f , LA Famarlalb A, A © H A S K . M hu aa e qoc“ş“m . NO ER Li üü li İmtihanda nenler ve Sporda Yenilenler... ö üzlerce talebesi olan zümrele- ö “mtihanlarında âhad haneleriyle “':fl; 'ı';ek derecede az talebenin mu- ak olabildiği gazetelerde yazılıp “'“Yoı_ sif h(;fçen seneler zarfında şu mües- mediği tler verilmişti: Dersini bil- ğ Si, imtihanda muvaffak olama- miş 'fc-'". falanca talebe bıçak - çek- * falanca çocuk tabanca atmış... * . . dt_î“ilı'benin bir kısmı, ilim aşkiyle Teriğ e sımj geçmek, ille şehadet- almak için mektebe gidiyor. atüğ. Cİ_m.:dcn alıman bir şehadet. a y;:hıbıne. üniversitede ne ka- 'Yorsa hayat imtihanında da- ! Ziyade fayda verecektir?!.. afalara bu sokulsa... .. » ıüm’ğilıyec_.ıu anlatmışlardı: Mah: N bir â' iç bir zaman hâkime kar- Mîl'ık U!ma_nhk hissi beslemezmiş. | letin Ce reisini, karşılarında, ada: | çık"k"“'lu:rred bir timsali sayarlar- ! TMiş, O” Sonra kı';lıdilerinc bu ceza- *$ sene hapishanede ya! Y&ten hâkimleri hiîımrılı- stlî“ımt;î g“lıpuslnı çokmuş. x,,%;'myeıin en sefil tabakasına | lı_,_;ni xl, fertler bile. Kendi kabahat- | hen_ ı:e;ı sır_lıleı terazisine kızmaz. nım!nmıyelııı en yüksek tabakası: Vey « MSup oli Ması icap eden münev. çer Sençler BBK kendi meziyetlerini öl kş miıânfı'"hıi,ine yan bakabilir- !.ıı.'" akışır mı bu? n!e'“]iyı;i R muvnffakrğ':uiıliiînîn aĞ j ni kendinde görmek!.. Bu, letin bi:âlvafmda erişilen merhale- nt idir: Çoc_uk. iskemleye başı- T, Sonra, iskemleye vurmağa * Biz, kabahatin i aü &, kabahatin iskemlede M.şımm biliriz; onu “cezalandır- | a zdan geçmez... . Sba f b n:ıuvaftakı)'e:şizlikleri üze- , AM? arttıracak yerde kar- tiyle, kine tekme atanların zihniye- İ d n arıda anlattığımız vaziyet- da bir ü:îıhlann hareketleri arasm- "f“"lımı )D mzerliği görmüyor bin; kı"z Hep, kendi zaafının sebe. Pa !:'mdîkinde aramak !... Bençlisi peektepli ve sporcu Türk _Ğadirıy*(xjeıb!“e bu knd:îîplidaî l:ie- İstinağ onurı Rezih sinesinde velev Zühur « 4 ün, böyle ucube haller *mez... Etmemeli Zorla Çıkarıldı ! Bur, y:"n:"l"im mekânımdır!,, 'Zmırd; :ı mak istemiyordu ?k-ı ei ma_h_ €tder görülmüş bir İt $i ü Ki f*"kl)'e edilen bir suçlu, Temj hapısh:ı:ıeden çıkmak iste, 8“"'4:..1 Hâdise Südür; > Sik, ji:'_"'dml Ömer namında biri, | Tak İzmat, hirsizliklarla müznun ulı: Ka bi drc SUİK Ceza muhkemesiik ve ıc-e mü&;)ıedlkıl Imınkluğu hissedilin. Vet Gezai ea y e ilmiştir. Hekim, de 'ermiz y eliliyeti gayrihsiz rar, ""m!ş_ hâkim de duînî::;ıım:m edileceksin. Ranel Ben mi Di Yo împiah"“de“ Çikaca. | L-_Omu benim mekâ. aP Yazister masal. len Sıkaracak kimse, Eski Çiçekpasarı sokağında Haberci ile dertleşen hamallar ve camcılar... İstanbul konuşuyor ! Camcılar, sarhoş azaldığı için müteessir ! “Çünkü, diyorlar, sarhoş kalma_yınca cam kıran- lar da kalmıyor, bu bizim işimizi çok bozuyor!,, Sultanhamamdan Yenicamic doğn'ı giden cadde tertemiz bir yoldu, fakat, sakın yanılıp ta yan sokaklardan birisi- ne sapmıiyasınız. Çünkü pislik hazret « leri sizi bütün azametiyle beklemekte . dir. İşte Allah bizi yanılttı; ve eski Çi . çek pazarının kurulduğu sokağa saptır- dı. Kurukahveciler önünden Balıkpâzarı. na kadar uzanan bu gokağı, Çiçek pa - zarının kurulduğu zamanlardan bilirim. Burası o devirlerde de pis bir yerdi amma, şirin çiçek fidanları işin ayıbı. nı örterdi. Şimdi sokağın berbatlığı meydana çıkmış.. Sağdaki duvar dibine boş küfeler yı. ğılmış, bir alay çöp dökülmüş, bunların arasında da arka arkaya vermiş iki yük arabası Juruyor. Beygirlerin altmdaki büsbürün | islaklık ve bir çok pislikten çıkan koku insanı ister istemez, sokağın öbür ta- rafından yürümeğe mecbur ediyor. Za - ten, caddenin ortası da hayvan pislik . leriyle 6 kadar dolmuş ki, basacak temiz bir yer bulmak cidden müşkül bir — iş halini alıyor. Fakat soldaki yaya kaldırımda da yü rüyemezsiniz, burası da arkalıklarını devirip üstüne oturmuş, biribirleriyle sohbet eden bir düzüneden fazla hama- lm istilâsına uğramıştır. AhHı, yolumun üzerine çıkan bu kıs - met tepilir mi hiç!.. Tabil, bu grupun yanıma sokuluyo . rum, Bir taraftan da fotogralçı arka . daşa işaret ederek resim almasını usu- cacık anlatıyorum. Adamlar hâlâ hiçbir şeyin farkında değil, yalnız içlerinde yüzünün etrafı ince sakalla çerçevelenmiş biri var ki, bizim fotoğrafçı makinesini ayar edin- ciye kadar meseleyi anlıyor - ve eliyle hemen yüzünlü örtüyor. Ben diğerleri de ürkmesin diye hiç sesimi çıkarma - dan resmin alınmasırn: bekledikten son. | ra yanlarma sokuluyorum. Vaziyet bu salhaya gelince, “bu ya. bancı da kim,, diye hepsi birden yüzü- me bakmağa başladılar. O zaman dam dan düşer gibi sordum. — Ne dertleriniz var bakalım sizin?, Evvelâ hayret ettiler, sonra içlerin - de ürkenleri oldu: — Ne derdimiz olur ki, fakir insan . larız, biz, diyorlardı. — Yok, dedim, korkmayın ben gaze. teciyim, bana HABER'ci derler, bütjin İstanbulluların dert ortağıyım. Daha sözümü tamamlamağa vakit kalmadan demin fotoğraftan kaçan sa- kallı ihtiyar ortaya atıldı: — O zaman, dedi, benim söyliyecek. lerim var.. — Benim de... — Benim de... İri yarı adamlar hepsi birden konuş. mağa başlamışlardı. Bir şey anlamaz ol. dum. — Durun! Teker teker söyleyin, diye bepsini susturdum ve sıra ile anlattılar. Genç bir adam: — İşsizlik, ölmiyecek kadar bile kaza- namıyoruz, diyordu. Başka birisi: aği” Pis sokağın ortasında fa sulye ayıklıyan bi İşsizlik yüzünden sabahton akşama kadar oturan hamallar v> şekerleme satarak beş on kurüş kazanmağa çalışan ihtiyar bir hamalın çocukları yeyici kâtip geçinirse, biz bir gün aç: lıktan ölürsek şaşmayın, diye söze karıştı. Nihayet, sıra, sakallı ihtiyara geldi. O da şöyle anlattı: Mahalleleri; z bütün eksiklikleri, bütün şikâyet lerinizi, * yapılmasını istediğiniz şeyleri, canmızı sıkan — hâdiseleri her saat, ister mektupla, telefonl> ve isterseniz matbaamıza gelerek bize bildiriniz. Muharririmiz, miz ayağınıza kadar gelip söy lediklerinizi inceliyecek, şikâyet lerinize veya temennilerinize ga- zetemiz tercüman olacaktır. fotoğrafçıları Yazan : Haberci | j | r kadın — Zaten hamallıktan kimin para ka, sandığı, şöyle bir «snaf, bir tüccar ol « ” duğu görülmüştür ki, bir kere hamal olan, hep hamal kalır, ve nihayet bir gün yük altında ölüp gitmeğe mahküm dur. Bir taraftan bana lâf yetiştirirken Bir taraftan da iki küçük çocuğun ko- lundan tutmuş önüme doğru sürüyor - du. — İşte, benim çocuklarım, diye de . vam etti. Bu kâadar senelik hamalım, be şer kuruş verip yavrularımın ayağına birer çorap alamadım. Eski pabuçları - nı çıplak ayaklarına geçiriyorlar. Küçüklerin haline baktrm, çok fakir giyinmişlerdi. Fakat ikisinin elinde bi - rer camekân ve camekânlarda birkaç karamelâ, horoz şekeri görünüyor . dü. Bunların ne olduğunu sormağa vakit kalmadan ihtiyar hamal izah etti: — Şeker filân satsınlar da hiç olmaz sa kendi yevmiyelerini kazansınlar di - ye çocuklara birer kutu fedarik ettim, hemgün 250 şer gram da şeker alryo - rum amma, nerede ticaret, nerede on . lar,. Hergün sermayeyi kediye yükletip geliyorlar. Babaları yanayakıla dert yanarken, yangözle çocuklara baktım, bana kış kıs gülüyorlar gibi geldi. Sermayenin kediye yükletilmesi hikyesi onlara pek hoş gelmişti galiba! .. Bu dertli grupun yanında daha fazla kalmadım. Sokakta biraz daha yürü . düm. Sokağın pis kaldırımları üzerine koyduğu koca bir eleğin içinde fasulye içi ayıran ihtiyar bir kadının bu kötü şini hiyretle seyrettikten sonra, önü me çıkan sürü sürü camcı ve aynacı dükkânlarından birisine uğradım, Bir adam tezgtita harıl harıl çalışıyor, elin- deki makkapla bir kristal parçasını delmeğe uğraşıyordu. Beni Öyle kellifelli, dükkânın kapı - sında görünce teaghtaki adam işini bı. | raktı, içerde bir yazıhanenin başımda o. turan başka birisi koştu, yanıma geldi. Bir saniye içinde, üçüncü bir dükkâneı daha belirdi. Hep birden: — Buyurun ne emriniz var, diye kar- yıladılar. Beni müşteri sanmışlardı. Bu kadar iltifat ondandı., üü 3 Sabalh gayeleleri | Ve Süyorlar? CUMHURIYET'te: Beklemekten usanan tadıal Ayasofya Müzesi önüüde dolaşanlar, bey yıdanberi orada kümelenip düran — yangiu Tacozlarının son günlerde yeşillenmeğe, iwi4 vermeğe, büyük çapta bir pırsallık — biçimi almağa başladığını görmüşler ve şüphe yoz ki hayran olup kalmışlardır. Üsküdarın Kız külesi kıydarına uzanan etekleri çıplaklıktan kurtulmak için iütufkâr ellerin — yardımını bekleyip dururken Ayasofyadaki molazların kendiliğinden yeşerip korulaşmak istidadını güstermesi çok garip bir tesadüf, daha duğ rusu düşündürücü bir tablat cilvesidir. Ben, her hâdiseyi mantık!, ilmi ve içtimidi gebehlere bağlamakta büyük Mmuvaffakiyet gösteren bir dosta yer yer filizlenen bu tarihi molozları göstererek sordum: — “Rüda kadirdir eyler sengi büradan gü her peyda,. derler ama kocs bir gehrin orta aında molozdan koru çıkması çok tuhaf. Bu nun sebebi ne ola? Dostum gülerek cevap verdi: — Yani yapılacak Adliye sarayının moloz ları a balki buraya getirilecek ve sonra hep sinin birden kaldırılması düşünülecekti. Yen! zArayIN yapılması gecikti. molozları göğtsün de taşıyan toprak — da beklemekten — bikip usandı, kendi prukasını kendi eliyle giyinen iş bilir bir kel gibi davranıp yeçil bir örtüve sarındı. Bize düşen teşekkür etmek, sevin mektir. Çünkü bu hal vaki olmasa — Ayasof yanın önü daha uzun yıllar mesbele kalırdı. Bu hüküm belki yanlış ama, molor mınta kasının korulaştığı öoğrudür. İstiyen zahmet edip gider. Gözrüyle görür. (M. Turhan Tan) CÇocuk bakımı okulunda Talebe kaydine başlandı Çocuk Esirgeme kuruzmunun Anokaradaki gocuük bakıcı okuluna 1 temmüzdan itibaren talebe kaydına başlanmıştır. Okul yatılı ve parasızdır. Tedriaat iki yıldır. Dersler heta mazeri, hem de amelidir. İkinei amıfı muvaf fakiyetle bitirerek Giploma alanlar' çocuk esirgeme kurumu müeaseselerinde, hastana lerde hastabakıcı ve aileler yanında bakıcı sıfatile çalışırlar. Çocuk bakıcı okuluna yazılma ve alınma şartları gunlardır: * — 18 yaşından aşağı olmamak, — lik okuldan diploma almış olmak. tor ta okul ile lise talebeleri tercih edilir.) — Bihhati yerinde, ahlâkı iyi olmak. Okula yazılmak istiyenler (Ankarada co cuk esirgerne kurumu genel merkezi başkan hğina) adresine müracaat etmelidir. Kayıt için gerekli olan evrak: Okul diplaması, nüfus hüviyet cüzdanı, wk hat ve aşı raporu, büsnühaj İmühaberi, üç totoğraf. Kayıt müddeti bir aydır. Ağustos iptidazın da kayıt kapanır. olarak gocuk kesat gidiyor, hep birden bir müşteriye bu kadar alâka başka türlü clmaz!.. Giyiniş tarzından patron olduğunu sandığım adamın tavrı birdenbire de - Kişti. Müşteri olmadığımı anlzmıştı. Fakat bu sefer de beni her halde tah . sildar filân gibi bir şey sanmış olacak ki, hemen heyecanla anlatmağa başla . dı: — Hem ne kesat gidiyor - bilseniz. Vallah koca dükkânın daha siftahı yok. bugün... Şurada koca bir tüccar vear, kaç sentlik müşterimizdir. Geçen gün 15—16 liralık bir mal ısmarladı da bu. gün malı götürdük, “aman parayı te - darik edeyim de öyle getirin,, dedi. Et- ki işlerin onda biri kalmadı artık! Ben, bizim tahsildarlık! evsafını bo. zacak hiç bir şey yapmadan soğuk so . ğuk cevap verdim.. — Nasıl olur, canım.. — Sizin işiniz ekmek peynir gibi bir şeydir.. Halk ne yapıp yapıp cam almak mecburiyetin « dedir. Krizden size ne!.. Bu sefer beni ilk karşılryan adam atıl. dı. Gözlerinin içi gülerek hafif bir müse vi şivesiyle: *— Krizden bize mi ne! dedi. Krizden bize bir şey yok amma, onun yüzünden artık piyasada sarhoş kalmadı. Cam kı: ran da kalmadı demektir. Şimdi işin bize dokunan tarafını anladın mı ba - Cevabını bastırdı. "