Tgiliyor musunuz? —| l Şen Fıkralar l Arılar harp etmesini bllhl:: Şişman arkadaşımız İzzet Muhittin Apak arı meraklısı bir spor mı âridir. Köş- künün büyük bahçesinde bir arkadaşımız. Apağın bahçesindeki arılara arı kuş- Tarı musallat olmuştu. Bu kuş lar dostlarımız olan ve bize akıl ve düşünce varmış! Bay Aslan eğleniyor Kuzey Afrikada Kreuger milli hayvanat bahçesi görü- lecek bir yerdir. Ucu bucağı Yok denecek — kadar büyük ve geniş olan bu parkın ko- caman bir şose bir başmdan ş,îı;ı;p öteki başma uzanmak- “tadır. Parkın içindeki hayvanlar manasiyle serbesttirler. dikleri yere gidip gelebi- "lirler. Böyle kollarını sallıya sal- bya gezip dolaşmakta olan “bayvanlar arasında kocagman biraslan vardır ki, yoldan ge “çen otomobilleri sıçrıya — siç- rıya takip etmek âdetindedir. “Bazan yolun üstüne uzanır, “otomobil yaklaşıncaya kadar hiç kıpırdamaz. Sonra kor- kunç bir kükreyişle sıçrıya. rak arabayı kovalamağa baş- İşr ve yüz metre kadar ko. gar. Park muhafızları aslanın /— eğlendiğini bildikleri için hiç /aldırış etmezler; fakat - oto- Iı:ıhîldı olanların ödleri pat- Iki şoför arasında — Ben yirmi beşsenedir araba sürüyorum, bütün bu müddet zarfında başımdan ancak dört kaza geçti. İkinci şoför: — Ben de yalnız altı kaza atlattım. — Peki kaç zamandır ara- ba sürüyorsun? — Dündenberi! y Çocuk — Evvelâ göster! — Baba, bu - oyuncaklar nasıl kırılır? Dil muayenesi Doktor: — Haydi yavrum; - dilini göster bakayım?.. Küçük çocuk: — Aman bay doktor ola: maz! Geçenlerde anneme di- limi çıkardığım için müthiş bir tokat yemiştim!... — Çocuğum nasıl bilmez- 'n; görmek için kulakların, koku duymak için burnun -olduğu gibi görmek için ne- yin var? — Gözlüklerim! Misafir — Cici getirdim... y7 Arsızlık mı ? — Anne bana dondurma alacaktın değil mi? — Alacaktım ama, şim. di yaz geçtim. Bana “şunu al bunu al,, diye arsızlık etti- ğin için almiyacağım işte: — Ben arsızlık etmedim ki anneciğim. Sana sadece sözünü hatırlatmak istedim. Adını unutmuş — Necdet, adımı bana ha- tırlatıver aklımdan çıktı. —Adım Necdettir. ba- yunl... — Hah evet Necdet! Şim- di hatırladım. Dalgın yolcu Yolcu yanımdaki pilota: — Paris şehri üzerinden geçiyoruz değil mi? Pilot: — Hayır bayım Bağdat * üstündeyiz! Yolcu: a —_E_yvıh yanlış tayareye binmişim! Berber dükkânında Müşteri: — Peki.. bana nediye korkunç hikâyeler anlatıyor- sunuz? Berber: — Çünkü bu masallar ba- şınızda saçlarınızı dimdik e- diyor; böylece benim de işim kolaylaşıyor! Nikâh memurluğunda Arasıra nikâh memurluğu vazifesini yapmakta olan bir - hukük hâkimi geçenlerde iki genci evlendiriyordu. İş tam da nikâhın kıyılacağı kerteye gelince gelin güveyle birlikte herkes ayağa kalktı. Hâkim de âdet suali sordu: — Bayan Süzan, bay Ah. met açık gözü kocalığa ka- bul ediyor musunuz? — Ediyorum bayım. Cevabr üzerine hâkim gü. veyiye dönerek eski bir alış- kanlıkla: — Buna karşı , kendinizi nasıl müdafaa - edeceksiniz, demiş ve herkesi güldürmüş- olan tür. k Sinema yıldızları — Hulivutta hiç boşan- mamış bir yıldız bulunduğu- nu okudum! t — Kimdir acaba? - Şirley Templ mi? yavruma beni öpmesi için neler neler Hikâye : HİNDİ SURUSU küçük Hüsmen Arifi. yenin ormana yakm bir kâ. yünde Ali babanın hindi sü. rülerine çobanlık ederdi. Gü zel hayvanlar ormanın etek. lerinde yiyecek taneler bula: rak karmlarını doyuruyor, küçük Hüsmen de akşamları sürüyü çiftliğe sürdüğü za- man hindilerin hepsi de biraz daha yağlanmış, semirmiş o- lurdu. Ali baba çok mem: nundu. Arifiye ormanı — oldukça derin bir bataklığın yanında- dır. Çiftçi de küçük hindi ço- banma bataklığa hiç yaklaş- mMmamasını, hayvancıkların o- rada batarak ölebileceklerini söylemişti. Hüsmen söz dinler bir ço- cüktu. Yumuşak başlı ço- cuklar gibi uslu olan hindile. rinin arkalarından yürürdü. Bir ıslık çaldı mı hayvancık- lar koşarak ağaçların arasın- da kaybolur ve bir daha gö- rünmezlerdi. Kendine mah. sus başka bir ıslik da hayvan ları tekrar koşturarak — getir. Üür ve çevresinde - toplatırdı. Hindiler otlanır ve vem arar. ken Huüsmen de boş durmaz- dı. Cebinde kocaman bir ça- kıst vardı. Bununla ağaçlar- dan dallar keser, bu - dalları yontarak baston, kimisinden de tütün çobuğu yapardı. * & * Hüsmen çakısını üstaca kullanmasını bilen sanatkâr bir çocuktu, Kendisine Eşas denilen yüksek iki tane de bacaklık yapmıştı. Bu bacak Jıkları ayaklarına geçirdi mi, derin bataklıkları korkusuz geçip giderdi. Eşaslar başka türlü de işine yarıyordu. Hin diler yiyeceklerini — aramak için uzun otların içine dağıl: dılar mı, görünmez olurlar: dı; çocuk eşaslarına basarak boyunu yükseltir, böylece onları gözünden hiç kaybet- mezdi..., Akşam üstü çiftliğe dö- nerken bu ağır tahta parça- otların atasına saklar ve er- tesi günü iş bşina dönünce tekrar çıkarırdı. Bir gün Hüsmen o çevre- de kötü kişi ve hırsız olarak tanınmış iki küçük serseri- nin kendine doğru jlerlemek. te olduğunu gördü. Bunların biçiminden de anlaşılıyordu ki, birkaç hindiyi aşırıp git- mek için buralara sokuluyor. lardı. Şimdi ne yapmalıydı? Küçük Hüsmenin silâhr yok. tu; çiftlikten de pek uzaktı. Avazı çıktığı kadar bağırsa bile sesini işittiremezdi... Se- nenin bu günlerinde orman- da kimsecikler bulunmazdı. Oduncular ancak kış ayların. da çalışırdı. Av mevsimi de açık olmadığnıdan, gezip do. laşan avcılar yoktu. Bereket versin ki, küçük Hüsmen serin kanlı bir ço: cuktu. Hindilerin kaçıp da- çaldı. Bunlar çocuğun ne is- t.diğini anladılar, karımları yerlere sürünerek, kanatları- nı açarak kaçışıp ormanım i- çindeki ağaçların aralarma daldılar. Hüsmen de eşasları. nı sakladığı ot yığınına doğ: ru koştu. Onları aldığı gibi bataklığın yolunu — tutturdu. Orada bir ağacın ardını siper alarak eşaslarını ayaklarma geçirdi ve derinliğini bildiği suyun içine yürüdü. Ayaklarındaki eşasların u. zunluklarmı iyice hesap - et- miş olduğu için hiç ıslanma- dan suda yürüdü. Pabuçla. rınm tabanları suya değince- ye kadar ilerledi. Serseriler Hüasmenin ne dalavera yaptı ğint görmemişlerdi. Bütün oralarını tavnelılar. hindiler me: da yoktu. Bunlar toprak açılıp da içine girmemişlerdi ya?.. Herhal. deçoban olacak şu - şeytan çocuk bir kurnazlık yapmış- tı. Onun üstüne atılarak iyi- ce patakladılar mı hindileri meydana çıkarırdı. İki serseri böyle düşüne- rek yürüdüler. Suyun kıyısı- na varıp da çocuğu orada gö. Tünce ikisi birden ne yaptı. 8mı sordu. Hüsmen: — Ayaklarımı rüm!,.. Dedi ve o dakikada ayak bileklerine kadar suya - gir- Miş bulunuyordu. — Benden ne - istiyorsu- nuz? — Hindileri nereye gizle. din? — Hindileri hiç bir yere gizlemedim; gezinip duru- yorlar... — Haydi onları çağır da içlerinden semiz iki tanesini seçelim, Yokaa derini yüze- tiz ha!... — Siz gidin hindiyi Ali n isteyin... — Budala çocuk biz hin- di satın alacak değiliz ki Ali babaya gidelim. Dediğimizi çabuk yap, sonra dünyaya geldiğine pişman olursun!.. Hüsmen suyun ortasında fıkır fıkır güldü: — Dediğinizi yapamam., Hindiler istedikleri zaman gelirler. Ben sadece onları beklerim... yıkıyo. — Yazısız hikâye — — Peki ama bizim bekli: yecek vaktimiz yok. Haydi çal ıslığını, yoksa karışma" yız!... Hüsmen bunun üzerint islik çaldı. Ancak çaldığı 16 hık hindileri toplamak için o* lan işaret değildi. Büsbütün dağılmalarına işaret vermiş" ti. — Görüyorsunuz ya işte gelmiyorlar; benim verdiğini kumandaya aldırış etmiyor: larl... İ —Aldiriş ederler mi, et mezler mi şimdi görürsünle Çocuğu ayak bileklerine kadar suda görünce, onu ya: kalryabileceklerini - sanarak kendileri de — bataklığa atıl- dılar. Fakat adım atar atmaz. da boğazlarına kadar derin sulara gömüldüler, İyice ıui yuttuktan ve bayı[dıkt.ını Y üüei— sonra Hüsmen - kendilerint doğru ilerledi. Her - birisini . elinden tuttuğu gibi ıürükli'ı yerek sudan çıkardı ve sahilt serdi. İkisi de baygımdı. Bu: nun üzerine Hüsmen bir $ —- hıkla hindilerini — toplryasık Açkl kMüğg€ ALÜLÜ. a İki serseri bir daha oralar* da hiç görünmediler. İ Ahmet Ekrem —— Eğlence; Kime nişan almış ?1.. Deniz köpüğü Denizi ömründe ilk defâ görmekte olan küçük Fatmâı enginlerden kopup yuvarlır na yuvarlana gelen ve kıyış? yaklaşırken tepeleri köpükl! şen dalgalara bakarak ki: — Anne baksana deni? bugün çamaşır yıkıyor!.. BULMACA (15 inci sayfay8 bakınız) VÜJ HABER ÇOCUK SAYFASI Bilmece kuponu 3 TEMMUZ — 1937