Tarihi macera ve aşk r>rm>-: En seçme güzellerden bizim gemi ile Papaya gönderiliyordu. Osmanın fevkalâde alâkasını celbetti Bunlar, Gegen kısımların hulâsası Ayşe, benim sevgilimdir, arkadaşım ve aknabamdır. Bu kadıncağız, her nasıl olduysa, casuslar arasına ka. vıştı. Babasının bu müası ihtimal müessir ©i şe, uzun zamandanberi, geyler yapıyordu. Bu — meyanda ol maâk üzere, soraylarda hüküm sür. meye başladı. Nihayet hep birlikte esir düştük. Hep birlikte htristiyan olduk. Neticede, Ayşe, oasusluğu meydana çıkarak, yakaalnacağına yakın, oğlu — tarafından Bldürüldü. Ben de bu manzara karşısında ağla- dim, .. » Biri, gözyaşlarımın aklığını göre. vek — Ne oluyorsun, ey hiristiyan! Yok sa bu mel'una acıyor musun?., “Kendimi topladım. Büyük bir irade sarfiyle, şu cevabı verdim: — Acımak mı?... Öna acır mıyım Bilâkis memnuniyet gözyaşları orum. Bizim Osmanın, ne fevka. lâde erkok, ne babayiğit olduğunu görerek kolutklarım kabarıyor. İftiha, rımdan ve sevincimden gözyaşları dö. küyorum. Bu sözelr, benim hakkımdaki iti- madın da yerine gelmesine sebebiyet verdi. Başpapas, bizim hemen o gün hare. Ket etmemizi muvafık gördü. Daha doğrusu o gece... Karanlık bir geceyı di dizlar bile görün lın bulullu, gökyüz hi Ay değil, yıl- iyordu. Oldukça ka mü örtmüştü. tarafından gemi gör dü. Hem taliiniz varmış. Muvafık bir de kaptan haber verdi. dilerim ki, sağ salim — Kim ötekiler? Gemi tayfalar ? Bu kadar rımı? ük bır gemi İle mi bizi mükerimel, en Iyi gemimizdir. İçinde O dere. t takamız... Ha- Tem daireleri, hamamı, bahçele üd damtı, hulâsa, her şeyi, her şeyi var. Hiçbir şeyi eksik değil. gayet büyük bir lüks vardır... Yazan: (Vâ - Nü) Altı kız ve altı oğlan Başpapas şaştı: — Ay... Bu geminin emsali bütün dünyada yoktur. Sen onu nereden bi- liyorsun çocuk ? . dedi. Osman güldü; — Bunu, yine bir mucize kabilin. ,den anlatabilirdim. Hattâ size karşı büyük roller oynuyarak, geminin plâ. nın: da çizer, sizi şaşırtırdım. Fakat kacet görmüyorum. Sizi ikna edece. ğim de ne olacak. Beni zaten sevmi- yoör musunuz? Bana zaten itimat etmi. yor msunuz? Bu gemi hakkında Sün- l ağa bana izahat verdi. Onu Habe, şistandan esir getiren tacirin kendi keyfi kemmel bir gemi varmış. Sonra bu, başkasına intikal etmiş ve hiristiyan. lara esir düşmüş, “Çok sağalm bir ya- pt idi. Herhalde mahvolmamıştır! O. nun yüz sene daha ömrü vardır. Çün- kü malzemesi mükemmeldir. Dünya. nın acaip sanat eserleri srasında bu. nu da saymak lâzımdır!,, der, durur. du. Bu gemiden bana çok bahsetmiş. tir. İçine girince kendini evimde hiz. sedeceğim. Başpapas: — Hangi taş kalksa sen altından çıkıyorsun, çocuk! . dedi. - Senin bil. mediğin yok. — Bizim türkçede bir atalar sözü Çok yaşıyan mı bilir, çok ge, n derler. Ben yalnız çok gez. medim. Çok gezenlerle ve çok yaşı. yanlarla beraber bulundum. Dünyanın en yüksek meclislerinde yaşadım. O.- rada konuşulanlara kulak açtrm. Onun için, ömrümü kırk elli senelik sayabi. Hirsiniz... Papaslar: — Cidden doğru! - dediler. . İhtiyar. ladığm vakit sakalını değirmende a. ğarttığını kimse iddia edemiyecek... Gülüşül Osman sordu: — Demek oluyor ki, geminin müret. | tebatı kalabalık. Zira, benim bildi; bu Hacı Mustafa ger yüz kişilik bir sefer heyeti olmasa a çıkamaz, — Öyle. Hattâ yüz elli. — Peki ama, bahsettiğiniz 14 kişi kimdir? Başpapas bizi göste — Evvelâ siz ikiniz: Sen ve Hristo, Yani ben! — Peki, diğer on iki kişi, — Bahçeleri, hamamları mı?. — Öyle ya... — Böyle bir gemi olur muymuş? diye sordum. Osman: — Olur cibet, vardır. Almanca dersleri HABER'in lisan derslernii ter.-> eden heyetten bir muallim hususi al, manca ersleri vermektedir. Bilhassa — Onlar, Papa hazre*'erine bizim iklimden gönderilecek hediyelerdir. — Canlr hediyeler mi? — Evet. — Kimler? — Altı kız, altı oğlan! — Tuhaf şey... Papa hazretleri bun- ları na yapacak?, — Artık ne yapacağını kendi tayin eder! . diye, başpapas, sakalıyla biyı. ikmal imlihanlarına pek kısa zaman. da yetiştirir. Şerait ehvendir. Haber de “Almanca hocası” rümuzuna mek- | tupla müracaat. a $4 — Ebisesini çabucak değiytirerek yola Kkoyuldu. Nereye gidiyardu? Bunu kendisi de Himiyordu. Birdenbire aklına bir fikir geei — Bunt Gcü çalmcaya kadar yürürüm, di- ye düşündü ve tam gaat çalınca bulunduğun yerdaki pencerelerin birisinden eve girerim. | bizim iklimlerde zuhür eden en müs. ği arasından gi . Bunlar herhalde tesna insan nümuneleridir. En güzel insanlardır. yaptırdığı bu tarifte pek mü | (Devamt var) Şlkâyetle; tememniler : Halkı tehdit eden bir duvar ! Ya tamamen yıkılmalı, yahut tamir edilmelidir Kumkapı Nişancasında oturan o kuyucularımızdan Fıtnat imzasiyle aldığımız bir mektupta deniliyor ki: “Kumkapı Nişancası civarında Mithat paşa caeddesinde Saraç İshak çeşmesi karşısındaki mahalle camii- nin duvarı yıkılmıştır. Bir kısmı hâ- lâ ayakta duran bu duvar her gün bu yoldan geçen ve çeşmeye su al. mağa gelen civar halkı için büyük bir tehlike teşkil etmektedir. Bilhas. sa civarından her gün yüzlerce ço- cuğun gelip geçtiği bu duvarın ta- mamen yıkılarak veya yıkılan kısmı yapılarak halkım tehlikeden kurta- rılması için alâkadarların nazarı dik- katlerini çekmenizi rica ederiz.., Alâkadar makamın bu dileği e- hemmiyetle nazarı dikkate alacağını ümit ediyoruz. Haber, okuyucuları krasında bir fıkra müzabakası açmıştır. Gönderi lecek fıkraların kıza ve hiç olmazsa Az işitümiş olması lâzımdır. Fıkralar, gönderenlerin imzaları yahut müstear adlarile neyredilecek ve her ay o ay İçinde çıkacakların 'en iyilerinden beşine muhtelif ve kıy. metli hediyeler verilecektir . Bize bildiğiniz güzel fıkraları gönderiniz. Yahudi İsak ölüm döşeğinde yatıyordu. Ağ . hyan hanımına dedi ki: — Marzçlito, çok yal Git küpeni, yüzüğünü, İ tak, süsler! Ondan sonra yanıma gel! Mazalo sordu: — Ne için süsleneyim?. — Arrail şeni süslü yörür de belki bçnı bırakır, seni alır. Nürettin AK'SOY Bektaşi orucu Bektaşilerden birine: — Namazı mı seversin, demişler. — Orucu cevabını vermiş. — Niçin? diye sorulunca demiş ki: — Mübarek tatlı tatlı yenir de on . dan., orucu mu? Tevfik TEZCAN HABER AK.AM POİ'l.I “OARE evi* Istanbul ? Ankara Caddesi ** Posta kutusu' 1 İstanbul 214 Telgrat adresi. İstanDul! HABER Yazı işleri telotonu - SANT2 idâre ve hân 124879 * ABONE ŞARTLARI Türkiye — Ecnebi 1400 Xe 2700 Kr. 730 Benelik € avlık 23 400 * avhık 150 £ Sahıbi ve Neşriyat Müdürü: Hasan Rasim Us Basıldığı yer (VAKIT) matbaası düşüncesi İlara sarıldı, içindi. Sonra Pilonun elin « Yazan: Moris Löbtan Mükemmel.. Duru . — Vay canına. nuz, bardak var! iyerek kendi otomobiline yaklı içinden bir kaç bardak çıkardı. Çıplak kadınlar ahenkli, hayası. ırıma devam edi lardı. Göğüsler ribirine değiyoz, çevik bir hareketle, vü. cutlarını geri atıyı de, karınlarını birle: Yüzlerinde, müphem bir şehvet ifa . desi görünüyordu. Yarı aralık gözlerin- den baygın göz bebekleri seçilebiliyor, yarı aralık dudakları, dişlerinin parlak- lıklarımı anctak gösteriyordu. Dominik te, kimse farkında olmadı otomobilden inmişti.'Biraz mütereddit adımlarla kocasına doğru (l iyordu. Etrafındaki şeyler bu gayri şeen kor içinde uçuşuyor gibiydi. Muhakkak ki bütün bunlar bir rüya idi.. Fakat ne garip, ne çekici, şaşırtıcı bir rüya idi.. Onu okşuyor — gibi — teshir edi . yordu. Gitti. Kocasının koluna asıkdı, sözlerinin deruntf arzusuna uyup uyma. dığının farkında olmadan mırıldandı: — Canım.. Gidelim.. Eve dönelim.. Başım dönüyor, etrafımı göremiyorum, gidelim. Patris, adaleleri gözler par. lak, boğuk bir sesle cevap verdi: —$i gerilmiş, ressüm etmiş olan mai k O zamana kadar söylemekte olan öteki giyi onların yerine geçti. Eetekle kal . dırdi, dağnık saçlariyle Mon - martr Üslübiyle bir Kankan oynamağa başladı. Dönüyor, sıçrıyor ve narin ipek çoraplı bacaklarını, u.ı;x-ırîa— yukarıya kadar fırlatıyordu. Dansma devam et . mekle berabher, —- Hey, Şoför gi — Hele birazdan... Belki olur. Am . ma sen gel, bak, şampanya var, Kibar kimseler ikram ettiler, Gel, eğlenelim, haydi La Piyeröz, çabuk gel Sanki bu sözler işaretmiş gibi, ağaç- larında arasından süzülen ışıklar birden- bire söndü Ve söy şrekleşmiş bulutlar a. yuvarlak bir ay, etrafında bir ğu halde, çayırı esrarengiz ve r ışıkla aydınlı yorlardı. şarkı kadın, tam seslendi: ilo, gelmiyor musun? atarak ortaya ol evvel dar takip lek hafif elbiselerini giymişlerdi. |Böyle giyinik halleriyle, gayet şık, na . rin ve kibar görünüyorlardı. da onu etir denecek Jülo, otomobiline benzin doldurmuş ve işleterek yoldan- kenara Şimdi kadehleri dölduruyor, biraz evvelki garip ve şairane manzara er ederek üçüncü kadırın oy n dansı le de daha maddi olmüş olan bu sahnenin bir hakikat ol. duğunu anlatıyordu. La Piyeröz, eline bir kadeh almış bir işti. Şimdi, hareketleriyle et ti tahrike de başlamıştı. Öte ki iki dansöze de birer kadeh verdi; on. çekmişti.. gülüyor, | deki feneri alarak, işığı kocaşının ko . luna — asilmış 've hbiraz — ğerisinde 3 TEMMUZ — 1937 Nakleden! fa. — Vay canma,ne mal! Ne mal! T aynalı paçoz görm rusu! Sevdalıları da boş durmazlar ha- kır mi yal üü-ve : Ben dim, doğ . kada . O da onları böş Sinirli sinirli güld , ıınLııp lar, biz de aşağı kalma . zünü aydınlığa uzattı. Bu r hayat geçirmekte olan 8 bir şehvet olmasına yeren, parlak mızı, kalın, du - yüzde sefih 1 |kadınlara ma can arzu ile yanar un üÜst kısmı çırıl çıplak görün Jet İlâve etti: — Nası!? Dedi, omuzlarım fena mr? Ve elini uzatarak, i tuttu, g e çekti. Dominik, öteki eli kocasının kolunda onu koparacak gibi sıkıyor, La Piyeröz'ün tuttuğu elini ise geri çekemiyor, gayri iradi olarak bıra- kıyordu. Diğer iki dansöz de gerilmiş dudaklarında asabi gülüşleriyle erkek . lere bakrıyorlardı. La Piyeröz, elini bıraktı. Şampanya şişesini aldı, boşalmış kadehleri bir da- ha doldurarak: — Haydi, bu kadar mr şampanya! Başka yok mu? , Herkes içti. Erkekler artık tamamen kendilerini kaybetmişlerdi. Önce çıp . lak, sonra giyinik görünen kadınlar, Cans manzarası, evvelce içtikleri şam -< dedi, içelim, panyanın tesiri hükümlerii tamamen icraya başlamıştı. Dominik bile, bo . guk bir sesle kocasına murıldanıyordu: eğl — Biraz daha şampanya iç.. — İçeyim mi dersin? Fena olmaz yım? Hayır, olmam.. Ver.. , La Piyeröz yine ortaya atıldı ve: *« Haydi, geliniz. Dansedelims: | — DiyerekPatris ile Antu. nn ekleni |Cen tutup sürükledi. Dominik te, hi bırakmadığı kocasinım koluna satılarak onları takip etti. İki dansöz, bu gibi toplantılara alışık bir şekilde hareket ederek öteki erkek- € sarılmışlardı, dansediyorlar, — vü - |cutlarının harareti, kokulariyle mest o- lan kavalyelerini değiştiriyorlar, şoför | Jülo ise, elinde şampanya şişesi, © grup rdi. (tan ötekine dolaşıyor, herkese içiriyor « dü. La Piyeröz boğuk ve isterik gülüş . letle önüne geleni, kadın olşun, erkek olsun kacaklıyordu. Şimdi, çıkarmış, eline ponponu almış, herkesi pudralıyordu. Ne sihirli bir pudra idi bu! Öyle bayıltan bir kokusu vardı kil Antuan dansözlerden birine sarılmış « tı. Patcis karısını brrakmış, La Piyeröz ile dansediyordu. Şimdi, bulutların a « rasından ay da kaybolmuştu. Havaya tekrar bir fırtına, bir elektrik afırlığı İ pudrasını çökerek esasen gergin sinirleri bir de « rece daha kamçılıyordu. Birdenbire Dominik korktu, kendine geldi, ilerde bulutlar henüz ayr kapa « madan görür gibi olduğu kocasının ha- yaletine doğru koşarak seslendi? yarı saklı bir vaziyette duran Domini - ke çevirdi ve samimi bir hayranlıkla İ haykırdı:? — Patris.. Patris!.. (Devamı ear) Kibar bhırsız — Sivah centılmen $5 — Uzak saatlerden bizi üçü çal | &ı Kara gölge, iki tarafında ağaçl bi. caddenin yağ tarafında büyük dü. Ortalıkte kimseler yoktu. Çevik bir ha reketle Ve bir sıçrayışta küçük duvarı aşarak bahçeye girdi. $0 — Etdivenlerini gi eXi maskesini yüzüne geçirdikten sonra etrafını dikkatle tetkike başta: cebhaden göz gezdirdi, Bonra etrafın: dolaşa rak öbür tarafa geçti. Burası büyük ağüçl Önce eve | gayesinde otraftan gözükmüyordu. 87 —- Derhal balcoana çıkarak duğu kapıyı nı yavaşça İtti ve h ranlıktı. 88 — Önce kuluğiyle etrâfı dinledi ve orada bul kolayl: iye gindi. Burası kapka hiçbir gey duymayınca iyfee odaya girerek Ambasını yaktı. Etrafına bakınca, — odanın ecnebi bir usulle düşenmiş olduğunu gürdü. Mobilyeler İngiliz atilinde değildi.