Mî]ügî wgâmğ p Esîmwğıgoo îîğğ:u wALİ DİSneEş /ıîe:. G BrRT LN BERBEREK A DE, İKRAT EDELİM.| ÇARSA DEFİNEDE AÇMIS OM" SON'?A;L); _*“ı'“py, EVETİ. HATIRLADIM! .B MİKİNİN DOSTU KAPTA- #W AFRİKADAN DÖN- DÜGÜ ZAM BU PERİLER M İNE KiM GE DÜRÜUYORLARMIŞ / X- l12 KAHRAMAN KTİZ ——— Tüdi, Tet B Dit dehçet içinde, raporunu Birkaç ke- İ e v Raskas da izahatı tamam M H İlk € izahattan çıkân netice şu a: k 1 — Trankavel, şüphesiz, Monmartr _“;'î;nda y kalanmıştı ve — neredeyse Tilecekti, _:l— Korinyan, dücllo üstadının kal arafından öldürülmüştü... %Nîtîcedg, zavalli zabit, hapsedil- N flnrc karargâba gönderildi. Ras- ” b('lrpnde ve Bastiy'e gönderilmesi- & kledi. Fakat şöyle düşünmekten Beti kalmıyordi ,“: ş:rcku ki, Korinyan öldü... Be- *t kil mî:hm_u kardinal bir şeyler yazı: İ Diğer taraftan peder Jozel de #yler yazıyordu. i$liyö, gözlerini Lasusa dikerek! W — Siz bana Anje'de, büyük bir *tte bulunmuştunuz, dedi. skas, yerlere kadar eğilmiş oldu- hülde düşündü: . Aman yarabbim! Acaba bu mek N Priyak. huk O zamandenberi, elinizden gelen bj İeyi yaptınız. Bunun için kellenizi Srdınız, fakat.... beraber, hademeyi ça- 7 hir jest yaptı. Peder Jo- h. "_"_—'w elini durdurdu. Yazmış oldu- Üş Vdi Raskasa urattı ve şöyle de- BeT. aJ T-lnk:—ıe. kalanmasını kardi- n n Müze d'““:roı. fakat bu affr hak etmek H Binaenaleyh, bü mektubu, ahi N"ğı VA Muavinine götürün ve size ve- Smirleri ifa edin. der Jozeli gözleriyle isticvap ctti. O biz tebesslimle iktifa edecek: — Trankaveli bekliyelim! dedi. Bir çeyrek saat kadar geçti. Sonra, birdenbire, gene kalabalık ayak sesleri ve gürültüler yükseldi. Rişliyö: — Bu defa odur! Dedi. Fakat, ayni zamanda dişarı- dan, şikâyetâmiz bir ses bağırdı: — Abdal herifler Şimdi kim oldu- ğumu görürsünüz!... Peder Jozef bir hamlede ayağa kal karak mırıldandı: h. Bu ses.... 4i izahat da gayet kısa sürdü. Netkede Korinyan derhal manastıra gitmek emrini aldı, hayretler içinde ka- lan zabit de, arkadaşına iltihak etti. Trankavel, iki defa yakalanmasıma rağmen, işte böylece serbest kalmıştı. Rişliyö acı bir kahkaha atarak ba- ğırdı: — Bizimle korkunç bir şekilde alay etti. Peder Jozef de düşünceli bir tavır- lat — Bu Trankavetl, zannettiğimden daha tehlikeli bir adammış. Onun elin- de bir silâh vardır ki, korkunç olabilir.. — Düello muallimidir... — Evet, fakat en iyi kullandığı si- lâh, alay, yani kahkahadır. Bu adama dikkat edin. Bir kama darbesinden kurtulmak kabildir. Fakat bir kahkaha- nın altımdan kalkmak çok müşküldür. Fransa gülmemel'dir. Fransa gülme başladığı gün, hâkirmler mahvolacaklar dır, monsenyör! Rişliyö, ayakta, iki yumruğunu ma- saya dayamış dinliyordu. Peder Jezefin sözlerine, şu cevabı verdi: ,....,..,_-_— S | KAHRAMAN KI2 i068 : zamatn, Trankavel birdenbire geriye döndü ve koşarak onun yanına yakla- şarak gayet yavaş sesle sordu: — Burada kim var? Montaryol ayni şekilde cevap verdi: — Korinyan. Ve Trankavele hayretle baktı. Dü- ello Üstadının gözlçrinde bir kurnaz- lık ifadesi parlıyordu. Çehresinde müs tehzi bir sevinç vardı. Montaryol ür- pererek şöyle düşündü: “Gene bir şey- ler buldu. Fakat ne? Tanrı vere de ge- ne kendisini tehlikeye atmasa.,, bu sı- rada Trankavel, kapının arkasında bu- lunan Korinyanın duyacağı bir sesle şüyle dedi: — Kalftsığım, mademki şu melun Raskası öldürdün, bari onun — ölü den istifade edelim, Ne demek iİstediği- mi anlamıyorsun, öyle mi? Şu halde dinle: Mademki Sen Deni kapısında hiç bir tehlike yok, oradan geçeceğim. Fa- kat beni tanımasınlar diye, Raskasıa kı- lığına girsceğim! Montaryol bir hayret nidası ko- pardı. Hiç bir şey anlamıyordu. — Anlıyorsun, değil n vakra küçüktü. Fakat ben de, vücudumu istediğim şekl: karım. Sonra mantosu, şapkası ve atı var.. Bunlar kâli gelir. Beş dakika son- ra ben Raskas olacağım, merhum Ras- kas ve Sen Deni kapısından geçeceğim. Bu gözlerle beraber Trankavel, izahat almak üzere bulunan Montaryo- Tun ağzını kapadı ve eğilerek kulağını anahtar deliğine dayadı. Biraz sonra da, yavaşça açılan bir penkerenin sesini düydu. Bunun üzerine, hayretinden do- na kalan montaryolu evin medhaline doğru sürükledi ve bir dakika sonra, katırına atlamış olan Korinyanın sür- atle Sen Deni kapısına doğru gittiğini gördülerl... Trankavel: — Varan bir! Dedi ve arkasında Raskasın bulun- duğu kapının önünde, Montaryolu tek- rar durdurarak şöyle dedi: — Azizim Montaryol, şu bedbaht rahibe, kendisini öbür dünyaya gönde- ren müthiş bir darbe indirdik. Fakat mademki hâlâ tehlikedeyim ve ancak Monmartr kapısıtdan geçebilirim, Ak kma bir şey geliyor. Korinyanın kılığı- na girip onun katırına bineceğim. Tal bu vaziyette Monmartr kapısındaki muhafızlar beni tanıyamazlar. Sen de Sen Deni kapısından geçersin hadi ça- buk! Bana Korinyanın mantosunu fa- lan getir, katırını da hazırla! Trankavel fazla söylemedi. Orada da, diğer tarafta olduğu gibi, pencere açıldı ve biraz gonra da, küçük Raska- sın atına atlıyarak dört nalla Mon- martr kapısına gittiğini gördüler! O zaman, düello üstadr kalfasma dönerek; — Arizim, dedi, bu iki bedbahtı öGldürmemiz, onlar için pek lazla şeref olurdu.... — Fakat üstad, hiç bir şey anlamı- yorum! — Bunu bilâhare arılıyacaksın. Ön- lara vereceğim teza kâfidir ve bizi om- tardan kurtaracaktır. Fakat herhalde bu ceza cidden yaman olacaktır.... p M A AA S TU Bu aralık Korinyan, Sen Den! kâa- pısına yaklaşıyordu. Çehresinde müthiş bir sevinç ifadesi vardı ve şöyle düşü- nüyordu: — Evet, Trankavel, Raskasın kılı- ğına gir bakalım!.. Korinyan böyle dolapları yutar mr, görürsün. — Ya öl- dürülen bedbaht Raskas! — şu halde bütün şeref ve servet yalnız bana kala- Lak!... Tamı bu anda kapıya geldiği için bağırdı: — Zabit! Zabit nerede? Zabit de bıyık altından gülümsiye- rek: