17 Temmuz 1937 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 2

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Dış Siyasa: Berhava edılmiyen dostluk... Yazan : Şekip Gündüz ÖVYETLER Birliği merkezin. Avrupa ile Asyayı birleştiren top. de, evvelki akşam, Dış- İşler | raklar üzerinde yaşıyan ve Avrupalı Bakanımız Dr, Arasla'Soüyetler Birli. ği Dış İşler Komiseri Litvinof tarafın. dan söylenen nutuklar, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Sekreteri ve İç İş. ler Bakanımız Şükrü Kaya gibi Kema- list rejimin mümtaz bir murahhası ve Kamutayımızın iki âzası ile Budiyon. ni, Voroşilof gibi Sovyet ordusu Mare şalları, Kaganoviç ve Potemkin gibi Sovyet devlet adamları muvacehesin. de Türkiye ile Sovyetler Birliği ara. sındaki dostluğu, hakiki manâ ve kıy- metile, bir daha tekrarlamış ve ifade etmiş oldular, Bu nutuklar, 16 yıldanberi sıyasa dünyasının gözüne halledilemez bir muamma gibi batan Türkiye , Sovyet- ler Birliği dostluğunun hiç de esra. rengiz bir tarafı olmadığını açıkça izah etmektedir, Türkiye Sovyetler Birliğinin nesi- dir? Müttefiki mi? " Hayır. Sovyetler Birliği ile Türkiye arasın. da karşılıklı bir askeri anlaşma mı vardır? * - Hayır. Türkiye şu veya bu komşusu ile bir anlaşma yaparken Sovyetler Birliğin. den veya Sovyetler Birliği devleti şu veya bu devletle bir siyasi mukavele imza ederken Türkiyeden müsaade aramağa mecbur mudur? Hayn'... * Ne Türkiye imzaladığı bir muahede- yi Sovyet Rusyanın tasvibine arzet. meğe ne de Sovyet Rusya yaptığı bir müukaveleden Türkiyeye hesap verme. ye mecbürdur. Bu iki devletin arasın- daki dostluk, bu iki devletin sıyasa dügyîmçqh rfa.al,iyetlerıııı herhaııgı ilde kayda sokmaz. Gerek Tür. kıye gerek Sovyetler Birliği her hu. susta bütün hürriyetlerini muhafaza etmektedirler. Ne biri diğerine karşı muayyen ve şekli malüm bir taahhüde girmiştir, ne de diğeri ondan böyle bir taahhüde girmesini istemiştir. Zira geçirdikleri münferid veya müşterek tecrübelerden sonra iki devlet kâğıt üzerine dökülmüş taahhüdlere lüzum görmiyecek, onlardan müstağni kala- cak derecede sağlam bir karşılıklı iti. mada ulaşmışlardır. Sovyetlerin Tür. |— kiyeye ve Türkiyenin Sovyetlere kar- Şı olan itimadı tamamiyle tabiileşmiş, insiyak halini almıştır. İki devletin ge rek aralarındaki işlerde ve gerek diğer devletlerle olan münasebetlerinde tut- tukları yolların tam bir ahenk göster. -“Mmesi artık yadırganmaz bir itiyad ol- muştur. Türklerin Büyük Milli Şefi Atatürk ile Türkiyenin Büyük Başvekili İnönü taralından muhtelif vesilelerle dün- yayı bildirilen bu ahengin yüksek manasına muhterem Dr. Aras'ın nut. ku şöyle bir vuzuh veriyor: “— Bizler buraya sırf Kemaliğt Tilr!dyeuin Sövyet Rusyaya karşı beslediği — alâkanın ve derin dostluğun tesiri altında geldik. Bu süretle büyük memleketinizin — bize karşı daima göstermiş olduğu samimi muhabbet hislerine mukabhele ettiğimiz zannmda bu. lunuyoruz. Filhakika Türk . Sovyet doğtlu. ğu iki memleketin siyasetinde dalmi bir amil )larak kalacaktır.Milletlerimizin kendi mevcu diyetlerini, kendi serbest inkişaflarını müda. faa için yapmak mecburiyetinde kaldıkları kahramanca mücadeleler esnasında doğmuş olan bu kuvvetli ve | döstluk, 16 senedenberi, her sene biraz ( kuvvetle. ı:_ımk iki memleketin halk vicdanlarında ve parti zihniyetlerinde derin kökler salmıştır. Dünyanı;_ı her tarafında “milli mü. naferet” lerin körüklendiği ve “doc- trinc, içtihad; akide” zıdlıkları yüzün. den bazı memleketlerin - şehirlerinde | taş üstünde taş kalmadığı bir devirde Sovyet Birliğini teşkil eden halk yıl ğınlariyle Türkiye —Cumhüriyetinin halkı arasında tam bir samimiyet ku- ran ve her iki insan gümesine kendi telâkkilerini aşılayıp kendi adeselerin. - den şuur veren siyasi partilerin zih. niyetlerinde derin kökler. salan bu dostluk hakikaten pek sihirli bir kud- F WO oldukları Kâdar Asyalı, Asyalı olduk. ları kadar Avrupalı sayılan iki mille- tin bu âlemde hiçbir kötü niyet besle. medikleri ve mide bulandırır şekilde bir bağları olmadığı da , yine Doktor Aras'ın nutkundan şu cümlelerden anlaşılıyor: “—Esasen hepsi alenen neşredilmiş olan kar şıilikli taahhütlerimiz ne askeri bir anlaşma. yı ve ne de husüusi kombinezonları ihtiva etmektedir. Bununla bereber birimiz diğeri. nin mukadderatına yabâ.ncı kalmadık ve ka. lamayız. Bunun için dostluğumuzu “hususi münasebet,, kelimelerile tavsif etmekte hak. t değil miyim? , Türk | Sovyet dostluğu yalnız iki mem. Jeket münasebatmda değil, ayni — zamanda hususi bir tarzda olarak Karadeniz mınta. kasında ve umumi tarzda da memleketleri. mizin bulunduğu bütün mıntakalarda müs. tekar ve kıymetli bir unsurdur. Bu dostlük bu süretle taksim kabul etmez barış siste, minde ve kollektif emniyet sisteminde mü. him bir amil haline gelmiştir. Sovyetler Birliği Dış İşler Komiseri Litvinofun nutkundaki şu sözler ise Dr, Arasın teşhisini tamdmiyle teyid etmektedir: Sovyet . Türk dostluğu — sayesinde, çok mühim olan Karadeniz havzasımda ve mem. teketimizin bulunduğu bölgelerde müstakar | ve huzurlu bir vaziyet hâdis oldu. Bu suretle Türk . Sövyet dostluğu umum! barış sisteminde birinci derecede — bir ÂAmll halini aldı. Barış dostlârınım Soövyet nun bu şümulünü icra ve takdir olduklarına kani bülunüyorum. Türkiyenin, dünya barışmı koöllektif em. niyet ve taksim Kabul etmez barış — esası üzerine tahkini için Sövyet hükümeti tara. fından , girişllen bütün Jeraata Iştirak etmiş olduğunu kaydetmekle bahtiyarım. Bununla beraber Litvinof Avrupa ufuklarında Türkiye « Sovyetler dost- luğunu-ortadan kaldırmak istiyen bir bozguncu . zihniyet. bulunduğunu da iİleriye sürmektedir. -. Pai Türkiyenin ve Sövyet Rusyanın ÂAv. rupa ile Asya arasında, mukadderatın kendilerine tahsis ve tayin ettiği va. tan parçaları üzerinde, tam bir insa- - Türk dostluğu. etmekte ni ahenk içinde yaşamalarına mâni | olmak arzusunu kim göstermiş olabi. lir? Böyle bir arzu kadar, böyle bir arzunun tahakkukunu ummak kadar safdilâne bir hareket İnsanı nihayet güldürebilir. Zaten dost devlet dış iş> ler komiseri de bu iddiayı ancak gü, zel bir teşhisini tantanalı bir tarzda ifade v2 ilân edebilmek için ortaya at., mışa henzlynr Iıte Litvinof'un sözleri: '— Türkiye ile Sovyetler birliği arasın. - daki dostluk ançak harici siyaset program. larr beynelmilel münasebetlerde huzur, iz. tikrar, itimat, hürmet, emniyet ve devamlı barış zihniyetlerile kabili telif olmayan bazı devletler tarafından suikaste hedef olabilir. Bu devletler bu kabil suikastler irtikâp et. müişler ve Türk siyasetinin en salâhiyettar zimamdarları kendilerine bütün bu suikast. lerin peşinen tam bir iflâsa mahküm oldu. Bünu anlatmış olmalarına râağmen, irtikâp etmekte de berdevamdılar. Bize gelince, Sovyet hükümeti — namma, | “kendilerine ihtar edebilirim ki, bu devletlerin Avrupada teşekkül eden sulhçu hükümetlere ve barışm diğer direklerine karşı — otan bal talama hareketleri sarsılmaz Türk — Sovyet dostluğunu berhava etmeğe kadir değildir.., Bu kanaate iştirak etmemek için 'ortada hiçbir sebeb yoktur. Biz tıpkı muhterem Dr. Aras gibi, yani şefleri.. nin yüksek telâkkilerine tercüman ©: lan Türkiye Dış Bakanı gibi düşünü. yor ve “Sovyetlerle dostluğumuzun bu şümullü vaziyetini barış dostlarının takdirden hali kalmıyacaklarıma kani bulunuyoruz. Türk milleti kendisinin ve dostları olduğu Sovyetler Birliği milletlerinin müreffeh olmalarmı arzıt etmektedir. Bu bizim hakkımız ve hattâ vazifemizdir. Fakat bu refahı ancak mes'ut m.İletler çerçevesi için- de tasavvur ve mütalea edebiliriz. Si. yasi şiarımız hem kendimiz için hem de herkes için barış temenni etmekle hulâ sa edilebilir. Hiçbir mütecaviz bizden /yardım veya -teşvik beklememelidir. Siyasetteki tam zihniyetimiz işte bu. dlll'.. " J Şekip GÜNDÜZ VeT HABER — Akşam postası Radyoda tecvıtlı & 17 TEMMUZ — 1937 o ——— >SR eg Z a konuşma ! |Ey radyo konferansçıları ! lümunuz olaki tecvit Yazan : Okuma, yazma ve konuşmamızdan “arapça tecyit kalkalı yıllar oldu. Fakat yine yıllar var ki ortada yeni bir Türk. çe tecvit türedi. Nice zamandır en çok nutuklarda, konferanslarda kullanı , lan bu yeni Türkçe tecvit, şimdi rad - yoda o kadar revaç bdldu ki orada her ne mevzua göre lâkırdı söyliyen olursa olsun bu yehi tecvit ile konüşuyor. Hele Türkçede böyle şeyler yokken bazıları tadyoda öyle lüzumsuz meddi muttasıl ve meddi munfasıllar yapıyor ki.... Sonra yine o fuzuli guünneler, o du. raklar ve daha o bilmem neler.. Meselâ yemeklere dair şöyle bir ko - nuşmayı ele alalım: “Yediğimiz yemekler, cinslerine gö - re; vücutlarımızı besliyen, vücutlarımı . za lâzım olan gıdayı, yağı, kanı, kaloriyi veren nesnelerdir.,, Bakınız, bü alelâde söz radyoda na - sıl söyleniyor, ne biçim, ne eda alıyor: “Yediğimiz yemekler!., Cinslerine gö. ree!.. vucutlarimızın besliyesen!,. vücut larımızaaa!.. lâzım olaaan!.. gıdayın!... yağı!. kanı!.. kaloriyü!.. vereen!.. nes- nelerdiür!..,, Alın bir başka örnek, bu da musiki . ye dair! “Musiki ruhların gıdasıdır. Mide na- sıl yemeksiz olamazsa, ruh ta musikisiz olamaz. Onün için musikiyi sevelim!..,, Bunun da radyodaki söyleniş tatrzı şöyledir: '“Musikiüili. ruhlarmın!.; gidasıdınr?.. mideee!, nasmmnl!, yemeksiz olamazsaa!,. ruh ta musikisiz!. olamaaaz!.,, Vakia radyoda lâkırdı söyliyenlerin hepsi öyle değil; fakat bakıyorum bir kısmı böyle!.. Radyoda olsun, plâkta olsun, sahne - de olsun, kürslüde olsun, merdivende ol. sun, hattâ damda olsun, konuşmak baş- ka nutuk söylemek, hitabet yapmak başkadır. Hem nutukla hitabet dahi bugün tabillikten biraz aykırı kaçtı mr soğuk olur. Nutku sbylıyen .lütabetı yapan insan sun't heyecana, bun'i âhenge saptı mı, eski aktör Burhaneddin kumpanyasının yapmacık Jön prömiyelerinden farkı kalmaz, Nerede kaldı ki radyoda, gra - mofonda, yahut bir kalabalık karşısın « Ma- mülgadır! Osman Cemal Kaygılı da hasbihal kılıklı şuna buna lâflar söy- liyen, yahut nasihat kılıklı, şununla bu. nunla konuşan adam o çok lüzumsuz ahenk ebeliğine kalkışsın!... Bereket versin ki pazar günlerindeki futbol maçlarını tane tane bize anlatan adam, mikrofonun başında söz söyler . ken ayni şive ve üslüba kaçmıyor. E - 'ğer o da o dediğim kimselere bakarak lâflarını ayni tarzda söyliyecek olsa © zaman Güneş — Beşiktaş maçını aşağı yukarı, ondan şu şekilde dinlemek zor « luğunda kalırdık: “Tooop!.. ortadaaa!.. toop.. Rebii . deeen!. Rasiheece!... Rasihten dece!.. Canbazaaa!.. geçtili!.. Canbaaz!.. Alâ vezni hokkabaaz!.. topul.. kontrool!.. edemeyiip!. Haya - tiyece!.. kaptırdıı!. Berekeeet!. versin, Hayatiii!, bayatidecen bir şüüüt!. çeke. yim derken!.. Selâhattin!.. yetişiipl.. topuuu!, havayaaa! çeldiri ve bu hal!.. Beşiktaşlılarımn!. bağrını deldiii! Eyyy!, Muhterecem ve giyabili!. se. yircileeerrr bıhruş olunuz killl. şu an « daaa!.. Beşiktaş kalesiji!.. muazzaml... bilir!, tehlike geçirmektediür!. Bütüün seyirciler!.. heyecanın, helecanmın!.. soon raddesincee! geldilecer!... Ha gay. ret Mehmet Ali, ha gayret!.. Fakat!... gayret mayret para etmedii.. gol oldu, Gocol! Goool!..,, K ü Bir futbol maçında halkâ bu çeşit iza. hât verme, ’ıîih!'eyîcıler Üzetinde ne'tesir ya'pâm 'eitin olün ki herhangi bir söz üzerinde radyo da konuşulan bol tecvit- li konuşmalar da ayni tesiri daha çok fazlasiyle yapıyor1. Osman Cemal KAYGILI Afganistan Padişahı Saadâbad misakının imzası münasebetile Atatürkü tebrik etti Ankara 16 (A.A.) — Dört kardeş millet arasında aktedilen “Saadâbad misakr, mü. nasebetile İran Şehinşaht ve İrak kralmın Relisicumhurumuz Atatürke — gönderdikleri muhabbetkâr telgrafları Ve Atatürkün bü, yük bir samimiyetle verdikleri — cevapları evvelce aynen neşretmiştik. Şimdi, ayni sa, mimiyet ve muhabbetten mülhem olan AZ. ganistan padişahinin telgraflarile — Atatür. kün cevaplarını da aşağıya yazıyoruz.: Ekselâns Kamüâl Atatürk Türkiye Cumhuriyeti Reisi — | ANKARA Dört katdeş ve dost memleketlerimiz ara. sında imzalanan Saadâbad misakı münase. betile siz ekselânsa en hararetli tebrikleri. mizl arza müsaraat ediyorum. — Saadâhad misakmımın bizim dört — Mmemleketlerimizin tesanüt ve kardeşliği ve sSulhun muhafazası için en müessir bir amil olacağına kaniim. Bu fırsattari istifade ederek siz ekgselânsın şahsi saadeti ve Türkiyenili refah ve ikbali için en samimi temennilerimi arzederim. Afganistan Padişahı Mohammed Zahir Han Mgı.ııîstmı Padişahr Majeste Mohammed Zahir Han : Kâbil Saadâbad misakmın imzası münasehetile göndermek lütfunda bulundukları telgrafı büyük bir memnuniyetle aldım. Dört kar- deş millet arasında mevcut en sıkt dostluk rabıtalarını bir kat daha teyid ederek cihan suhünün esaslr desteklerinden birisini teşkli edenx bu mühim eserin, milletlerimizin ba. | .rişseverliği sayesinde meydana gelmiş olma. sr hepimiz için iftiharı müucip bir hâdisedir. Saadâbad misakının milletlerimize kutlu ol. masını temenn! ederken bu hayırlı — vesile ile zatr hümayunlarının sıhhat ve saadetini ve kardeş Afganistanm refah ve — ikballni yürekten dilemekle bahtivarim. “. ATATÜRK Şehrin temizliğine dikkat etmiyenler- den ceza Belediye sokakları kirletenlerden pa- ra cezası almacağını ilân etmişti. Bü « tün zabıta memurlarına bu hususta sıkı takip ve kontrol emirleri verildiğinden dünden itibaren sokaklara pislik atan . | larm yakalanmasına başlanmıştır. Dün Eminönü mıntakasında üç dük- kân sahibi dükkânları önüne çöp döker lerken yakalanmışlardır. Bunlardan pa- ra cezası alınmıştır , ' Şiir ve şairler Bir ağa beş tane evlâdının edebiyata dâir bildiklerini denemek için onlara — tanınmış beş şairin şiirlerini nümuüne olarak Ve çocuklarmıma ikişer parça şilrin müelli. fini tanmmalarını söyledi. Her çotük 1 doğrü ve İ yanlış cevap verdi. : Beş Şiir (1) den (5) şe kadar numaralan. mıştı. ... Çocuklardan Cemal: 2 No, Tevfik Fikretin 3 Nö. Abdülhak Hâmidindir dedi . Çöcüklardan Ülây: 1 nümara Cenab Şe. habeddinin 2 numara 'Yaşar Nabinindir de. di. Çocuklardan Ekrem; 3 numara Nabinin, 5 numara Cenah Şebnbeddlnlndlr dedi, çocuklıırdın Fıhrlyı 2'numara — Tevfik Fikretin, £ numa.ra Ziya paşanmdır dedi. uklardan Nüzhet: 4 numara Ziyn pa. F 1 numara Ahdülhak Hâmidindir de. Bunu böylece bildikten sonra her — şaire hangi numaranın yerilmiş olduğunu söyliye. bilir misiniz? Bu müsabâkamız mükâAfatirdır. Halleden. lerden iki kişiye hediye verilecektir. Cevap. ların 23 temmuz tarihine kadar — yollanıl. masr (Âzrmdır., h Çayır Dünkü Arap saçının hallidir: Çayırda bir taraftan da ötun — bitmekte olduğunu düşünerek ineklerin orada 60, gün besleneceğini hesap edebiliriz. verdi. | -herkesin yaptığının, söylediğinin ai " S “F ikri ıtıraZn hakkında Kİ türlü insandan hoşl herkese benzemek İsti İ_. #ı la aksini yapan veya söyliyenler: " » kat sırf kendi kendilerine ne Ya' caklarını, ne düşüneceklerini keS vler pök azdiır. gel O halde insanların eakseı"ıırf»’“*u -hoşlanmadığımı söylemek mi İ$ rum? Hayır; çünkü benim © mam dediğim şey o adamlardaki zemek veya benzememek Çoğumuz, hiç farkında olmadan ta bazan müstekilâne düşundüğw zü sanarak, etrafımızdaki haklm y't naatlere uyarız. O kadar ki nit:ınll' başkalarının bizi taklid ettiğini, ddı"" rın bize uyduğunu samimiyetle 1667 ederiz. Şahsiyet, herkesin ne yaptlğm" düşündüğünü hesaba ' katmadan kese benzemeği de, l:)enı'ııamem’zi göze alarak kararımızı vemie mektir. gçun Türkçede bazan "kan itiraz"” ce o, sadece kimseye benzemeti i!_ ber | ıı!' len “esprit de contradiction” & herkesten baska türlü düşünme zusundan ibaret değildir, Hattâ dlı a riya sahibinde kuvvetli bir hakkaniyet hissji bulunduğunu gö!” rir. Her iddia bir hakikat 1f88 “ı | ama başka bir hakikati de inkârâ w,, | rır; ileri sürülen fikirlere hemen ! yabı eden adam, o fikirlerin aksine de h te% kını vermek istiyen adamdır. Za | ondaki bu itiraz ruhu , ıstersen" illeti deyin - yalnız ba.şkal değil, kendi kendine karşı da J eder, Her ne iddia etse, derhal & j onün aksi de gelir; içinde bu i-k’i söylemek için şiddetli bir arzik | ;;' mecbüriyet duyar, Bunu soylüm Ç| düşüncesinin yanlış anlaşılacağın?' | — bir hakikati görmediği, yahut bile © kar, Bunun için de fikrini serde”. ken birtakım, ihtiraz kayıdlarınd "i vurur; yahut. bir söylediğini © bir başka türlü, bu sefer bazi farklar gözeterek söylemeğe Kü Bunu biz hemen daima bir te diye, o adamın ne istediğini bilm ne bir delil diye karşılarız. Hak böyle değildir; o adamın sözün '% nakuz veya değişme yoktur, Onun “ı. fikrini anlamamız için, bi—ibirinl zeder gibi görünen iki iddıa.llln’ lf kimizde mezcedip, onları birıbl:;;!d laştırmağa çalışıp bunların | almamız lâzım gelir, Eskiler hw tin uç'larda değil, orta'da olduğu” $ söylemişler. Arablar: “Hayrel çaf evsatuha” demişler; Lâtinler d€ iyef' nederim: “İn medium veritas” di >de lar. Doğrudur; fakat ortayı ifaf-ıB ğg bilmek gayet zor, belki de im gi dır, Esprit de contradiction sahibi EV fena gördüğümüz adam « daimâ It’* se de ekseriya , ortayı, iki ucu P tirerek bulmağa çalışan adJamdil" G Karikatürle mektuplar , q-r. Ktrklarehnde bulunmuyan şeil. - birkaçı ; . 17 TEMMUZ—193Z l

Bu sayıdan diğer sayfalar: