Lândrü! | Barls canavarının suç ortakları Daha bazı kadınların da melun cani tarafından öldürüldüğü anlaşılıyor Pariste Öjen Vey — Akşam vostası Görüşler Vur patlasın, çal oynasın | (Bağ tarafı $ üncüde) da o sızdırir, Arkasından ayni ada - dman adında korkunç Ş bir çaninin yakalancdı $ ğainı ve bu adamın, şimdiye kadar maçhul kalan beş müthiy ci- ğ nayetin faili olduğu- nu da soğukkanlılık« la itiraf ettiğini dün yazmıştık. Gelen haberlere gö $i re, hummali bir faa- Hiyetle çalışan Paris poliş teşkilâti, cana- varla alâkaları bulun duğu anlaşdan Kolet adında bir — kadınla dostu Roje Milvonu ve bunların kaçması- na yardım eden Jan Blan adında biris'n yakalamıştır. Vakıa Röne Triko ile Röje Milyon kendiliklerinden polis müdürlüğüne gel mişlerdir. Fakat bu “hüsnü niyetleri” nin, yakalanacaklarını hissetmelerinden mütevellid bulunduğu anlaşılmıştır. Sıkı bir Isticvaba tabi tutulan bu iki Buç ortağı Vaydmanın son cinayetinden haberdar olduklarını, anun tehdidlerin- den korktukları için ses çıkarmadıkları nı göylemişlerdir. Fakat, müddelumu- mi, canavarla bir çete şeklinde çalıştık ları hususunda muhtelif delilleri nazarı itibara alarak tevkiflerine karar vermiş tir. Firarlarına yardım etmiş olan Jan Blanın #YYevkifi lüzumlu görülmüştür, Diğer taraftan Vaydmanın oturdu. ğu köşlete yapılan araştırmalarda, başı kadın çamaşırları bulunmuştur. Çama. şırların üzerinde Janin, Jilbert ve Klo. tild isimleri vardır. y Polis bu üç kadının da, canavarın Katil Vaydman'ın suç artakları... ı atta bulunmaktadır. Bundan başka caninin not defterin de 40 işim ve 40 adres bulunmuştur Bunların mahiyetj hakkında yapılan tah kikatın yeniden bir çok mühim noktalar meydana çıkaracağına muhakkak naza tiyle bakılmaktadır. Büyük bir tesadüf eseri olarak ele geçirilen bu korkunç canavarın tüyler ürpertici cinayetleri, mütemadiyen mey dana çıkan yeni safhalariyle, Fransız efkâtı umumiyesini beyecandan heye- cana sürüklemektedir. - TIİFOBİL Dr. İhsan Sami 'Tifo ve paratifohastalıklarına tüt! mamak için ağızdan elınad tifo bap lanıdıt. Hiç rahatsızlık vermez. Her keş alabilir. Kutusu $5 Kr. | gi, içmesi, giymesi, kuşanmasiyle ay- mız ortağı olan sarraf gelip ayni tarz. da yüz, yüz elliyi de o tırtıklar, Ge- riye kalan yüz, yüz ellinin yarısı o gece şurada burada erir. Kalaniyle de dalrenin fasulye piyazcısında bir haf- ta gar zor karın doyurulur. Ondan soora tut kelin perçeminden! masını babasının evinde bol bol temin eden yirmi yirmi iki yaşımda bir in- Banâ © zaman günde tam yirmi gümüş kuruş bana mısın bile demiyor da he- rifçi oğlu Üstelik bir de gırtlağıma ka- dar borca batıyor. Halbuk!i o zaman benim gibi 'bir adama insanca yeme- da üç altm pek Alâ yater de artardı bile! Daha sonraları ne oldu? Ne olacak, gzün yıllar önümüze, kargımıza bir hayır sahibi çıkrmp da; — Yahu ne yapıyorsun, deliliğin lüzümu yok, kendine gel, bu işin so- nu harabatiliktir. Eline geçenin hesa- bmnı, kitabını bil! Diye bize hesap, kitap, daha doğru- Bu tutum, arttırma nodir öğretmedi. ği için biz ayni tarzda yıllarca akıntı- ya kürek çekip durduk! Zaten başta 0 zamanki hükümetler olmak üzere ekseriyetle tırhallı, hep bir halli olduğumuz için dünyanın bu en hayati işinde kimsenin kimseyo na sihat edecek, yol gösterecek hali yokk ta kl.. Şükür bugünlere, çok şükür bugün- lere ki bugün memlekette paranım gü- müş, şey pardon, paranım hayat oldu- Zunu öğrenmiyen pek kalmadı. İşto benim gibi o eski hesabmr, kitabmı bilmez müzrifin bile bir Wuybarası kurbanlarından olduğunu tahmin etmek Yar! , te ve bu hususta inceden inceye tahkik | Oşman Cemal KAYGILI o0 KKHRAMAN” Rİ2 onur elinde olduğu anlaşılıyor. Korin- | — tiplerimden birisini gönderiyorum. Çün yanın son raporu Lüvinyinin de onun elin de olduğunu haber — veriyor. Lüvinyi, meçhul bir âhlâk, anlaşılmıyan bir ruh, kü öyle zanmediyorum ki, bana söyliye ceğiniz şeyler çok mühimdir. Ve başka larımın asla deymamaları Tâzımdır. Bi« bığa Iİstanbui konuşuyor ; (Baş tarafı $ üncüde) randık, yanıgın yerlerini im2t ettik, fa. Kat hâ!â yöl yapmarı, diyordu. Bu yeni mahallede gördüğümüz ye » mwliklerden birisi de, maskeli bir ço. cuk aldı. Resimde — gördüğünüz bu yavru, yüzüne geçirdiği kocaman bir maske filân da karışmıyordu. ; p Yakından resmini almak ü*d:':;. bara darılır diye bizden kaçtı. O FÜT AlI de Kimbilir hangi asırdan ki bir üç tekerlekli wnhw,_.. | yollar üzerinde dolaşan başl ileyi &4 runün resmini çekti ve bu gel arkamızda bırakarak — tramvay T ile sessiz seşaiz, dolaşıyor, oyunlara, | çıktık, K cidden mütehassis ediyor, fakat hoşuma gidiyorsunuz ve sizin unvanmızı düka ğem. Lüvinyi hiddetle cevap verdi: g AHRAMAN KİZ göre:eğim. Bu sırtada odacı mırıldandı: — Monsenyör, şövalye dö Lüvinyi, hu zurunuza kabul edilmesini istiyor. Rişliyö, birdenbire — üzerine çöken dehşetli ağırlığın altında, koltuğunda büzüldü. Fakat derhal kendisiti topla- dı ve dudaklarında garip bir tebessüm belirdi. — Gelsin! Dedi ve odanın öbür tarafındaki per deyi araladı: Sen Priyak oradaydı. Rişliyö alçak bir sesle çabuçak fısıldadı: —- Eğer tanrı diye bağıtırsam, bu raya girecek olan âdam... — Emredin monsenyör!. — Dışarıya sağ olarak çıkmiyacak- tır. Sen-Priyak kamasını çekti. Lâvinyi içeriye girdiği zaman, kardi nal masasının başında oturmuş, evrakı karıştırıyordu. Beş dakika müddetle, şö valye hareketsiz, ayakta bekledi ve kar dinal işine devam etti. Vakta, hiç bir şey yapmıyor ve kâğıdların kenarına hiç bir manası olmiyan işaretler yapı- yordu. Fakat, Lüvinyiyi gözden kaçır mıyordu. Nihayet başını kaldırarak : — Sizi dinliyorum mösyö, dedi. Lüwvinyi adeta sert bir tavutla; — Monsenyör, dedi. Size şunu söyle meğe geldim ki yarın evinizden kati- yen çıkmamanız llın-ndır 3 Rişlyö ürpermedi, iki saniye müd- detle karşısındaki adamı tetkiki etti.Bu ona kâfi geldi. Ayağa kalktı, perdeyi çekti ve hiç çekinmeğe lüzüm görme- dml— Gidebilirsiniz, dostum, dedi. Bu sabah artık size ihtiyacım yok. (Sem Bir gün bu adamların önüme dikildiğini ' Priyak bu sözler üzerine çıkıp ıl:d.) Görüyorsunuz ya, bu odada H naenaleyh artık bir döstla konuşür gi- bi, benimle de konuşabilirsiniz. Lüvinyi ses çıkarmadı, Titriyorda! — Haydi bakalım, dedi. Vüedanmız daki yükü hafifletin. Biliyorsunuz ki, xünakları bile affedebilirim Binaenaleyh, tanti ile konuşür gibi ko- nüşün, Lüvinyi mos mor kesilmişti. Rişliyö bu defa okşayıcı bir sesle devam etti Z — Söyleşenize canım, cesaret etmi yör musunuz? Halbuki, Ccesur ölmalt dostum. Bana ifşa — edeceğinis tırlar, aşk kelimeleri fısıldadığınız ve en fazla itimad ettiğiniz kadınlardan daha bü- yük bir sadakatle muhafaza edilecektir Sevdiğinizle nasıl konuşursanız benim le de öyle konuşun. Lüvinyi sinirli bir hareketle silkin. dit — Monsenyör, dedi. Benim ne dos tum ve ne de sevgilim vardır ve tanrr benden bir hayli uzaktır. Size ancak çu nu tekrar ediyorum? — Yarın evinizden çıkmayın. Bu kadar. Rişliyö, karşısındaki adamın çehre- sinde muammalı bir inadın ifadesini gör dü ve kendi kendine: h. — Henüz bitmemiş! Dedi ve yüksek sesle ilâve etti: — Şövalye emvalinizin mutazarnır olduğunu duydum... Lüvinyi vakur bir sesle: — Monsenyör, dedi. Ben zenginim Fakat fakir olsam bile, kraldan hiç kimsenin, maddi cihetimle alâkadar olmasına tahammül edemem. Rişliyö, biç kimsenin mukabelesiz iş görmediğine kani bir İnsan İstihza. siylet — Bu, menfaat gözetmemeniz beni » Böyle şeref ve unvanlardan nef- Tet ediyorum, monsenyör, Rişliyö ayağa kalkarak, süratle ©- nun yanına gitti ve elini tutarak: — Çocuksunuz, dedi. Hakikt bir ço cuk. Çok ıstırap çekiyorsunuz değii mi? “O" sizi sevmiyor. Siz de kendi kendi- nize: “gidip ruhumuzu şeytana teslim edelim” dediniz ve kalkıp geldiniz. Fa kat ben şeytan değilim. Çok görmüş, Çok retırap çekmiş ve dostları için iyi- Jik yapabilecek oldukça beniş salahiyeti haiz bir İnsanım... Lüvinyi, Sizi düşman zannediyordum. Bann şüphesiz unutul mâast imkân: olmiyan, ve belki de haya- tit kurtaran bir hizmette bulunuyor sunuz. Sizi isticvap etmiyorum. İstedi 'ğiniz zaman anlatırsınız. Fakat size şu nu söyliyeyim: Bu andan itibaren dost larım meyanındasınız ve en imkânsız şeyleri bile, benden istiyebilirsiniz. Lâüvinyi göğsü hıçkırıklar içinde i. nip çıktığı halde inledi: — Monsenyör, monsenyör.4 Rişliyö telkin edici ateşin bir sesle Gevam ettiz ( — Gidin, imanınız kuvvetli olsun, Timid edin, onun, mağlüp bir variyette ayaklarınıza kapanarak yalvardığını “göreceksiniz, sizi sevecektir. Çünkü ka Gınlar cesur, cüretkâr ve servetlerini 'zorliyarak elde eden erkekleri #ever- ler, Lüvinyi ümid ve heyecan içinde in- ledi: — Sizi sevecektir, diyorum. Ve bu nu bana medyun olabaksınız. Yalnız... Şövalyeyi yavaşça kapıya kadar sürüklemişti ve cümlesini bitirdi: — Yalnız, sizinle onun arasına dikil /miş olan manileri yıkmak için banı yar drm etmelisiniz... Lüvinyi binadan nasıl çıktığının far kımda olmadan sokakta bulunuyordu. Ruayal sokağından geçerek, ""4:; tanıdık çehrelerden de kaçınmağa F” ret etti. İçinde bir ses ııybfv"':_.,g; — Onunla benim araı 10* ri yıkmak. Şaleyi YA nu perşembe günü Sen Lüzardü ceğim! Ve eğer öldürmezsem? bir sef Dişlerini gıcerdattr ve 1adii ten kaça bilmek için “’“".;mod“' Bu meçhül ses ona şöyle bağıf” | bi — Eğer onu aıdunme'":'m, & man, o manileri kolaylıkla btF yöye b mesini bilen adama, yani :î:d’” öi bâr et. Eğer Şale bir kılıç bilir: mezte, bir balta darbesiyle Öl€ Ruayal meydanından çakti. . Bun oraya giren iki garip adama 9':;,, d lardan birisi uzun boylu bİr geri de, göbekli h[:f;l xX yillla Rişliyö yalnız kalınca "“::__ww ziyaretçilerin dışarıya ç':' binanın büsün kapılarınım mguhir, içeriye kendi amıırmd”'-"”:u,,m fız, zabit, kâtip ve casuslardan ÖĞÜ | şed kimsenin alımmamasını '”":; görür birlerden biraz rahat etmi$ 5 45 Ber dü, sonra husust kâtibi öabâ siysde tuvili çağırttı. Bu adam ı canlı bir not defteriydi __d,uıl*; Kardinal gayet sakin bİF sordu: erlA BERTİİ Çpi Fiyaretlerim, A . söyler misiniz? Kardı” wıuîıpubinagn bir defter $ bakarak: Te — Monsenyör, bugün içm'yw — Bugünü bırakın d bakın!.. — Yarın... Pek lu—*xnh fV edeceğinizi not — Krala yarın değil, ÖDÜY K ceğimi bildirin. Sonra? inde 0f — Madam 48 Jivreyin M vir mösyö wrdm“:';wa“n maıyudsııw'““w y bulunacaksınız, Pariste