Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
h. Tarihi macera ve aşk r>r>--: Yazan: (Vâ - Nü) Osmanla Ayda bir gece içinde aralarında o derece hoşlandılar ki, ebediyen birbirle- rine ait olacaklarına dailr sözleştiler Geçen kısımların hulâsası Osman, saray muhitinde yetişmiş, feleğin çemberinden geçmiş bir oğ. landır. Bin türlü katakullilerle, Mm. ristiyan âleminde mevki hazanıyor, Papa, onu oğlu telâkki ediyor. Şim. di Türkler tarafından muhtelif mev- kileri muhasara edilen Girid adasın- dan bir gemi ile kaçarak, papalığa doğru gidiyoruz. Lükin Girid başpa. pası tarafından hediye gönderilen cariyelere göz koyan Osman onları birer birer ziyaret ediyor. Ben de kendisini gözetliyorum. . ** .. Bu odadan bir şey görünmüyordu. Yalnız içerden Ayda'nın gsesi İişitili. yordu: — Cevap versene ayol..; — Kırklara mı karıştin?! Aydanm asabileştiği anlaşılryordu. İKomşusunun cevab vermemesi onu kızdırıyordu. — Sumra!... Sumra!.. . diye haykır, dı. Beni çatlatmak için mi böyle yapı, yorsun?. Cevab ver! Nedır bu iş? Re- zalet vallahi... : Sumra, hele demin aldığı ateşten sonra, aşk ve safa oyunlarının en ha. raretlisine kendini vermişti. Fakat baktığım delikten bir şey görünmedi. ği için ister İstemez, oradan çekildim. Aydanın odasını gözetlemeye başla. dım. Bu muhteris kadım, cevab almamak. tan o derece öfkelenmişti ki, yumruk. larını- KUMLAR LA VU , MA ha. ŞİÇ | — Kcaba, acaba... - diye inliyordu. Benim ' kölelerim mi bir yolunu bula- rak oda oda dolaşıryorlar? Fakat bu. nun imkânı yok. Bu, kabi! olamaz... Onlar benim! Benimdir onlar, Ben on. ları nekadar benimsedimse, onlar da beni ayni hararetle benimsemişlerdir, severler... Benden başka kimiseyi göz. leri görmez. Asabi nöbetler geçiriyordu. Saraylı. ların arâasında pek çok muhteris ka. dınlar görmüştüm. Fakat bir geceyi aşksız geçirdiği için bu derece yırtı- nan, paralanan kadına da ömrümde raslamamıştım. Çıplak vücuduna, ay- nanın karşısında şeytani hareketler resmettiriyordu. Garib bi dinin esra. rengiz rakkasasına benziyordu. Onu bir müddet seyrettikten sonra; yine kapınm açıldığını hissettim ve | deminki yerime saklandım. Osman, 'bütün odaları avrı ayrı do. laşıyordu, belli... Bu sefer ce, Aydanm kapısına anahtarı uydurdu ve içeriye Aydaya baktım. Derh“l sırtına bir ipek meşlah almış, vücudunun çizgile. rini bununla örtmüştü. — Sen... Sen ha, diye Osmana hay. retle bakıyordu. — Evet, ben. Sana geldim... Sen ki beni uyutmadın. Güzelliğinin sihriyle kastın, kavurdun... — Fakat sen. — Ne var? — Sen, bütün odaları delaşıyordur. Bütün kadmlara.., Osman, sırrınım çakıldığını hissetti. Lâkin hakikati gizlemedi. — Benim bir Osmanlı şehzadesi ol- duğumu unutma, Âyda... — — Nö demek istiyorsun? — Şunu demek istiyorüm ki, benim kanım başka kandır. Öyle bir kadının aşkı bana kâfi gelemez, Onun için do- laştım, hepsine baktım. Fakat sen. A, gıl seni arıyordum, Ayda... Öteki ka. dınlara, çeşniye bakan bir meze me. raklısı gibi baktım. Hevesim, arzum | hep sendedir. İşte, Osmanla Aydanın macerası bu sözlerle başladı ve uzun uzadıya sür. dü. Birkaç saat sonra bizim çapkın oğ- lan diyordu ki: — Onlarm hücrelerinde kısa birer zaman kaldım. Halbuki bak, senin yâ- nımdan ayrılamıyorum. Sana doyamı. | yorum, sana kanamıyorum. — Ben de sana, Bütün dünya sana feda olsun... Ben bunca memleketler gezdim, başımdan bunca mâacera geç. ti, Senin gibi bir delikanlıyı ömrümde görmedim. Senden bir şey l_ştixgge__m — Söyle Ayda... — Bana ait olmalısın. Tamamiyle kendini bana hasretmelisin... Sen, Os. manlı şehzadesi olabilirsin, sen İsa ©- | labilirsin, sen Musa olabilirsin, Sen mucizeler yaratabilirsin. Ben, bunla- rın hiçbiri değilim ve hiçbirini yarat. mıya muktedir değilim, Ancak bir şe. yim. Bir tek şey: kadın! Ve seni de karşımda bir tek şahsiyet olarak gö. rüyordüum. Erkek... Hem de eşsiz, me. nendsiz bir erkek. Onun için bir tekli- fim var: ruhan, bedenen sade benim olmalısın... Buna mukabil, ruhan be-« denen ben de senin olacağım. Ben, sev diğim erkeğin başka kadınlarla meş. gul olmasına dayanamam... Osman, samimiyetine benim bile i. nandığım bir sesle: — Sen öyle bir kadınsın ki, sana mahsus kalmak herhangi bir erkek i. çin mümkündür! . dedi. Ayda, sevinçle: — Öyle ya... Öyle ya,, HABER — Akşâm postast Birkaç karikatür Kadın — Artık duralım. Radyatö. Tün suyu Yumurtaları lop yapacak ha. dar ısınmıştir. elbet! P : '&!'l VU f F G y DT N — Vahim bir haliniz yok. Fakat ra- kuyı birakmanız şart... — Rakıyı bırakmak mı? Bir ameli. yatla işi halletmeniz mümkün değil mi doktor? z — Her tebessim edişinizde size #evime uğrayınız,, diyeceğim geliyor. | — Biz bir terbiyesiesiniz! — Hayır, dişçiyim! hasretmemiş miydi? Bu, onun şanıma nakise mi getirdi?.. Sen de benim ol- “malısın... Ben, seni, hazırlandığın bü- tün maceralı hayatında yükseltece. ğim.. Benimle anlaş., Ve ben bu gece.. den itibaren, bütün erkeklerimi senin uğruna mahvedeceğim. k arkadaşlarını tetkik ediyordu. acaba ne düşünüyorlardı? Neleri hatır . Patris, kızgın bir demir gibi kendini yakâ? hakikati öğrenmek arzusile ıvrankıyordüu Geçen kısımların hulâsası Patris Martil asil bir aileden meşhur bir. avukattır. Karısı Dominik ile evlenmelerinin yıl - | dönümünü tes'it ediyorlar, bu. lundukları lokantanın — sahibi onlara markası henüz piyasaya , Çıkarılmamış bir kasa şampanya » hediye ediyor. Karı koca lokan. tadan çıkıp'ahbapları Rişar ve Antuanın Bulonya ormanında. içip sarhoş oluyorlar. Otomo . bille dönerlerken, gece, orman - da çırılçıplak danseden iki ka . dına rastlıyorlar. Bunların ya- nında La piyeröz isimli bir ka dın daha ve Jülo denilen bir şo. för kıyafetli adam vardır. Hep beraber orada da içiyorlar, ve çayırlarda biribirlerine karışıp eğleniyorlar. Bir aralık acı bir feryat kopuyor. La Piyeröş öldürülmüştür. Kaçıyorlar. Ceset ertesi günü bulunuyor. Antuan ile Rişar o akşam Patris ile Dominike ye- meğe davetlidirler. Karı koca arasında müthiş bir şüphe var. dır. Koca, karısının kendini ki. me verdiğini bilmiyor, O da bil. memektedir . Ve yemek esnasında bu sun'? tabiflik hüküm sürdü. Patris karısına karşı her zamanki mültefit ve muhabbetkâr vazi- yetini almıştı, Karısı ayni şekilde bunları karşılı . yordu. Bununla beraberaz konuşulu . yordu. Sofrada kimsenin itiraf etmek istemediği bir sıkıntı vardı. Patris yap- mamak için bütün gayretlerine rağmen Onlar a * i ' tuana karşı müthiş bir kin duydu... Ya | o, yahut öteki karısına.... Fakat kendini derhal topladı. Esa - gen yemek yenmişti,, Dominik sofradan kalkıyordu. Bitişik salona geçtiler. Hizmetçi kahve getirdi. Cigaralarını yartı. Hizmetçi çıkınca, Antuan; — Ey çocuklar, dedi, amma da neşe. lisiniz.. Patris kalktı. Odada bir iki adım dolaştı. Antuana yaklaştı ve sordu: — Gazeteleri okudun muz. — Ne diyorsun, elbet okudum.. — Bunlar neş'elenmemize mâni ol . mağa kâfi değil mi? —Öyle amma., Cenaze alayında imiş gibi olmamıza da lüzum yok. Patris, bu lâkaydi karşısında hidde- tini güç zaptetti. Öyle ya, onların en « dişe duymalarına bir sebep yoktu. Hal. buki kendisi... — Acı bir istihza ile sordu: diktiğini ve hemen farkına vararak bakışlarını çevirdiğini gördü, hiddetten kıskançlıktan titredi.. Rişara kafşı, An.” — Doğrusunu istersen öyle... Şüpht' siz münasebetsizlik yaptık.. Kendimi * ze hâkim olamadık.. Ve işin sonu Hİf te hoş kaçmadı, amma... Ne de j tatlr dakikalar da geçirmedik değil" Ben şahsan kollarımda, kulağıma “dâf” ling., darling,, diye fısıldayan bir tngf liz dansözünün sözlerini hâlâ hatırlâ * Patris sordu: j — Ya... Demek dansözler İngilizdi* — Evet.... Öyle ihtiraslı anlarda İ san aslını saklryamaz.. w Rişar, tatlr olmağa çalışan bir tebet sümle; , İ — Benimki 'de, dedi, İngilizdi. P&& emin değilim amma, öyle- zannediy0 * rum, zira, benim hisseme isabet eden KA dm da hep “darling,, diyordu. Antuan: — Müphem bir kelime bu “darlin&" dedi, herkese söylenebilir. Her haldt bu kadınlar tedbirli kadınlar ki baş$* şey söylemiyorlar, Bir süküt oldu. Patris hissettirm? * den iki arkadaşını göz hapsine almışt" | Acaba hakikati mi söylüyorlardı? İçle* rinden birisi yalan mı söylüyordu? Yas hut her ikisi de mutabrk kalmışlar, biri* birleriyle görüşüp anlaşmışlar mrydı? Niçin anlaşsınlar? Demek bir şey Vâ” — dr. Patris, kızgın bir demir gibi ketdi yakan hakikati öğrenmek arzusiyle kıY” ranryor... Lâkin bu hakikati nasıl ö bilecek? Hayır, anlıyor ki, ebediyen bi” nu bilmiyecek.. Bu gayri kabildir. N” feci sır! Ne utandırıcı ıstırap!.. Bütün bu düşüncelerin acısı, Pat te şu-şekilde tecelli etti: — Doğrusu, dedi, ikiniz de vaziyt * tin vahametini müdrik. değilsiniz. P” lis sadece iki dansözün takibi ile me$ * gul değil... Nerede ise onların kim ©İ * duklarını da meydana çıkaracak... —Z ten La Piyeröz"ün kim olduğunu d? — hal meydana çıkardılar, O, Parisin telif mahallerinde — dolaşırmış, ; La Piyeröz derlermiş, bazı yerlerde ** Fifi la Gos ismiyle tanımnırmış. Rişar omuzlarını silkti: — Bundan ne çıkar, dedi, polis ist” diğini söyler. Gazeteler de ne isterlers” onu yazsımnlar . — Hayır, mesele gazete neşrîlf’“ değil, Öğleden sonra, adliyeden çıkâ” ken, müdüriyete uğradım. Dosla ü birisi ile görüştüm. Ölen kadm, y? K La Piyeröz, yahut Fifi La Gos'un & ismi Jozefin Arnul'muş. — Kendisi bif fahişeymiş. Her türlü fuhşa razr oluf * muş, Zaman zaman genç kızları da Kâ'” dırırmış. Bundan başka, polis tarafii” dan bir sirkat meselesi için aranıyo? 1 muş. Bu da kâfi değilmiş gibi, bir * * nayette suç ortağı olarak ta aranıy0” * muş,, —— Kiminle suç ortağı?, — Kiminle mi? Jülo isimli bir saP” kalı ile. Anladın ya... Bunlar geçenle” de katledilen Delamar ailesinin katil olarak aranmaktadır. Farzediniz ki girdi, tü ç — Hattâ bir Osmanlı şehzadesi bile — Bütün erkeklerini mi?. Demek — Demek sen ,evvelki geceden mem | dansöz yakalandı ve Jülo tevkif edil * Kapı kilitlendikten sonra, yine eski | sana ebediyyen bağlânabilir... senin erkeklerin var? nunsun |.. di ,ne yaparız? yerime geldim. — Fatih, bütün ömrünü bir kadına (Devamı var) Antuan omuzlarını silkti. Güldü: (Devamı vğfl/ BO e| 117 — Daha önünde bir hayli vakit oldu, ğunu biliyordu. Her şeye rTağmen maskesini yüzüne geçirmeği unutmadı. Evin böş oldu, Bunu da biliyordu. Fakat bütün tedbirleri al, Mmağı daha münasip gördü. Bir dakika sonra, gol iyi tanıdığı odaya girmişti. A Y1 — Oradan qa Katenin odasma gir. Kib — Eğer yanılmıyorsam mlis — Valmondun | mücevherleri tuvalet masası Üzerindeki kü. çük sandıkta saklıdır. Diye mırıldandı. Oda karanlık — içindeydi. Yalnız ayın ışığı pencereden hafifçe sızıyor. du. 119— Yavaşça odadan geçti ve elektrik feneri sayesinde kutunun kilidini tetkik ede. rek gülümsedi: — Bunu bir İğneyle kolayca açarım! diye mırıldandı. — A L y * Yti v Bu aralık gözleri masanm kenarında par layan bir şeye ilişti. Bu sulu boyayla yapıl. miş ve küçük bir cam içine konmuş bir resim di. Bunu eline alarak zevkle kendini alamadı. ' Kate Valmondun — portresi — cidden çok Kate Kalmondun bu portresi — cidden çok güzel yapılmıştı. seyretmekten 120 — Portreyi bir müddet daha seyret. ar hırsız — Siyah centilmen tikten sonra yerine bıraktı ve mücevherul kutusunu açmağa başladı. Bu onun için bir çacuk oyuncağıydı. Bir kaç saniye sonra, yü. züğü kutudan çıkararak gözlerinin hizasma getirdi. Bir ses önu yerinden sıçrattı ve döndü. sülratle 121 — Oda, birdenbire bol bir ışıkla dol. müuştu, Genç bir kız yatağında oturmuş, du. daklarında müstehzi bir tebessümle O9ü kıyordu. Genç kız bir dakika evvelki cümlesini e rar etti: d Burada dahâ ne kadar kalmağa niy” # niz olduğunu sordum? Ve bunları göylerk 4 kuçdcük bir tabancayı adama doğru "'ev“ d ; Ü