HABER — Akşam postası Atatürk'ün sözleri ve Atina... Topraklarma ayak bastığı andan itibaren İnönünü lik bir döst “kalbi içine alip gekli, cinsi, çeşnisi Balyanların dışmda yaşıyanlara meçhul bir sempati ile saran Elen diyarı, kırk sek:z saattenberi sonsuz bir sevinç ve heyecan içinde bulunuyor. , En büyük fiyevrini bilhassa Kara, deniz ve hava kuvvetlerinin mümessille- ri olan yüksek ihtisas ve iktidarlarda hissettiren bu sevinç ve heyecan hiç de bir sürpriz addedilemez. Atatürke, onun milletine ve onun temsil ettiği devlete karşı “Atlika'nın mavi semasi,, altındayaşıyan insanlar tarafından beslenen sevgi ve İtimad yeni değildir, yeni doğmamıştır, hattâ denebilir ki, başlıbaşı. na bir tarihi devre addedilecek kadar yaşlanmıştır. Fakat Atatürk o büyük triböndür ki gönüllerde mucizeler yaratmak san'atı ancik onundur. Gönül harpmnın tellerine öyle ilâhi dokunuşları olur ki, daima her yeni hareketinde yeni bir cihan halkedilmiş vehmine düşeriz. Az evvel kendi gözlerimizle gördü. gümüz bir ufuk ondan bir “bak!” kumandası alarak bakılmca başkalaşır. O eşyadı, ve hareketlerde sır bırakmıyan bir gözlük uzatır gibi konuşuyar,ağzından çıkan her söz ve fikir, kulaktan beyne en kestirme yolla ulaşıyor ve o anda Şü- urlarındaki sihirli bir bataryanm düğmesine basılmış gibi milletlerden cevap geliyor. Milletlerden 863 çıkarmak ve bu seslerde dalma sempatinin ahengini bul mak kadar zor san'at yoktur. Hele hitap edilen millet Aristo'nun, Solon'un, Sofoklun, Aristofatia Demostenis'in diyarında, yaşıyorsa Atinadakiler gibi ka. dim Yunanm ân'anelerini devam ettiren.insanlardan mürekkeb ise zorluk im- kânsızlık derecesini bulur. Orada kütleletin düne kadar ne geniş sempatiyle, ne azgın nefret ve pe korkunç kinle ne çiçekli sulh arasında mekik dokuyan bir psikolojinin #siri oldukları düşünülürse Atinayı ve bütün Yunanistanı Türk dostluğunun sarsılmaz bir kalesi gibi Ve Ankarayı, İstanbulu, bütün Türkiyeyi Helen dostluğunu dalgalandıran bir bayrak gibi gördüğümüz bu . günlerin ma- nası bütün yüksekliğiyle tebarüz eder, Güneş ve ay Akropol eteklerinde yaşıyan insanları hep romantik, hep san. timantal görmüştür. Atatürkün hitabet san'atına vatan olan yerde söze en mucizeli tesirleri yaptırabilmesi dinliyenlerin böyle insan ve kendisinin duygu âleminde nadir doğanlardan oluşundandır. Beşer dünyası ayni zamanda hem asker, hem kahraman hem de insan pek az adam görmüştür. Türkiye Cümhurreisinin Yunan Başvekiline verdiği şu cevaba bakınız: “Bahtiyarım, hudullarımız böyledir va onları müdafaa edecek kuvvetlerin bir tek ve biribirinden ayrılmaz olduğunu söylemekle insani ve askeri büyük bir sevinç duyduğumu size bildiririm.,, Eğer bu sözler Atinaya kadim tarih inde'ulaşmış olsalardı, * senato bunları taşa kazdırır Akropole astırırdı. Yaşadığımız günlerdeyse doğru, dürüst ve inanılan adamım sözü daha büyük bir şerefe ulaşıyor: Beyinlere nakşoluyor ve gönüller zaptediyor. Arnavutluk isyanı reisi öldürüldü Tiran, 26 (A.A.) — Sabık dahi. liye nazırı, son isyanler şefi Etem Toto, dün akşam Kuvrleşi civarında jJandarmalarla © son asiler arasında vuvuka gelen bir çarpışmada öldü- rülmüştür. Balkondan düşen iki çocuk Fenerde Mütfü Ali mahallesinde Kadıçeşmesi saddesinde 41 numara. İı evde oturan balıkhane amelesin- den Feridin altı yaşmdaki oğlu Şük- rü ile üç yaşındaki oğlu Rahmi ikin. ci kat balkonunda oynarlarken soka ğa düşmüşlerdir. Çocuklar baygın bir halde Etfal hastahanesine kal dırılmışlardır. Avrupa treni bu sabahta gelemedi Balkanlrda devam eden yağmurlar yüzünden bu sabah saat 7,25 de gelmesi beklenilen Avrupa ekspresi ve saat 13,30 da gelecek posta gelememişlerdir. Ekspres 6,5 . 7 saatlik bir teehhirle ge- Tecektir. mama mma Yol kaç kilometre imiş Bir şoför saatte vafâti 60 kilometre - lik bir sür'atle (A) noktasından (B) mevkiine gidip gelecekti, Şoför (A) dan hireket ederken saat- © ine baktı, tam 9 du. (B) noktasıma var dığı zaman ise saati 9,20 yi gösteriyor. du. Dönüşte (B) mevkiinden tam saat 10 da hareket eden şoför (A) yalonu 30 geçe vardı. Nizamettin NAZİF Almanyada Nazi aleyhtarı radyo istasyonu Bir müddettenberi Almanyada nazi rejimi aleyhine propaganda neş riyatı yapan gizli bir radyo istasyo- nu nihayet meydana çıkarılmıştır. Bir orman içinde, arabada saklı olan bu istasyon, Almanyanm Fran sa hududuna yakm bir köyde mey- dana çıkarılmıştır. Neşriyatı yapan bir Alman muhaciri yakalanmıştır. Iki otomobil kazası oldu Hamparsomun idaresindeki 2654 numaralı yük arabası dün Beşiktaş- ta Vişnezade sokağından geçerken elele tutuşarak ve yolun karşı kaldı. rımma geçmekte olan iki çocuğa çarpmıştır. Şener ve Aran isminde- ki bu-çocuklar muhtelif yerlerinden ağır, sürette yaralanmışlar, Etfal hastahanesine kaldırılmışlardır. Taksimde Büyük Ziba sokağm. da oturan seyyar lâmbacr elli yaşın- da Yorgi o Meşrutiyet caddesinde 2635 numaralı otomobilin altında kalmış, sol bacağı kırılmıştır. Yorgi Yedikule Rum hastahanesine kal dırılmıştır. öve vap verenlerden 2 kişiye muhtelif hedi. yeler verilecektir. Cevapların 2 hazi - ran tarihine kadar (Arap saçı) işareti . le gönderilmelidir. Hal şeklini yine bu tarihli gazetemizde bulacaksınız Esrarengiz müselles Müsellesin zaviyelerine sıra ile 5, 2, 8 Yas kurslarını bu raksmlar srasma da 7 ve 3,1 ve 6, 4 ve9 rakamlarını koymük İizrmde. Bu takdirde müsellesin Uç dılı üzerindeki rakam ların mecmuu hep (20) adedini verecekti, Bu meselenin hallinde yekün 17, 21,23 de olabilir. Bu takdirde rakamları ona göre tere Hp etmek lenp eder. Doğru halledenler: Vefa lisesinde 303 Zes Buna nazaran (A ve B) noktaları 2. | yi Aksariy 658 Mustara, İstanbıi Haesinde rasındaki mesafeyi bulabilir misiniz?. 1008 Aki? Duran. Gazetemiz abönelerinden Bu mesele mükâfatlıdır. Doğru cos | Mustafa Eşme, Türkvelslâm eserleri müzesi hakkında... Yazan: Bizim İstanbulda bulundurduğumuz muhteşem hazinelerden biri de “Türk ve İslim Eserleri Müzesi, dir. Bu müzeye gittiniz mi bilmem.. Fakat e - ğer gitmemişseniz mutlaka gidiniz ve bir zamanlar Süleymaniye medresele « rinde gün geçiren softaların karın do « yurdukları imarethane kılıklı binada, Üç küçük salona sıkıştırılmış olan bu müzenin haline acıyımız, di Adına “Türk ve İslim Eserleri Mü - zesi, denmesine rağmen bu müzenin muhtelif güzel san'atlarda göze vurdu. ğu yüksek ve misilsiz başarış yüzde sek sen dokuz Türkündür, Bu san'at ha - #inesinin terekkübünde diğer müslü . man milletlerin hizmeti ve hisselerine düşecek şeref pek azdır, Madenleri dantelâ gibi işliyerek ya « pılmış kandillikler, fenerler, şamdanlar Türkündür. Sedef ve fildişi kakma. larla süslü cüz mahfazaları, rahleler, oymalar, ve koyumculuk eserleri Tür - kündür. Dünyada eşi bulunmıyan nümüne . lerden mürekkep zengin halı kolleksi - yonu Türkündür. Tezhip ve hattatlık san'atlarının vitrinler dolduran şahe - serleri Türkündür. Velhasıl orada teşhir edilen eserlerin hemen hepsi Türkoğlu 'Türk san'atkâr- lar tarafından vücuda getirilmiştir, Arabistan ile İranm bu san'at nüma - Yişine iştirakleri (pek intipüften de gilse bile) bir hayli zailtir. Bu müze, evkafı bir zamanlar sarmış olan korkunç likaydi ve hesapsızlıktan nasılsa arta kalmık ve kütüpaneleri, tekkeleri, camileri sarmış olan dehşetli bir hırsız şebekesinden nasılsa kirrta rılabilmiş olani eserleri ihtiva #dijor. Birinci Abdülhamidin tahta çıktığı gün- le ikinci Abdülhamidin tahttan indiği gün arasmda kayyumlar, mütevelliler, hafızıkütüpler, dersiâmlar ve #aire ta - rafından yapılmış olan hırsızlıkların de- recesini anlamak için İngiliz, Alman ve İtalyan müzelerini “gezmek “ lâzimdır. Hem uzun lâlın kısası. Daha beş yı ön. ce bile koskoca bir hazinei evrak haraç mezat okkası 3 kuruş on paradan sa « tılmamış mıydı? Cehlin ve kötü niyetin eski devirlerdeki derecesini ve fenalık hududunu artık siz düşünün. Velhasrl, bereket versin (Hayri E. fendi) nin gayret ve dikkatine. Şeyh. islâm olduğu için, softaların hırsızlığın- daki ölçüsüzlüğü pek iyi bilen bu zat, tekkelerde, evkafın elinde ,camilerde, kütüphanelerde kalan büyük kıymetli san'at eserlerini bir yere toplamağı düşünmüş ve bu müzeyi açmıştı. Lâkin söylediğimiz gibi işte... Hayri Efendi bu eşyayı çalınmaktan ve harap olmak. tan kurtarmak istemişti. “Müze, keli - mesini lâf diye kullanmıştı. Müzeciliğin ne olduğunun pek farkında değildi. Farkında olsaydı, tabi! bir de miize bi. ması yaptırmağı pekâlâ düşünebilirdi.. Zira bu zatın “İnşaat metakr,, herke « sin malümudur, Evkaf hanları onun e. seri değil midir? Bununla beraber ona Allahın rahmetini niyaz etmekten baş- ka bir şey söyliyemeyiz, ya bu kadarı, nı da yapmasaydı? Geçen gün, müzeyi bir daha gezdim. Yanımda çok münevver ve san'atkir bir adam olan arkadaşım “ve “ yeğenim Alâeddin vardı. O her biri, bir diğerin den cazip eserlere hayran hayran ba. karken ben de şunları düşündüm: — Burası bir müze değil, bir ambar. dır; 2 — Bu müzedeki eşya tasnif edilmiş I addedilemez. (Kitaplar ve Kur'arlar kısmı tüstesna). ; 3— Bu müzedeki eserlerden bazıları başka müzelere gönderilmeli veya baş- ka müzelerdeki eserlerden Bir göğu buraya getirilmelidir. (Faraza: ÇA — Selitin türbelerinden getirilmiş olan. sorguçlar Topkapı hazinesine gönderilmeli, B — Biri Yıldırım Beyazta diğeri ikinci Selime ait olan iki tılsımlı harp * Ensari Bülent Türk ve İslâm Eserleri Müzesindeki nefis eserlerden: (Sağda) cüz çekmecesi, (Solda) rahle. , gömleği ya Askeri Müzeye veya Top - kapı Mâzinesine gönderilmeli. C — Abdülâzize ait kamış kale min, Sultan Reşada ait hokka takımı « rın burada işi ne? D — Maktul şehzadelere ait kaftan - lar ve kunduralar da pekâlâ Topkapı müzesine götürülüp padişahlara ait el. biselerin teşhir edildikleri vitrinlerin yanma konulabilirler.) 4 — Türk ve İslâm eserleri müzesin- deki eserleri modern bir surette teş - hir edebilmek için Arkeoloji müzesi « nin binası büyüklüğünde bir . daireye ihtiyaç vardır. Burada öyle nadir san'at kıymetleri var ki, göze bütün sırlarını verebilmeleri için bunların teker teker ayrı vitrinlere konulup teşhiri icap e. der, iv 5 — İslim Eserleri Müzesi “Lev Bu müzeye tahsisat verip sağda solda dağnık bir halde bulunan hattatlık eser. lerini toplatmalı. Diğer müzelerdeki el yazılarını da buraya taşımalı. Hazır hatırıma gelmişken bir daha tekrar edeyim: Bizim müzelerimiz cid- di bir tetkikten geçirilse hiç fena olmi. yacak. Geçenlerde bahriye müzesinde Vi - yana muhasarasından (kalma bir top görmüştüm. İstanbul muhasarasında Halici kapamak için Bizanslılar tara fından kullanılmış olan zincir İse as keri müzededir. Bu zincir Kangalın; Askeri Müzede gördükçe sanırım ki bir yılan balığı karaya vurmuş ve ölüp kal, mıştır. Bu iki müze ellerindeki © İki e seri pekâlâ mübadele adini y Yine hatıra gelmişken şu “Tıp Mü. #esi,, meselesine de bir dokunalım.. Süleymaniye camii müştemilâtından olan eski timarhaneyi bir Tıp Müzesi haline sokmak okadar yüksek bir isa - betle düşünülmüşken bir türlü tatbik edilemedi. Mimar Sinanın bu güzel e. serinde Askeri Matbaa sıkışmış kalmış- tur. Bu müzenin kurulması Askeri mat- bâayı da kendisine Jiyık bir binaya kavuşturmuş olur. Söylemesi, hatırlatması bizden, ya - pılması, başarılması; yapmak ve ba - şarmaâk bilenlerden. Ensari BÜLENT Cim Londos Mısırdaki ilk. maçını kazandı Atina, (Hususi) — - Cim Londos'un İskenderiyede İngiliz şampiyonu Kau- tel'i çetin bir güreşten eonra 65 İnci dakikada yendiği ve bu arada iki defa yenilmek tehlikesine maruz kaldığı bi. dirilmektedir. Kongre Klübümüzün 937 yılı kongresi- nin 6-6-937 pazar günü klüp #alo- nunda aktederek yeni idare heyeti seçimi yapılacağından yurda men- sup Üyelerin yevmi mezkörda klü- be gelmeleri rica olunur. 27 MAYIS — 1937 Yakılmak N İR gözetede okudum: geçen- lerde ölen Lord Snowden'in cesedi yakılmış, külleri de lordun kö- yüne götürülüp halk serasında savurul. muş... Bunu anlatan gazets dıyor ki: “Dahadüne kadar hatırı sayılan bu Şöhretin oOzerresi Obile kalmadı. Demek ki bir insanın şöhreti vücudu ile kaimdir ve yakılan, külleri savru- lan bir adamın adi da hatıralardan silinmeğe mahkümdur... Hadi diyelim ki bunları yaziveren mühsrrir; yak. mayıp toprağa gömülmla cesodlerın de “zerresi kalmıyacağını”, eski Yu. nanistan'ın halâ anılan birçok sair ve muharrirlerinin de yakılmış olduğunu, “zerresi bile kalmadı,, sözünün ilmen hiç doğru olmadığımı. bilmiyecek ka. dar gençtir. Zarap yok! « de büyür öğrenir... Fakat sinemaya (gidip Jeanne d'Arc filmini, filmlerini de mi görmedi? Onları gördüyse bir ınsanın yakılmasile şöhreti yıkılumıyacağını farketmedi mi7... Yazdıklarımi omuz başından oku- yan Ahfeş bakm ne diyor: “Cenç mi- dir? ihtiyar mıdır? bilmem ama o bay muharrir, insanm yakılmasile adının dâ unutulağağını söylemek istememiş. © haberi fransizca veya ingilizce bir EBazetnden tercilme edivermiş vs o dil. lerdeki ödüdürite ve celebrity ketimele- rinin türkçeye buzan şöh7s1, tuzan de meşhur adam diye tercüme edilmesi lâzım geldiğini düşünmemiş. Ona söy. le: Lord Snowden'in küllerinin ne ol- duğunu merak edeceğine kelimeldrin manasını öğrensin!,, Anlaşılıyor: Ahfeş dayanamıyacak, Yine derslerine başlıyacak, Zaten bun. dan sonra Kara Davut'la ittifak ede- ceğine dair bir rivayet var. Ama Ka- ra Davut çekiniyor, “Sönre bana se. nin keçin derler!,, diyormuş. Biz Ahfeş'i, Kara Davuv'u, kelimâ- lerin manasını bilmez acemi muhar. rirleri bırakalım da gelelim cesede. rin. yakılması meselesine: Zaman;ıiz. PA YY rini yaktırmalarına bir türlü aklım ermiyor. Eski Yunanlılar, bazı millet- ler dinleri icab; bu gibi geyler yapar- larmış; benim eski Yunanlılara son derece hürmet ve muhabbetim vardir ama, Allah gecinden versin, öldükten sonra yakılıp küllerimin savrulması» na da, bir “ürne, içine*konup saklan. masına da razı değilim. Toprağa, top. rak anamm koynuna gitmek isterim, Üzerinde otlar bitecek, unutulacık, taşsız, izsiz bir mezar... Bep dünyada otlar, etler yediğim gibi o mezarda da birtakım böcükler, hayvanlar gelip beni Yiyecek. Onları bu gıdadan mahrum etmeğe ne hakkımız var? Ta. biat bizden hangi yemişini, hangi hay- vanımı 6sirgiyor ki bizim cansız Vü- cuğdumuzu eğe yüzümüz ol- Bun? Biz birçok otların, etlerin saye. 8inde geçindiğimiz gibi bizim saye. mizde geçinecek otlar, hayvanlar var. Ben duymaz, görmez, nefes almaz ol. duktan sonra her;zerrem onlara helâl olsun... Nurullah ATAÇ “Almanya, Sovyet Rusya ile anlaği- yar.—,, — Gazettlierden — — Haydi, ver elini de barışalım! - Fransızca Vendrodi'den —