E Üa G - ** dişlerini! apaçık gösteren ve A Kten gelme bir gülüşle: ah, Allah, dedi, neler soru- "l'uızp â?.. Hiç taze kadın evde Mep | SÜciğe bakar mı? Ekmek ye- &, mı? Bu kocakarıların işi- S Paki Di P“U. Zgenç kadın ne yapar? N, Sordum. * yapacak, dedi, tarlaya gider. 'ı.w.b'îîl'- Misir eker, misir beller, S ar, Nğk“k ne yapar? kek önden çift sürer, arkadan p lalar. j “ le çalışmaktan yorulmaz mı? B “'_Uh.'rr—ı gider, kenardaki ar- DA şf*'”îüindc dinlenir, soluk alır, | WH., hirlerde bir düşünce var. Di- W'MH' kadınlar evlerinin dışında Yı),n: lari zaman yorulurlar. Onlar tep | “Yde çalışmak için, dikiş dik- Ki Ek pişirmek, çocuğa bakmak Yağı K Adılmışlardır. Dışarda çalış - | İleş , Thammül edemezler. Hele güç *ö Abümazlar. Siz nasıl tahammül İ "ı;ıı ©2? Yorulmuyor musunuz”.. & üyor musunuz? Yo,. Turp gibiyiz maşallah... İk 'E:Ö:ü vardır. İşliyen demir ıs1l- | | n,_q:»r. Biz erkekler gibi her işi | M”"d Yazları oduna da gideriz. | Oğüy * da, yaprağa da... Hiç hasta “ Yorulmasına erkek de yoru- şs':'k değiliz ya, yor dünyanm oturup din le ederiz... ?'u. iyle... tesanlar çalışacak... :—._ Annemiz de, büyük “anmemiz N*"!n 18 de, onun ninesi de böyle M baçl Bu yeni bir şey değil kil.. Tağa Hta türlü yaşıyan kadm gör- ht ök Biz köyümüzde meselâ sebze- M teriz Prrasa dikeriz. Halbuki | Ulda,.. Te J;k“huını zorla zaptetmiye gay- Ğ tr'lf Sözüne devam ediyor. Te ğ""“ bir şeymiş gibi bu işi bu- A n ” Ükekler yapıyorlar! '*î“ı;_'“ı niçin sizde bütün bu işleri *E. Yapmıyorlar? 'r"'—'ll. kadın gibi aıcağa dayana- Şeyi yapamıyor. Meselâ :fnutmek. orak biçmek için ta- a g, Yok, beli ağrıyor, güneş al- n İ '& duramıyor. Kadın da, me- :" hlî.: Temez... Sapanı iyi tutamaz, ktı," Tramaz.. Bunlar kadımnlarla xalaîfuında paylaşılmış işler... he kuğu Socuklara kim bakar, ihti. l Mi ür mı? L!hî*'lklnnmım bir yaşına kadar :"— v“u "e Tarlaya beşiğini götürü- ı:.,“ 'S.'elır.ı—e emziririz. akşama n.onğ*'—ırirm Emzikten kesildik- S Yani SOcuklara ihtiyarlar bakar. | hei h_bn:(%muş çocuklar - tarlaya | : eth ! tahammül eder- Dîiy lar hastalanmazlar miı, ö- Olmazlar mı? ! Emzikteki çocuklar bizde larlar, Bizde en fazla 4-5 —lı.q:îl»’a çocuklar ziyan olu- llk Dan çocukları köye bir fedeki doktora götürmek && t_ı.nîllbukı götürmeyiz.. Hem Hem GAŞ g Bi :’_lhmı doktor can kala- | Iıq'hh Yal! Çocuklar, hastalığına %Ky İrmi gün, yahut da bir beg, 'y;..n: Pti r. Eeeli gelen gider, gel- WİH $ ulup yaşar... e:'" diyorlar ki, kadımm K gibi . Öyle birinci vazifesi analıktır. dr, ektir, Salışamaz, İşi, çocuk do- Tri İakâp Kü Köylü kadın bu va- '“*ııh Mi ediyor? Bir sayrm ya- Rs'ı ,_':hm“-köyıme mi daha enk Ni tüa a şehirlerde mi?... ruyor. Çocuğu sırtı- Hk%i ıny:;*"* gidiyor. Çocuk bit (:ı’ım“ YÜ işinden alıkoymuyor BT Yar Alıkoysun... Biz bugtün do- k farlaya gideriz.. EARSTTTT N Anketi yapan: h SUAT DERVİiŞ : 4 ğ ETTSESENNM TENAYSN GERRETİERİLENEE AERTERMEEEİRLEAEESAĞİĞERESİMTN SS Emine Sonra, sarı gözlerinde parlryan bü- Yyük bir safiyetle soruyor: — Kuzum doğru söyle... Ben işittim. İstanbul kadımları bir çocuk dünyaya getirince kırk gün yatakta yatarlar- miış; doğru mu? — Yok, diyorum, kırk gün yatmaz- lar ama, sizin gibi de hemen ayağa kalkmazlar, — Hey yaradana kurban . olayım, diyor, Allah bak hele insanları nasıl çeşit, çeşit yaratmış... Şehir için baş- için başka insan... — Bizde ancak çok güç doğuran ka- dınlar beş altı gün yatarlar... — Ama işte o yüzden sizde doğu- rürken ölenler çok olur. — Sizde doğururken ölen olmaz mı? — Olur ama, çok değil, pek az... Binde bir... Köyde ebe var mıdır si- zin? — Vardır elbette... — Nasıl, mektepte okumuş ebe mi? — Yöok canım, köyde “ebe” diyor- lar. Köy ebesi... Bizim gibi mektep Birde Cldeli Emilneyi dinlliyelim : “Evde oturup çocuğa bakmak yaşlı kadınların işidir !,, Tineye göre, genç kadın erkeğile beraber çalışmalıdır. Otun Mmemleketinde kadın tarlada mısır beller, orak biçer... başörtüsünün çerçevelediği * medrese görmemiş bir şey... — BSeni eve kapasalar ve sana * dan sonra Şen yalnız evy işi yapacak- sın;, deseler sıkılır mısin ? — Dişarda çalışmıya âlışmış insan hiç sıkılmaz mı evde?.. — Peki Emine diyarum. Sen, erkek- lerle beraber tarlada her işi takgim ettik, Beraber yapıyoruz. diyorsun. Sonra evde kimin gözü geçiyor, erke- gin sözü mü, kadının sözül mü? — Kadma ait işlerde kadınm, erke- Ke ait işlerde erkeğin sözü geçer biz- de!... — Meselâ,.. Bana bir misal söyle... — Meselâ!... Bir tarla satılacak ve- ya almacak. Kadının buna aklı ermez. Bunu erkek düşünür, yapar. Bir hay: van satılacak veyahut birisine fazlaca biİr para ödünç verilecek, erkek verir, Fakat kadın, evin bir ihtiyacı için tut- muş bir iki tavuk, yahut kocasından habersiz yumurta satmış, buna koca karışmaz. Sormaz bile “ne yaptm?,, diye. Çocuklara öteberi lâzım olmuş. Bu kadının bileceği iştir. Yahut yeme- xisi yok da kendine bir yemeni al- miş, bu da kadının bileceği şeydir. Buna erkek karışmaz. — Peki, sen niçin Tatanbula geldin? — Çalışmak için, yde yazın çalıştıktan sonra, kışın şehirde çalışmıya ne ihtiyacm var? — İki senedir kuraklık - oldu. Çok mahsul çıkaramadık. Ancak kendi ih- tiyaemmiza kadar bir şeyimiz var. Hal- buki üst baş lâzım. — Kocan neye çalışmıyor da sen şehre gelip calışryorsün? — Onun kışiın köyde görecek işi var,.. Karda kıyamette kâdm oduna gidemez. Hayvanlara da o bakacak. İkimiz de genciz. İkimiz de sağlamız. Herkes elinden gelen işi yapar, Yaşlı- lar da evlerinde oturup bize bakar- lar, Dünyanım nizamı böyledir. Köy- Terde oldum bittim kadınlar çalışiyor. Şehirliler her şeyde en başta olduğu- nuzu söylersiniz ama, hâlâ kadınların da erkekler gibi çalıştığını öğrenme - mişsiniz.. Kadmm elbette çalışacak. Bu dünya babalarının çiftliği mi sanmış- lar gehirli kadmlar!... Çalışmıyana bu dünyada ekmek yok gayri. Hapishanede konser Londranın sabık sahne artistlerin- den mis Alma Tremayne hapishanede bulunan sevgilisini bir iki saat görebil- mek emeliyle pek meşhur bir kabare- nin bütün artistlerini bir gece için an- gaje etmiş ve hapishane müdürünün mü saadesile hapishanenin kilisesinde mah- pusları üç saat eğlendirmiştir. Artistler arasında Viyanalı altı kız kardeşin söylediği şerkılar mahpusların pek hoşuna gitmiş. sürekli alkışlarla kar şılanmıştır. Hele tiyatro sahnelerinde yankesicilik numaraları yapan dünya- Bun en meşhur yankesicisi Ciovanni sah- nede gardiyanın saatile kösteğini, se- yircilerden bir kaçının da muhtelif eş- yalarını bir kaç saniye gibi kısa bir za Taanda aşırıp sonra lade edince bir alkış tufanıdır kopmuştur. Mahpuslar bilhassa bu yankesicilik numarasiyle alâkadar olmuşlardır. Hat ta, yankesiciliklerinden dolayı mahpus olanlardan ikisi, Ciovanninin numarala- rını taklid için sahneye çıkmışlarsa da muvaffakiyetsizlik ve mahçubiyet!» bi- raz sonra yerlerine dönmüşlerdir. Çün kü Ciovanni daha sahneye ayak basar basmaz, elçabukluğu ile onları çazpmış tır. Bütün bu eğlenteler esnasında mis Alma ile sevgilisi gözlerini biribirinden ayırmamışlar. olan bitenle pek az alâka dar olmuşlardır. En saçma Sualleri kimler Sorar Amerika radyolarının dinleyicileri- nin suallerine tevap veren birer gervis- leri vardır, Bu gervislere son zamanlar- da o kadar fazla sualler sorulmağa baş lamiştir ki, bir çok radyo şirketleri me mur adedini arttırmak mecburiyetinde kalmışlardır. Sorulan suallerin bazısı basittir. Ba- zıları ise memurları haftalarca işgal ede cek kadar zordur. Muziblik olsun diye sorulan suallerin en başında şu mahud yumurta meselesi gelmektedir. Bir çok ları tavuk mu yumıırudan çıktı, voksa yumurta mr tavuktan çıktı diye sormak tadırlar. Meşhur ralyo şirketlerinden birinin bu kabil suallere cevap veren memuru bu suale kestirme bir 'tevap bulmuştur. Bu sualle karşılaşınca hemen in: bi. rinci babımnın 21 inci kısmındaki bir sa- firyazıyı cevap olarak yazıp müna- sebetsiz sualı sorana göndermektedir. İncilin bu kısmında şöyle yazılıdır “Ve Allah bütün tavukları yarattı.” Bu zevabı alanların suallerini bir da ha tekrarladıkları veya izahat istedikle ri vaki değilmiş. Bazı suallere cevap verilememekte, bazılarına ise cevap verilmemek daha ha yerli görülmektedir.. Geçenlerde kadı- K Y edi yaşına basan Rıs Çocuğu, “Bombay,, a gidenler, hemen' her gün, her yerde beyazlara sarılmış. baş- larına, şeker külahına benziyen siyah bir külah koymuş bir takım garip adam lara tesadüf ederler. Bunlar, şık ve son sistem ÂAmeri- kan otomobillerile — dolaşırlar.- Yanla- rındaki kadınların kıyafetleri de son derecce zariftir: Sırma işlemeli tülle- re sarılmışlardır. Yüzleri, Hint kadın- larına nisbeten biraz daha donuktur. Bunlar, (Fars) lılardır. Farslılar; aslen Tranlıdırlar. (Zer- düşt) mezhebine mensupturlar ve ate- şe taparlar. Bunların bir kısmı, vaktile Asyanın her tarafına yayıldılar; uzun müddet sefalet içinde serseri gibi ya- şadılar, nihayet 13 üncü yüzyılda Hin- distana gittiler; Bombay ve Surat'da yerleştiler. Eski İran büyübülerinin to- runları, en sonunda barınacak, süönmi- yen ateşlerini söndürmiyecek bir yer bulabilmişlerdi. Hintli prensler, İngilizlerle uğraşır, İngiliz iptilâsına karşı koymağa çalı- şırken onlar, İngilizlerin — tarafını ilti- zamın menfaatlerine daha uygun oldu- gunu anladılar, İngilizlerle dost yaşa- mağa kârar verdiler, onlara yardım ve muavenette bulnndular, İngilizler; uzun mücadeleler * n son- ra Hindistanın mutlak hâkimi olunca Farslı'larım hizmetini unutmadılar. On lara karşı büyük bir tevetzcüh göster- meğe başladılar. Adeta on'arı bir müt- tefik telâkki ediyorlardı. Bankalar, bü yük ticaret evleri, hep Farslirların eline Hindistanda Farslıların sayısı 100 binden geçti. Bugün fazladır ve hepsi de Hind'in en zehgin, &n nü- fuzlu adamlarıdır. Bombayda sabahleyin bir Farslırlm evine gidiniz. Lükş otomobili kapının önündedir. Kâtipleri vazifeleri Laşın- dadır. Ve telefonlar durmadan işlemek- tedir. Yalnız, üstad — meydanda - yök. Aceba nerede?.. Pencereye — yaklaşınız, başınızı dı- Şşarıya uzatınız, onu görürsünüz; Be- yazlara bürünmüş (temizlik alâmeti), güneşe doğru dönmüş, ibadetini yapı- yor. Sonra önüne, arkasmma, sağına ve soluna dönerek başını eğer, bir şeyler mırıldanır. İbadetini bitirince bürosuna gelir. Artık asri bir iş adamı, bir banka mü- nın biri şu suali sormuştur: — Kocam beni terketsin diye ne ya payım? Hele şu pek gariptir: Adamın biri evinde yakaladığı pirelerden * bir kaç canlı numüne yollamış ve bunların ne cinsten olduğunu sormuştur. Kadınım biri de, siyah saçlı bir ada men bıyığının bazan neden sarı çıktığı- | nı öğrenmek istemiştir. IZ çoci_ı"klarınım yaramaz birer hay- van sayan mezhep! Hind'slanın en zengin ve garip âdetli İnsanları Faislardır merasimle hayata dahil oluyur! Kız çocuğuna Tcuşak bağlanıyar dürüdür. Londraya, Nevyorka telefon eder, telgrallar gönderir. Farslılar; dinlerine ve bu dinin an- anelerine çok bağlıdır. Bir çok ta garip âdetleri vardır: t Kız çokuklar, yedi yaşına girince büyük bir meragsim yapılır. O vakte kâdar küçük, yaramaz bir hayvan gibi telâkki olunan çocuk artık hayata da- | |hit olacak demektir. F bulunan | Büyük Bir oda, baştan başa çiçeke! lerle süslenir, (Dastur) denilen rahip« lerin, vücuda getirdikleri balkanın pre tasında gümüş bir (Ateşten-Buhurdan Lrk) içinde mükaddes — ateş yanar. Bu ateş. nice yüzyıllardan beri sözinemiş- tir: hâttâ Asya çöllerinde serseri gibi dolaştıkları zamanlarda bile.. İki sıra üzerinde karşı karşıya du« ran rahiplerin hepsi beyazlar giyine kumtşlar sartirdır, başlarında beyaz takye gibi mişlerdir. — Bellerinde ipek bir şep verdir. Bu hallerile tıpkı asri operatörlere benzerler. Kiüçük çocuk gelir, orta yere diz çöker, üzerinde kısa, keten bir gömlek vardır, Tatlı bir sesle dua eder, kadınlar alır, küçük vücudu- çırçıplak soyarlar. Za- valli, utanır. Rahiplerden birisi ilerler; Oha Sadra denilen tâketi giydirir. Sonra — çocuğu ateşe yaklaştırır. Üzerine bir tutam sandal veya ödağacı atar, dumanlarile tütsüler. Ve beline bir kordon bağlar. Bu kordonun 72 düğümü verdir. Düğüm- lerin herbiri, Farsların —mukaddes ki- tabı olan (Yasna) n 72 suresinc işa- rettir. İ Birdenbire - etrafını Bu da bitince İlâhiler okumağa baş- larlar, âyin de nihayet bulur;