15 Aralık 1937 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 7

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İmparatoriçe İhtikamalıyor şeğğminl bin bir renkli taşlarla dö- tey İŞ$ olan muhteşem salonun, bah * İnen geniş mermer basamakla- S0rine, genç saray kızları otur- Şlar, akşam verilecek büyük zi x&fet İ Zarir merle Çin güllerden tac örüyorlardı. Sepetlerden taşarak beyaz mer riİn üzerine dökülmüş kırmızı, hırbenbe güller birer, birer topla- ı , "ayfrsînde. nefis birer tac oluyordu. ak, berin) sarayında büyük bir fa- Y Yet vardı. Çünkü, bu gece, Cerman ” kazanılan parlak zaferin şere- Atay bütün Roma asilazdelerini bir ’lte: toplayacak olan, parlak bir zi h&kı Verilecekti. İşte mermer basa- &k Arın üzerinde oturan yarı çıp- kızların ördükleri çiçekten tac- 'q;f&lecek olan bu asil başlara he- $i edilecektir. L,rk%m oluyordu. Büyük salonun l“_îz Sütunları arasından kızıl hâat- _.ıgah?llnde uzanan ışıklar. Geniş bir Ütün Do erguvan renkli ipek örtüleri Tin da uyuyan, harikulâde bir kadı 'qhmel yüzünde dolaşıyordu. Ör- zquîn altından bile hatlarının gü- -“'m İ belli olan bir vücut, baş dön- qhdş“ inhinalarla yavaş, yavaş ge- hı_ı— Simsiyah kirpiklerin bir gece m“:'lğı kadar koyulaştırdığı kara İlha D derin bir mahmurlukla etra- l__.hbaktı. Mermerlerin — göz alıcı - .:ııgı ile rekabet — eden biçimli # 0N altın renkli saçların süsledi- K —Buıe[ bir başın altında birleşti. B kadın “Tiberin ,, karısiı, âteşin »u“hteris. Juli idi. * Bece verilecek ziyafete şöh- hek ll_yık bir güzellikle — riyaset MR, S İçin, ilık bir süt banyosundan K Ju- Vücudunu hafifçe oğdurmuş B Ykuya yatmıştı. n di üç dört saatlik bir istirahat- DĞ İnra bir çiçek kadar taze uya- _'ıj.ev U, örtülerini — üzerinden attı. lı'.—z"'glli nedimesi “Evnis,,e tuvalet 1 I'â ş,h'-m&tmı getirmesini emretti. b Tİn sarayı ucsuz bucaksızdı. 4 Perdelerin koyulaştırdığı salon li ikk dehlizler, görünmeden İlgjhmkm:ık istiyen birçok esrâren 4 “Syaletlerin kolayca dolaşması- Sini Hüsaitti. » - ; tç Phesi ve gaddarlığı üergün bi- %lia & artan imparatorun sadık | ı!_t_hâ:'î. gece gündüz buralardaâ nö- —he lerler, —şüpheli bir adamın 1 !h_ renlesine dikkat ederlerdi. Lâ- Üüyy, ttan Julinin ince zokâsı, hiç ').lı.h;'l ihtiras uğrunda harikalar 'uâlı_- Or. Kalbine râşe — veren her ı'.r'île' Bladyatöründen, konsoluna k h â)'a kadar sadık bendesi Ev- ' ,ü aşl&_letjla görünmeden âteşin iüran; Oriçenin ipek yatağına giri- w ıh!'u k” dağların arkasında iyiden | Mı . "ybOImuştu. Dört zencinin ta- | ,ıq,işuılu bir sedye, asil Flaviyüs f-%q“ h muhteşem evi — örlünde j m"lıq edyenin biraz ilerisinde yü ' h W 'ı;- R:V cüsse bir esir: VYak A SÜ Antuvana yol veriniz! Bi Birdi. j | ,î%,;"aı' esirlerin arasından ge- Ü * evin, sütunlar, heykellerle İ :ggmen kapısı önünde durdu. Kon K ı::'au çevik bir hareketle sed- _İ'g eı;n' Merdivenleri süratle çık hde yemiş dolu — bir tepsi ) Benç bir kıza: D.n "hdin nerede? - dİye sordu - bi IZ beyaz dişlerini çıkaran q&â'â tebessümle: ğ:::tâîo" * dedi - 1&:&“&”- Pelerininin kıvrımlarını W ün %k adımlarla ilerledi. Atri- N_jâk“rü’deainl kaldırarak sevgili- ; îfqia “İN kolları arasında uzan- )'â")q;tn Kasiyüse: %N :ğnin kanatları seni ebediy %&â&adtenbel muharip! - dedi - M rgy ” geldiğindenberi, seni H Üi Bun ümumi bir yerde gör- 'qâ:h bmn ilâhlar başı için doğ- 1 UŞA0 halin — sebebi nedir?.. bu güzel kız mr büyüle- %kunğ_mandıracak kadar güzel Üza ÜS ellerini — Korinin sert o lüy, Pde dolaştırdıktan sonra hoöş geldin “Antuvan,, Dediğin — doğrudur. HLA esir edemedikleri & zlıh ŞU güzel kız, muti- T üşre lne getirdi. yarışlar, dö- Döni g . yarışlar, —h'h Iktyor. Tiberin İti W aa SaTaYI 5ğ H h :'_Wîpli ne bir dişi aslana — AğiYor, *€lr karısı — Adeta beni HT Vı ş ! ”uh c::zmlllemk: B *1 Sözleri sana söyleten fildişi parmakların mahareti | ! Kasiyüs Atriyümde Istira- | “Venüs,, namına yarın İki güvercin kestireyim! - dedi - Fakat, Tiberin ziyafetine davetli olduğunu ünutma! Arada srrada im- paratora görünmek menfaatinin ica- brdır. Hem anlamadım, — güzel Juli seni neden bu kadar korkutuyor? Kasisyüs gsevgilisinin — menekşe rengl gözlerine bakarak: — Beni, Körinin aşkını — kaybet- mekten başka birşey- korkutamaz dostum.. Mademki gitmemi istiyor- sun, bekle de pelerinimi — getirsin- ler - sonra birden mahzunlaşan Ko- rine dönerek - telâş etme — ruhum, kalbimdeki aşkın “Hesperitlerin,, bahçeğsini bekliyen yüz başlı devden daha kuvvetlidir. — dedi. Pelerinini giydi ve sevgilisini bir daha kucak- ladıktan sonra sediyede — kendisini bekliyen arkadaşına iltihak etti. Tiberin sarayında parlak bir gece başlamıştı. Tavanlarından ' gül yap- rakları yağan sglonlarda, akın, akın gelen davetliler yerleşmişlerdi. Ka- dınlı erkekli bir sürü esir, taşıdıkları nefis içkileri, yemişleri, neşeye, zevke kanmayan davetlilere zor yetiştiriyorlardı. Flavte' ve şeş- gâr #eslerine şuh kahkahalar karışı- yor. Mütemadiyen bpoşalan kadehler, sakilere doğru uzanıyordu. İmparatoriçe bu gece Romanın en meşhur güzellerini gölgede " bıraka- cak kadar harikulâde idi. Altın to- zü serpilmiş güzel saçları, sarı ışık- larile gözleri alıyordu. İncecik pep- lomunun yumuşak kıvrımları altın- dan yücudunun bütün şeklini çıkara- cak maharetli bir oturuşla İmpara- torun yanındaki koltuğa yerleşmiş- ti. Ve simsiyah gözleri şikâr arayan bir kaplan gibi davetlilerin üzerinde dolaşıp duruyordu. Karısının aşırı inhimakinden ar- tık utanmağa başlamış — olan Tiber onun bu garip — bakışlarından fena halde sinirlenmekteydi. Antuvanla Kasiyüsün salona girdiklerini görün- ce asık çehresinde memnun bir te- bessüm belirdi ve Kasiyüse: — Marsıin oğlu nsm!erüeıın? - dö di - Cermanyadan geldikten sonra evinden çıkmaz oldun. Halbuki, Va- rüsü lejyonları ile beraber mahye- den alçak Cermenlere karşı kazan- dığımız zaferin kahramanlarını da- ima yanımda görmek — istiyorum... Bu sözleri dinliyen Jüli, alâka ile Kasiyüsü süszmekte idi. Genç ada: mın bir heykele benziyen başı, onun tutuşmağa amade kalbini teshir et- misşe benziyordu. Şuh, bir kahkaha ile gülerek İmparatorun kolunu tut- tu. — Tiber! - dedi - müsaade et de, büyük Roma imparatorluğunun kuüd retini, bir daha ve bütün — dünyaya ilân eden büyük zaferimizin hikâye- lerini Kasiyüs, bana da anlatsın.. Karısının ruhunu — pek iyi bilen Tiber, onun Kasiyüse bakan gözle- rinden, nasıl bir hikâye — dinlemek istediğini anlamakta gecikmemişti. İnsana ölüm ürpertisi veren müthiş bir bakışla Jüliye döndü: — Bu sözler ancak bir İspartalı kadının —ağzına yaraşır. - dedi - Maamafih zaferimiz o kadar güzel- * 'Haberin dem':'wve macera romanı: £j ha a Doktor — Beş senedir evli olduğu- nuz halde çocuğunuz olmadığından şikâyet ediyorsunuz öyle mi?f Soyunu- MUZ . Kadın — Hayır! Hayır! Doktor, çocuğumun muhakkak kocamdan ol- masımı istiyorum! itina ile | Şikâyetler, temenniler : 1,5 senedenberi Açılamıyan bir dükkân Kasımpaşada Bedrettin mahalle- sinde Yaşmak sıyıran — sokağında 42-44 numaralı evde oturan okuyu- cularımızdan Natan İsrael'den bir mektup aldık. Okuyucumuzun şikâ eyti şudur: “Takriben bir buçuk sene — evvel İstanbulda Balıkpazarının en İşlek ve mütena Mmevkii olan Helvacı sa- kağında 2 numaralı dükkânda bir iç kili lokantayı açmak üzere bu bapta kanunen yapılması lcapeden merasi- mi tamamile ifa ettikten sonra, (ya- ni polis müdüriyetince — ve bundan maada Belediyece talep edilen sıh- hi ve fenni hazırlıkları — yapıldı ve ayrıca belediye doktorları tarafın- dan küşadında hiçbir mahzur bulun- madığını natık rapor tanzim edildi.) Mezkür içkili lokantanın küşat ruh- satnamesinin kesilmesi için yalnız Eminönü kazası en yüksek memuru- nun evrakı İmza etmesi kalmıştı. Bu sırada birdenbire — mumaileyh “bir kere kendim bizzat teftiş edeceğim,, dedi. Ve ertesi günü de dükkânımın “helediyece tahdid edilen mıntakal muayene haricinde bulunduğunu” ileri sürürek müsaade edilmiyeceği ni beyan etti. Halbuki dükkânıma pek az mesa- fe ile birçok meyhane ve içkili lokan talar vardır. Gerek — mal sahibi İle akdetmiş olduğum kunturato muci- bince icar bedeli, teminat — ve salre gibi bir sürü masrafa katlandıktan sonra, acaba böyle bir red muame- lesine neden maruz kaldtm? Bunu bir türlü anlayamıyorum. Şürayı Dev lete kadar müracaat ettim, bu husus ta sadır olacak kararı bekliyorum. Fakat mahvoldüm. Bana yaptlan haksız muamelenin tashihi için alâkadar makamların nazarı dikkatlerini celbetmenizi ri- ca ederim.,, HABER — Bu muamelede okuyu- ecumuzun anlayamadığı nizami bir mahzur görülmüş olacağını sanıyo- ruz. Eğer böyle olmasaydı kendisine herhalde müsaade edilirdi. Maama- | fih herhangi bir yanlışlık — yukuu mühtemel olduğundan alâkadarla- rın bu dilek üzerinde tetkikatta bu- lunacaklarını umuyoruz. dir ki, dinlemekten seni mahrum etmek gaddarlık olur. - sonra aşikâr bir sılantı içinde bu Muhavereyi din liyen Kasiyüse - haydi imparatoriçe yi harp masalların ile eğlendir.. diye ilâve etti. b yarın) â - Leman Karaman Oğlu bize doğru gelirken şimal veya kaçacağını sanmıştım, Lâkin bu zannım yanlış çıktı. Birdenbire güvertesi büyük bir faaliyet gös terdi. Bütün topların başına adam geçmişti. Ge- mi garptan gelen tek Amerikan zırhlısının kendi hizasına gelmesine müsaade edecek kadar dur- du. Ancak Amerika zırhlısı hizaya gelir gelmez f Bir işçi gibi fabrikada çalıştım; hizmetçilik yaptım ! (23) v İşçi bir makinedir : Ne yorgunluktan, ne uykusuzluktan şikâyetçidir ! Gece yarısından sonra çalışmamız verimli olmuyor; Herkeste büyük bir cansızlık görülüyor Röportajı yapan : Neriman — Gece işine alıştın mı? diye sor- du. i — Ne yaparsın.. Alışmıya çalışryo- ruz, işte.. dedim. Senin işin bizimkin- den zor. Kışın iyi ama yazı berbat. Ba- ri ne alryorsun? Güururla cevap verdi: — Benim saatim (20) kuruştur. Doğrusu büna inanmamıştım. Bu şimdiye kadar işittiğim ücretlerden faz- laydı. Kumaş dokuyutuların yevmiye- leri 110 olduğuna göre saatleri (13) çer kuruşa geliyordu. Bugün fabrikada çalışan bütün iş- çiler aşağı yukarı saat hesabiyle çalı- şıyorlar. Bunlar artasırıda bir kısım gö- türü çalışıyor. Bunlar da tezgâha iplik geçirenlerdir. Onların aldıkları günde 140 kuruş falandır. Gece yarısını bir saat geçe çalış- mamız, pek verimli olmuyordu. Herkes- te büyük bir cansızlık hissolunuyordu. Saat 4 olduğu halde borunun hâlâ ötme yişi, garibime gitmişti. Saat beş oldu. hâlâ çalışryoruz. ı Makine günültüleri arasında dışa- rıda büyük bir yağmurun başladığını duymuştum.. Filhakika az sonra, nere- den geldiğini birdenbire — anlıyamadı- ğım bir su akımnttsı yerdeki. yumakları sürüklemeğe başlamıştı. Çok geçmeden fabrikanın camlı tâva nından müthiş bir şimşek şerareleri gö- ründü. Arkasından da yağmur olanca şiddetiyle hızını arttırdı. Şimdi, yağmur damlaları tavan kapalr değilmiş gibi makinelerin üzerine akmıya başladı. Bir san içinde ayaklarıma kadar , ıslandım. Makine başında çalışan işçiler dağıldı- lar. Islanıyorduk. Buna rağmen göz- bümüz, iş başına geçmemizi söylüyor- du. Fakat buna kimse aldırmıyordu. Bu curcuna tam saat 5,30 a kadar devam etti. Ö zaman da paydos oldu- ğunu söylediler. Yağmur yağacağı kimsenin aklına gelmediği için herkes pardesüsüz, pal- tosuzdu. Yağmur çiselemeye başladığı zaman da siyah göğüslüklerimizle 80- kağa fırladık. Yorgunluk, uykusuzlük, yağmur. İşçinin bunlardan da şikâyeti yok. O bir makine.... Köprü üstündeyim, Fabrikayla alâ- kamı kesmeden üzem'me aldığım işi, daha başka sahalarda |da yapmak im- kânını hazırlamak istiyorum. Halicin üstünü örten irili ufaklı mavnalar, suya brrakılmış eski pabuçlar gibi dalgacık- larla iki tarafa sallanryor. Nerelere baş vurabilirim diye düşünüyorum. Bir a- ralık köprünün parmaklıklarına dayan - cenuba doğru sonra gündoğuşuna doğru muhteşem dairesi daha çizdi: Ne yapıyordu? dan bütün süratlerile yaklâaşan zırhlı ile de tek başına almıştı. Lâkin bu bir ne kadar kuvvetli olursa olsun bu üç gemiye kar şr durabilmesi şüpheliydi. Bunu ona kumanda e- mış dürüyordum. Ne yapacağımı bil - memekten doğan bir kararsızlık için- - de bulunduğum sırada yanımkllı bir gül- ge kıpırdadı. Dönüp baktım. Bu üstü başı eski bir | adamdı. O da benim gibi kollarını par- maklığın düzlüğüne dayayarak durdu « Sonra başını beniden yana çevirerek sı- rıttı, Saklalt uzamıştı. Her halde yüzü- nü de yıkamamış olacaktı ki burnunun yanında siyah bir leke vardı. Gür kaşlarının altında velfecri oku - yan mavi gözlerinin kenarları bir hayli buruşuktu, Bu adamınm göründüğünden çok genç olduğu muhakkjakti. O da iş- sizlikten, yahut hayatta çarpışmak mec- buriyetinde klaldığı bir çok mâniler yü- zünlden vaktinden evvel ihtiyarlamıştı. Ağzında toplanan tükrüğünü denize fırlattıktan sonra birdenbire: halde pek iyi şeyler düşünmüyorsun? Cevap vermedim. Bilâkis, hiç te ce- vap vermiye niyetim olmadığını anlat- mak için ondan iki adım açıldım. O bu hareketimden şu kadarcık olsun bile almmadı. Ondan açıldığım kadar bana yaklaştı: j — Derdini söylemeyen dermanını bu- lamaz, İledi. Gözlerinden hiç te iyi bir vaziyette olmadığını anlıyorum. Her halde bir yerde çalıştimıyorsun. Aldan - mryorum Yya İ.; y — Çalışmryorum. İş arryorum, de- dim, Kendisine insandan anlar bir adam süsü vererek: — | — Belli, deli', alimallah hiç aldan- mam., Kimin gözüne baksam ne iş yap- tığını bile bilirim. İ — Doğrusu anlayışmıza — diyecek yok.. Bunu alaylı bir şekilde söylemiş ola- caktım ki: — Alay etme küçük hanım, dedi.. Bizde görüp geçirmiş, insan içinde ya- şamış bir kimseyiz. Fakat ne yapalım ki talihimiz yar olmadı bize.. Hele bir ümidim kırılmış değil. Nasıl olsa kör talihi yeneceğim. « — İnşaallah.. — Tuhaf değil mi. Benim düşünce- lerim kendimden çok başkalarına yarar, Yol gösterdiklerim kötü vaziyetten hep iyiye dönmüşlerdir. — Şimdi ne $ yapryorsunuz? — Bir iş yaptığım yok.. Yapmanın peşindeyim.. Bu geceye varmadan üm- duğuma kavuşacağıma eminim.. (Devamı var) bir devir Gündoğuşun- üç birinci sınıf çarpışmağı mı gözüne delilikolurdu.Altın zırhlı Yazan: Ali Rıza Seyfi, * Dedi. Dürbünümü gözüme getirdim; evet, bu bir Amerika 1 ci sınıf zırhlısıydı. Arkasından da İ- ki zırhlı daha görünüyordu. Ozaman — İngiltere donanması manevralarında bulunmak üzere A- merika devletinin de İngiltere sularına üç gemi göndermis olduğunu hatırladım. Manevralar bit- miş olduğundan demek onlar da memleketlerine dönüyorlardı. Şimdi altın zırhlının -sandalını ne için çağırıp uzaklaşmak istediğini — anlamıştım. O,tam İngiliz postasile uğraşırken üç büyük zırh Hının hücumuna uğramak tehlikesinden kaçıyor- du. Altın zırhli batıya döoğrü, otuz milden aşağı olmıyan bir hizla uzaklaşıp — gidiyordu. Ancak birdenbire düurduğunu sonra tekrar — bize doğru döndüğünü gördük. Doğan kaptan: — Oradan da bir zırhlr geliyor! Dedi, Evet, #arp tarafından — gene ÂAÂmerika devletinin olduğu anlasılan bir zırhlr yaklaşmak taydı. Altın zırhlı pek kötü tuzağa düşmüş bulu- nuyordu.. j Yüreğimde büyük bir sevineln çarpıntısını du- yuyordum, İste o küvvetli altın gemi — en sonra kendi eşlerile karşılaşmış idi. Bir yandan üç zırh ı bir yandan da tek zırhlı, kaptan Bilâkın tekne- sine yaklaşmakta devam ediyorlardı. Altın zırhir altın gemi sanki canlı imiş gibi biranda harekete geldi; başından köpükler — saçarak o fevkalâde süratle ilerlemeğe, garptan gelen Amerikan zırh lısınin başından geçmek üzere bir daire - çevir- meğe başladı. Savaş ve ölümün heybeti bu deniz parçasının üzerine çökmüş gibiydi. Postadaki binlerce yol- cuların, bizim yattakilerin gözleri — altın zırhlr ile ona doğru ilerliyen Amerika zırhlısına dikil- mişti. * Altın zırhlı dairesini çevirerek Amerikalının provasını tam bir kaç kerte geçmiş idi ki bütü büyük ve orta toplarını birdenbire Amerika zrıh lıst üzerine boşalttı.! Bu korkunç, amansız ve habersiz ölüm sağa- nağını, böyle bir taarruzu aklına bile getirmiyen Amerika zırhlısının güvyertesini baştan kıça ka- dar yalayarak süpürmüş, güverteyi ölü yığınlari- demir, top, kundak parçalarrile — doldurmuştu; her taraftan kara yangın dumanları ve yaralıla- rın çığlıkları yükseliyordu. Altın gemi bu İlk ve öldürücü vuruşla da İktifa etmiyerek üç dört da- kika kada zavallı zırhlıya bütün makineli topla- rile de ölüm yağdırdı. Amerikalı tek bir top at- mağa vakit bulamadan battal bir tekne, yüzer bir tabut kılığına girmişti. Artık onun korkula- cak hali kalmamıştı. Altm gemi, bu korkunç zaferi kazandıktan den adam da anlamış, yahut boş yere tehlikeye | girmemek istemiş olmalı ki; tekne gene birden — bire batıya döndü ve şaşırtıcı bir hızla ufuklara — doğru yol verdi. Üç Amerikan — zırhlısından biri hareketten kalmış harap Amerikan zırhlısından yaralıları alırken ötekiler altın gemiyi, top ateş- K lerini keserek kovalamafa başladılar. Ben sandalımızı indirerek (Kara Çapa at- lantik şirketi)nin vapuruna gittim. Kendilerina bir yardım edip edemiyeceğimizi sordum. Gemi- nin içi acıklı bir manzara güösteriyordu. Baş ta« rafa vuran humbara tayfa kamarasını — paralas« mış, altı kişi yaralamıştı. Güvertede çocuklar ağlaşıyorlardı. Biz kaptanla konuşur- z kadınlar, ken üç Amerikan zırhlısından geride kalan biri- nin de kaptanı göldi. Hâdisenin nasıl olduğu hak kında aramızda bir rapor yapılıp hepimiz tara- fından imzalandı. Bu sırada arkadan yetişen bir Amerika harp gemisi de işi öğrenmiş ve bu ik! geminin Nevyorka kadar atlantik postasına ve bize arkadaşlık etmeleri kararlaştırıldı. — Beş gün, gece gündüz, harp gemileri ve at- lantik postası hep birlikte yol aldık. Adsız zırhlı ile olan kısa savaşta Amerika kruvazörü o kadar fena sakatlığa uğramıştı ki; bütün gayretlerine rağmen a -on iki mil sürat yapabiliyordu. .. T Dt ,

Bu sayıdan diğer sayfalar: