8 Kasım 1937 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

aS Si ue clnayet ve aşk romanı ' %m bu güzel roman' (VA.Nü) tarafmdan türkçeye Çevrilmiştir. ZER T ZL "-ıı Bu H î““l failini Ortaya çıkması cina- diz' bir “yt;'“f hususunda maalesef d;ühun. bir Etetmiyecek, Esasen ben h)nıq ve isti İ tü * Bümbaşka gir M bir iz takip ediyo- âro; - #t Döri kişiden şüphelenmek lâ- < Şhaba? "’lhuı,mı“?“yen ben değilim. Siz ""'ıly d'oz'!'l ortaya serdiğiniz :'ı:lı İltita layı Üç kişiden şüpheler. hatekeş çe *Mezsiniz.. (Eliyle seri “'hwğ'nm) iki cigara ağızlığı, “üyy Ün ve flüt.. Unutmayın... dostum. ae . eat .,:::' Sayret nidası salrverdi, İhte açıldı. SNe m:u' bir memur belirdi. < lıi :rkldlşlarma. :l“iı.w Girini Şimdi bizzat görecek- T de kize Z İçeri, bayan, Müsaâde & şândı.i bay Furniyeyi tanttayım. Yle alay Miyettendir. Annenizin kat- S8t ga yi AT işle b mMmeşgul oluyor. Bu &m & y ı'—"-llrmlııı-. Osda bize yar- m""hnıı :ıi İçi kendisiyle tanışmakla Müdam Ufsunuz. Madam Riharde... b"îna” Jizelin kızı gayet zevk da- Te hip ı""t basit giyinmiş güzel, es- Zattr teı-b'y l tanıştırilanlara elini v- S Dox ' “lice sözler söyledi. Yet aa UDU isterseniz, bu — vazi- Mit ğı ânne muhabbeti hissede- Tn 8) hissedebilirdim? Bü- Ün dolıyı bizim için meçhul sebepler _îîhîbbüyü dü;'-'m'—'len uzak geçti. Öksüz Üa bî;:"“;“ susllarina | ) ves İla « Devap elaralı. :qn. dür W“_ğu müessesenin müdi Dneyj eçi Sok iyi şeyler söyledi. Onu ü & p.. Sevdiğini bildirdi. "niıü:.kk! _ ;n:ğ: daima iyilikler göz- Titz ıı,.dm:—';ıı:ıedeu ne zaman ayrıldı- bit Yütmş kıı..kh yaşmında, efendim. Ha- ğ:ven anmağa başladığım vakit... k Tük T, sonra da terzi olarak u:ndi ! Kocamla Niste tanıştım. Ere haz:nd'; Amerikaya gitmek & Vardı. M rdu. Holandada işle- ş:q“k?ı d;ue“f bir müddet sonra Keniği.: hmek metburiyetinde kal- dl'_'yıe birlikte gidemedim. Siyle çok geçmeden birleşe- Tüm, lıı]._ıı_k Tece ki, Fransız olmadı- - Mümkün değildi. S maç . YT nerede haber aldınız? h“kıçılnm yle gazetelerden. Bu mak M olduğumu bilmiyordum. hi Üremiz <© telgraf alınca anladim. Un “'Nı'uqni zamanda noter Tibo- inin de bana veriyordu. Anem İ P%"“"i kendisine brrakmış. ; 8ç * dalgen dalgın başını önüne ;:rdlı. pığ::"“ bir takrm sualler daha h:lî bir şey * Madam Jizelin kızı, onlara Penhh Ğ ya;tgr etemiyordu. Annesinin bumi%rd'îl mMmürabaha işlerini kati- he ç :g:ğ; Otelin adresini bildiren - * veda etti ve onlardan ay- n z - dedi. - Bu kız “tik, Ğ:;ı“ birçok şeyler tasavvur üdiyeşi ç Fapıldık. Halbuki onun bir şey öğretmiş olma Önün içini çekti. İ mu'_h Ümitsizliğe kapıldığı an- he ğıiçin’ m’i?îm_ Ta bu kadını bir kere görmüş . ok Canım, Ze“—ü;nem İ de, kendisini birisine ben- L Ği Hayır... Pek de o kadar boş de- | — Aceba müteveffaya mr beriziyor diyeceksiniz? Ben © fikirde değilim. — Hayır. Söyliyeceğim o değil. Hatıralarımı canlandırmak için uğraşı- yorumi ; Furniye, ona merakla bakıyordu. — Madam Jizelin ortada bulunmr- yan kızı sizi daima alâkadar etmişti zannederim, — Evet. Puaro, kaşlarını çattı: — Madam Jizelin ölümünden isti- fade umanların hepsi bence şüpheliydi. Onlarla alâkadar olurum elbette... — Doğru. Fakat bütün bu nazariye- ler bizi ne diye alâkadar etsin? Puaro, cevap vermezden evvel bir müddet düşündü. Nihayet: — Azizim! - dedi - Madam Jizelden muazzam bir servet kalıyor. Bu servete konacak her kimse ondan birinci dere- cede şüphelenmem lâzım gelmez mi? Tayyarede üç kadın seyahat ediyordu. Bunlardan biri Venet'a Ker, yani meç- hul bir ailenin kızı. Lâkin diğerleri? madam Jizelin hizmetçisinin bana söy- lediğine nazaran, mürabahactı kadının kocası İngilizmiş. Bence - tayyaredeki kadılardan biri, mürabahacının — kızı. ikisi de, onun kızı olabilecek yaştaydı. Ledi Horbüri, vaktiyle bir muzik holda aktristi. Mazisi gayet karanlıktır. Tiyat roda da başka bir isim altında çalışryor- müş. Mari Greye gelince, o da bir ye- timhanede yetiştirildiğini söylüyor. — Ah, ah! Demek ki zihniniz böyle çapraşık yollara saptı. Dostumuz Jap bunları duysa sizi çok saf telâkki eder ha.... — Zevkim için her şeyi müşkülleştir. diğimi zaten iddia ediyor.. — Gördünüz mü ? a — daamafih aldanıyor. -Ren,. daima en basit şekilde hareket ederim, Ve hiç bir zaman bir hakikatin karşısında inat etmem. — Fakat bu sefer aldandınız.. İtiraf edin.. Anna Morisodan daha başka şey. ler bekliyordunuz. Puaro'nun oteline yaklaşmışlardı.. Kapıcırım yazı masası üzerine konul. muş bir şey Furniye'nin zihninde Pua . ro'nun sabahleyin söylemiş olduğu - bir sözü hatırlattı. — Size hâlâ teşekkür etmedim.. Hal. Mbuk siz beni düştüğüm bu hata hakkında ikaz etmiştiniz.. Ledi Horburi'nin ta. bakasını Dupon'ların ağızlıklarını not ettikten sonra doktor Brian'ın flütüne dikkat etmemem büük bir hata idi. Dok toru her ne kadar mücrim saymasam dahi.. — Niçin?, — Çünkü bana o hiesi vermiyor.. Öy- le bir adam olduğunu sanmıyorum. Lâfınt kesti.. Kapicının yazı masası önünde ayakta “duran adam, elini Hüt kutusu üzerine koyarak döndü. Puaro'yu görünce yüzü güldü. — Puaro ona doğru ilerledi. Furniye usullacık çekildi. Brian'ın kendisini görmesini istemiyordu. Küçük polis hafiyesi selâmlıyarak: — Doktor Brian! . dedi. — Mösyö Puaro!.. Biribirlerinin ellerini sıktılar.. Brı - an'ın yanında bulunan kadın asansöre doğru ilerledi.. Puaro hemen usullacık ona dikkat etti.ve sonra doktorla- ko - nuşmağa başladı. “ — Nasıl oluyor, doktor, hastalarınızı terkedebiliyorsunuz? (Devamı var) * Musolininin tayyareci oğlu Verilen bir habere göre İspanyada kaybolmuş Fransızca Maryan gazetesı, son gelen nüshasında, “Bir gaip mi?,, serlevhası altında şu haberi vermektedir: “Bundan birkaç gün evvel - ne teyid ve ne de tekzih edilen bir şayiayla « Musolininin oğlu Brüno Müusolininin, teğmen Vitoliniyle beraber, 79 Savoya bombardıman tayyaresile, Majorka a - dasından kalkarak Barselon üzerinde yaptıkları bir uçuştan, bir daha av- det etmedikleri haberi verilmişti. Filhakika, son hava hücumu esna - sında, Franko kuvvetlerine mensup iki tayyare, hükümetçi kuvvetler tara- fından düşürülmüştü. Bizeo filosu, geçen ayın 26 sında, şa fakla beraber Ostiyi terkederek, üç /saat sonra Palma dö Majorka vâsıl olmuştu. Filo, buraya vâsıl olduktan birkaç gün sonra, Musolininin oğlu “Şam - İs. tr” hava yarışını kaz--sn diğer altı arkadaşiyle beraber, balıkçılar köyü olan Barselonetayı bombardıman ede- rek, bir mektebi tahrib etmişler ve el. li dört cocuğu katletmişlerdi. Ertesi günü, yine hir bombardıman esnasında, faşist tayyarelerden ikisi denize düşürülmüş ve içindekiler Öl - müşlerdi. : Bu düşürülen tayyareler içinde, Brüno Musolininin tayyaresi de var mıydı? Eğer buna müspet cevab veri. lebilirse, çıkan şayianın doğru olduğu hususunda kat'iyyen şüphe edilemez. Bundan iki sene evvel teşkil edilen ve Disesperata adını alan filo içinde, Musolininin iki oğluyla, damadından başka, diğer meşhur tayyareciler de vardı. Ve bu “meşhur” filo, Barselon. daki çocuk katliâmından başka birçok tahribat ve katliâmda daha bulunmuş. lardı. Bunu bizzat Musolininin oğlu anlat. mıştır. Filhakika, 1936 da, İmzasile neşret. tiği bir kitap, baştan başa bu “heye. canlı,, bombardrmanlardan bahsedil - mektedir. İşte bu kitaptan birkaç par- ça: “Gayet hafif neticeler ve tesirler elde ediyorum, kimbilir, belki de, tıpkı | Amerikan filmlerindeki gibi korkunç infilâklar bekliyordum. Halbuki, bura. da, Habeş evleri gayet küçüktür ve ha fif malzemeden yapılm ıştır ve bunları bombardıman edenleri hiç detatmin et miyor.,, (Sayfa 28) _“Küçük yangın bombaları biraz tat min ediyor! Hiç olmazsa alev ve du. man görülüyor. Bütün bu mintakayı İ. yice yaktık, fakat buralarda artık aha li yoktu.,, (Sayfa 39). Daha iyisi de vardır? kariler versinler: “Bütlün âğîîğ ağ:î ları ve küçük köyleri yakmak lâzımdı. Yanımıza bize faydası dokunan bir. kaç yangın bombası aldık: elli kadar haydud bizim bombaların infilâkmın tadını aldılar. Bu çök eğlenceli bir iş. ti. Feci fakat güzel bir tesir İcra e. diyordu. Yeni neşrîyat — Polikilinik Poliklinik aylık tıb Mmecmuasının İkinciteşrin nüshası her zamanki gi. bi çok güzel trbbi makalelerle intişar etmiştir. Bütün tıib adamlarma tavsi. ye ederiz. Arkitekt (80) inci sayısı intişar etmiştir. Bu sayıda mimar Erip Erbilenin bir villâsı, Ankarada yapılacak sıra evler projesi Ile, dünya mima ri faaliyetlerine ait ehemmiyetli yazrlar var. dır. Mimar ve mühendislere, helediyelere ve naflalara tavsiye ederiz. Tonton amca ve falcı yüzüğü (Dünkü hikâyenin devamı) — Süleymanla nişanlıydık, — düğü nümüz olacaktı. Kâğıtlarımız — askıya çıktı. Görseydiniz ikimizde çobkuklar gi bi seviniyorduk. Gel gelelim bu sevinç uzün sürmedi. Bir gece... Ses perde perde durgunlaşıyordu. Durdu, dalgın dalgın reise baktı: — Bir gece Süleyman eve gelmedi. Benim içime bir ilinti girdi. Çünkü hiç böyle yapmamıştı şimdiye kadar. Yü reğim örtülüyordu. Babamın öleceğin den bir gece evvel de böyle olmuştum. Ertesi, daha ertesi geteler de gel- medi, deliye döndüm. Koca delikanlı adam nasıl kaybolur, nereye gidebilir di haber vermeden?.. Hasan da bize uğ ramaz olmuştu. Kimden haber alacak | tık? Geteleri iki gözüm iki çeşme ağlı yordum. Bir sabah ne olursa olsun, de dim, fabrikaya gittim. “Buraya gelmi yor,, dediler. Aradarı epi zaman geçti. Bir akşam Hasan çıkageldi. Rah metli babamla bir şeyler konuştuktan sonra gitti. Ben, “Süleymandan bir haber var her halde,, diye düşünüyor dum. şunu dedi, diye hiçbir şey söylemedi. Meraktan çatlryacaktım. Aceba Süleymanın başına bir felâ ket mi gelmişti?. Ertesi sabah babama “Hasan neye gelmiş, diye sordum. Babam acılı bir sesle “Süleyman ör talarda yok, kızım,, dedi, bak bir yıl oluyor bizi arayıp sormadı. Hasan seni istedi, Fena çocuk değildir. Ne yapa Irm, bizi istemiyeni yüzsüzlük ede ede beklemek olmaz. Sen ne dersin? Hasa na varır mısın?, Babam çok dolgundu. Hiçbir gün oönü bu kadar ağır, halsiz “görmedim. Düşündüm, taşındım. — Babamın dediği gibi Hasan fena bir adam de ğildi. Süleymanı beklemek boştu. Bir yıl gelmiyen, bundan sonra gelir miy di hiç?. Ne yaları söyliyeyim bağrıma taş basarak, Hasarım karısı olmağa razı oldum. Evlendik; Hasan düşündüğümüz den daha yavuz çıktı. “Beni meraklanmasın,, diye, ne Sü leymandan bahsetti, ne de onun İlâfını ettirdi. Kadın çekildi. Reis hâlâ heyecanla yerinde duramı yan Hasana sordu: — Ne dersin?.. Her şey aleyhine,. Maznun kekelemeğe haşladı: — Ben, hayır.. Ben öldürmedim. Ben, çoluk, çekuk sakibi bir adamım günah.. Yazık bana.. Acıyın.. Başını önüne doğru eğiyordu. Par maklığı tutmasa yere yıkılacektı. — Doğruyu söylersen belki cezan hafifler... Birkaç dakikadır başı önde duran Hasan, bü sözü duyar duymaz reise baktı. Alnmdan iri ter daneleri yuvar. lanryordu. «— Doğru mü?... Doğruyu söylersem beni affedecek misin reis bey... (|BReni aldatmıyorsun ya? Yo, iftira, ben bir şey yapmadım. Hasan şiddetli bir buhrana tutul - muştu: lk söze başladığı zamanlar hiç o- ralı değilmiş gibi, hareketlerine bir masum hali vermek istiyordu. Fakat yavaş yavaş heyecanlanmıştı. — Ben öldürmedim, yüzük bulunun. ca ben bir şey yapmadım. Yutkundu, boğazı kurumuş gibiydi. ) .—ımi—w—ğ*x & üü ha ua . li G6 KA VZT N YT W E FT BT Yazan: Mustafa vaaz O gece babam ağzını açıp ta Hasan | ÜlreMe l İRAN —- Şey, karımın yüzüğünü bir ya. bancı elinde bırakmak istemedim de.. Kuru iftira,.. Omuzları aşağıya düşmüş, aptal ap tal iki tarafına bakınıyordu: —- Peki söyliyeceğim. Onu kurşun odalara arkasından nasıl ittiğimi... Bu sırada bir kadım çığlığı yüksel. di. Hasan, bü sesten tirkmüş gibi bir Jest yaptı, durdu, Elini alnında gezdi. riyordu. — Süleymanı ben öldürdüm, doğru. Hep onun için, Hatice için yapmadım mı bunları?.. Yumruklarmı sıktı, dişlerini gığtr. datt: — Âh o yüzük... Bir kaybedebilsey. dim onu. Kim bilirdi günün birinde... ÂAh ulan Mahmut, yaktınmız beni... To. punuzun ağzına... Güçlükle nefes alıyor, yumruklarmı sallıyordu: — Boğulacağım, boğuluyorum..: Parmaklariyle gömleğinin düğme . lerini gözüyordü. Fakat parmakları o kadar titriyordu ki, düğmeler çözülmiyerek kopuyor, ilikleri yırtılıyordu. — İstediğiniz bu değil miydi? Ne bakryorsunuz suratrma, maymun muü öynüyor be?... Yavaş yavaş. kelimeler, cümleler karışmıya başlamıştı. Hasan dudaklarını kanatırcasma 1. sıra Isıra, kendi kendine bir şeyler sa. yıklıyor gibiydi. Mustafa Niyazi Bir bahis yüzünden . Bir tek kelime konuşmadan 18.000 kilometre dolaşan adam Svetislav Romanoviç adında bir Yu. goslav sporcusu Balkan yarımadasın. da 18.000 kilometre bir mesafeyi bi - sikletle dolaşaçağını ve bütün bu seya hati esnasında, bir tek kelime bile te. lâffuz etmiyeceğini iddia etmiş ve bi. risiyle bahse tutuşmuştur. - Yuyoslav sporcu şimdi bu bahsi kazanmak üze. re bulunuyor, l k 4 Filhakika, lâf söylememesi yüzün. den birçok müşkülâta maruz - kalan Svetislâv Romanoviç, 8 ay içinde bu şekilde 10.000 kilometrelik bir mesa. fe katetmiş bulunuyor. Takarrür eden mühletin ikmalinden evvel daha 9 ay. lik müddeti bulunduğu için, bu müd. det zarfımnda, geri kalan 8000 kilomet. relik mesafeyi de kolaylıkla katedebi. leceğini ümid etmektedir. Bu garib inatçı, gazetecilere verdi. ği bir “beyanatta!” kâğıt üzerine şun ları yazmıştır: “Memleketime avdetim de, bahis neticesinde kazanacağım üç bin liraya ve şerefe değil de, nihayet ağzımı açıp lâf söyliyebileceğime se. viniyorum.,, 'HABER AKŞAM POSTASI İDARE EVİ; Istanbul Ankara Caddesi Posla kutusu: İstanbul 214 Telgraf adresi: iIstanbul HABER Yazı işleri telefonu; 23872 ldare, ilân F ı 24370 | ABONE ŞARTLARI Türkiye Ecnebi « Senelik 1400 Kr. — 2,700 Kr. 6 aylık 780-, 1450 , 3 aylık 400 , 800 ,, , 1 aylık 150 , Sahibi ve Neşfiyat!Müdürü: Hasan,Rasim;Us ::n!ıtılı -ver İ(VAKIT ) Matbaası — z —ğ Üren 5 ç A CA

Bu sayıdan diğer sayfalar: