- Küçük devletlerin . sırtında yapılan bir pazarlık... Yazan : Şekip Gündüz BUYCK devletler dünya — sulhu- nu bozan bugünkü ihtirasları- na devam etmekten — çekinecekler mi? Ayrupadaki buhranı sulh yolla- rı İle halle çalışanların “muvaffak olmalarına imkân var mıdır? Yapılan-ilk temaslardan — çıkan neticeler, yıllardanberi biribirlerine diş gösteren ve dünyayı çok kanlı belâlalarla tehdit eden devletlerden hiçbirinin pala sıyırmak niyetinde olmadığını göstermektedir. Büyük devletler ellerindeki silâhlara — ba- ka baka bunlardan yalnız düşman- larının değil, kendilerinin de zarar göreceklerini anlamışlar ve bu an- layıştan gelen bir korkuyla harp palavralarma devam etmekle bera- her sulh ve uzlaşma yollarını da ar- tık elddi surette aramağa başlamış- lardır. İngiliz kralmın has istişare mec- Hal reisinin Hitlerle konuşmasmmdan sonra Pariste ve Londrada Almanya yıtatmin edecek şekiller arandığı görülüyor. Fransız nazırlarile İngi- Hiz nazırlarının dünyadaki siyast va- ziyoti birlikto tetkik etmelerinden sonra neşrolunan tebliğ, bu İki dev- letin Orta Avrupada menfaatler ve müstemleke yağmasında pay arayan Almanyaya yumruk sallamak niye- tinde olmadıklarını açıkça İşaret et- mektedir. Filvaki Londranın ve Pa- visin şu andaki temayülleri Berlini memnun etmekten henüz çok uzak- tır. Fakat buna rağmen Almanyayı aradığı şeylere ulaştıracak — bir yoö- lun hergün bir parça daha genişli- yerek açılmakta olduğu da inkâr e- dilemer. İspanyadaki kardeş kavga- sınım devamınca herkesin hayretini mucip olan o çekingen ruh hâlâ Pa. riR ve Londrayı terketmemiştir, ve edeceğe de benzemiyor. Bu iki siya- « morkez “doymak istiyen devlet- ler,, | doyurmak ve tatınin etmek ka- rarını vermiş gibidirler, Alâ.. Fakat açlar masıl doyurula- Berlinde, Pariste ve Londra- konuşmalar devam ettikçe bazı küçük devletlerden de mütema- diyen şikâyetler ve yanık kokulurı gelmektedir. Bunların başında Por- tekiz, Avusturya ve — Çekoslovakya var. Hem niçin Belçikayı da bunlar arasında saymamalı? Almanya bu devletin mülk? ta- mamiyetini teketfül etmiş olmakla | beraber Kongo müstemlekesi etra- | fında pazarlıklar yapıldığı da AşI- kârdır. Bedbaht Portekiz kendi kaz dığı çukura düğmüş gibi bir — vazi- yettedir. Almanyaya — İspanyayı mahy ve barap gtmok — imkânlarını bahşeden bu daevletçik — Berlin ve Londra müzakerelerinden kuşkula- narak bir tebliğ neşretmiştir, Bun- da deniliyor ki: “Portekiz müstemlekeleri etrafın da herhangi bir ihtiras belirmesine tahammül edemez. Menfaatlerimize 2okunıılmumı müsaade iyece- ÜR.,. Kuru 1lâf... Ne ile? Hangi kuvvet- le? Bir takım zorba diktatörler ta- rafından gayat Iptidal! şartlar için- de yaşatılan bu devletceğizin başve- Kkili, Salazar'ın daha iklay — evvel, yapılan bir geçit resmi münaseboti- le, cumhurreisine hitap eden bir nu- tukta şu sözleri göylediği unutulma- mıştır: “Ekselâna! İki yıl içinde size mo- dern bir ordu takdim edeceğiz.,. Ya müstemlekelere iki yıldan ön- ©e saldırılırsa? . Hem iki yıl içinde mini mini Portekizin kuracağı ordu ve Portekiz donanmasımın o eşlı? tek neleri denizler ötesindeki toprakla- rı nasıl müdafaa edebilacek? Berlin Fransız ve İngiliz nazırla- rmın konuşmalarından memnun ol- duğunu gizlemiyor. Bununla bhera- ber Fransız ve İngiliz nazırlarının müşterek tebliğindeki — prensipler Hitler ve arkadaşlarını sinirlendir- mokte berdevamdır. Paris ve Londra “müstemleke 1- #İnin ayrı bir mesole olarak konuşu- lamıyacağını, bu İşin — ancak de- | vamlı bir dünya sulhu çerçevesi için- de müzakare odilebileceğini ve esi sen büyük sanayi devletleri arasın- da iptidat maddelerin — taksimi dü- şünülmekte olduğunu,, işaret et- moktedirler. Londra ve Paris bu me- şelelerle hirlikte Uzak Şark hâdise- lorinin ve İspanya — meselesinin de bir yi netlceye bağlanmasını teamin ek arzusundadırlar. Barlin ise söyle bit cevap vermektedir: “Eğer 'Avrupada devamlı bir sulh kurulması isteniyorsa mevcut mö- Beleleri ayrı ayrı ele almak ve bu i- Şo evvelâ müstemleke meseolesinden başlamak JTâzımdır. Almanyanın müstemlöke metelesinde aldığı vazi- yet kat'idir.., Romüanin Tikri 1se şüyle hülüsen e- diliyor; 1 — Herhangi bir pazarlığa mev- zu olmasına meydan verilmeden Al- manyaya müstemlekelerinin İiadesi lâzımdır. Roma bu sahada Berlinin tarafını tutar. 2 — Uzak Şark meselelerinde İtal- ya açıkça Japonyanın tarafını tut- muştur. Verdiği sözden dönemez. | Bununla beraber Musolini İl Po- polo d'ltalla gazotesinde kendi ka- Temi ile gu satırları yazmaktadır: “Geniş ve mühim siyasft müzake- relerin arifesindeyiz. Avrupa ufuk larından, büyük harp tehlikesi, yü- vaş yavaş uzaklaşmaktadır.., Viyanada Alman propagandası ve tahrikâtı şiddetle artmaktadır. Vi- yana Berlinin ani bir omrivakle gi- rişmesinden korkmaktadır. Çekoslovakyadan gelen haherler den ise, “Prag hükümetinin Avrupt- da umum! bir anlaşma teşebbüsüne Iştirak etmek arzusunda olduğunu, fakat böyle bir anlaşmanın yapıla- bilmesi için Çekoslevakyanın — (fe- dakârlık) da bulunamıyacağı,, öğ- renilmektedir. Prager Tageblatt adir Çek gaze- tesinde şu satırlar okunüyor: *“İngiltere, Fransa hariciye nazırı Delbosa orta Avrupa — meselelerile uğraşmak İçin zaman bahşetmiştir. Bu fırsattan istifade ederek Fransa hariciye nazırının bize ve diğer orta Şekip GÜNDUZ D Devamı 4 üncüde Tramvay tellerine dikkat ! Bir arkadaşımız vardır. Büyük harbin ilk yplında, kopan bir tram- vay telinin Voyvoda caddesinde üç kişiyi nastl öldürdüğünü — gözlerile görmüştür. Bu sahneyi unutamı O günün tedehhüşü hâlâ üstünde- dir; tramvoy - tellerinden korkar, altlarından koşarak geçer ve yaya yürümeye mecbur kaldığı zsaman mutlaka sapa yolları tercih eder. Onun bu haline gülenler vardır. Fakat bizce o, korkusunda ve ihti- yatında bir parça ifrata düşmekle bernaber bu hareketlerinde haklıdır. Telleri kontrol eden bir işçinin v- Fak bir ihmali işte bayramın ilk gü- nü az kalsın büyük bir kasaya se- beb oluyordu. Galatasarayla Tünel arasında tramvay feli koptu. Bere- ket versin büyük bir tali eseri ola- rak kimseye çarpmasına meydan kalmadı, bu elektrikli canavar tek- Tar yerine kondu. Yirmi dört ya önce Voyvoda kü- zasr olduğu zaman mülehassıslar ; — Ey'er bir kamış olsaydı tet bu $ kamışla tululur ve sarıldığı adam- İ lar kurtarılabilirdi. â Demişlerdi. Bunun üzerine her $ | $ j İ İ | l | î İ kırk metroda bir tramvay direğine uzun bir kamış Bonması kararlaştı- rılmiş ve birkaç tanesi de konmuğş- Pa. eecccae Simidli bu Ramıslara resliyamıya- vuz, Denilecektir ki; — Kaç yılda vir kere tel kopar? Telâşınız nedir? Cevabımız şudüur: “— Taterse hiç kopmasın... Fahat bu mel'en tellerin kopması ihtima- ç gehirli için daima bir tehdittir. teller, şehrin ana caddeleri üss tünde birer Damokles kıltcı yibi a- sılı durdukça, tramvay direklerin- den-de o kamışlar eksilk olmamalı- dir. ! —| HAH_E? — Aîıqm poıh!îl A Arnavutluktâ istiklâl ilân edilişinin 25 inci yıldönümü geçen hafta büyük | genliklerle tes'it edilgi, Bu münasebetle Tiranada askeri rnavntlukta istiklâl bayramı sarayda, balo verildi ve kral İtalyanın Bari radyosu vasıtasiyle bir nuluk söy- ledi. Resim kralım, kız kerdeşleriyle beraber geçit resmini seyroderken alm- mıştır. En solda, kralm kardeşleriğden prenses Seniyenin kocası ikinci Abdül. hamidin oğullarından Âbid görülmektedir. Tıpta yeni ihtisaslar Herkesin gözünü kan bürümüş. Ca- ciğa hiyar doğrar gibi insanların biri- birlerini doğradıklarını görüyoruz. Hecr taraf allak bullak. Her hakikat mâna- sınt kaybetti. — Sulhtan bahsedildikçe berpler çoğalıyor, mahsullerde — bere- ketten bahsedildikçe açlık ve yoksul - luk artıyor. Hastalıklar çoğalıyor, iklimler deği- iyor, T e- gösterilen mev » (Z D l Felâketin her nevine ya kanıksadık, ya | kanıksıyoruz, Dünyayı saran bu men- hus havanın sonu ne olacak? İnsanlık gittikçe umumileşen bu astırabin. için - den nasıl çıkabilecek?. Yirmi beş yıl. danberi neş'eli günlere hasret çeken mesiller istikbale emniyetle bakabilir ler mi?. Her biri birer korkunç muamıma ha- Hni alan bu meseleleri (Kurun) ga- zetesinin fıkra muharriri Hasan Kum- çayı bir çirpıda halletmişe benziyor. Bu arkadaşımız diyor ki; “Fakiden sulh müzakerelerini idare edecek o'anlar bir odaya kapatılırlardı. Yanlarıma adam başına iki öğün yiye. | cek, içecek, bırakılır ve; “— İşte size yirmi dört enatlik müh- let... - denilirdi. -Yarına kadar aranıe: ::':': Şartlarını tayin ediniz. Yoksa Yeyeceksiz, içeceksiz & kalacaksınız., belade aben “Bu tarzdaki diplomasi usulü - cari olduğu zamanlarda hakikaten — millet. lar arasında mütarekeden itibaren ni- hayet yirmi dört saat içinde sulh şart- harı kararlaştırılırdı. Halbuki bugün vaziyet böyle Gdeğildir. Diplomatlar konuşmak için Avrupanm en güzel eğ- Tence şehirlerini arıyorlar. Sayahat masralları Kafdağı gibi kabarıyor, gel keyfim gel, egleniyorlar. Bu türlü eğlenceli bir hayat içinde geçen siyasi müzakerelerin ebediyete kadar uzama. sından daha tabii bir şey olur mu?,,, Eğer devletler, Hasan Kumçayı'nın bu nasihatini dinlerlerse yandı - diplo- matlar, O zaman bir oturuşta dört Rozbif yemeğe alışmış bir Litvinof'un kansızlıktan tepdilhava aldığını, Ce- Nevre ziyafetlerinde, resmi — ce'selerde bir Denizli horozu gibi durmadan öten | Framız murahhası Pol Bonkur'un nç- hkten sesi kısıldığını, o çevik yürü. yüşlü Edenin dermansızlıktan — sedye ile taşndığını görüp işidoceğiz. İsviç - rede yeni yeni sanstoryomlar açılacak, eni itisaslar belirecek ve Lozan dektorlarının kapılarında şöyle tabelilar görülecek: *“Janonyayı bir pacifigue konferan. Sına davet için formül aramış - olanları tedavi eder., h ve bir kaç mezartaşı... “Ispanya meselesinin müzakeresine iştirak etmiş olanlara mahsus hastane,, *“Akdeniz hâdiselerine bir nihayet vermeğe çalışanlara- mahtus dinlenme €vi..,, Ve bazı yerlerde de şöyle göze çarpacak “Orta Avrupa işleri üzerinde Alman- “ya ile bir anlaşma yapıncığa memur a. levhalar Hilmiş İngiliz ve Franşız, diplomatları, |, mi?, na mahsus mezarlık.., “Japonyayı Çinden kovmak için A- merika ile müzakereye girişmiş - olan Avrupalı diplomatlar burnda yatarlar.,, Sonra, günün birinde Cenevrede yan- yana iki mezar görülecek ki birinin üstünde şöyle bir kitabe bulunacak : “Hesapsır para sarfeden hovarda , devlet kalmadığı gün halları — diken diplomasinin ruhuna Fanatiha.,, Bu yazıyı yazarken yanımda bir ar. kadaşım vardı ve omuzumdan eğilmiş yazdıklarımı okuyordu. “Faaatiha,, ke- limesinden sonra noktayı basıp bir ci- gara yakmakiçin kalemi elimden bıra - kınca sordu:? -Y inci mezarın kitabesi? Gülümsedim: — © kitabe de İsviçre otelcilörinin müşterek ruhuna mecillec dekke vi Bümün apüe cek. Diplomatların dünya davalarını bir türlü halledememeleri bagünkü İs- viçre otelciliğinin yezâne tesellisi de- ğgil midir?. Bu ne rezalet ? Bu ne vicdansızlık ? Bu ne hayduatluktur ? Cehâl adlı bir adam, Üsküdar mezar. lıklarına musallat olmuş. Gazeleler . o- nun tenha zamanlarda mezarları açıp süpheli (?!) bareketlerde bulundüğun- dan bahsediyorlar.. Acaba “şüpheli,, deyip üstünkörü geçilen bu “harcket,,- ler nasıl kareketlerdir?. Eski Roma katakomblarında ölü bekliyen din adam- larının ahlâksızlılarına benzer hareket- ler midir, yoksa mezar patmaklıkalrını da sökp eyine taşımak merakma müp- telâ olduğu söylenen bu vatandaşımı- zın soyuculukla da uğraştığı mı anla- tılmak istenmiş? Eğer böyle ite telâşa hacet yök. Bugünkü dünyada” işlenen cinayetlerin yanında kefen soymak ar- tık masum bir san'at addedilebilir. Bununla beraber bu hâdise bize bir defa daha mezarlıklarımızın kötü halini hatırlatmış oldu. Acaba İstanbul daha doğrüusu, İstanbulun. Türkderi, babalarının, analarının, dedelerinin ve #öçüp giden sevgililerinin mezarların — geçit resmi yapıldı, | / 'YAİLKKÂNUN — 1937 , < Ekonomi Seyyar satıcılık kalktıktan sonra . Sırtta küfeyle seyyar satıcılık et edildikten -sonra, mahalle arala düf bunun yerini tutan ratıcılara edemiyoruz. Vakia arasıra patatet soğan satan arabalar geçiyor. le.-dolaşan seyyar satıcılar ılı' olarak göze çarpıyor. Halbuki, B kapısı önüne kadar gelerek, gida Mt | deleri satan seyyar — satıcılara *U wardır. Son karardan en zî!l*_”", * lâta uğrayanlar, üzerinde €V işleri Tan kadınlardır. Bilhasta ihtiyar çbar lar, yiyecek almak itin kl;m_ ni valarında çarşıya, pazara Bi 4 buriyetindedirler. Seryar setycileri'biç sürkk PFall T şehir balkına, onları çarşıya Ve "“'w gitmekten kurtardığı için, "M.dau— hizmet 'fa ediyordu. Bu bir dazi İnsan bütün yiyecek eşyasını qm'.w ve tivardaki bakkallardan temin yuları dahi, gene bir şeyi unutur, bu VD şeyi, kapının önünden geçen satıci: sana pekâlâ hatırlatabilirdi. Mesalâ: Yoğurt ı.m::rml Km: Hiç kimse elinden bir ça 4 vine yıığı-n taşıyamaz. Ekseriyet, Y9 | Ş#urtuhu kapının önünden geçen sı çudan olır. Çünkü yoğurtun “"'":,.- külfetli bir iştir. Halbuki llfl—_ çaskr man bir sırığa, yoğurt tenekelerini haldö rak salış yapmak maımıut_l'lll' o yoğurdu nereden alacağız?. — » Seyyar satıcıların halka "fd'.;u; laylıkları göz önüne get makla ©* jirerek, n vın yerini tutacak başka bir seyyAr brer ekibi koymak lâzemdır. — | y Vakiü “sırtta - küfeyle, nâra & T seyyar satıcılık kötü bir şeydi. B halk ta şikâyet ederdi. Böyle ol"u, a beraber, yukarıda yazdığımız. gibir pısı önüne kadar gelerek, sizi ” | ten kurlarmış ölurdu. haşla Belediye Iktısat Müdürlüğü, * p | yürümüş. Pehlivanım bu rahatlığı tekrar iade etmek iSiT © * çarec düşünüyor mu?, : M da Fahat ettkleri günü çöremiyeci'” ğ Hüysüklöri mezarliklarıria pit 5 ler. İnsanlar mezarlarımızı deşerler, e fenlerimizi çalarlar. a Mezar taşlarını aşırmak "“*;:ı:ı Mülkiyet hakkı bir mezar üzerini” v duğu kâdar hiç bir şey üzerinde kaddes bir mâna alamazken ğ ların ölüleri üstüste gömmderi O yara, âdet şekline girmiştir. Bu vezal bu haydutluklara, bu înı.hıılı_kll;ü. vicdansızlıklara nasil tahammül liyoruz?, Insanlaşan dev€ , Bir deve de bir adam öldürmüğ u mirde'çıkân Anadolu gazetesi bü yi şöyle haber veriyor? 'a “Hacrali köyünden Kara OÖSi daima güreşlere çıkardığı bir # varmış ki dik kafalılığa *-!"f'*'_,,.,ı — Peki baban: g Ve baba oğul sopaları kavrİ n rişmiğler betbaht deveyes PS aç pata küta bir temiz dayak ©* Ü ge z Sonra atluğa birakap çeh"'_":'; “lerine girmişler, Aradan t bir geçmiş; Kara Osman '_"!“ dj’u yapmağa çıkmış.. 'Slkn":”'— Js gö hi yAVE!: gören devede vayaş gırada 5 - lurmuş bine yaltaklandığı da olWNÜ” yiyor Osman gene F'*'ku"»—j | sanmiş ve devenin 50-"'"; yuT BİRİNCİKÂNÜN. Hicrt: 1358 — Güneşin doğaşa Tnı2 [" Vakit.Sabah Öygle İkindi u'_“ 8l s43 1205 14.28 N