Dişi canavar, arkasında Sa kladığı palayı birdenbire Kornelyanın böğrüne sapladı Yazan: WMizametlin Nazifj — Yüphesiz büyük ana. Hem belki hu_.' Myanmıştır da. İyi ki hatırıma B” Gidip şuna bir bakayım. f deli gibi odudan fırladı. u;::l dehlizde yalnız dört nöbetçi ._%ymıu_ Öbürleri soğuğa dayana- Mn için Romülüs mağazası ya - )Wi' ahırlardan birine kaçmışlardı. Ya, çatık kaşları altından zehirk d, #açan gözlerini bunlara — dike- İ K Vah zavallılar, - diye mırıldandı. - 'Bük havada burada nasıl kalabi- i"'ikim bir sesle emretti: (_b:aydi gidiniz.. Sıcak bir fışkır y —"tı 'Up bir parça ısınınız.. Kral yak- zaman ben sizi çağırırım. %ı:leı bu şirret prensesten hiç um- İt gu müsaadeyi koparınca bir qbile durmadılar, koşarak —uzak- &_—. O zaman Tulliya, güzel vücu- “kl_nıfnnırını yırtıcı bir kaplan wınin ahengi ile işleterek geniş N da tekrar taht odasına döndü. kıl'ın iğrenç sesi hâlâ o Korent km vırlamakta idi. Genzinin ve bo & £ Ocıkiryan duman onu arasıra ke- €Sik öksürtüyordu. — Tulliyanın e Künü görünce; "Yinrıı:; mı ? H—ü için bir an şarkısından var- x %R ayır büyük ana.. * Tulliya bu cevabı verirken ya- yaklaşmıştı. Fildişi , Ââsa ve taç, bu ya- adım ötede duru- b “Banının başına çörnelerek Hteşi VA yakmak istiyormuş gihi bir Na ıııı;ı Kara gözleri bir alevli o- % ü taht ile taca kayıyor, sonra x.ı Stode, sırtı kendisine döniük km, "* hafif hatif R sallanarak şarkt Üyük anasına dalyordu, ha uhakkaktı. Hani Danakıl Küt geriye çevirse ve şu oda 'q,îi“'hh olmasa, onun bakışların- korkar, şarkısını keser ve aa karın gittikçe örttüğü Pa- ;».'”..dl İmdad!.. şı 4 Sykırafak kaçardı. *q,“, Tn bu sükütu çok sürmedi.. N*ia““." tüten bir kalırı ğq,! *liyle kavrayıp yığından çeki- N ı,..ü.'""l nasıl olsa parçalayacağına Nü*'ir:ığ:r. mavar gibi yavaş ya- N—%'*nı “Mğu görüldü. Parmakları- hdt ç h_ııı basa, büyük anasına F k: Budaklı odunu kaldırmasile nu*hn:n bitli kafasına indizme- YiRade b VAA biç ses çıkmadı, yalnız boy &î’"lıı Suş bir tavuk nasıl kanatları- te , ya tipki öyle omuzları kımil- k OÇ *Ü koyun yere kapandı , ğ&bıı i';::un bu kadar çabuk öle- tnamıştı galiba.. İhtiyar fq:fh"“ğın kıvnzyırık doi'ıııyı'll— Ka ı.v,:"azmm kanlar sızan ka- Kllekaa, CA daha ekledi. - Sonra o ı:'ş'u' dur ' Bina attı ve Tanakil'in ,'"şî'“:mv"&” tülmiyen bir kö- VS açP Üstünü örttü. —Kralın ü d ı.;::.n"*hv doğru mutfağa koştu. ıı,,_”"in dunlardan gözgözü M an, İştah açan kekikli - keçi "m:"by!" h kokusu burnuna - çar- $ Röstermeğe çalıştığı bir k, ğ’*'r""h. deldi e G Kökten G - deli. - Lüçiyüs bun- Wi Yer , Sta iştihasını alamazsa başg, Biirim, 4 e kaşı İN sesi şakrak bir kah- ? “'lıv,"“ Sevap verdi; 'erede o günler? Palalarından birini kap - ! — Günler burada amma seti nerede - sin?. — Beni görmüyor musun? — O kadar duman var ki... — Dur geleyim. Ben seni görüyo- rum, Ve Kornelya, bütün neş'esiyle, çok sevdiği kocasına kavuşacağını sanarak sevinen bir genç kaklın hoppalığı ile se- kerek, zıplayıp boplayarak ablasına doğru koştu. Bir çocuk naziyle; — Gel benim iyi ablacığın gel.. » deği, - Onu ne kadar özlediğimi bili- yöorsun.. Acaba bu keçi kızartmasını beğenecek mi? Kimbilir ne kadar iştahlı dönecek.. — Seni de yemesinden korkulur. Ve bu konuşma esnasında arkasında sakladığı palayı birdenbire çıkarıp genç kadınım göbeğine düldirdi. Kornelya- nn güzel gözlerinde bir şaşkınlık be - lir&. İki elini göbeğine götürerek ge- riye çekilmek ve bağırmak istedi. Lâ- kin dişi canavar nefes almarına meydan vermedi. Sol eliyle gırtlağına yapıştı ve palayı olanca kini ve kuvveti: ile, bu gsefer de, kulak tozuna saplaya venk. Kornelyanın az evvel — billür kahkahalar fırlatan gırtlağından boğuk bir hırıltı çıktı. O da büyük anası Ta- nakil gibı burun üstü yere yuvarlandı. | Mutfakta saatlerdenberi şakıyan — kah- kahalı tes kisilıvermişti. Tulliya büyük anasının kafasına indirdiği Ük odunun tesirine nasıl İnanmadıysa palanın bu iki dürtüşüne de öylece inanmadı. Eğil- di, Kanlar içinde cansız yatan kız kar- deş'nin boğazıtır sıktı. Sonra bununla rükledi, üzerinde kekikli keçilerden damlayan yağların cızırdadığı ateş yı- gınlarından birine koydu. O anda, bet- baht Kornelyanın saçlarından ve tutu - şan enatrisinden çıkan yağlı bir alev dumanları yardı. | — İşte bu siırada bir at kişneyişi duyul- | dü. Kapıya koşunca dışarıda, lâpa ü n karların arasında iki atlı gö- züne ilişti. — Lüçiyüs diye bağırdı. - | — Benim Tulliya!., |— © zaman güzel canavar zıplayıp hop- | dayarak sevgilisinin kolları arasına atıl- d, — Ne yapıyorsun? Kornelya görür- B0 — Ehemmiyeti yok., Ve bu cevaptan hiçb'r şey — anlamı- | yan delikanlının yüzünde dudaklarını bir müddet dolaştırdıktan sonra; — Gel, dedi, Kâh kolundan çekerk, kâh sırtından iterek onu saraya soktu. Dehlizde hiç bir nöbetçi bulunmamasına Lüçiyls hayret etti; — Askerler nerede? — Yarın ne kadar asker istersen bu- raya o kadar asker yığabil'rsin.. — Ne demek istediğini anlayamıyo- Tum, — Bugün kral olacağını sana söyle- mek istiyorum... — Yavaş söyle.. — Çekinecek hiç bir şey kalmamış- tır. Ve hayreti her an artan Lüçiyüsü taht odasına sokunca; — Haydi! - diye bağırdı - Şu tacı | gy! Şu âsayı al! Şu kaftanı geçir sır. p tınat, — Hayır.. Hayır.. Olamaz Tulliya... — Artik bu işin teredditt — edilecek tahtı, ya mezarı seçmiye mecbucsun, Kral Serviyüs, Tanakilin ölümünü af- fetmiyecek.. — Tnakil ana öldü mü?. — Öldürüldü, Lüçiyüsem.. öldürdüm. (Devamı var) tarafı kalmamıştır. Lüçiyüs. Ya payı- | Yazan: Kenan Çinili — Melekzad ( ERKEK — KIZ ) Ve No:10 — Tercüme ve iktibas hakkı mahfuzdur. — Leylânın anmesi âdeta yalvarıyordu : Oğlum, konukomşu dedikodu yapabilir; artık nişanlanın ! Nişanda ısrar ettiler; ayrıldım. Bir kaç gün sonra, zavallı Leylânın tehlikeli Çıkan kısımların hülâsası Kayseriden döndükten sonra, Erkek - Kız, hayatımdaki yek- nesaklığı giderebilmek için ye- ni maceralara atılmağa hazırla mıyor. Asker üniformasının ka- dınlar üzerindeki tesirini düşü- nerek bir askeri talebe elbise- si giyiyor. Ve, bundan sonra, bir çok kadın taarruzlarına uğ- ruyor.. Günün birinde güzel bir işçi kıziyle tanışıyor. - Leylâ... Gizli gizli baluşuyorlar. Çok geçmeden, Leylü, ciddi bir nşk- la Kenana tutuluyor, Melekzad neticeden ürküyor; kaçıyor. Bir gün Leylânım annesi onu bulu- yor.. “Eğer maksadın eğlencey- se kizıma — yazık olüur!,, diyor. Melekzat söz veriyor: “Onu has» yata atılır atılmaz alacak ve mesut etmöğe çalışacağkı n Artık evlerine gidip gelmeğe başlıyor. Akşam, — Leylâ fab rikadan müteecssir dönilor. Usta başisile çekişmiştir.. Sebeb? — Sebebi sensin... Adam bana göz koymuş.. Bugün açıkça söyledi. Şimdi ye kadar bir çok defa takılmış, faklat yüz vermemiştim.. Seninle konuştuğu- mu duyunca ifrit kesildi. “O Çocukla kotuştuğun takklirde seni koyduru- rüum/!,,, dedi. — Sen bu adamı seviyor musun?, — Ne münasebet!. grAr v Guyun bir alâka bulunmasaydı, sana böyle ;gy söyleyebilir miydi, hiç... Doğrusunu söylersen bundan dolayı sana darılmam. Benden önce tanıdığın, konuştuğun bir adamdan dolayı sana darılmaklığım o- lur mu? Çekinme!., Bunu, doğrusunu söylemek lâzım ge. lirse, işi daha sarpa #ardırmadan Ley - lâdan ayrılmama belki hir bahane ola- bilir, düşüncesiyle Börmuştum. Leylânın temiz, benden başkasiyle alâkası olmadığını pek âlâ — Wiliyordum. Böyle bir şey söylediğime bin pişman oldum. Leylânın gözleri birdenbire dol. du; — Biliyordum zaten!.. Benden ayrıl- mak için vesileler arıyorsun, Senden başka kimseyle alâkam olmadığını Wl- miyor değilsin! Böyle olduğu halde ba. na böyle bir sual nasıl sorabilirsin?. — Caniım nereden çıkardın, seniden ayrılmak istediğimi? dedim. Aklımdan öyle bir şey geçer mi hiç? Çocuk mu - sun sen! Neler düşünüyorsun., Sil şu gözlerini de yüzüme bak.. Bak gözle - rime, seni ne kadar sevdiğimi kolay . lıkla anlarsın!, . Leylânın göz yaşları arasında bana bakan gözleri güldü. Bu ne kadar iyi bir kızdı.. Bunu nasıl aldatıyordum?, Banu niçin yapryordum? Hakikati pek âlâ söyleyemez miydim? Bunu niçin yapmıyordum?, Bunlar, öyle suallerdi K? cevaplarını vermek benim elimde lde. ylaL. İlâve ettim: — Merak etme,dedim. Seni nç işin - den çıkarır, ne de sana bir fenalığı do. kunur, Aramızda konuşma böylece kapandı. Daha bir takım tatlı sözlerle sevgilimin gönlünü almış bulunuyordum. Gece evime dönünce düşündüm: Fabrikadaki bu ustabaşının Leylâya zararı dokunur, onu herhahgf bir vesi- le ile işinklen atabilirdi. Bunu önlemem lâzımdı. Ertesi sabah kalkar kalkmaz doğru fabrikaya gittim, ve ustabaşıyı bir tarafa çekerek Leylâ- ya niçin sataştığını sordum. Ve bir da. ha kızı herhangi bir vesileyle tehdide kalkışacak olursa hakkında hayırir ol- mryacağını söyledim. t & bir hastalıktan yat Leylâm biralketıktan beş aliı gün son- ra, beni gislice evlerine — çağırdılar. Gittim Fabrikadan asabi bir şekilde ayrıl - mıştım. O günüm bütün bu asabiyet içinde geçti, Akşam üstü Leylâlara gittiğim zaman, onu ağlar bir halde buldum. Sebebini sordum. Ustası pat. aa gd samiş, potene da Urçur İzlir- den çıkartmış.. Leyliyr teselliye çalıştım.. Bundan sonra ona elimden geldiği kadar baka- cağımı söyledim ve o gün cebimde bu. lunan dört lirayı çıkarıp elnie verdim. Dönüp eve geldim. Gece sabaha kadar uyumallım der- sem, dnanmalısınız. Bana iki elle sarı- larak beni seven, benim için Fşinden olan bu iyi yürekli kıza yaptıklarımdan dolayı vicdan agabı içinde kıvrandım. Hakikati, neticenin — vahametinden ürkerek itiraf edemiyordum. Sabahleyin, bir dakika bile gözümü kapamadığım adamdan çıktıktan sonra, — Anne, dedim, benim borcum Bana beş lira verir misin?, Annem bu yalanıma inandı. Bana ver diği parayı doğruca götürüp Leylâya verdim. Leylâlara bu gekilde yardım ettiğim günlerden birinde, bir felâketin müj- desiyle karşılaştım. var. Benim kendilerine kargı iyi kalbliliği- mi gören annesi; — Oğlum, dedi. Artık bu iş uzun müddet böylece sürüp Bir genç kızın, evleneci gidemez.. nun bir şekli vardır. Senin kızımla hiç olmazsa nişanlanman lâzımdır. Evime girip çıkryorsun. Konü komşu ded/ko - du yapabilir. Biz, fekiriz , amma, na- muslu insanlarız.. Üstümüze gülündü . ğünü istemeyiz, Sanıtım ki bunu x de istemezsin!. . Beynimden vurulmuşa döndüm. Ne cevap vermeliydim.. İşi savsaklamayı akla daha yakın bulduğum için: * — Dedikodu edilmesini tabii iste- mem, Fakat müsaade ediniz de nişan gününü tayin etmek Üzere düşüneyim. Bunun bugünlerkle olabileceğini zan -« netmiyorum amma, mümkün — olduğu kadar geciktirmemeye çalışırım, de - dim. Ben, türlü bahanelerle bu masum ni- şan gününü atlatmaya uğraştım.. Fk - kat gene bir gün iş ciddileşt.. Muhak- kat nişanlanmamı istediler. Bumu bir fırsat bildim: — Bugünlerde nişanlanmama ömkân erkeki senelerce | bile beklemesi mümkündür. Fakat bu- | ğını haber verdiler yoktur. İsrar ederseniz istemediğim halde ayrılmayı tercih ederim, dedim, Onlar israr ettiler, ben de ayrıldım , Fakat bu ayrılık uzun sürmedi. Aradan beş altr gün geçmemişti ki kapımız ça- Hmndı. Gelen çocuk beni gizlice Leylâla- ra davet ediyordu. Gittim. —Leylâyı buldüm.. Bütün komşu kadınlar başında toplanmışlar - dı. Vaziyetâ kımaca hülâsa ettiler. Leylâ hastalanmıştı. Ayrılığa tahammül ede- memişti.. Doktor vaziyeti tehlikeli bule muştu. Bana bunları anlatırken kı . larım oğukluyordu. İçimde utanmayla karışık bir merhamet belirdi. Elimde olmadan yatı — Leylâ Sesimi duyunca gözlerini açtı ve yü- züme dalgın dalgın baktıktan eonra çok hafif bir seşle önledi: — Kenan, ölüyorum.. Beni brrak ma!'. Gözlerim yaşardı: — Hayır gitmiyeceğim.. Yanmdayım, O günden sonra mümkün olduğu Kâ- dar yanınldan ayrılmaya — galıştım « Yavaş yuvaş #yileşti. Kalletı.. Onun teh- Hikeli vaziyeti beni cidden korkutmuş. tu, 'Tekrar ayrıldığım takdirde ken. disine bir fenalık yapmasının ihtimali vardı. Hattâ bunu bir çok defa bana söylemiş, beni bırakırsan kendimi öl. dürürüm, demişti. Artık nişanlanmamır çaresizdi. Son ra nereye varırsa varsın, nişanlanacak . tım ve bunu yapmakta beni mazur gös terecek sebepler arryor, düşlinebildiğim kadar da buluyordum. Leylâ beni seviyordu. Bu muhakkak.. tı. Ayrılırsam kendisini öldürecekti. Bu da muhakkaktı. Çünkü bu genç ve iyi kalbli kızı artık iyi — tanıyordum. Bu her şeş apabilecek yaratılışta bir mahlüktu. Sonra: — Ne olur nişanlanırsam? diye düşik dum, Böyletikle bir kızın hayatını kurtarmış bulunurum. Sonra da elbet bir gün yavaş yavaş işin hakikatini an . latır ve bu işten yakamı böylece kurtar miş olurum, Bu düşünceleri kafama pek uygun bulduktan ve kendimi buna iyke hazır. ktan sonra annesli — Artık nişan! Onların teklifini bir sevinçle kar nn yanma — vanl. mıyordu. Onun hakikatte kız, fakat gö rünüşte erkek bir nişanlısı vardı . Nasıl gevinmez, nasıl neş'elenmezdi? Nişan merasimi günü tesbit edildi « Daha evvel Ley ve annesini bir kö. | şeye çekerek nişanlarmamızın — yalnız kendi muhitlerinde bilinmesi lâz: , evime aksetmemesine stedim ve bunun mahrurla, rmı onların makul göreçekleri kelime lerle söyliyerek anlattım. Kabul etti « | i edilmesini | deri Nişan akşamrı gelip çattı. Çalgılı, içe kili, yemekli bir nişan merasimi.. Bu merasimde Leylânın bütün tant » dıkları bulundu, akrabaları, arzı endam etti. Bu eğlenceli merasim gabaha ki- dar sürdü. Sabah, ilk aydınlığını Ferti- köy ufuklarına yayarken, küçük ve dışarısı teneke kaplı #şçi evü hâlâ çalgı, şarkı kahkahalarla çalkanıyor ve — biz Leylâyla beraber, alçak tavanlı odanım, ayakta durduğumuz zaman ancak göbe- gimiz hirzasına gelen küçük birer pen « ceresinden yanyana dışarmımı seyredi « yorduk, (Devamç var)