İŞtah açan s'şü[ yemekler kusurumuz, yapmak is- y yıâx:â) yapılmadığını zdedir. u;?lh&ğ;lh:ı! xîndiıini daha ziyade _mm'k üslerimizde gösterir. Yapa. Taizt iyi düşünür, proğram:mızı !ı Yapar, fakat bunların tatbikine baş - dığımız günün üstünden bir kaç gün te _:îîîl!ı oluruna bırakırız. Bir an Mevcudi, Yle bir kararın ve yasağın ) eu;.);ımı bile unutur gideriz. '© düşüncelerimizle proğram - .,_mr'kümdı Birer karikatür halinde teliklerimizin Beçi ’tl:':ı alkışlarla verdıiu—mı bir. ka. N bozmakta hiç bir mahzür gör- nmxuciğku hepimiz biliriz ki karar- ddima kâğıt üzerinde yazılı ka- Rüye, Ve bir türlü tatbik sahasına geçe- | sr. Geçse de, ömrü azamisi bir bu kadar bile olmıyacaktır. Sal mi istiyorsunuz, tümen tümen.. & ığ"“—'“)'hn atlama ve binme ya- Ün ımı: İçte tramvaylara istiabın - 3la adam almamak hakkındaki | Va "ı-nu İşte otomobil ve tram- SÜr'atlerinin tahdidi. İşte gürülü Mücadele.. Y Ye va l' arkadaş bir fıkra yazmış.. Bunda, ai belediye talimatnamesine, ecllıu-ıın karariyle konulan bir bahsediliyor. Bu, evlerin Tei bakan yüzlerine, göze görü - hnhantrıne Çamaşır asılmaması hak- dd"ue %î”î'hdaş zabıtai belsdiye talimât. N, y * konulan bu maddeyi yeni bir CHİ bir buluş sanarak alkışlryor: '“hı. h! diyor, ne iyi.. Artık bundan ı"lh Sze çirkin görünen böyle man - İı:.. karşılaşmıyacağır. Bir za- Gtker etle *ntariyle, bir omuza atılıyermiş “'Iı J:;!m:k nasıl yasak - edilip te * bu çirkin manzaralardan kur L. kirli çamaşırlardan da kurtu. M y üsu yerinde bir karar ve yerin- Si $ Fakat bu alkış, şayet bu _H_bu'*dın evveİki rabıta talimat . 'ıM dı'ıde mevcut olmasaydı daha ye- Unm,ı' vi K ni de *tmedim amma, yeni kabul Rmı takilerinin belki İde tıpkı tıp- & dk:u verdiğimiz kararlarda ne ka- "'îı] Uyor, nasıl tatbik ediyoruz. ki Ve seneler sonra ısıtilrp önümü. “c“:" eski yemekleri iştah açan * halinide görüyoruz. k" Şu hakikati öğretiyor: ;'ü oı*h Mmalüm kılan, kararım — ve- hn,,q d"’“! değil, tatbik euılm]; bu. w Sim - Us Re h ve Eminönünde Dü p *lediye cezaları ""'n h belediye zabıta memurla- Kötty, ol Ymakamlık dahilinde yaptıkları | —"âlı Reticesinde 12 caddeyi işgal, 1 | Sümyç “> Salıncak kuran, 1 de etrafa | t 'n Açratan görülmüş haklarında ce- 'n'"ön lesi yapılmıtşır. eli Ü kazası çevresinde ise 24 lıı.,_ SUÇ tesbit edilmiş ve bunlar Zabıt tutulmuştur. istanbul . knuuyor Bu güzsal semtin yolları ne vakit yar pılacak Şışlılılerı çamur içinde yü izmekien kurlarmak lâzımdır Mini mini yavrular bile : “— gündüz gidip geldiği biraz kurltsluyoruz ama, akşam geç va- kit dönen babaları- mıza çok acıyoruz,, diye dert yanıyorlar! Yazan: Haberci Geçenlerde de yazdığım gibi; İstan. bulun eski “Şişli,, si artık kalmakdı, Bir zamanlar en zenginlerin ve en kibarla - Tın semti olarak tanılar bu yer artık eski şöhretini kaybetti. Taksimle halef, selef oldular. Maamafih İstanbulun en şık ve en güzel kadınlarını görmek is- terseniz gene Şişliye uğramanız veya bir Şişli tramvayına binmeniz lâzımdır. Mübarek arabalar diğer hemcinslerin . den ne kadar dâ farklıdırlar. Gözümü kapasınlar ve tramvaya bindirsinler, bu. nun Şişli arabası mı, yoksa diğer hat« larda işleyen arabalardan mi okluğunu derhal anlayacağıma eminim. Hoş bunu herkes te benim kadar an. layabilir ya!.. Zira, güzel kokular, esans lar insana kolay kolay okunur bir tabelâ kadar nerede bulunduğunu gösteriyor. Dün ben de böyle bir tramvaya bine- tek, biribirinden güzel, biribirinden şık bir sürü kız ve kadın arasında Şişliye kadar gittim. Doğrusu Tramvay Şirke - tinin mahut arabalarında seyahat etmek ne kadar azaplı olursa olsun, insan bu hatta seyahat etmenin zevkine varamı, yor! Sirkeciden Şişliye kadar nasıl vakit geçtiğini bilmedim. Biletçi : — Haydi baylar, son istasyon! diye bağrınca kendime geldim. Foto Ali ile beraber Şişlide inip ağır ağır aşağı doğru yürümeğe başladık. Yol hepimizin bildiği gibi büyük bir te- mizlik içinde.. Bizim Foto Alinin Şış.x Etfal hastane- sinde görülecek ufak bir işi varmış: — Haydi şuraya uğrayıverelim! de. di Hastanenin bulunduğu sokağa sap - tık. Burası Halâskâr Gazi caddesinden yan mahallelere aytılan diğer sokak - Jarın tam zeddi, yani temiz ve düzgün- dü. Bu hali de şüphbesiz nihayetinde bu- Tunan Şişli Çocuk Hastancı borçlu idi. Yoksa o da diğer emsali gibi ba - kımsız ve berbaet bir halde kalmağa mahküm edilirdi. Bu sözlerimi “Etfal Hastanesi sok: ndan her iki tarafa ayrılan yollar isbat etmeğe kâfidir. Burada bir kaç apartıman sahibi olan Bay Hüsnü isminde biş zatla bonuştum. Bana şunları anlattı: — Nerede caki Şişli, nerede şimdiki. LU!Zia K'RK Dili EL'MATi MDE EN I-lAV' UMUKTA çÇel Zâ'"rÇ,elebı K MUJ/TAMEL & ATAR LÖGSATÇE SAİZEN; Z.s-î | veya F Biz mektebe mız viçın çaımııtlan Tiyen apar- tımanları evleri o kadar baldur. ki, bu yaftalardan hemen her sokakta birkaç tane görürsünüz Vaktiyle burada bir daire tutmak venler, daha içindekiler çıkmadan Üç ay evvel peylerini yatırırlardı. Tram vaylar, buranın yoltulramı taşıyabilmek in yetişmez, bu yüzden otomobiller de epey iş görür, onlar da bu yüztler para kazanırlardı. Esnaf ta tabil ayni vaziyette idi. Ki- ra fiyatları da o nisbette yüksekti. Ev- velze S0 — 60 liraya kapışa kapışa tu . tulan katlara bugün 20—25 liraya an - cak müşteri bulabiliyoruz. Artık Şişli öldü ve her gün bir parça daha söndü . yor.. — Bunun şebebi nedir? diye sordum. — Başlıca sebebi para meselesidir. Sişlide oturanlar Taksimde veya baş- ka bir yerde oturanlardan daha fazla tramvay parası vermeğe mecbur oluyor. Meselâ gece geç vakit Beyazıttan tihten velhasıl İstanbul tarafı - nn herhangi bir yerinden gelecek bir kimse ya Harbiyede inip, Kurtuluş ve. ya Maçkadan depoya dönecek tramva - ya binmeğe, yahut Harbiyeden Şişliye Ateşperest.. ! kadar yürümeğe, yahut Harbiyeden | Maçka veya Kurtuluğşa gidip gelme tramvay parası verdikten sonra ayni araba ile birlle Şişliye kadar git - mek için üçüncü sefer para vermeğe mecburdu. Vakia bugün vaziyet biraz düzelmiştir amma, me fayda.. İş işten geçtikten şonra.. Bay Hüsnü sözlerini burada bitirdi. Kendisine teşekkür ederek ayrıldım ve “Operatör Raif Bey, sokağında ilerle . meğe başladım. Burasr, Şişlinin diğer yan sokakları - nın ayni idi Bay Hüsnünln ev kirala: yet etmesine ve etrafta, hemen her a. dımda göze çarpan “kiralık, satılık,, lev halarına rağmen, ortalık yeni yapılan evlerle dolu. Bir elli metre kadar nis , beten düzgün ve Arnavut kaldırımı dö. şeli olan yol bu uzunluktan sonra bir - denbire berbatlaşıyor, vıcık — vıcık ve Insanın ayağına yapışan bir çamur yığı nr içinide tâ Herlere kadar devam edi . yor. Yukarıdaki resimlerde de görece - ğiniz bu vaziyet bu civarda olan bir ilk mektep talebeleriyle biri pas pas diğeri de menzucat işleri yapan iki fabrikada çalışan işçilerin daimt bir geçit yeri o. lan büu sokaklarm berbatlığı, buradan geçecek minimini yavruları ve yorgun argın evlerine dönen işçileri kimbilir ne sıkıntıya sokar. yle görüşebildiğim üç mini- bana göyle dediler: — Bizim ndan şikâ - babalarmız, anne çalışıyor. bu yoldan — gece dö- nüyorlar. Yağmurlu havalarda yolda işik ta bulunmadığından dizlerine Xa- dar çamura batarlar, Biz ne ise, gündüz gidip geldiğimiz için önümüzü görebili. yoruz. Fakat o zavallılar.. HABERCİ ——— Aşırı eğlencenin sonu Beykoz önlerinde demirli bulunan A- merikan bandıralı Vankerol vapuru tay falarından Corci ve arkadaşı Balyon eğ- fenmek maksadiyle Tarabyaya gitmiş- ler ve kafalar dumanlanınca eğlenceyi bir parça daha arttırmak gayretine & müşlerdir. Ancak bu gayret etraftakileri rahat- sız etmekle kalmamış, biribirleriyle tda- ve laşmağa başlamışlra ve soluğu cürmü - meşhut mahkemesinde almışlardır. Şişlinin gün geçtikçe Reymetten düşen apartımanlarından bir. görünüş ve bu talihsiz semtin tam bir çamur deryası halindeki sokaklarından biri .'İacıh diyor ki: Fenersiz gez- menin yasak olduğu bir devir Eski yıllarda, İstanbulda gece haya tı yoktu. Akşam ezatından sonra her kes evine kapanır, kimse sokağa çıkmaz dı. O saatten sonra sokakların mutlak hâkimi köpeklerdi. Gecenin sessizliği içinde, yalnız onların havlamaları, ulue maları işitilir, arada sırada, kol gezen yeniçerilerin ayak sesleri, bu sükl bozardı. Sokaklar kapkaranlıktı. Fener değil kandil bile yoktu. Camile giden erkek- ler, hastast veya lohusasr olanlar, hekim ve ebe çağırmağa koşanlar, fener taşı- maya, gidecekleri yere muhakkak fener le gitmeğe mecburdular. Fenersir germek şiddetle yasak edil mişti. Nabinin tabirintce “elde işkembe fe- ner” sokağa çıkmayanlar ceza - görür, Kulluklarda falakaya çekilirdi, Vurula cak sopanın sayısı kulluk ağasının in- safıma bağliydi. Bazan kullukçu neferle rine: — Alın şunu aşağı! Tabanlarına el lişer değnek vurun! yasını iki yüze, ç yüze kadar çıkarırdı. Kulluklara tıkılanlar dayaksız kurtula- mazlar, ya muhtelif çapta iri sopalarla, yahud saka kamçısiyle dövülürlerdi. Bu kamçılar beş on sap meşinden ibaretti. Ucunda bir kurşun vardı. Dayak Osman oğulları devrinde çok revaç bulmuş cezalardandır. Ave: Meh med, 1705 de Edirne Livarında avlanır- ken saray kâhyasına kızmış, 1000 değ- nek vurdurmuştur. 1802 tarihinde endurun ağalarının bindikleri kayıklara kürek çeken esirler bir gece kaçmışlardı. Bunu duyan dör- düncü Mehmed dikkatsizliğinden dolayı Bostancı başıya beş yüz değnek attır- maştir. Kapdanı Derya Müsahip Mustafa paşa, Akdenirde dolaşırken, Sakız ada- sının arkasında venedikli Pavlonun kor san kalyonuna rastlar. Hava çok sertti. Şiddetli bir Jlodos Akdenizi allak bullak ediyor, altını Üstüne getiriyordu. Havanın götülüğünden korsan gemi sini kovalamağa kimse cesaret edemedi. Kapdan paşa (çekdiri) beylerine emir verdiği halde harekete geçen olmadı. Yalnız (Maçamama) adiyle şöhret kazanan Ali paşa zade Abdülkadir paşa ile (Deve Süleyman) yelkenleri forsa Hüseyin Rüştü TIRPAN MBEp> Lütten sayfayı çeviriniz