Nazi maliye politikası ve Dr. Şaht H ÜKÜMETE dahil olan vekillerden birinin kabineden çıkması — veyahut yeni bir vekilin kabineye alımması, het memlekette günlük politika ha. yatının rutini sayılması lâzımgelirken, Almanyada Doktor Şaht'ın iktısad ve. killiğinden çekilmek üzere bulunduğu hakkındaki haber, dünyanın her tarafın. da büyük alâka uyandırmıştır. Doktor Şaht cekildi mi çekilmedi mi? Bu nokta henüz malüm değildir. “Ancak Almanyanın iç politikası hakkında yakm malü. matı olanlar temin ediyorlar ki iktisat vekili, aylardanberi başında *bulunduğu vekâletin işleri üzerinde değildir. Yani fiilen cekilmi;tir, Bu istifanım resmen bildirilmesinde istical gösterilmemesi de baş'ıbaşına, Doktör Şaht'ın kabineden çekilmesindeki ehemmiyeti tebarüz ettiren bir hâdisedir. Hakikat şudur ki Doktor Şaht'ın istifası, bir vekilin hükümet'en çekilme. sinden ziyade, bir maliye politikasıma dolâlet ettiği mana itibariyle ehemmi. yetlidir. Doktor Şaht bir şahıs değil, bir iktısat ve maliye ekolü idi, Öyle bir ekol ki nazi maliye politikasında yeri olmamıak gerekti. Fakat buna rağmen, Hitler iktidara geçer meçmez, Doktor Şahta çok 'mes'uliyetli işler - tevdi etti, Anlaşılıyor ki, iktisat vekilinin, iktısat ve maliye politikasından ziyade teknik bilgilerinden istifade-edilmek istenilmiş, büyük ve medeni cesaret sahibi bir yatanperver olan ve bunu daha Hitler iktidara geçmezden evvel Young plânı kabul edildiği sırada milli bankanın müdürlüğünden çekilmek suretiyle de gös. teren Şaht, nazi partisinin maliye ve iktısat politikasını idare etmeğe uğraştı. Partiye dahil olmıyan ve eski de olsa yahudilerle münasebette bulunmuş olan bir adama bu derece mes'ul yazifelerin verilmesi, gerek ehemmiyetli bir işin başarılması lâzımgeldiği zaman her kabiliyetten istifadeyi ihmal etmiyen nazi partisi ve gerek ana hatlarına inanmadığı bir politikayı tedvire razı olacak fe- dakârlık göstermesi itibariyle Doktor Şaht lehine kaydedilebilecek hâdisedir. F'al-şat zamanla parti erkânı ile Doktor Şahtm arası açıldı. Nihayet geçen sene razi partisi kongresinde dört yıllık iktısadi kifayet, yani Almanyayı her nevi iptidat maddeyi ithal etmek lüzümundan müstağni kılacak program kabul edil. di. Göring de bu programın tatbiki için diktatör tayin edildikten sonra artık Dokfıor Şaht fiilen iktısat vekâletinden çekilmiş demekti. İktısat vekâletinin faalıygti,. dört yıllık programın tahakkuku etrafında toplandı. Bu hedeflere varmak için takib edilen maliye politikası Şaht'ın fikirlerine hiç uygun değil. di. Zaman zaman işlerin iyi yürümediğini, akıbetin de fena olacağını söyledi. Bu yüzden nazi partisi erkâniyle büsbütün arası açıldı. Birkaç defa istifasını verdiği halde bu istifa bugüne kadar kabul edilmemişti. Şimdi Almanyadan baş- ka kaynaklardan gelen haberler, istifanm nihayet Hitler tarafından kabul e- dildiğini bildirmektedir. Şaht'ın istifa ettiği bu sırada çekilmiş olmasma de. gil, taşıdığı iktısadi ve mali fikirler ve Nazi partisinin iktısat ve maliye poli. tikası da malüm olduğuna göre, bügüne kadar iktısat vekâletinde nasıl kala. bildiğine hayret etmeli. — (Ulus'tan) A.'Ş. ESMER sidrA iladmaa ükf Ülre Bi A Anadolu yayl CUMHURİIYET” de UĞÜNÜN başyazısında —Yunus — Nadi sulhün tehlikede olduğuna işaret et. mektedir. Başmuharrire göre, bu vaziyetin mesülleri harbe — hazır olan ve — onu isti. Ka | nuuetlerduhırhhıurolmıyu“m u> bahasına olursa olsun ondan kaçmmak istiyen milletlerdir. Diyor ki; “Sulhün bozulması ihtimaline karşı harbe hazır olmak ve onu korumağa muktedir de bulunmak kendi- vaziyetlerini müdafaa ede. cek kadar silâhlı ve icabında göz kırpmadan harbe atılacak kadar hazır ve cesur değil. dirler. Uzaktan ve Anadolu yaylası gibi ol. dukça irtifalr bir rasat yerinden — bakıldığı zaman dünya harp ve sülh vaziyetinin dalmi bir ihtilâç manzarası içinde çalkanan heyu. 141 şeklinde mes'üliyetlerin inkısamı — daha başka şekillerde tecelli ediyor.., “Hakiki bir görüşle şimdiye kadar ki va. ziyetlerde Japonya haklıdır, İtalya haklıdır ve Almanya haklıdır. Diğer milletlerin ar. zettikleri manzara derece - derece Asizlikten, zayıflıktan ve korkaklıktan ibarettir. Bu â. cizlik, bu zayıflık ve bu korkaklıktır ki di. gğerlerine cüret ve cesaret vermiş ve dünya ahvalini şimdi gördüğümlüz pek korkunç su. rette bozuk düzen fena vaziyete sokmuştur. En sonunda şimdiki fena vaziyetlerin — belki Japonlara, İtalyanlara ve Almanlara da fay Fırka TAN'da !lıjk Partisi meclis grupunun son top. lantısında, Türk siyasi hayatının ana vasfmr gösteren çok samimi bir tezahlre ehemmi. yetla dikkati Odbo_dljol: ve diyor ki: “Toplantıda Celâli Bayar, İsmet — İnönü ile sıkı bir arkadaşlık halinde senelerce de. vam eden çalışma beraberliğinden sevgi İle bahsetmiş, İnönü de yeni hükümete karşı bir Türk vatandaşı, bir mebus, Cumhuriyet Halk. Partisinin samimi bir ferdi, milli ga. yeler için uzun seneler çalışmış bir Türk in. kılâpçısı stfatile duyduğu bağlılık ve sevgi. yi çoök sicak bir lisanla örtâyâ koymuştür. Her iki devlet adamımız bu . şözlerle çok tabil bir hakikati ifade etmişlerdir. Bununla beraber bir memleketin siyasi hayatında ta. bil ahkikatlerin de ifade bulmasına ihtiyaç vardır. Çünkü bütün vatamdaşların düşünüş tarzıher zaman normal ve tabil sayılamaz. Menf! ve yanlış düşünenler, hâdiselert yanlış zaviyeden görenler, yahut sadece dedikodu. ya veya hislerine kapılanlar hiçbir. Zzaman eksik olmaz.- Memleketimizde ikilik görmek . Hİ L AAA L asından dünya vaziyeti nasıl görünüyor ? içtlmaındaki tezahür LAĞ öriyen K s&n d aai KB İa aş MA dası olmadığı ve olmryacağı görülür. Fakat neye yarar ki işler o dereceye kadar sürük. lenmek için insanlık geçen umumt harpten daha müthiş bir kan ve ateş deryası içinden geçmiş bulunacaktır. İşte bu halin mesuli. yetidir ki harpleri henüz rişşeym halindeki küçük vaziyetlerinde önliyemiyen milletlere teveccllh etmektedir ve edecektir. İtalya şunu yaptı, Almanya bunu yapmak istiyor diyenlerin bu iddialarında hiçbir ma. na yoöktur. Eğer İtalya şunu yapmiş ve Al. manya şunları yapmak fatemekte bulunmuş- sa bunlar bu yapılarmda — ve isteyilerinde Avrupanm zayıflığına, yerinden kımıldamaz âcizliğine dayanmışlardır. Habeşistan — gibi bir bedavet sahrasında İtalya gibi — büyük bir Avrupa devletine karşı kendi başma &an. cak işte o kadar kahramanlık beklenebilir. di. * Eğer Versay sulhü yıkılmışsa öonün birinci sebebi yalnız bu muâahedenin haksızlığı de- Bildir. Onu müdafaa edecek kuvvet yoktu. İşte hakik! sebeb. İşte dünya vaziyetinin uzaktan ve bir yay la tepesinden objektif bir görünüşü. Dünyanm bu umumt perişan hat — İçinde yalnız Üç dört komşu devletin — çelik gibi tuttuğu bir yer var ki gönüllere ferahlık ve- recek kuvvettedir. Bu Balkan — Antantının temsil ettiği şarki Akdeniz ve şarki cenubi Avrupa bölgesidir..; istiyen müfrit hisli yabancılar bulunduğunu ve bu yolda en küçük bir meyilden — istifa. deye çalıştıklarmı da unutmamak lÂzımdır.., Tan başmuharriri, İamet İnönünün, on İki senelik devamlı bir faaliyetten sonra Baş. vekâletten ayrılışmda husust — bir renk ve mana arıyanlar, işin içinde bir. küskünlük ve ahenksizlik Ihtimallerin! görenler bulun. duğunu izah ve parti! grupunun son toplarn. tisile bugün sislerin dağıldığımı kaydediyor: “ Halk Partisi grupunda söylenen — arka. daşça ve samimi sözler açık bir surette te. yit ediyor ki, İsmet İnönü, dün inkılâp re. jimine ve İdaresine nekadar yakmdan ya. kımsa bugün de ayni derecede yakındır. En küçük bir ayrılık imkânı tasavvur — etmek, İnönünü sandalyeye bağlı bir devlet âdâmı sanmaktır. İnönü millf davalar için nefsini daima unutan, her türlü şahsi — ihtirasların fevkinde kalan bir vatandaş ve bir inkılâpçı olduğunu dalima ispat etmiş, Öndere ve re | jime hudutsuz ve şartsız bağlılığı —en ağır imtihanlardan geçmiştir. İsmet İnönü, milli cephe birliğinin — kuv. Eski ramazanlardan bahsederken, meşhur tülünt komiği Kel Hasanı unutmak, ondan bahsetmemek bir günah ve bir küfran olur. Filkakika, tulüat denildiği zaman ilk ev. vel hatıra Abdürrezzak, Hasan, büyük Şev ki gelir. | Abdürrezzak hayatının mühim bir kısmını sarayda geçirdiği için kendisini pek az ta. hıttırabllmiştir. Ilk defa, Yüksekkaldırım. da Mmeşhur (Pirinççi)nin gazinosunda sahne- ye çıkan Abdürrezzak, piyasada ancak bir.- kaç sene oynadı, sonra Abdülhamit tarafın. dan saraya alınmdı. 324 hürriyetinin ilânmı müteakip, tekrar piyasaya çıktı. Şehzadeba. şında, Kadıköyünde oyunlar oynadı. Abdürrezzak, uzun boylu, iri yarı gövdeli, bu göydeden asla memul olmıyan çevikliği, elâstikiyeti, göbek oynatıp — atışları, omuz titretişleri, endamını küçültüp — birdenbire büyütüşleri, boyalr yüzündeki gülünç, tuhaf istihzaları, sürmeli, gözlerindeki gülümser bakışları ile cidden tipik bir tulüat Üstadı idi, Büyük Şevkinin tuhaflıkları, — komikliği Pek Üstün değildi. Bir takım — basmakalrp lâflarla, soğuk soğuk cinaslar savurur, hal. kı güldürmeğe savaşırdı. Buna rağmen ti. yatro hıncahınç dolardı. Çünkü, büyük Pe. ruzla Şamram onun yanında çalışıyor, kan. to Söylüyorlar va göbek atıyorlardı. Havat bir çelmeyle baldırlarını “müşterini kirama,, gösteriyorlardı. Kel Hasana gelince, kendisine has nükte, leri ve hazır ceyaplığı ile, iyi bir mevki ve şöhret elde etmiş, tam elli yıl sahnede gö- rünmüş, sevilmiş, rakipsiz kalmış, etrafın. da kahkahaâlar uyandırmıştır. Ramazanlarda oynadığı Şehzâdebaşındaki » tiyatro, baştanbaşa - dolar, kapılar. kapa. Sır. gişererlie VÜS Kağalğae mikiber v e " larbaği ve Üsküdarda Paşakapısı tiyatrola. rma- koşup, sahnede birçok tuhaflıklar ya pan, gülünç yüzlü komiğin tuhaf Bözlerini dinlerler, güle güle katılırlardı. Hattâ Ma., nakyanm acı-ve acıklı piyeslerini, gözyaşı döktüren melodramlarını seyrede ede, bıkan “tiyatroperveran efendiler, de Hasanın ti. yatrosuna Kkoşarlar, iyi bir yerde oturmak i- çin, biletlerini bir gün evvelden alırlardı. Tamam elli yıl İstanbulu güldüren, gam. dan uzaklaştıran, kederle, elemle, tanıştır. mamaya çalışan Hasan, İyi, temiz ve çok na- muslu bir ajilenin oğludur. Babası Mehmet Enderunda "Hastalar ağası,, İdi. Hasan ta küçük yaşta iken zekâşile, hazır cevaplığı ile nazarı dikkati celbetmiş, ken. disin! herkese sevdirmişti. Babası oğlunun parlak zekâsıma şahit oldukça: — Hasanı okutturacağım, adam edeceğim! Diyordu. Fakat Hasari, okumak istemiyor. du. Önün en büyük zevki, yoldan geçen sey- yar satıcılarımn taklitlerini yapmak, mahall arasında karagöz öynütmaktı. i Üstadım Ahmet Rasim, Hasanm karagöz cülüğü hakkında şu malümatı veriyor! “Bu hüdalnabit sanatkârı, belki kırk beş, kırkç altr sene evvel tanrmıştım. Valde birkaç gün.haya tebdili için (Kızıltoprak) tarafla, rında (Saraylr hanrm) dediğimiz bir aşina, 'mmnmh&wm#ebem rinde idim. Bu hanrmın ben yaşta, — benden İkl oğlu vardı. Akşam üstü gezmeğe Çıktık.. Birkaç komşu çocuğu da bize iltihak etti. Bu aralık yanımıza başında yağlı, yırtık bir fes, sırtmda alaca bir mintan, — belinde bir kuşak, rengi atmış yarım şalvar, ©ön yedi, on sekizlik biri geldi. Keli, burmunun basıklığı, yücudunun cılızlığı, her ne sebeb. la kırılmış veya çıkmış ise çıkmış, ön diş. lerinden biri veya İkisinin noksanmdan dola YT telâffazuna arız olan nim pısılık, gözleri. nİn 1Çi güle güle söz söylediği halde — bütün endamile izhar ettiği çevikliğin onda derhal nazarı dikkati ealip bir tuhaflık, — bir neşel fezalık peyda ediyor, bize: — — Ben perdeyi kurdum, bu akşam gelecek siniz ha,, te tasavvur etmiye imkân yoktur. Fırka toplantısımda konuüşuları — sözler bu tarzda lüzüum görebileceğimiz ilk ve son mü. nakaşadır. Memlekette dün başlanan bütün işler devam ediyor. Umum! hayattaki tabil İnkişaflar dolayısile yeni bir takım faaliyet. ler olgun istikametleri göstermiştir. — Celâl Bayarm yarmki prograâam nutku da tatbikat hakkında malümat verecektir. Bütün millete düşem vazife, dün başlanan İşlere müsbet alâkalarla zahir olmak ve yeni faallyet programının tahakkukuna da ayni ruhla çalışmaktır. Millt cephedeki ahenk ve berraklık neka, dar fazla olursa bu çalışmalardan o kadar vetli bir desteğinden başka bir roöl ve vaziyet çok verim almır. Elli yıl Istanbulu güldüren adam Kel Hasan Raşit Rıza ile Kel Hasan tavlaya oturdular mı, üç gün üç gece kalkmazlardı Yazan: Hüseyin Rüştü Tırpan | ' gitti. birkaç ay Beçti. Bir gün Hasan Abdürrezzakm Diyordu. Arkadaşlar bir ağfızdan: — Geliriz! Dediler. Ayrıldık, O kırrta kırıta — yürüdü, Sordum: — Karagöz mü oynatır? Cevap verdiler: — Hayır.. Amcası inekçidir, yoğurt falan | satar, Kel Hasan derler. Mahalle kahvesin. de tuhaflık eder, güldürür. Filvaki o gece yemekten sonra gittik. Ön, on beş çocuk, bir iki sakallı, bryıklı kimâaeler vardı; Aktardan tedarik evuği hAZ 106 dasbuyislle oynattığı İçin şekiller belli bellisiz görünüyor, perde gergin olmadığı gibi sahnedeki bez de kalm düştüğü için Karagöz, Hacivat müha. vereleri işltildiği halde ikisi de sık sık görün, mez oluyordu. Mg.ahnın hoşumuza — gidiyor, gülüşüyorduk. Birdenbire bir şey oldu. Bir Bses! — Perde tutuştu! Diye aksgedince hepimiz kapıdan fırladık. O içeriden muttasıl bağırıyordu: — Tutuşmadı, yağ attım da o parladı, o. turun! Fakat kim dinler? Onu perdesile brrakıp evlere döndük.,, Babasının okutmak istemesine — rağmen, Hasan, okumadı. O tiyatrocu olmıya karar vermişti. Bu emeline kavuşmak için, evden kaçarak balozlara, o sıralarda Yüksekkaldı. rımda Pirinççinin gazinosunda oynayan Ab. dürrezzakın tiyatrosuna gidiyor, dikkatle, zevkle oyunları seyrediyordu. Böyle aradan karşısına Çiktı, rol isştedi. Abdürrezzak, Ha. şanın bu talebini kabul etmedi, fakat bütün bütün reddetmedi: — Daha acemisin, sahneye — çıkamazsın. Rol oynıyamazsın epey zaman görmekliğin, seyircilik yapmaklığım lâzım. — Gel içimizde bulun, bize perdecilik yap., Teklifinda bulundu. Hasan, bü garip teklifi — reddetmedi, işe başladı. Önun kolis arasında söylediği söz. ler, savurduğu nükteler, göbek atışları, Ab- dürrezzakın dikkatini çekti. Kantolar başla madan evvel, oynanan birer perdelik köme- dilere çıkmasma razı öldu, Abdürrezzakın yanından ayrıldıktan sonra meşhur orta oyunu komiği Hamdinin yantna girdi. Hasan, zennelerin, aşiftelikleri, acem, Kayserili, Lâz taklitleri bittikten sonra, bü. tün oyuncular: Dağda bir keçi Sivridir K... Bu kimin piçi, Hüseyin Rüştü Tırpan ERER- Devamı 10 uncuda PAZARTESİ İKİNCİTEŞRİN — 1937 Hicri: 1356 — Ramazan: 4& Güneşin batışı 16,58 Güneşin doğuşu 6,38 Kasımıın ilk günü Vakit Sabah Öğle İkindi ..kşam Yatsı İmsali | yamadık. Herkes kendi bildiği“"la y cnebi isimle!! E CNEBİ isimlerinin imlâ$! y y lesini bir türlü bir kn_ld"'"jı kesin kabul edeceği bir kaidey? y di aklına göre yazıyor. Herke$ bildiğine göre dedim ama W:;“ beş yüz çşidi olmaz ya! hepsi © beş türlüye iniyor. wu- Bazıları has isimlerin de bw;vp, mıza uydurulmasına taraftar: yl' ViktorHügo, Puankare şeklind? K yorlar. niçin böyle yaptıkların! edd"' sanız: “asıl imlâyı muhafaza y ecnebi dillerini, onların iml * miyen karilerimiz oku,ımıd*'" ğ w 'yorlar. İlk başta haklı gibi M lar. Fakat biraz düşünülünce n% olmadığı anlaşılryor. Çünkü k M gördüğünlüz bütün ecnebi İSİT ö doğru okumamıza imkân yolf"'“;"w , nız fransızca bilen bir kimse *F p Iskandinav isimlerinin nasıl "/ ğını bilemez. Onlar ekseriyâ M larm okuduğu gibi okuyup ',ı'. Türk imlâsı ile göstermeğe ııf"" Leonar dö Vensi, Bakon gibi İ' bu yüzden çıkıyor. FuıedelUHM dileri o isimleri doğru talaffuz © , lar; böyle kimseler çok. İyi amâ o’ man da soruyoruz: Poincar&t veys || con'un adlarmı Fransızların Ve ” lizlerin talaffuz ettiği gibi M ve talaffuz etmemiz kabil mğ:f Puankare ve Beykın, Fransız V€ liz talâffuzunun ancak taklididir. 0 laffuzları gösterebilmemiz için "':5 git rimiz kâfi değildir; phonetik Cef lerinin icat ettiği bütün şekilleri yeff mız, yani kitablarımızı ve gaüt;d' mizi ancak mütehassıslar taraf f | okunur bir hale getirmek Iâln“d_ır',f halde talaffuzu doğru ve tam bİf rette göstemeğe imkân yoktur, M yamalak göstereceğiz diye de İM” İ bozmak doğru olmaz. Zaten tal ı& ettiğimiz gibi yazalrm diyenler maletayır uııııhııın'ı-îı;v-_- Hiz hirr'f'_!..k-ı İ leri ancak gözümüzle tanırız' Kİ da görürüz, yazılarımızda K fakat onları konuşuürken anmayiz Ecnebi isimleri, asıllarında OldÜ, gibi yazalım diyenler de ikiye 8 l’ yor. Bir kısmı, olduğu gibi yazıP oıw dimize göre okumağa taraftar; meselâ Racine — yazacaklar, ç&i Radjine diye okuyacaklar, Bunlar sen haklıdır, fakat - Fransız Ku adını o hale sokmağa, Po — in ;M ' — *te demeği bir türlü zevkimiz gö Bazıları da asıl imlâsmı muh’: etmiyor. , etmekle beraber mümkün oldfı-:f dar da doğru talaffuz etmeğe dır. Bunların fikri daha hogumu’ıp diyor; fakat onlara da itiraz k.bn.jd' Her ne olursa olsun, bunu bir F* ye bağlamalı. Ben,Lâtin h M kabul ettiğimiz günden beri, o B kullanan milletlere mensub adi isimlerini asıl imlâları ile çalışıyorum. Herkes benim gibi sın demiyorum; ben herkes gibi _ mağa hazırım. Ancak herkesin, ekseriyetin kabul edeceği bir konulsun. ü & AAT Nurullah MJ*ç g 5,15;, 11,58 14,d0 16,58 18,3838 4,5T Ali Nuri Dilmeç - öldü g) Eski Roterdam başşehbendî;”y Nuri Dilmeç, dün gece vefat KU tir, Cenazesi yarın öğleden sonrf | diköyündeki Neşe sokağınidaki e*'i’:m_ kaldırılarak Karacaahmetteki " — makheresine defnedilecektir. » Ali Nuri, Abdülhamid devrind? # rüpaya kaçmış, orada istibdad V" ', dişah âleyhindeki neşriyatiyle fâ:::t yüz etmiş genç Türklerdendir. M gazetet' y rede çıkardığı “Davul” | yazdığı yazılar, sarayı sinirlen # neli yazılardandı. Son zamanlard* ., ki devre ait hatıralsrını Beyogw ' frans'zca gazetelerde neşrediyord” 4 derli silesine taziyetlerimizi sunt