17 Temmuz 1937 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 3

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

e ll L Li0 aa e g — — — A — — a e A O F K ÖR İikede ! ta,;ânnediıdi ki, şahsi serma. :, uy d Yyalrız : bolşeviklerdir. Üoğnm Seteyanın münhasıran ak. fbera Ş btr tarzdır zehabı uyandı. Ör Tejim “Maazallah! Maazal. Yeye dokunur mu ltiç?,, den- Faksı - ]“Iyor_. Belen bir dostum şöyle an. Üzaz Şag; Bfuıkarı bütün — İtalyanlar, mîşıefdir llç'lm af— çok temessül ede . " Söz hulak , PSi de lehte söyliyecek fek v Olliyorlar. Lâkin en müş - Veti rrmiye-'iarlardır İetin â altında « Bunlar, büyük e ae eziliyorlar. Meselâ iç - tal Be itinin hayatını anlatayım: ği Zeytinıiîen“_b“nda portakal bahçele. Fıdi?orm Teti Varmış; bal gibi geçinip e. biğ _.:ş, faşizmden evvel... Şimdi ZÜnden , Malr mülbiü . sırf vergiler yü Adiın_ iî'n. bir pul getirmez olmuş .. Btcerak m;m Parayla 60 liralık maaşa Yor, i$etini o suretle temin edi - AJ hıu._.?l;i"îadî_ da, emlâk - sahiplerinin tn“!tl.ıın_ aSvir eden bir makale oku . lıiıtatte b alın sade adı onların! Ha . TMiş, Baza:k_ı_*met bu emlâki ele geçir - Tak Söyle ğyîe ahval oluyor ki, irat al- İğer bi Ursun, üste veriliyor.. Nizi (e İr tetebbü makalesi, Faşist ve Ve İ m_l'fkttlerindeki son imperyalist Ü; tarist harekâtr şöyle izah ediyor. "$ ahlî serma e : .. ” v Nak SARla Yeyi mütemadiyen hır . nde bu işleri bili - Tpi yapabili Tij Gni; akat o Sermayenin de artık sö- h*“i! Yecek bir raddeye geleceği n.h zaman, ne olacaktı?. ş %Wı l:el: kı: I.(omünist, Faşist ve Nazi p'h, etlc_—rının Vaziyeti bu merkezde.. %qıle Beriye ne kalıyor?.. Liberal %;etler... Diğer tabirle, “eski de. L'â" Memleketleri..,, hfli 1ıafdan Amerikanın da, . Ruzvelt Tei !a'hsî sermaye üzerinde tazyik İih Ha €ri meydanda.., Fransaya ge- ki, g; :““dişlanmn esham tarzında . Tne azl' tarzdaki gelir membaları üze . Tan bir Zn hattâ yüzde Otuza kadar va- Haa Ftiklama şeklini buldu. Tejim :î_d“nyî Yüzünde belli başlı üç u, Sekli Yar' B“nıal'ln üçü de mev - şahsi se Yi eç le temin ediyor. Tmâyeyi sömür - ah fertlerin ynng&cıldarı! Pâracıkları! Vah can Te a N GALLAR Srarl: : S işim l'la_ zehirlendi ai t'-l'ırııede' Yedi numaralı evde otu - dün (0 Srar sattığı anlaşılmış, W N €evi aranmıştır he vi yurların “içeri girdiğini Szna at “Yüklüğündeki — esrarı îaı $ araîutmuitur. Mehmet ya - ria t_ ibee e Bötürülmüştür.. Fa Ha bir saat sonra tesi . r St F ennışı Me . Blf Va . ramazın Marifeti î'ıîaşlnı tabanca Dün âk ya"'a'adl küzas, “Sam g €eh Ulta ; Akbı Atkadaşın, | ahmette bir çocuk SN Yaralamıstır! d:lk üüi alamıştır: A'"k Oğlu 12 yaşında Cema. Etsıralarında sokakta « d;:;::î' ğ:;îutma!f aklı ' smma ait u- “Banç Yakta ı:,;*'“'l”""==ı:vı almiştır. Ço . Cevi ü dql'“'ma “doğru ta. k Sotuklar gülüşerek yqıun . birdenbire ateş almış ?îrqa' k.,_m:%mda Rscep oğlu 1 Yere ISabet etmistir Çocük e Balümk d '!mü PaC ş, Şişli Çocuk "lmîştır K Ş Ş K7 #Ç ni İ b y e yi a k «i Beyoğlu caddesinin hemen 20 metre arkasındaki Öğüt ve Ka Piremehmet sokağ 1 isimlerini taşıyan şu mezbeleliklere ve çöpler arasında oynaşan yavrulara bakın. Böyle bir şehirde tifo olmaz da ne olur? İstanbul konuşuyor ! Beyoğlu caddesinin on adım ötesi pis sokaklarla doludur Ağa Camii tamir edilrken, buradaki çeşme niçin olduğu gibi k Son bir ay içinde kaç tanıdık ayni şeyi söyledi: — Yahu diyorlardı, İstanbulda do . laşmadık köşe bucak bırakmıyorsün da, şurada burnunuün dibindeki müna - sebetsizlikleri görmüyorsun. Her sabah işine giderken önünden geçtiğin Ağa . camisinin yanındaki sokağa bir sap, bak neler göreceksin, neler?. Yahut ta: — Şü camii yepyeni yaptılar. Doğru. su çok güzel oldu. Fakat bitişiğindeki çeşmeyi öyle bir halde bıraktılar ki in- san baktıkça tiksiniyor, dediler. Bu kadar çok şikâyet edilen yeri ge. ' ' İ çen gün gezdim. Ağa camisinin yanındaki sokağa sa . parken, tesadüf karşıma, Beyoğlunun her tarafını karış kariş tarıyan — Lâtif isminde bir arkadaşı çıkardı. — Camiin yanındaki çeşmenin çirkin vaziyetin - den bana o da bahsetmişti. Boynumda fotoğraf makinesi asılı olduğunu görün. ce hemen işi anladı.. — Galiba, dedi, nihayet çeşmenin — $ resmini çekmeye, şu çirkin vaziyeti yazmağa geldin... Sonra koluma girdi.. Beraberce aşa. ğı yürüdük. Sağımızda camiin yeni, beyaz duvarı, solumuzda sıra sıra taksi otomobilleri vardı. z ğ K Camiin bembeyaz duvarı 20 adım kâ dar devam ediyordu. Sonra berbat, yıkık dökük bir kısım başlıyordu. ; Aşağıdaki resmine bakarak, bu çeş- menin ne sefil bir vaziyette olduğunu benim anlatacağtmdan daha iyi görebi. lirsiniz. Camiin içini, dışını, dört tara - fını yepyeni yapan eller, sanki bu köşe- yi afaroz etmişler, bir taşına bile dokun. mamışlardı. İstanbulun en büyük caddesinden 10 metre ötedeki bu çeşme, yıkık, dökük ve pislik içinde'duruyordu. — Yahu, dedim. Bu camii tamir e . derken çeşmeyi ne diye bu halde bırak- tılar . : Arkadaşım güldü ve izah etti: — Birisi belediyenin, birisi de evka. fınmış. Camii tamir'ettiren daire, ken - dine ait olmadığı için çeşmeye dokun - mamış.. k Bu kelimeleri hayretle dinledim.. Ne zihniyetti yarabbi bu... ki devlet mües'. sesesinden biri, koca bir tamiri yaptırı- yor, binlerce lira sarfediyor, sonra yine kendi duvarları arasındaki bir çeşme - ye, “bu benim malrm değil,, diye birlşaç yüz lira sarfedivermekten çekiniyor. Yaptığı güzel işi berbat bir manzara ile altüst eder vaziyette bırakıyor. Benliğimize geçen kırtasiyecilik zih niyetinin hakiki bir timsali olarak, sırı. tan Ağacamii çeşmesine son bir defa daha bakarak ileri doğru yürümeğe baş. ladım. Fakat arkadaşım kolumdan çek- ti — Gel, dedi, su camiin avlusuna gire. lim de, bir türlü bitirilemiyen şadırva. nın da bir resmini ra.. Arkadaşımın bu arzusunu da yerine getirdikten sonra Mahyatı sokağının kösesindeki Alinin kahvesine uğradık. Kahveci, #ikkânın'ın karsısındaki rön sandığının bir hafta evvel kaldırılmıs olmasından memnun, başka hiç bir şey düşünmüyor: öhne hâsinde bırakılmıştır? Yazan : Haberci Ağacamiinin bir türlü yapılamıyan yarım şadırvanı Büyük Bayram sokağı denen bakımsız sokak, geceleri semtin ab. desthanesi olmuştur! bu çok — Benim derdim kalmadı, artık de - sem, yeridir, diyor.. Fakat biraz daha a. şağılara inerseniz, bilhassa Büyük Bay ram sokağına bir göz atarsanız istedi . ğiniz kadar dert bulursunuz. Dostum Lâtifle beraber, sağlı sollu sokaklara bakarak Ağacamii caddesinin yokuşunu iniyoruz.. Sağımızda Öğüt sokağı diye geniş yol var. Bunun he - men köşesinde pis bir süprüntü birikin. tisi göze batıyor. Çürük karpüz kabuk. ları, kokmuş yemek artıkları, mülevves bez ve kâğıt parçalarından mürekkep bu süprüntünün hemen yanında temiz giyinmiş iki yavru, yaya kaldırımının üzerine çökmüşler ,ellerindeki tebesir - lerle yere çizgiler çizip, garip bir öyun oynüyorlar. Arkadaşım: — Böyle yerde tifo olmaz da ne olur? diye mırıldanıyor ve tekrar ilerliyoruz. Beni 5—6 adım ötemizdeki bir soka. ğın başına götürüyor. Burası, bestan başa taş yığınları içinde kalmış. sokak. tan ziyade çöplüğe benzer bir yer, Tahammülsüz bir koku karşısında men- dilimi çıkarıp burnumu. tıkamağa çalı. şirken, yine dostum anlatıyor. — Buraya Büyük Bayram sokağı der ler. Duyduğun kokunun sebebi,, bura . nın geceleri bir aptesane haline girmiş olmasıdır. Karanlık ve bakımsızlık yü - zünden semtten geçen ne kadar adam varsa gelip burada aptest bozarlar ve bu sokağın zavallı sakinleri de işte bu pis hava içinde yaşamak mecburiyetin. dedirler.. Caddeyi geçtik, “Beyoğlu caddesi . nin burnunun dibinde böyle bir yer o - lur şey değil, diyecek oldum. Bu sefer arkadaşim hiç bir cevap vermeden, be. ni kolumdan yolun sağ tarafmma geçir . di. Orada diğer gördüklerimize nisbe- ten kısmen daha dar bir sokağa saptır. di — ; — İşte dedi, demindenberi gördük . lerinden hepsinden daha pis bir sokak.. Lâtifin hakkı vardı. Burası hakiki bir mezbelelikti. Yürümek için basacak te - miz bir taş bulamadım desem mübalâğa etmemiş olurum. Hele burada kısmen yırtık çinko parçalariyle örtülmüş bir arsa vardı ki;, buradan çıkan köku 10 metre ilerisinde olmamıza rağmen bur. numuzun direğini sızlatıyordu. Fakat üç çocuk, sanki bunu katiyyen hisset . meden, arsanın önünde oynaşıyorlardı. Arkadaşıma: , — Haklımışsın.. Burası gördüğümüz sokakların hepsinden pis, dedim. O yine güldü. : — Merak etme, diye cevap verdi. Bir sokak ötede bundan da daha berbadı - nr göreceksin.. Hayretle '&ğzüne bakmak için başımı kaldırdım. — Bu sırada sokağın levhası gözüme ilişti.. Belediye, bu çöplüğe (Pire Mehmet Sokağı) ismini vetmişti. HA_BERCI LA 1 ei Ha Atatürk köprüsü Başlangıcı Zeyrek yokuşunda olacak Şehircilik mütehassısı Prostun teklifi üzerine Atatürk könrüsü projesinde mühim bir değişiklik yapılmıştır. Bu ta. dilâta göre, köprünün Unkapanı cihetin deki mebdei Zeyrekyokuşu olacaktır. Bu suretle Zeyrek yokuşundan köprüye kadar olan kısımla Eminönü —Eyüp : 2 | KURUN'da İstanbulun temizl:ği Fikrimizce bir kere artık gelecek seneler için şu esas kabul edilmelidir: İlk vazife temizliktir; yolların ve u. Mmumi yerlerin temizliği için ne mas. raf icab ederse her şeyden evvel büt. çeden bu cihete para ayrılmalıdır; di. ğer bütün belediye işleri hep bundan sonra 'gelir. : Fakat şunu da unutmıyalım: bülçe. den kâfi derecede tahsisat ayırmak ile temizlik meselesi mutlaka halledilmış olmaz. Bu işi bir ihtisas teşkilâtına bırakmalıdır, Bir halde ki, salâhiyetli bir mütehassıs âmirin idaresine veri- lecek olan bu teşkilât doğrudan doğz. ruya bir kronometre intizamı ile vazi. fesini yapmalıdır. Evvelki gece yarısından iki saat sonra İstanbulun ana caddelerinden gelip geçmiş, etrafı tetkik etmiş olan bir arkadaşımız müşahedesini bize nakletti: gecenin bu saatinde bütün İstanbulun ana caddelerinde bir temiz. lik amelesi görülmemiştir! Çünkü İs. tanbulda temizlik amelesi sabahleyin saat beşten sonra çalışıyor; yani her. kes uykudan kalktığı, şehirde umumi hayatın başladığı bir zamanda sokak- lardan çöpler toplanıyor, yine o za. man yolların süprülmesine uğraşılı. yor! Halbuki İstanbulun sokaklarını sü. pürmek, çöplerini toplayıp taşımak en aşağı beş, altı saat ister, Halk sabah . sokaklara döküldükten sonra yolların süprülmesi ne demektir? Bir taraftan hastalık mikrobu neşrediyor diye si, nek mücadelesi açıyoruz; diğer taraf. tan halk evlerinden çıktıktan sonra sokakları sulamâksızın süpbiürterek toz lar ile etrafa kara sineklerden yüz ke. re, bin kere fazla hastalık tohunları saçıyoruz. — İstanbulun temizlik amelesi kadro. su noksan olabilir. Bu hal tanzifat a. melesinin ikiye ayrılarak büyük kıs. mının gece yarısından Sso:ra sahaha kadar çalıştırılmasına, henilz sokak. larda umumi hayat faaliyeti başla. maksızın çöplerin kaldırilm:asına ma. ni midir? (Asım Us) CUMHURİIYET'te: Türkler ve Sovyeller Bilhassa Sovyetler Rusyasıle dost. luğumuzun tarihinde, on altı senec'cu. beri, iki tarafın şefleri ve diploma'la. rı tarafından söylenen, söylenen v> ve. rilen sözler, dünyanın bu ea karn'uüka, rışık, vefasız ve muvâzenesiz detrezi içinde göz karartıcı bir hizle yuvarın. nan hâdiselerden hiçbirinin tek7:bine uğramamıştır. Çünkü İsmet İnönünün Büyük Mi. let Meclisinde söylediği giti “bmu ücel. luk iki memleket politikasında Cain:f bir âmil olarak kalacaktır.,, Va gere Tevfik Rüştü ÂArasla Şükrü Kayan.n Moskova ziyareti münasebetile sövle. diği nutukta bu sözleri hatu"'atan Lit. vinofun dediği gibi, Türk Sovyet mü. nasebeti, bazan tamamile birib:rine zıd menfaatlere dayandığı halde sırf politika zaruretile dostluk adını alan sahte, geçici ve nisbi bağlılıklardan değildir;.göz boyayıcı politikaların kışrından milli vicdanların özüne iş. lemiş, derin ve sarsılmaz bir dostluk. tur. KPi ? Şimdi Moskovada bulunan Türkiye Hariciye ve Dahiliye Vekilleri, Çarlık Rusyasının Türk vicdanına soktuğu Moskof kini yerine Sovyetler Rusya. sının ikame ettiği büyük sempatiyi göstermeğe samimi bir vesile bulmuş oluyorlar. Rusyaya karşı Türk ruhun. daki bu istihale, Türk , Sovyet dostlu. ğunun ve iki memlekette yapılan inkı. lâbların müşterek eseridir. (Peyami Safa) caddesindeki münakale, köprünün altı . na verilmiştir. Yalnız bu inşaat üç yüz bin lira ka - dar bir masrafa ihtiyaç gösterdiğinden şimdilik köprü başında bu ameliyata e. sas olacak bir istinat duvarı yapılacak. bilâhare köpP'ıinün mebdei Zeyrek ya. kuşuna kadar uzatılacaktır. İlk projede temel kazıklarının boyla- rı 15,40 metreiken bunların kâfi gel. miyeceği anlaşılmış ve bu miktar 18 metreye çıkarılmıştır. « ifiğelkü | lazaa, — 4A

Bu sayıdan diğer sayfalar: