazı kusurlarına İ hocasını daima her şeyin W muştu., Ö kadar uzak dıvh'l“:.ı“ muya hacet yoktur; bunun ef salini Türk millet'nin m de gösterebilirim, Bir kaç sene önce Ankarada huriyet balosunda bulunu; gencirtden, en ihtiyarına kadâf | ie tandaş haklı bir sevinç ve PE” çiyor ve dansediyordu. bir F Atatürk, geniş ralonların Binde etrafını sarmış olan 4 öne Devamı v Doklar Rasim A00 bir