3 TEMMUZ 1937 II Her hakkı atlam Hadiyo'ye Miktir. —i0 — — Evet. Hoş olduğu kadar de sok değerli... Gemi karşı gös terdiği itina ve sadakattan dolayı © na çok minnattarım,.. Bilhassa ann leri öldüğü zamandenberi... Lem'i muhatabını hep bu mükâ İemeye devam ettirmeğe çalışmağ karar vermişti, lakayit bir şive ile tel rar devam etti: — Doğrusu çok şansmız varmış Aynı şey benim de başımda benin de sizinki yaşta bir çocuğum var. — Erol hemen hemen Neclâ ha nam elinde büyüdü gibi bir şey. An nesi öldüğü vakit iki yaşında bile yoktu. Bu genç kız ona bir ânne gi- bi baktı, öteki çocuklarım içinde hem bir muallim ve hem.de mükem- mel bir arkadaş oldu. Kendisi iyi tahsil görmüş bir hanımdır. Çocukla rma İngilizce de öğreliyor. Adetâ denilebilir ki bu kızcağızda hakiki *r anne hisleri ve sevgisi vardır. 1, Lakayit bir tavur takırimış olen mi son derece büyük bir heyecan dinliyordu, - Oh! Karısının sitayişlerini başka ede ağzından işitmenin verdi- ie Wacıne kadar büyüktü!.. Bir iti #mm çocuklarmı büyütüp ye- den yek İçin kendisini iyice vakfe- armalı adin ki kendisi, kocası onun öm haklarımı inkâr etmiş, çocu- Meinden gasbetmişti, Yordu. i bey hararetle devam edi- hem d, ouklarıma hem annelik ve cidden hoca eden bu kıza karşı rm be minnettarım. Onun çocukla: hic, Takmak fikrinde olabileceğini | IMMUYorum, Çünkü onlara iyi- z nıştır. Çocuklar da öyle, Bmiğtemi yi LLER geldi, bütün Avrupayı dolâştığımız sırada hep bizimle beraberdi. ,, Macid bey söyledikçe Lem'i ta- rihleri hesap ediyardu. Şimdi niçin. okadar uzun müd: det Neclânm İstanbulda, hattâ Ana- uda, bulunamadığını anlamıştı. 4 lacid bey yine devam ediyor- u; — Bir iki haftaya kadar Viyana- Ya gideceğiz. Neclâ Kadri hanımın da bizimle birlikte geleceğine emi- nim. Üç çocuğum edetâ onun ç0- cukları gibi bir şey oldu... Lem'i 868 çıkarmadı. , Neclânm yine Avrupaya gidece” gi fikri onu dehşete düşürmüştü. Sonra. Bu küçük çocuklara Nec. nm bu keder şiddetle bağlanmasını da yüreğine zehir gibi bir acılık veri- Yordu, “Acaba Neclâ başka bir yer- de onun şefkata ihtiyacı olan küçük Socuğunu unutmuş muydu? kaş © Neclânm kalbindeki bu şef- at ve sevgi kaynağını böyle başka Yerlerde harcamasına kendisinin se- sbiyet verdiğini düşündükçe adetâ ağlıyacak bir hale geliyordu. b Biraz sonra Macid beyden yine de yka bir gün ziyarete geleceğini vâ. ederek müsaade aldı: rik 1, Azizim Macid bey efendi ha- <vlâde kolleksiyonunuz beni çok ekâdar etti, Bende de iki tan gü- buji” &aki Mısıra ait enfiye kutusu suda, YOR: Çok eski bir aile hatıra- B ize takdim etmek istediğim yoğ i kutuyu kabul ederek kolleksi: m, unuza dahil ederseniz çok mem- nun kalacağım. z Y sahibinin teşekkürlerini kü. Tükle işiterek hemen eli S irisi bulacaktı. Neclâyı gör !.. Orada idi! Onunla konuş- alıyım . Evime gelmesini söyle. yeeliyim. Onun yeri ancak benim ça. iran altıdır. ce 'i Macid beyin dairesinden yavaş yavaş aşağıya inmiş- geri ig Orada durmayı, belki çıkacak o- b karısını görmeği düşündü. Fakat g, Süşünce ancak bir saniye kadar çi etti. Orada beklemek doğru © Pratik bir şey olmiyacaktı. Yazan: Naciye İzzet Kanser kurbanı: Bundan başka bu saatte Mk ım çıkacağı ve salona ineceği Şo üpheli idi. Bilâkis Macid beyin çık- ması ve Lem'iyi orada görmekle gok | sayret etmesi muhtemeldi. Sonra böyle kapalı bir salonda -klemekle otele girip çıkanları yine örmiyecek. Genç kadın çıkmış olsa bile gözünden kaçıracak. Bütün bu düşünceler “e 1 Msi elip gibi bir saniyede içerisin: e geli geçti Sonra şuna karar verdi: Ote- lin bir memurunu görerek Neclâyı ğırtacaktı. SAĞ nini söylemiyecekti. .. Nerlâ anlardı! Kim bilir belki yea ğırılmayı bekliyordu. ii SEZ önel heyecanla titreye- rek karısını camla ayrılmış küçük in tizar salonunda beklemeğe başladı. Onu görmek kanasti le büyüktü ki bütün mevcüduyetini şiddetli bir hararet kaplamıştı. Şakakları zong luyor, bütün soğuk kanlılığına rağ” * men bir yerde duramiyor, sabırsız, iri adımlarla salonu arşınlıyordu. Nihayetkapı açıldı. İçeri giren Neclâ değil, telefoncu memurdu: — Neclâ Kadri hanım bir kaç da- kika evvel dişarı çikmıştır. Lem'i sukutu hayale uğramakla beraber pek endişe etmedi. Sonra dan yine telefon edebileceğini dü- gündü... Gönç kadının dönebileceği zamanı bekliyerek ve gitmekten başka yapacak şey yoktu. : * Orada tektar telefon edecekti. Kapıda bekliyen otomobiline binme- di. Biraz yürümesi sinirlerini tesikin edecekti. Neclâ kocasının kendisini araya» cağına ihtimal verdiği bir saatte 8 virlik Kismi kis talim üimnitlara İeapels mıştı: “Neclâyr göreceğim,, Fakat acaba Neclâ onu nasıl karşılayacak- t17.. Hattâ bakalım onu görmek isti- yecek miydi? Gayri ihtiyari yürüttüğü bu acı ibtümallerle yürümesi yavaşladı. Son ra bir saniye kadar kaldırımm kena» rında hareketsiz durdu. Yanından bir çiçekçi geçiyordu. Lem'iye bir fikir geldi. Etrafa gü zel kokular saçan şu güzel güllerden karısına bir demet yollayacaktı. “Çiçekler Neclâya her zaman kalbimde olduğunu, onu düşünme” den geçirdiğim bir dakika bile olma- dığını söyleyecektir..., Tam çiçekleri seçeçeği sirada bu çiçek göndermenin bir dedi koduya yol açacağını düşündü. Her kese, bahsus Macid beye karşı hangi hak- la bunu yapacaktı? Sonra karısı için ne söylemezlerdi? Hattâ böyle bir şeyi hiç isim vermeden yapması bile genç kadını lekeliyebilirdi, Haklarını iddia edemiyen bu zavallı fakir mü- rebbiyeyi, daha doğrusu dadıyı en ufak şüphelerden kocanın muhafaza etmesi lâzım değil mi idi? Lem'i büyük bir sabırsızlıkla ku- löpte tekrar Neclâyı çağırmak.zama- nmın gelmesini bekliyordu. Ve bu zaman süphesiz ki çocuk- ların yanında Naclânm muhakkak bulunacağı akşam . yemeği zamanı oldu. Bu defaki cevap çok kat'i idi. ve Lem'iyi sanki demir bir topuzla ez- di: © — Neclâ Kadri hanım hasta bir akrabasıridan aldığı bir telgraf üzeri- ne döneceği zamanı tayin edeme” meksizin bir saat evvel buradan git U. (Devamı var) HABER — Atam post Osmanlı Devletini . Ruran Osman Ölüm yatağında oğluna son emrini verdi 1317 yılı 8 temmuz günü, 620 sene evvel büzlün, baba oğul, Sultan Osmanla oğlu Or | ban karşı karaya oturmüş, pek müm bir meseleyi çetin ve dinleyerlerin tüylerini &r portecek kudar açı bir şerait attında konuşu yorlardı. Osman, Orhana yavaş pesle şöyle diyordu: — Birçok muvaffakiyetlerini gördüm. Ben de ber yareordumun başında gittim. Fakat bugün, ordunun Başında bulunamıyacağım. Nikris teni kıskıvrak bağindı, Şii ordu imün başına sen geçectksin ye Burma Üzerine yürüyeceksin. *. Harp şürası Köse Mihal, "Durgud Alp, Şeyh Mahmut, Üdebalinin yeğeni (o Ahi Hasandan mürekkep olarak kurulmuş, Bursa (Üzerine Basil sefer yapılacağı hanuşulüyordu. Uzun mhzs'zerelerden dönme - — Baresnm anahtarı olân Edremosu zapt etmek lizmedır.. Kararı verildi. ww Karar pek parlak bir sürette netieslendirit di. Duvarlar yıkıldı. Bu şehrin o kumandanı, Osmanın yeğeni Ay Doğdu beyi öldürmüştü. Bu intikam da kale bâkiminin öldürülmesi o alındı, Duvarlar yıkıldı ve kale burçlarma Türk bayrağı çekildi. Şehrin kumandanı mukavemet edarini “e #rken diğer taraftan halk teslim (olmağa başlamışör. Orban tarafından yapdan tekti? şuydu: Bütün apali otuz DİR Bizans alti mMukabi ilinde bütün sal ve carları la çıkabilecek ve Gemlir'e gidebiltetklerdir. Mizakereteri Köse Mihal iâsre ediyordu. Muvarfakiyetle geticelendi, Ovhan Bursanın fethinden sonra babasının ilmek üzere olduğunu haber aldı. Yanında bulunanlara: — Vakit geçirmeden gideceğiz. Babamı &1 meden evsel görmek, önün son sözlerini din lemek iaterim, dedi. Daimi beraber bulundu gu ricalden Turgut Alp, Baltak Alp, Üdebali nin kardeşi Şeyh Atİ Şemseddin, Üdetalinia yeğeni Ahi Hesna. İmamı Osman Yahşi, Çan darlı kara Hallli beraber alarak süratle ba basma koştu. Osman ©0n nefesini vermek üzereydi. Yatağın'a iwlememek için dişlerini sıkarak oğluna döndü. aynen şöyle dedi: — Ben ölüyorüm. Fekat esef etmiyorum Çünkü senin gibi bir halef bırakıyorum, Adil Gi, yi adam ol. merhametli 'ol. Bütün töbsa m müşevat üzere le himaye et, Dini İslâmı paşreyte. Yeryisinde padişihlerın vüzifesi budur ve Cenabı Hak tarafından mübarekete işte bu suretle mall olurlar.,, Osman Bursaya çok ehemmiyet veriyordu Oranın fetheğilmesini son derece biyik bir sevinç'e karşılamıştı. Bözlerini Htirirken Bur sayı merkez YAPMASINI iatedi, a Osmanlı Türkleri devletinin Kurucusu bidügü vakit miras olarak, ne altın, ne gümüş, ne &e sonderece kıymetli ezva DPakti. EVINLA bir kaşık. bir tuzluk, bir işlemeli kaftan; yeni bir sarık, birkaç İpekli kermız sancak, çok Tonton amca nişancı Meşum bir dilencilik şekli Bühü hikâye sütununa yazıyorum ( ıydurma ( değildi rudür. Emniyet (o müdürlüğünün! ini celbederim. uharrir arkadaşlarımdan ismi| z iç gündenberi ma.| nen perişan vaziyettedir. Arada sırada| sıçramalar yapiyor. Yazı yazarken | of çekiyor. Başmı'sağa Sola sallayıp “lâhevlâyı,, basıyor.. l Sebebi gu: Oğlunun başına bir felâket gelece- ğinden korkuyor. kendisine, bu, 25 ku- ruşluk bir dilencilik şantajı için telkin edil < Meseleyi “T,, nin ağzından dinleyin: ».. | Ben, biliyorsunuz ki, Glatasaray me- runuyum, Üniversite tahsilim de vardır. Fakat bunlar, bir ferdin batıl itikatla-| rından tamamileyakayı sıyırmasına se. bep teşkil etmiyor. Nebileyim, meselâ, hilâli ilk gördüğüm vakit camın ar- Jkasında bulunursam bundan bir şeamet manası çıkarırım. Eşiğe basmadan atla rım, Falemin söylediği kötü bir söz be. | nİ günlerce üzer, | Bu, ilim, zihniyet meselesi deği E- vet, zihniyet meselesi de olamaz. Çün- | kü mürteci kafalı sayılmam. İspanyada Frankonun mağlâp, halkın galip gelme. sini istiyorum. Buna rağmen pek çok kimse bir ta- ata yakalanmıştır. Şun. »hüm eder. Bende ön- lar ârasındayım. Efendim, ben muhtelif gizetelere ya- alar yazarım, Bu arada Son Postada da bir vazifem vardı. Makalelerimi verdim. Kaptlan çıktım. Hızh hızlı yürüyor. dum. Sakallı bir adam önüme çıktı. — Hişt Efendil. Dur! - dedi. Gözlerimin âçitk: Aâlişeti deh. geli vetsanki*beni manyatize *eder gib: bakarak: — Doktor musun? — Hayır, muharrir, — Vapura mı? vet, ağ ayağını atarak bin! 4 da ne demek? Çünkü başında bir felâket dolâşı. yor. Gözet, — Deli misin? — Hayır kayıptan haber Çocuğun var mı? — Var. veriyorum. ordum zaten. Kız mı? — Oğlan. — Gözet öyleyse. İşte sana haber veriyorum. Vapura sağ ayağını at. Bes- mele çek. Bu tılsımdır. Felikete mani olmağa çalışalım. Haydi, Allah yardım cın ol Sırtını döndü, ağır ağır yürümeğe başladı. İyi atlar, tarlaları ekmek için birkaç çi/t hay van, Birkâç koyun stirüsü , Hammer Bursanm fethinden bahsederken yanları yazar: “Küçük Anyann en gözel, en mühim şehirlerinden olan Bursa bu süreble sukut eyledi, Birçok defalar tahrip ve tekrar inşa olunarak şimdi — Olimpden çıkan su lâr İle rüban olan — vasi bir oranım metha linde mühteşem bir şekilde görünmektedir. Bitini krni: Oruayasın yanında ikameti esna #ında Anibal tarafından kurulmuştur. Senza Mitridallin mukadderakından hisseder ölmüş Veloküleş tarafından kuruldu. Kostantaniye Hmparatorlarının tasarrufuna — geçtiği halde Hemedin hanedanının meşhur o Emiri Sey fiddela onuncu asrm ortalarına doğru bir sane mubasaradan sonra ele geçirerek duvar larını yıkmıştır, Tekrar Bizanslılar etine geç tUğI zarean yeniden duvarları çevrilmiş, da hn sonra Osmanlı devletinin vallensisi — tava fındar dâha doğrusu oğlu Orhan tarafından fethedilerek Osmanir padişahlarının payitak ti ve ikametgâhı olmuştur. YAZAN: Niyazi Ahmet Başıma belâ açma. Be. ömrünü ibadet, taatla geçiren bir ada. sam. — Peki benim hakkında bu söyledik — Malüm oldu içime. — Şey. ver, Maalesef param yoktu — Yirmi beş kuruş uzattım. ra bakma,. Fazla yok.. - de. otum : Bu hikâye aynen . Polisin dikkatini celbederimi sevver bir zet olan “T.... yi bile güpegündüz dolandıran bu tip bir dilenci saf insanlara ne yapmaz? (Va - Nü) inatçı ve sadık âşık Güzel Konstans Amerikanm en zengin ve en güzel dan biri olan Konstans Ril sân başından, müsline az tesadüf edilir, romantik bir sşk macerası geç. miştir. Konstans Riland on sekiz yaşların. dayken, zengin bir bankacmnın oğlu olan yirmi iki yaşalrında Cimmi Bran. leyle evlenecekti. Fakat, genç kız, nişanmi bozarak, Holivudda, talini denemek üzere git. meye karar verdi. Cirami ümidini kırmadı: — Sizi bekliyeceğim, dedi. O sabah Konstans kahvaltı ediyor. du ve göğsünde sarı bir gül vardı. Ertesi günü genç kıza sarı bir gül geldi ve bunu takip eden ilk pazar günü'metrdötel, ona tapkı Cimminin yanmda yediği kahvaltıyı getirdi. O gündenberi genç kız, karada veya denizde olsun, her sabah sarı bir gül, her pazar günü de ayni gekilde bir kahvaltıyla karşılaşmaktadır. Koastans Riland, Fred Husing a. dında bir radyo muhabiriyle evlendi, Cimmi yine ümidini kırmadı. o -— Sizi bekliyeceğim, dedi. Konstans boşandı. Mektup ve gül, ler eksik olmadı. Posta mütezzileri, kapıtılar, garson veyâ hademeler, ve, rilen emir mucibince, her sabah sarı gül getirdiler. Konstans Riland birkaç gün evvel Londraya geldi ve gu kısa beyanatta, bulund > Bahrimuhiti aşarken bile, va, Tel e, şabah sari bir gül aldım. Bu , elemii ve hasin bir maceradır ve Izah etmeğe değep; « Tüh. deri “Onu MWİYO,