i , biricik erkek olmuştur. gr ŞŞ 6 HABER — Akşam'postast 19 uncu asrın son yılı biterken cereyan eden bir hâdise a A b e A a Salih Münir Paşa Fransa Cumhur Reisi Lube'yi dayak yemekten Nasıl kurtarmıştı ? Osmanlı Imparatorluğunun Paris sefiri kebiri Salih Münir Paşa, Bir Fransız gazetesinin ehemmiyetle bahsettiği mesele hakkında ne diyor ? Yazan: Fransızların meşhur resimli mec muası “Vu”, son sayılarından biri- ni (1) Fransadaki at ve yarış me- rakıma tahsis etmiştir. At sevgisinin ve yarış merak ve zevkinin Fransada başladığı ilk gün- den bugüne kadar yarış meydanla- rının, yetiştirilmiş olan'büyük şöh- retli yarış hayvanlarının, at sahiple- rinin ve haraların tarihinden ve bah- sımüşterek illetinin (o(2) halkta nasıl belirip nasıl genişlediğinden bahseden bu sayıda at meydanların- da cereyan etmiş mühim bazı vaka" lara da temas etmektedir. Bu me- yanda cumhurreislerinden Lübenin, başından geçen bir macera da zik- rediliyor ki buna Osmanlı impara- torluğunun uzun zaman Paris bü- yük elçiliğinde bulunmuş olan bir Türk diplomatın da adı karışmak. tadır. Bu Türk diplomatın adı Sa- lih Münir paşadır. Ve peşinen haber verelim ki vakadaki rolü bir hayli şereflidir. Zira Salih Münir paşa memleketini nezdinde temsil ettiği cumhurreisini mükemmel bir dayak yemekten kurtarmış, (o kargaşalıkta zerre kadar itidalini o kaybetmemiş ,ve hâdiseden sinirleri bozulan kibar kadmların yardımına koşan ilk ve Vü mecmuası vakayı şöyle nak- İediyor: “Fransada at yarışları yapıldı ya. pılalı Paris at meydanlarında siya: set yüzünden ancak bir vaka çık- mıştır. Direyfüs vakasmm sinirleri bozduğu günlerde idi. (3) Ver. sayda toplanan mjllet meclisi (âyan ve saylavlar) tarafından cumhurre- isliğine secilen Lübe Dreyfüs'ün tekrar muhakeme edilmesini istemi- yenler tarafından © sevilmiyordu.. Bunlar yeni cumhurreisine karşı olan düşmanlıklarımı alenen izhar için vesile bekliyorlardı. 1899 yılı harizan ayının dördüncü günü se- lefleri gibi yeni cumhutreisinin de “Otöy -- Autevil,, meydanında ya- pılacak büyük at yarışlarında hazır bulunacağı anlaşılmca gürültülü bir nümayiş yapmağa karar verdiler, Cumhurreisi yarış meydanındaki şeref locasında nazırlar ve sefirler a» rasında belirince her taraftan tehdit. kâr seşler ve küfürler yükselmeğe başladı: — Kahrolsun Lübel Yaşasın ordu! İstifa ediniz! Polis hiç bir tedbir almamış bu. lunduğu.için nümayişçiler işi daha ziyade azıttılar. Zaten hepsi de şe- yef İocasına yakın yerlerde bulunu- yorlardı. Ve bir parça daha kızışın- ca locaya saldırdılar. Bu fena hare- kete mâni olmak istiyen polis zabit- lerihden Griyer'i tekme tokat yere yuvarladılar. Bu sırada etraftan bazı polisler yetiştiler, müthiş bir boğuşa oldu. Polisler mütecavizle. ri yakalıyabildiler, lâkin bunlardan biri, en azılısı Baron dö Kıristiyani kordonu yarabildi ve cumhurreisi- | nin İocasma çıkan merdivenleri dör- der dörder çıkarak bastonunu kal | dırdı.. Bu sırada cumhurreisi İtal. yan sefirinin zevcesi Kontes Torinelli ile konuşmaktaydı. Hâdisenin böyle bir şekil alabileceğini hiç tahmin et. mediği için ihtiyatsız hareket ediyor du. Fakat Kontes mütecavizin gel- diğini ve bastonunu kaldırdığı gör müştü. Cumhurreisine sakınmasını söyledi; Lübe süratla eğildi ve dar- be boşa .gitti. Baron bastonunu | ikinci defa olarak kaldırdığı zaman ise orada bulunanlardan biri kolunu tuttuğu için ikinci darbeyi ancak cumhürreisinin silindir Şapkasınm önüne indirebildi. Bu sırada saylav Pol Dkşanel (4) ile general Brüjer yetişip hiddetli baronu kıskıvrak yakalamışlar ve Osmanlı sefiri Sa. lih Münir paşa da cumhurreisinin ve general Zurlinden'in bayılan zevcelerine yardıma koşmuştu. Bütün bu hercümerç içinde yal- nız cümhurreisi itidalini muhafaza etmişti. Nümayişe iştirak etmiş o- lan zamanın ön'güzel bâyanlarından düşes d'Üze'nin binbaşısı Marşan ile yüzbaşı Baratiyeyi (5) şemsiye» siyle dövmesine katılasıya gülüyor- du.,, LE Ben bü yazıyı okuduktan sonra Salih Münir paşayı bir hayli aradım. Bu mühim hâdisenin en mühim şas hitlerinden biri İstanbulda yanıbaşı- mızda bulunurken hâdiseyi yalnız Fransız gezetesinden o nakletmeyi doğru bulmamıştım. Lâkin aksilik olacak işte... e Emekli büyük elçiyi nerede aradımsa . görmek mümkün olamadı. Dün matbaanm pencere. inden caddeye bakıyordum, bir de ne göreyim? Paşa bizim kapinm ö. nünden geçmiyor mu? Hemen oda. dan fırladım. Yıldırım hıziyle söka. ğa çıktım. Daima genç olan (kırk bir buçuk maşallah), damia mülte fit, nazik ve kibar olan bu zata yak- laştım, mecmuayı uzattım: — Ekselans... dedim - bunu o- kur musunuz? İçlerinde daima Keskin bir istih- » za kıvılcımlanan gözlerini bana di- kerek yarı tatlı yarı hiddetli bir ses- le: — Ekselanslık Oo mekselanslık kalmadı.. . dedi - neymiş o elindeki? — Cumhürreisi Lübenin at mey danmda uğradığı tecavüzden bahse- diyorlar, Sizin adınız da geçiyor. İşaret ettiğim satırlara, ayak üs- tü şöyle bir göz gezdirdi: — Yanlışları var.. . dedi . vaka 1900 de geçti sanırım. Elbette unu- tulmuştur. — 1899 da olmuş diyorlar, — Olabilir. Demek ki şöyle böy. le 38 yıl... Az zaman mı? — Değil tabii. — Eh... Şimdi ne istiyorsunuz benden? — Vakayı bir defa da sizin ağ- zmızdan dinlemek. — Anlatayım Direyfüs mesele- sinin sinirleri çok gerdiği günlerde idik. Bu heriflerin nümayiş yapa» cakları daha önceden malümdu. Bu işte Fransa zaptiye nazırı (6) meş- hur Mösyö Lepinin büyük bir hatası nli N. N. Tepedele 1899 da Pariste büyük at yarışlarında Fransa cumhurreisi Mösyö “Loubet| — Lube,, ye siyasi hasımlarınm ada mlarından olan Baron dö Kıristiyani bastonla hücum ederken oldu. O sağ cenah partilerinin 80- kakta reisin arabası geçerken nüma- yiş yapacaklarını sandığı için Fran- sa cumhuzreislerinin (o oturdukları Elize sarayı ile yarış meydanı ara- sındaki yollarda tertibat almıştı. Halbuki öyle olmadı. Ben süferanm locasmdaki yerimi herkesten < önce alfhıştım. Allah rahmet eylesin oğ- lum Cemil (7) o zaman küçüktü, 0- nu da yarışa (götürmüştüm. Ben cümburreisi ile meşgul olacağım için Cemili Fransız asilzadelerinden ma- dam Lâmarkiz dö Dinonun yanında bırakmıştım. Fakat çocuk yaramaz» <a olduğu için ikide ( bir kadından kurtulup kaçıyor, sahaya çıkıyordu. Bir defa yakaladım Margize teslim ettim. Kaçtı, birdaha yakaladım, gene kaçtı. “Tekrar yakalıyayım şu yaramazı,, derken gürültü koptu. Size “zaptiye nazırının hatası bü- yükldu,, demiştim. Bir tapziye nazı rmın kulakları delik olmalıdır. Yarı- şa girecek atları dolaştırdıkları yer- de o devirde yaptığı kalem münaka- şalariyle büyük bir şöhret kazanmış olan Hanri Roştor önüne gelene “az sonra kıyamet kopacak,. deyip, duruyordu. Mösyö Lepin bunu duyduğu halde gene tedbir alama- mişti, — Acaba Lepin de nümayişçile- re laraftar mıydı? — Hayır, hayır. Bu meselede sadece safdillik etmiştir. Gelelim e- 8a8a. Gürültü başlayınca ortalık şöy- le bir karıştı. Ben “cocuk ezilmesin, şunu bir kenara çekeyim,, derken uzun boylu, dev gibi bir adamın üze- rime doğru saldırdığını gördüm. Ben işin Farkında değilim. Onu bana hü- cum ediyör sandım, herifin gırtlağı- na yapıştım. Yapıştım ama, dedim ya, herif Macar katanası gibi. Gırt. lağını sıktığım halde beni sürükliye- rek merdivenleri çıktı. O zaman, cumhurreisine hücum etmek istedi- ğini anlıyarak parmaklarımı daha büyük bir şiddetle sıktım. Bastonu siddetle sallamasına mâni oldum. Yoksa o hızla Lübenin kafasını ya- racağı muhakkaktır. Zaten Lübe w- fak tefek bir adamcağızdı. — Sonra) — Sonrası bu kadar iste. Gene- ral Brüjer yetişip onu yakaladı, ben de bayılan madam Lübeye yardıma koştum. Çok gecmeden anladık ki iri yarı adam Mösyö Baron dö Kıristiyani imiş. Hatırımda iyi kal dıysa, ağırca bir cezaya mahküm zırlıktır. İ meyin. m İeereseses ens. olabilir, Söz söylemek sanatı Kd Herkes hatip fakat... Esaslı ve metot dahilinde ciddi çalışmak şartile Çeviren : Ertuğrul Muhsin Şahsi tecrübe ve görüşlerinizle | mevzuu kendi şahsiyetinizde birleş- tiriniz. Bu bir nutuk için en iyi ha- Nasıl başlanır? NOKTA: 45 — Şuna emin ol- malısınız ki umumi bir nutuk sizin için bir fırsat ve bir teveccühtür. Hitabet hakkında yazılmış bir İ çok kitaplar size: “cesur ve emin o- lunuz. Neşeli görününüz. Dinleyici. lerin gözlerine | bakınız,, derler ve buna benzer öğütler verirler. Bu tavsiyeler hatipliğe yeni baş- yanlar için çok tehlikelidir. Çünkü bunlara göre davranayım derken in. san gayri tabii ve lüzumundan faz- la nefsine | itimatlı olur. Halbuki böyle zahiri görünüşle ve yaltak- lanmakla insan hiç bir şey kazaa- maz. N Iİ göründüğünüzü hiç düşün il vene hissediyorsanız öyle gözükün. Eğer hakikatte öyle değilseniz mühim bir hatip gibi gö- | rünmeye kalkmayın. Siz yalnız nutkunuza ehemmi- yet vererek onu iyi söylemeye ba- kın. Görünüşü de kendi haline bi- rakım. Bu eserle neler öğrenmek iste- diğimizi göz önünde tutalım: Tesir. li söz söylemek... Yoksa aktörlük etmek veya süslü kelimeler yumurt lamak değil. Sinirli ve korkak gö- rünüp birkaç cümleyi inanarak, na- musluca, tutuk tutuk söylemek, bir meşhuru taklit ederek duymadı- ğı hisleri yapmacık bir sesle söyle- mekteh çok daha iyielir Eğer cidden emin ve cesursanız, neşeniz ve keyfiniz yerindeyse ta- bit bu daha iyidir. Çünkü bunlar bir nutkun başlangıcında insana çok yardım eder. Ama öyle değilseniz, doğuştan çekingen ve korkaksanız ve hiç mu- vaffak olamıyacağmız kanaatindey- seniz, gene yapmacık cesaret ve iti- mat göstermeye kalkmayınız, yal. olduydu. Mürteci, kralcr herifin birisiydi. ” Buraya gelince sabık büyük el. çi: — Haydi artık.. . dedi - Yolumu kesme de gideyim. Bu kadar kâfi, Zaptiye nazırı Lepinin o işte ha- tası büyüktü vesselâm. 3 N. N. Tepedelenli (1) 476 ıncı sayı, sayfa 568 (2) Pariste en azdan 50 bin kişi ku- marm bu nevile geçinmektedir. (3) Bu vak'a pek malümdur. Amma belki bilmiyenler 'de vardır. Kısaca an- latalım: Yüzbaşı rütbesinde bir Musevi zabit Alman casusluğu ile itham edile . rek Fransada tevkif edilmişti. Halkın mühim (bir kasmı, bilhas sa, masonlar ve sol fırkalar bu zatın masum (olduğuna ( inanıyor. sağ cenah partileri Direyfüs'ün casus - luğundan şüphe etmiyorlardı. Zabit ev. velâ sekiz yıl hapse mahküm oldu. Nef- yedildi, sonra, sol partilerin ve mason - ların mücadeleleri neticesinde Şeytan Adasmdaki menfasından Parise getiri - lerek tekrar muhakeme edildi. Berset etti ve rütbesi inde edildi. (4) Meşhur avukatlardan, umumi harpte Fransız parlimentosu reisi idi. Bilâhare Cümhurreisi oldu, trenle #e - yahat ederken garip bir surette vagon » dan düşerek öldü. (5) Le Tempes gazetesinin askeri —inekkidi. Bugün General rütbesinde» | dir, (6) Emekli büyük elçi, polis müdü - rüne-zaptiye nazırı demekte israr edi - yordu, (7) Fransanın meşhur Ssn sir Aske. ri Mektebinden mezun bir süvari yüz - | başısı idi. Muharrir ve gazeteci arka - ! daşlarımızdandı. nız içinizdeki bu kanaati, bu kökleş miş itimatsızlığı değiştirmeye gayret ediniz. Korkudan kurtulmıya çalışmız. Nihayetünnibaye dinleyiciler ekse- riya, yalnız dinlemekten hoşlanan İ bir tâkım kimselerdir. Dinleyicilerinizi, kendinizi gös. termek için bir fırsat telâkki ediniz. Fakat nutuk söylemenizi de halkın size bir teveccühü addediniz Eğer hakikaten muktedir bir hatip olmak istiyorsanız dinleyicilerinizin adedi ne kadar çok olursa sizin için o ka- dar iyidir. Siz de buna mukabil sık sık söz söylemeye canla başla gay: ret etmelisiniz. Eğer bu gayretle söz söylemeye başlarsanız irte o 7n- man nutkunuz kendiliğinden; iti- mat ve emniyet verici, dinleyiğlerin hislerine hitap edici bir tarz bulur. NOKTA: 46 — Mümkün oldu. ğu kadar sakin ve yavaş başlayınız. Dinleyicilerinizi yavaş yavaşv inandırmak gayâniz olduğunu, yok» sa onların üzerine şiddetle hücum etmek niyetinde o olmadığınızı göz önünde tutunuz. Siz onlara yavaş yavaş kendinizi sevdirmelisiniz. Yoksa hile ve tuzakla onları kendi- nize bağlamamalısınız. Eğer hemen şiddetli, sert, fazla manalı sözletle nutkunuza başlarsa» nız dinleyiciler hemen bu hücuma karşı müdafaa vaziyeti alırlar. Bu g fenadır. muvaffakıyeti mahve- er, Dinleyicilerinizi kızdırmamalısı- nız. Hemen onlarla ayni fikirde öl” madığlhızı söyliyerek işe lısmız. Nutkunuz bir cidal başlan- gıcı gibi tesir etmemelidir. Fikirleriniz halka ne kadar az uygun olursa siz o nisbette sakin ve tatlı konuşmaya başlamalısmız. Eğer dinleyicileriniz size tama- miyle muhalif olmak kararındaysa- lar, siz şahsiyetinizle ve mantıkınız- la onların silâhlarmı ellerinden al- mıya gayret etmelisiniz. Eğer bir tavuk corbası istiyorsa- nız evvelâ bir tavuk yakalamalısı- nız. Dinleyicilerle de mesele böyle- dir işte. Evvelâ onları yakalamanız sonra fikirlerinizi onlara kabul ettir. meniz lâzımdır. Onun için dinleyicilerinizi şaşır. tarak keyiflerini kaçırmayınız, on- lara kaba söz söylemeyiniz. Onlara muhalefet etmeyiniz. Onları zorla- mak iştemeyiniz. Gayet yavaş, tat- lı, sakin söze başlaymız, Bir nutkun başlangıcı ile nut kun kendisi arasında, biraz sonra er veçhile büyük fark var- er, Başlangıçta sadece nutkunuza bir yol hazırlamalısmız. Dinleyicile- Tinizi; nutkunuzu anlayacak, kavrı- yacak, kabul edecek bir haleti ruhi- yeye getirmeye mecbursunuz. NOKTA: 47 — Siz mevzuunu. zu ortaya çıkarmadan evvel şahsiye. tinizi, kendinizi ortaya O koymalısı- niz, » Bir nutkun başlangıcında esas; dinleyiciletin evvelâ sizin şahsiyeti. nizle alâkadar olmasıdır. Siz onların hoşuna gitmelisiniz ve onları nu unuzun sonuna kadar dinlemiye mütemayil ve razı bir hale getirmeli. sSInız, i Eğer dinleyicilerinize meçhulse- niz, kim olduğunuzu öğreninceye kadar merak içindedirler, Yüzünüze bakacaklar, sesinizi dinliyecekler, <ibisenize, şivenize dikkat edecek- er. Burada, bu umumi meselede i söz söylemek hakkımı nereden aldı- ınızı kendi kendilerine soracaklar» dır. Belki toplantının başkanı sizi birkaç kelime ile halka tanıtmıştır. (Devamı cumartesiye)