: z el eki lil. eğme GbiRET EE Ret iha Em haştiygiiişds 3 İÇ eğ iz 2 , “,İ : 5 3 * Si in lam ilani Gnl Geldiği ş | w # AN m. — ğ » aj Çek bee kelle? ille ağ İN e kel GER RİRİR. şk kell Bl it ti Kp pi e |“ pa 2. 5 LİR fR8 â Blisaşyalışı E 4PE -İ ğ ; z z i > F 2ii iii da 348 İytsyağe iyi : sai? il ii Edi zili ei z 2 : MU? zit EO da Ezeapi SİLE; i ! : RERSSİZİŞİ Taşaliresi Si LAAİİŞİN, F b 1. den! çeş eze eşya gisi ili iş ERİ daş si RE EE işedi çe ; : 23 vr g > 15 İziş : BİRE Sap Ea yiri İREİE ç | NE e iyii iyii lee liipizz : bikalıl du İ be iirkr ile bkeee irat ereği ik öeamlaği SİRİ deni İç Meet Gil çi yi lie 5 5 pi 1383 LR prn iy ap ii ok in bilme şe iii Şİ pomem memei Mi telikim inin bi alla en ii iy İl ai Ak ip epele Li A Kişeşiek meri isi ay gi â “ ei ş ? siyg? 2353 ğ s8 23 iç He, Kl RA e özi iri, ie şal iyii ee ç e medi e PARDAYANIN OĞLU PARDAYANIN OĞLU 293 e e ia e çün. lm çal ami m e m ğa RR Gl — Böylelikle, artık bunu düşünmiye. ceğim! Saat on buçuğa doğru ( dışardaydı. Nereye gittiğini bilmiyordu. Ne yapaca ğını da kestiremiyordu. Kafasında bir tek düşünce vardı: Tanınmış ve namus- Tu bir adam bulup onun yanında iyi ve- şerefli bir mevki temin etmek. Bu tanınmış adamın kim olacağı me selesine gelince, bu hususta ecir İmal fikri yoktu. Aklma kral geldi. Fakat 1 pek yükseklere gör dikmek olurdu. Sonra, kral, nekadar kin beslemiyen bir adım olursa olsun, kılıçla tehdit edildi. ğini şüphesiz, biçbir zaman unütmiya» caktı, Kral, ona, kendisini unutturması. nı emretmişti. Bu neticeyi, son büyük ve kanlı hâdiseyle elde edemezdi. Kraj şüphesiz bu hâdiseyi öğrenecekti. Va- kis; bu hâdise ona birçok kapıları aça- bilirdi. Fakat bu kapı hiç bir zaman saray kapısı değil, ancak haplahane ka- pları olabilirdi. Binaenaleyh keslı akla melisa hayırlı olurdu. “Ahi Ona büyüle bir hizmette bulunup, yaptığı geyleri unuttutabilseydi! Fakat bir hizmet?.. Bunu bilmiyordu. nin evi önünden bile geçti. Onu istihfaf ettiği işin değil, fakat can o srkıntısını gidermek için ve çünkü esasın Sentono- re sokağında bulunuyordu. Diğer taraf- tan, onu görseydi, şüphesiz yolunu de- Biştirmiyecekti, lam olarak!... Düşüncelerinden birdenbire uyanan Jan ürperdi ve kendisine lâf #öyliyen a- dara baktı. Bu, çok genç bir erkekti: Nihayet on sekiz yaşında. Üzerinde çek büyük bir zarafetle giydiği son moda güzel bir el bise vardı. Çok genç olmasına rağmen, nefsine bilylik bir itimadı olduğu vakul ve asil tavrından belliydi. Şüpheyiz, asil bir aileye mensuptu ve bunun, hajitden anlaşılmasına dikkat e diyordu, Fi'hakika bu genç adamın işmi Kandal kontu, Hanri 48 O Nogareydi. Babası Dük Depernon, üçüncü Hanri- nin en gözde adamıydı ve işlerini öyle ustalıkla idare etmişti ki, halihazırda da kral dördüncü Hanrinin dostlarından birisiydi, Şunu da ilâve etmeli ki, bu (andı, genç erkek hiç de asaletini göstermeğe, mağrur ve vakur görünmeğe çalışmıyor du. Tesadüften son derece meranun oi- duğu, her balinden Gözlerinde büyük bir sevincin ifadesi vardı, Mubatabını, doğuş ve mevkii İçti- maiyesinin verdiği üstünlükle ezmek 1- temek şöyle dursun, bilâkis onu kendi- sinden üstün bir kahraman olarak telâk- ki ettiğini gösteren bir hali vardı. Jan bütün bunların farkına vardı ve yapmak üzere bulunduğu sert bir hare keti tam vaktinde durdurarak, (biras müştehzi bir tebessümles — Ama yaptınız ha mösyö kont ne diye sapısağlam olmıyaçakmış"-”. Yoksa ölümümü mü temenni ediy olarak başrma geliyor? Bir çok defalar, aşık havada, taşlar Üzerinde © yatmağa mecbur oldum. Fena diye tavsif ettiği. niz yemtğe gelince, bu yediğim yemek lerin en iyilerinden biri sayılabilir. Jan dikkatle onun yüzüne baktı. Par-| dayan gayet ciddi ve samimiydi. Bunun! Üzerine rahat etti. Fakat bu defada başka biz endişeye düştü « gözleri içine bakarak: — Fakat hakikaten, ben esimdey. miş gibi tavılar takınıyorum, dedi, hal buki, bana misafirperverlik . gösteren kelki de sizsiniz. Pardayan en saf tavrım sordu: — Bu da ne demek? — Mademki, bu yerleri yalnız siz bili yorsunüz.. Burada huluhan herşey bel ki de size aittir? Jan, be suale şüphesiz büyük bir e hemmiyet atfediyordü. Çünkü mütema- diyen Pardayanın gözleri içine (o beke yordu. Fakat Pardayan, bir türlü anla- şirmayan çebresini takınmıştı. En tab bir sesle; — Yanılıyorsunuz, dedi. (Burada mevsut olan hiçbir şey bana alt değil dir. — Buranın sahibini şüphesiz Mesıyor sunuz değil mi? — Bunu bana niçin soruyorsunuz? tekrar ozun) takınarak Pardayan gülümsiyerek: — Merak etmeyin dedi, burada bulu» nan her şeyin sahibesi olan kadın, bun- dan takriben yirmi sene evvel Fransayı terketmişti. Asıl memleketi olan iie ğer sizin burada istediğiniz gibi otur- duğunuzu öğrenseydi şöyle derdi: “Ga- yet iyi yaptınız. Burada Omevcutolan herşeyi kendi malınız telâkki (edin ve istediğiniz şekilde kullanın... Pardayanın sözlerindeki ifade tarzı, Janın ehemmiyetle nazarı dikkatini celp etti. Sactta, delinenin Prenses Fausta- ya ait olduğunu ona söylemişti, Parda- yanın mevzuubahş ettiği kadınm ayni Pausta — olduğundan kat'iyyen şüphe etmedi, Bizaralık, define de dahil olmak üzere bu mağazada bulunan herşeyin, şövalye dö Pardayana ait olup olmadığını ken- di kendine sormuştu. Pardayan (o hayır diyordu. Onun sözüne itimat edebilece- ğini biliyordu. Favsta haklemida irapet — üzereydi. Fakat şimdi artık şö- İyice tanıyordu. — Biliyordu ki, şövalyenin bu hususta Hiçbir şey söyle- mediğine göre, böyle yapmasında bazı sebebler vardır. Ondan bir şeyler sor- mak faydasız bir tecessüs olurdu, Sade- ce şunu söylemekle iktifa etti: — Doğrusu, mösyö, bU söyledikleri niz beni vicdan azabından kurtarıyor. Babayla oğul böylece konuşurken, Üç arkadaş da, ot demetlerinin üzerine uzanmuşlar yekdiğerile yarışıyorlarmış gibi horluyorlardı. Pardayanla yiğit Jan uzun müddet konuştular, Deha doğrusu, o Pardayan oğlunu mütemadiyen söyletti. Delikan- ının Bertiyi sırf Ravayâk © sayesinde bulduğunu da bü gevezelik © esnasında öğrendi. Ayni Yamanda, o Ravayakın, e PİMİ öğrenedi. NE