» A bi olmamıştı. Hayatı, boş ğ ayattı Evinden, ana- ::'ıq_ Bi SEdan, kardeşlerinden vaz- Bipeç ı.:" Socukluk dostlarını feda ü kın h“lnıu:ırhh'ı urfet. şan, şeref, aVi » fakat sevgiye, muhabbe Yazan : Şarlot Prim İngilizceden tercüme kalb ve his romanı K - — t ı'fh"" * evinde kalsaydım belki | Gç TÜ seçyaçakti. Muhabbet olmadan | ç Etin ne kıymeti var? diyor- € & *A V Ka İhdiği ( tlem istasyonunda tren- Etde, Zamman b kapı * Yüzünü büyük bir V% u Bibiydi, © aj Söcükk, “hîıı_ P Mim Burasını dünyanm Si ııd.m şehri zannederdi. Nü d kendi evi. vardı ae l Kimaklit şatosu — görünü- çf ü Ça e :ı'âh k::m kendisini büyük bir P . - Doğruca zevcesinin " takdüm çe Samimi bir dost m- tti Ç"""d: fi x / yi yerinde olmadığını * Sok iyiaie ç ViBert. Kinsklir. eninin tça istifade e- Ka VZ düölaşa- 'a bayanlarla bu- * gezmek teklifini memi &İ Berabecce dolaştı. konuştular. Lord L .""'* Btyaben tak- & e ginda tagihtere: İt fgin asileade- Tüm A ıs.k:'."f’m değil mi? hai “Ylerken Veyn'in Atını ğ kezı y )a başladı. Dün Yalnez bir kişi ola- W:ı’.'“'"ı !::ıhh'”*nv. #ncrk Sişmadan oda 8 istirahat edini. FHR 'Hti | | | — Hayır.. Bayanların yanına gitme- yi tercih ederim. Leydi Çarnovd ikindi çayından pek boşlanırdı. Çay, beyaz salon adiyle ta- nılan zarif, aydınlık, güzel çiçeklerle doe- bu bir salonda hazırlanmıştı. Haziran olduğu için pencerelerin kanatları açılmıştı. Hafif bir rüzgâr tül pendeleri dalgalandırıyordu. Aşağı- da, gül bahçesindeki fıskıyelerin çağıl- tısına, kuşların crvıltısı ve bayanların kahkahaları katışıyordu. Leydi Çarnovd — güzel bir kadındı. masanın başında oturarak herkese çay dağıtıyordu. Yanmda Leydi Lilyes vardı. Bu kadın güzel değildi. Fakat yüzünde o kadar mâna ve cazibe vardı ki ber nevi şekil ve renk güzelliğini ge. | tide brrakabilirdi. Leydi Lilyes pencere önünde oturu- | yozdu. Etrafımı her zamanki gibi prestiş kârları almıştı. Bunların arasında bir krafçe variyetinde oturuyordu. Yözün de biraz değişiklik vardı. Belki güzelli- ği artmıştı. Fakat tengi soluktu. Elin- deki şeftaliyi yemiye hazırlandığı bir sırada Veyüle Lord, içeciye girdiler. Kızın yanıbaşmda İngilterenin en zengin asilzadesi tayılar ve bütün anne. Terin en mükemmnel bir damat telikki ettiği Dük Repsford duruyor ve elinde şeftali tutan bu altın saçir kızdan daha güzel bir kadın tasavvur edilemiyeceği- ni düşünüyordu. Genç kızım birdenbire sarardığımı gördü. Elindeki geftali yere düştü. Leydi Lilyes'in her tarahı Htr- yordu. Dük : — Galiba hastasınız. Leydi Lilyes, dedi. — Hayır, yalıuz yorgunum. Oda çok sıcak, ve çok çiçek var, Birdenbire — kalktı. Pakat tesadüf kendisine yartırm etti. Tam bu sırada Lordla Veyn yanına yaklaşmıştılar. Şa. to sahibi: — Leydi Lilyes, dedi. — Size Mister Vibert'i takdim etmeme müsaa- de eder misiniz? Genç kız bütün cesaretini toplryarak Veyn'e baktı. Sonra elini uzatarak tat. h bir sesle: — Mister Vibeztle evvelce tanışmış ve görüşmüştüle; eski bir dostumuzdur. Lortd ikisini yahtız bıraktı. Söze ön. ce Leydi Lilyes başladı: — Buraya geleceğinizi bilmiyar- dum, dedi. — Ben desizi burada göreceğimi aklıma getirmemiştim. Genç kız pencerelerden birine doğ. Tu çekildi. Veyn, takip etti: — Eğer huzurum canınızı sıkıyorsa bir mazeret bulup hemen giderim. — Buna lüzüm var mı? Bilâkis si. zinle tekrar görüştüğüm için pek sevinç liyim. Mister Vibert, srhatiniz pek de yerinde değil gibi görünüyor. — Pek iyi değilim. Hayatı pek acı buldum. Zannettiğimden de acı... — Aşağı yukarı ben de öyle... O sa- bahtan beri sizi çok, hem çok düşün. düm. — Ben de siztlen başka hiç bir. şey düşünmedim. Sizi unutmak, size ait dü- şüncelerimi iş hayatında boğmak - iste. dim. Fakat kalpsiz yaşamak ne kadar imkânsızsa, bunun da o kadar mümkün olmadığını anladım. Ne talisizim. Sizi gördüm. Istırapların bir kat daha taze lenecek — Belki de böyle olmıyazak.. Hayat insana pek çok şeyler öğretiyor. — Siz ayrıldıktan sonra ben de birçok şeyler öğrendim. (Devamı var) EDGSASDR 3872 sene evvel bugün 500 Türk askeri | Kastil burcunu zaptetmek için | şiddetli bir hücum yaptı, fakat 200 suvari hazanılmış zaferi mahvetti 1045 yılı T ağustos günü STZ gene — evvel bugünün sabahı ortalık — aydınlanırken O0 beş bin Türk aakeri, tapçü ateşinin himaye, | zinde Kastli burcuna bücuma geçti. Çok az bir zamanda kaleye yaklaşan si. pahiler, kale burçlarına urmanmağa — baş. Imdılar. Bu bücumun ve tırmanmanın ne ka. dar korkunç olduğunu tarihten birkaç kelime alabım: “Balih paşa zade Mehmet — Bey ile Kurt aoğlumun sipahileri Kastü burcumun önünde. ki yarımay tabyaya atılarak — merdivenleri uzatıp surlara çıkmağa başladılar, Şövalye. ler arkiboz tüfeklar, kaynar zifi, mteş çem. berleri. &l urtbamaları vesalr alât ve ede. vatı Rultaadıktar sonra İki ei Üe istimal o- yanan uzum ve âğır kılıçlar ile — keadilerini müdafna ediyorlardı. Hadif' bir kılıç ve kal. kan ile müsellah alan sipahiler, yaptları şid. del müdafkaya rağımen ay tabyeyi — işgil ettikten söara KASTİ burcuma çıkmağa müu. vaffak oldular. Türizlerin deniz — müharebe sayta 671 Fevzi Kurtoğlu, Türk bayrağının Kasti? burcunda — dalgin. Yanıdığını gören Çörelyeler Haçışmağa — baş- tadilar. Bir taraftan da Gean Metre: — Türkler burçtan içeri girdiler. — Süratle imdat yullayız.. haberini gönderliler. Gran Xetre Dolavalet yetmiş yaşında ol. masına TAğMEN Barpte soğuk kanlıtığını dâ. ima mubafaza edehilen bir adamdı. Dorhâl imdada koştu ve iki tarat daha; giddatli mı. rekte çarpışmağa başladılar. Sipahiler ge riledileri Şövalyeler Türk gancağını da (a. dirmeğe muvatfak olmuşlardı. Fakat — sipa- hilere mütemadiyen imdat gelmekte — oldu. Rundaa en şiddetli alteşler bile gelen kuv. vetleri plzkürtemiyordu. Muhazebe 8 mat devam etmişti. Ölenler ölmüş, yaralananlar inlyor, sag kalanlar da yergunluktan bitikin bir hale getmişlerdi. 'Türk kuvetleri birkaç kaleye birden bü. | cuma geçmişlerdi. Har çeye rağmec mudaf. | fer olmaya karar vermiş olduklarmdan düş. man tubunamadı ve her tarafta muzafferi. yet sesleri yükselmeğe başladı. — Şüvalyalar kaçıyor Türkler ilerliyordu. Bu esnada biç umulmayan bir BAdisa aldu. Bekiz sast durmadan barbedilerek - kazanı. lan muvaffakiyetleri biranda mahvett. Ma. sele yüydu: Vicavil Valisi şövalye - Dölvini kumundasında 200 süvari Ile ileri kıta gün. derdi. Sövariler gayet ibtiyatla hareket edarek orduzAhım gerisindeki hüstağe — çadırlarını kadaş yaklaşmağa muvaffak — oldular. İşte bu, Türk kuvvatlerini gaşırtlı ve yanlış bir yola sevketti. Sicityada büyük bir kuvvetin hazırlanmakta okluğu duyulmuştu. Süvart. kerin bu kuvetlerin piştarları - oldukları #a nıldr. Yeniçeri ve sipabiler iki ateş arasında kalacaklarını düşünerek beklemeğe başladı. lar Donanmadaki kuvvetleri dişarı çıkarmış olan Piyale paşa, gemilerin baskma uğraya. cağı korkusu ile kuvvetleri geri çekti. İki yüz süvari zafor şarkıları — söylemağe başlamış bulynan Türk — küvvetlerini bu süretle şaşırtmıştı. Başkumandan Lütfi paşa ile Cezair bey, Jerbeyi gelen süvarilerin Sicilyadan gölecek kuüvvet olmadığını anlayarakı şiddetde muka. Bele adarak taarruza baştadılar. Fakat se. kiz asat kanlı bir harple İşgal edilan yerler tamamile boşaltılıştı. Bu harpte Türkleriz zaytatt çoktır. — 2000 Glü, 2000 yaralr verilmişti. Şövelyelerin zayt. Atı 80 ölü 200 kadar yaralıydı. Bu misal harplerde kumandanların soğuk kanir olmaları Hamgeldiğini çok güzel göz termeaktedir. İki bin aakerin ölümü ile kaza. mılacı zafer, küçük bir heyecanla mahvedil. müşti. Gerçi bunun tntikamı — almarak kale Zaptedildi. Fakat iki kat FArAr ve masrafla. Niyasi Ahmet Tonton amca ve hokkabaz aniatabilmek için | Bir balkon hâtırası — Karım geç kaldı. Merak - ediyo- rum, Faikcığım... Müsaade et de şu ptı çereden bakayım. Pencereyi açmak üzere yürüdüm. Faik kolumdan yakaladı. Asabi bir hali vaztı. Merakla sor- dum: Ne oluyorsun ayol. Pek perişan Srtt, Helecanla: — Nüzhetçiğim.. Kimseyi pencere- de, balkonda bekleme.. - dedi. © sırada karım içeri girdi. Yemek teldişr yüzünden Faik muhaverenin ar- kasını kesti. Karnımızı doyurup kahve- lerimizi içtiğimiz arrada hikâyesini an - lattıi e' 6 . « » - Bir insanm pence önüzde ya- but balkonda durup birini beklemesine tehammül edemeyişimin sebebi pehlivan Davuttur, O, gayet genç ve güzel bir kadınla evlenmişti. Kenı Jamış, modası geçmiş, artık spordan çe- n kilmişti. Benliğinin bütün kabiliyetini | bedenine sarfeden bu adam, dimağına hiç ihtimam etmediği için, gayet mah- dut mahlük olmuştu. Bütün muhaveresi yalmız güreş mevmuu etrafında dolaşır- dı. , şİşŞman za mu oldu acaba?.. Çok dikkatsizdir malüm ya... —- Evet! - dedi, - Dikkatsizdir. Dur bakalma, belki annesine gitmiştir.. Ora- ya telefon edeyim. San balkona çık bak! Ah, o balkon! Ancak sokağın küçük bir kışmımnı gö rebiliyordum. Fenerin ışığını ağaçlar öztüyordu. Loş bir sokaktı burası! Endişe içindeydim. Acaba ne olmuş tu? Bir kaza!! muhakkak,.. Fakat sokak ta mı, benim evde mi?... 'Tam © sırada bir taksi durdu. Kal- bim yerinden hopladı. Fakat tanımadı. gam bir adam şoförle kavga ederek ara. badan indi. Başka hir eve girdi. Tahammülüm kalmamıştı. Davuda seslendim: ç — Annesine telefon ettim. Yokmuş. Sonra, beni süzerek, müstehzi bir tebesslüimle : — Çok merak ediyorsun Behiyeyi.. Dur şu balkanda.. bekle işte... Beni kenara kadaç itti. Sokak tenha idi. Davut, koca elimi omuzuma dayamış. yanımda duruyor. du.. Diğer eliyle saatini çıkardı. baktı. O esnada ayak sesleri işitildi. f Pehlivan: —« — Bak! - dedi. r Davudun güreşe yetiştirdiği iki t genç pehlivan — ki memleketlisiydiler İ — bir kadının koluna girmişler, onu sü. J — Aman, dikkat et, tetikte bulun! - | rTüklüyorlardı. 1 diye ağlıyarak bana nasihaş ediyordu. — Behiye! Ve sonrat Evet, oaydu. 4 — Korkuyorum, korkuyorum! Allah Herif beni omuzumdan tutmuş, bir | vere de başmma bir iş açılmaşa! Ben eve | 3€y demiyor, yakuz kıs kıs gülüyordu, | yediye doğru gelirim! - dedi Derbal iş anladım: — | Davut evde sakin sakin aoturmuş ©, adamlarını, bizi öldürmek - için son zamanlarda merak sardığı balık ağ- | Yollamıştı. Fakat adamlar yalnız Bebi» | larını hazırlıyordu. Beni görünce: yeyi bulmuşlardı! —— K — Hoş geltdin... Nati oldu - böyle Müstehzi, müstehzi seslendi: erken?... Daha yemeğe çok zaman var! v Hey' BebiyeltHey! Karısı Behiyye bu manevi muhitten gün geçtikçe sıkılmağa başladı.. Kocası- nın sert tavırları kaba muamelesi üzeri- ne ilâve olunan bu mabdu; sözleri onu buktiriyor, usandırıyoridu. Ordu,b shrdlu shrdul ahrdluetacin | Ben o zamanlar, yirmi altı yaşında zarif bir delikanlıdım. Tabiatiyle ara- mızda kuvvetli bir cazibe uyazldı. Ek- ser günler Behiyye evden kaçar, yalnız yaşadığım apartmanda, gelir, beni bu- lardı. Birgün hırzla kapıyı çaldı. İçeriye, koşarak ve iltica edercesine hücum etti. Pencereye seyirtti. Sokağı gözetledi. Ve sonra, bana dönerek heyecanla: — Galiba Davut bizden şüpheleni. yor. Takip olunuyorum! Ağlamağa başaldı. Onu teselli ettim. Böyle zamanlarda kocayı kandır- mak için baş vurulan usulün ne olduğu- nu bilirsiniz, değil mi? İşte ben de Be- hiyeyi evde yalnız bırakarak hemen gi- yindim. Davudun yanına gittim. Ben evden çıkarken, genç kadır : değdi. Zavallı genç kadın, boğularak — öl. — Behiye yok mu? müştü. Kimbilir kendini ne kadar mü«- İ — Hayır.. — Fakat neredeyse geliz dafa etmek istemisti. Sonca ne oldu bil- İ elbet, Yarın benimle balığa gelir misin? | Mem, Davut yanımdar, çekilirken cese. İ — Hay hay! di gürükliyen heriflerden biri bana hü- — O halde haydi bana yardım et... | Süm etti. Beni adamakıllı patakladılar. Şu ağları bir tertibine sokalım. Baygın bir halde yattığım — sırada, Öteden beriden konuştuk. Saat ye- diyi bulmuştu. İçimden şöyle geçiriyor dum: “— Neredeyse Behiye gelecek. He- rifin kıskançlığı tabiatiyle zail olacak. Ondan sonra da rabat rahat görüşebile. ceğiz.,, < Yedi buçuk olmuştu. Sevgilimin lü- zumundan fazla gecikt'ğini düşündüm. Saat dokuz oldu. Genç kadın hâli yok. Merak içindeydim. Davut'a dedim ki: — Telefon etmeli, sormalı... Bir ka- üç adamın münakaşasını — işitiyordum. Tekrar beni döğdüler. Kendimi artık ta- mamen kaybetmişim. Ertesi sabah ayıkk dığım zaman tenha bir arsanın ortasın. da, bir yangın yeri bodrumunda kentdik mi buldum. Bir daha Davudu göremedim. Üçü de artık İstanbuldan yok olmuşlardı. İşte o günden beri kimsenin bir ka. dımı pencereden - beklemesine -taham- Necati Pakşi ı Hastalarını hergün sabah 10 dan akşam 19 za kadar Karaköy Tünel meydanı Mahmudiye caddesi No, 1/2 de kabul eder. Salı ve cuma günleri saat 14 den 18 ge kadar parasızdır.