Yaıruayıpa yareğç vULTej “EK Yare OP ULroşouay zuğıpsunıg uİ0İ yarx er PA g gepgeadek uzu) (ua) — Gali Soğiğağ oum ra “na — (pod op) dnoo povuğ mu — e ir e eee onu ancak ben kurta ra5lirdim, ve ben de öleceğim! Bütün mevcudiyeti, bütün kuvveti, bütün gençliğile seviyordu... Ve herşeyi başlamadan evvel bitmişti! Duyduklartaz Anna dö Lespâra'n söylemek suretile onu kurtaramadığı için heşiefaran "rankavıl, *rdesbire, yorgun, sararmış tavır- İr ve omuzlarında beş yaşında bir gocuğu taşıyan, bir insan hayalinin Sanlandığını gördü, Bu adam, Borde ka pısından Parise giriyordu ve hemen ay- Nİ zamanda, şosenin üzerine yıkılıyor. du.Bir çok kimseler yaklaşıyor ve şöy- Je diyorlardı: “Zavalir adam ölmüy! -ü zerindeki kiyafetinden ücretli asker ol- duğu anlaşılıyor! -Kılıncından ve balin den de esti bir adam olduğu beli! Kim dirjdcaba?,, Ve çocuk gözlerindeki bütün yaşlar: akrtıyordu.., 7 Bu çocuk, kendisi, yani Trankaveldi. Parise girerken ölen bu yolcu da, onun yani Trankavelin Ne asilzade, ne de ücretli asker. İşte , Trankavelin, ölünün üzerinde bulunan kâğıtlar sayesinde öğrendiği şeyler.. Fakat hatıralarında, uzak bir sanat şaheseri olan arabeskle süslü her nevi eslihayı seyrederek hayranlıklarını gizliyemiyorlardı. Bu sanatkâr silâh üs- tadınm bir sanat âbidesi olan atölyesi üzerine nasıl bir felâket çökmüştü? Hangi dahili veya dini harp onu mahv- etmişti? Hangi ihbarın kurbanı olmuş- tu, O bliyük silâh üstadı?. Bu facianın içyüzünü aydınlatabilecek bir tek ema re, bir tek iz yok!, Fakat çocuk, bina. yı alevler içinde ve atölyeyi yağma edilmiş bir halde görüyordu. Kan dolu gs * 5538 Ses3sE BN BE seke 5 ie Pik liğ eni ilmi DE İ Harçei taş b Esp ie 3 çşasdfes ip şi. Eğe İh 3 dip 5 3. & 88 ii) gark tı şi e yö z ği Z ie :3 zi goğr « i x z eleği | e 3 m EE Ni 2 : z EE 2 WOMEN İprai 2 a ue: 5 2: 3 B 3 ap : İ Ri EE kari 4 Hi MgEEğ © #ueEtp Kipi ir çiğ iu Bam Betta FE eki kg Böpl X Zaigik Z BEM b N Bike Bo öpit die BELİ see iibç iEepiz 5 İ e LE ; R : y > w ü ŞE 5 w ER s Big! $$ e FEK 5 £ ; 3 Eye Ex N iş ii ii ii SE i kİ ği 5 < N ; ğ - BR ğ ğ u x i 8 ğ “ ili ? ; ; SA ZER i . Hİ Ek m m KIZ bir odada birçok asker ve boğâzlanmış bir kadını. Annesini görüyordul.. Ve nihayet kendisini kollarında tutan ve müthiş bir döğüşten sonra kaçmağa muvaffak olan babasını görüyordu. Da- ba sonra, günlerce, haftalarca yürümüş erdi ve bi seyahatin nihayetinde baba, şüphesiz ümitsizliğinin korkunç. dar- besi beğeni ezilerek ölmüştü... Bir ka- sıcaktan bunalarak şehirden şehre an mütşü, Hatıralarında dediği gibi her şeyi tesadüfün eline bırakmış, 108 — Fransızca derslerimiz üzerindeki egzersizlerin 24 üm cüsilnü geçen derate vermiştik. Bu dersimizde 25 inci eg» zersizimizi yapacağız. w 2 ağ diğ 50,35 Esa“ » 5 i »e s« YO Ş ©» g& e: Sou! a e ai 8 4 » TM ..> Bt S &. Da : LEE İ 4 4 3 sd İŞ sişi vidi $$ 3 ie ii kl 13 ; n S Siğaş © iş HE gi 5 kişi 23 kaul ş sil . ş e E 2 — Evet; fakat, mantara bir tekme attığı zaman, bir engerek yılanı çıktı. 3 — Tabii, O zamana kadar hiçbir şeyden korkmıyan Jean derhal geri kaçtı. ı Yaramaz Jean'ın o sabah kalkar kalkmuz ilk yaptığı gey kulübesinin kapısına büyük bir tekme vurmak © Kapı “un!” diye bir ses çıkarıyor ve gicırdıyarak ! Yalnız, bundan övvel, geçen dersteki egzersizlerin Yğ« yor. giliyor. pılmıs şekillerini görelim, Çevrilecek olan fransızca parçanın fürkçesi şudur; hart bir Tüzgür we yepyeni, Kö ALİM AR, i Geçen derstekilerin yapılmış şekilleri; yazin, -n— l 1 — Tercüme ettiğiniz parçada geçen fiillerin zaman- darını işaret odin, masdarlarını gösterin ve bu masdarla- rın manalarını yazın, ©) Nebat, isimlerini, manalariyle beraber 4 — Fakat hayır; gidemedi. Çünkü söğüt ağacının di- b) Hayvan isimlerini, binde böğürtlen onu uzun kollarıyla yakalamıştı. 2 — a) Ayni parçadaki kuş ve böcek isimlerini, 5 — Kurtulup kurtulmadığını bilmiyorum: bunu hi- kâyenin mabaadinde (suite) göreceğiz... KAHRAMAN KIZ sk Onu bir köşeye sıkıştırmış ve kati neticeyi verecek olan darbeyi indirme ğe hazırlanmıştı ve nihayet bu darbeyi indirecekti. Fakat tâm bu sirada, bir ağaın arkasından bütün sahneyi sey- retmiş olan bir adam, gizlendiği yerden fırlamış ve onları ayırarak, genç Baro- Du atına bindirmişti. Baron da, atı üzerinde hiddet içinde şöyle mırıldanmıştı; — Alçak! Sefil! Haydut herif! Bir Sen Priyakın kulaklarını çekmek! Hal Parise döneceğim ve © zaman onun kulaklarını çekmiyesek, keseceğim. Küçük Trankavelin hiddeti de, raki. binin hiddetinden az eğili. Döğüşe mü- âhâle çtmiş olan adama barbar bağır... mıştıl, — Ne diye karışıyorsunuz? Meçhul adam da, şefkatli bir tebes- sm ve büyük bir hayranlıkla bu kaba. ran genç horozu tetkik etmiş ve niha- Trankavelin gözleri sevinç İçinde parlamıştı. Serseri ve sefil hayat niha- yete ermişti, Delikanlı bu meçhul ada- ma, bütün hatırladığı hatıraları an- Jatmış, o da onu Bon - Anfan sokağın- daki akademiye götürmüştü. Tranka- vel, burada, yatacak bir yer, karnını eskrim ve ii adam, devrin en meşhur üstadı Barviyardı!, Barviyar, Trankavel için, kelimenin en derin ve en ulvi manasile bir baba, yani bir dost, bir mürebbi ve vanlı bir nümune olmuştu. Trankavel bu adam için bir nevi perestiş hissediyordu ve, beş sene sonra, ihtiyar üstat da dünya sahnesinden kaybolunca, delikanlı, ha- le tekrarladı: , e” " — Bir saat sonra! Korinyan, elinden geldiği seri böylece dokunaklı bir şekilde, mi cürümlerini daha rahat re vr Korinyan, hiç şüphesiz, tam salih yet almıştı, Gardiyan hürmetkâr lr