j v “gytar #$0p “TOYJOK DöYADYA OpAUALAY TEYOJ P OPoLAD) di,, - i16 gp “AnpmsoK BöRNPYO SAPİL DÇEPELTRZ, (d4pa Pu *parob "YS)OĞAN *40 903 YApP NP SDP “HSGOY NL7 IKB DULĞON FEYNALA NP) 203 Yörp Mj gep 'gagey nz şadiy duroy Fsyönsağ DT 'w n Kd TTTT TTT . BL K AA LA GA A Bi O EERSERİ DOONAŞESERPECİS Hr Htbir Hart BF Z£ » GElderte lesi DBt | Yeş & İT lEslt S%âgîğg:ğğ Ş PP B lt u ğ' diş YSiş, ğ..ğ - îğ ğ:ğğ $ 'ğg ğgğğ ğ ğîîğğ ğâ"ğ ğ;ğ ğ rğğ : f ğ' ğîn Ö (5>- F Pi SA ; | gi : PYEY EYRE Şİşte YPar PAzF berD GİLE £af Gelt eçti Eş:: oe $ &L 3 B VÜi elik $ çiE SERİ gel E Fipp dieE | deç Eelb DELE : SERİ GİSE v glr göğe lri £ DD TARİ P DE gPRE GİRİ £ !ğ?ğ 533;& p Üğe. 38 ğ ; arba SİŞE $ İt. Htse BiR : ğîğğ;ğ ğ!îğ ;îâ"*âg Bi ' Te TTeşiti w ş İ : t EP z — 22 PARDAÂYANIN OCLU Yırla: — Niçin mösyö? — Nikol hatun, dedi. Size vermiş ol| — — Çünkü orada emniyette değilsiniz. duğum mektubu lütfen fade edin. Önun artık hiçbir kıymeti yok, çünkü sağ ve salim döndüm. Mektup gelince Pardayan onu yırttı ve ateşin içine attı- Tam bu sırada Jan geldi. Pardayan sevinçle: — Tam vaktinde geldiniz, dedi, evve- 1â, beni sizi aramaktan — kurtardınız. Saniyen beraber yemek zevkini vermiş oldunuz.. Hayır demeyin... Henüz ye- mek- yemediğiniz halinizden belli.. Delikanlı ümitsiz bir vaziyette: — İtiraf edeyim ki, dedi, yemek ak- İrma bile gelmedi. — Söyledim ya!.. Şuracığa oturun! Yalnız yemekten nefret — ederim. Ayni zamanda konuşuruz. İkisi birden masanın karşısına — otur- dular. Pardayan Janın, endişeli, mahzun ve bitkin oluşuna rağmen, iştihayla ye- mek yediğini, memnuniyetle gördü. Delikanlı, bütün gün yaptığı araştır- maları anlattı. Bu anlatış bir hayli uzun sürmüş olmasına Tağmen, neticesi bir tek kelimeyle hülâsa edilebilirdi: Hiç. Bertiy'nin izi üzerine atabile :l:ıı küçük bir ipucu bile elde edeme- Pardayan onu, bitmez tükenmez sa- Bır ve soğuk kanlılıkla dinledi.Kendisini onun İçin tevkif ettirdiğini anlatmadı. Saettanın ihbarı hakkında bit tek keli- me söylemedi. Yiğit Jan müsaadesini almak Üüzere ayağa kalktığı zaman, — Pardayan onu yavaşça durdurdu ve: — Misafirim olmanızı rica — ederim, dedi, evinize dönmemeniz lâzımgeldiği fikrindeyim. —— Jan heytetle sordu? Unutmayyın ki, Konçiniyle işinizi henüz bitirmediniz. Size müthiş bir kin beslir yor ve sizi ilk fırsatta mahvetmek isti yor. Sizin orada ikamet ettiğinizi bili- yor ve sizi tevkif ettirebielcek — kadar mevki sahibi bir adamdır. Jan lâkayt bir tavrıla omuzlarını kal- dırdı ve cevap olarak, elini — kılıcının kapzasına şiddetle vurdu. devam etti: — Şüphesiz cesursunüz ve — hiç bir şeyden çekinmiyorsunuz. Fakat Konçi- ni size erkekçe hücum — etmiyecektir: Bunu pektlâ biliyorsunuz! Arkadan ve haberiniz olmadan taarruza uğrayacaks #fuz. Eğer yakalanır — ve yaralanırsa- nız... Bayan dö Sojinin hali ne olacak? Birdenbire sararan Jan ani bir karar« la cevap verdi: — Hakkınız var, mösyö! Pardayanın yüzünde gizli bir tebes- Büm belirdi ve: — Şu halde mesele yoktur, misafirim olmayı kabul ediyorsunuz değil mi? Jan, mütehassis olmuş — bir vaziyette cevap verdi: — Size bütün kalbimle teşekkür ede- rir, mösyö, Nereye gideceğimi biliyo- rum, hakkımda kat'iyyen endişe etme- yin. Pardayan, delikanlının, kendisine teke Kf edilen misafirperverliği hangi mağ- rur hisle reddettiğini anladı ve kendi- sinin de ayni veçhile hareket edeceğini düşünerek fazla rarar etmedi. — Sadece şu tavsiyede bulundu: — Öyle hareket ediniz ki, yeni ika- metgâhmız; kimse bilmesin, hattâ... Hattâ babanız diyecekti fakat sustu. "Fakat artık, şüpheleri gitgide büyüyen Martistm Ssisileren bema, bal 1üzIsuüza VONYATV l İSE aa AM 3 (li z Hf yi)i #t : OA Vi 2 51D |a A - MER a 5p S Z — j ğ < 5 | & K B 3 ; sali z $ â"ââ_ ; .B a Gdi A g MrF ğ DŞ İNi Son tü 83 Va : .Eîaââ İipEşİ EARİŞ İ ağâââğââ renmemiz lâzımgelen diğer kelimeleri gördükten soora, rindeki çalışmamızı bitireceğiz. Bu mevzu Üzerinde öğ, Das stimmt; es ist ein köstliches Gefühli, wenn man morgens niclıt zum Zug laufen muB, Die Luft ist da auclu relner als in elnem engen, schlecht gelüfteten Büro. a J i 7 i Geçen dersin vazifeleri 2 — Evet, evimizin arkasında çok güzel bir meyva Çevrilecek olan almanca cümlelerin tercümeler| şun- bahçemiz var. lardır: Yalnız, evvelâ, geçen dersin sonunda almancadan türk, geye ve türkçeden almancaya çevrilmek üzere verdiğimiz vazifelerin yapılmış şekillerini görelim; bütün bu bahsi almancasından tekrar okuyacak ve tersü-. 1 — Evinizin arkasında meyva bahçesi vat mı? me edeceğiz. Tch habe nie meine Ferlen auf dem Lande zugebrachıt, So? Dann muBt Du das awveh einma! tun, Die Gelegen. heit darfst Du nicht verpassen. Du kannst ja nüchstes Oh, wenn das so ist, komme iclı natürlich mit euch. Na, dann also einwerstanden, Nüchstes Jahr Die Arbeit auf dem Lande ist aber doch zlemlich an. beide zusammen aufs Land! strengend, nicht wahr? Ja, für den Landarbeiter selbst wohl, Jahr mit uns kommen. Du brauchst keine Angst zu ha. ben, daB Du dich tot arbeitest, Aber anpacken muBt Dv «loch hin und wleder, PARDAYANIN OGLU 223 e e e— ea D b #a olursa ölsun öğrenmeğe azm ve en küçük imaları dahi dikkatle takip eden Jan öonün ne demek İstediğini anladı ve cümleyi kendisi tamamladı.: — Hattâ babam bile, merak etmeyin Bu sözleri en tabil tavrile — ve garip görünebilecek bu tavsiyeye hiçbir e- hemmiyet vermiyormuş gibi bir vaziyet te söyledi. Partlayan gene kendi kendine lânet ediyor, ağzından kaçırdığı kelimeden dolayı fena halde pişman oluyordu. Fa- kat İş işten geçmişti. Zaten Jan da ısrar etmedi, samimi ve Hostça bir selâmdan sonra, — kendisine has olan seri adımlarla uzaklaştı. Pardayan ona seslendi ve; — Unutuyordum dedi. Trüandri s0- Jan dikkatle Pardayana bakarak ce- vap verdi! — Aşk kuyusu karşısındaki evde ©- turan bir tek adam tanryorum. Pardayan lâkayt bir tavırla: — Bu adam kimdir? Diye sordu ve Jan cevap verdi: — Babam! Pardayan, nefsine olan bütün hâki- miyetine rağmen yerinden sıçramaktan kemdisini alamadı. Jan, manası anlaşıl- mayan garip bir tebessüm.e çülümsedi ve bir tek kelime ilâv: etmeden, cradan uzaklaşarak hayretinden şaşkına dönen Pardayanı yalnız bıraktı. n Ertesi sabah dördüncü Hanri, ancak eski dostlarını ve yakınlarını kabul et- tiği ve yatak odasına bitişik olan küçük mesal odasmda, Sülliyle başbaşa oturu- yordu. 5 b — Sülli, evvelâ kraliçenin — taleblerini kabul etmesi ve merasim için bir tarih kendisine telkin ettiği tavsiyeleri krala kabul ettirmeğe uğraştı. Fakat — kral, kısa izahatla iktifa edecek bir adam de- ğildi. Bunun Üzerine, Sülli Pardayanın ikazını kendisine anlattı: Daha hikâyenin başlarıgıcında Hanri sârarmış ve kendisini bir koltuğa atmış- tı. Katledilmek korkusu, onda bir fikri sabit halinde yerleşmişti. Nazır Izaha- tını bitirince, kral hiddetle ellerini bal- =mıvwdıınıyıhhüınl:hı— — Beni öldüreceklerdir.. Muhakkak öldüreceklerdir, dostum!.. Bu şehirden diri olarak çıkmıyacağım! — Size yapılan nasihat ve tavsiyeleri ::':“wiı hiçbir şey yapamıyacaklar. — Haydi işi gelecek ilkbahara kadar uzatalım!., Sonra?.. Bunun hiçbir fayda sr yok kil.. — Size mösyö dö Pardayanın sözleri ni tekrar edeceğim Sir: Böylelikle bir sene kazanmış olacaksınız. Bu az bir şey değildir zannederim. O zamana kadar, sizin büyük projelerinizi — mevkii fiile koymak için hazırlanmış bulunacağız. İlkbaharda sefere başlar ve — katillerin kamasından kurtulursunuz. Ve bu sefe- bir zafer ve şöhretle döneceksiniz ki, hiç kimse size yan bakmağa bile cesatet edemiyecektir. Dördüncü Hanri mutadı veçhile, u- zun adımlarla odada dolaşmağa başladır Ve bir taraftan nazırını dinlerken, diğer taraftan da düşünüyordu. — Anladı keh kendisine yapıtlan teklifler nihayet fay- dadan başka birşey veremezdi. , — Pekâlâ, dedi. Öyle olsun. I;ın de 4 — Sonbaharda meyva ağaçları bol bol vemiş verirdi, — 5 — Hangi yemişi seviyorsunuz? © — Bilhasaa çilek severim, ,3 — Meyva ağaçları ne zaman bol bol yemiş taşıdılar? gehen wir