Emin, yaşı belli olmıyan, sakat bir gençti. Vücudunun bir tarafı yana sarkık gibiydi. Bir ayağıda # damakıllı topallıyordu. Gayet iyi ah- lâkı vardı. Aksryarak yürüdüğü için arkadaşlar arasmda onu “Dümtek,, diye çağırırdık. Fakat bir hainlik, bir alay maksadiyle değil, her nedense ağzımız böyle alışmıştı. Bulunduğumuz dairenin muha: sibiydi. Bize gayet kolaylıkla para verir.. Sanki ceplerinden sarfediyor” muşlar gibi homurdıyan muhasebe e veznedarlara asla benzemez Yaz tatilinde tesadüfen her iki- miz de ayni köyde buluştuk. Bu kü" çük yerde sık sık biribirimize resti yarak samimiyetimiz daha derinleş” ti. Bir gün onu elinde bir mektupla ! gördüm, Bana rastlaymca: — Müsaadenle.. Postaya kadar gidip hemen gelirim., » dedi. Avdetinde izahat verdi: — Her gün sevdiğime yazıyo- rum. Bir gün ihmal etsem deli olur. Pek merak eder. Eğer evli olmasay” d birlikte yaşamağa hazırdı ama, ne yapalım.. Onu bir gün sana tanı. tırım... Bak göreceksin, ne güzel kadm.. Yirmi o sekiz yaşında.. Onu ilk gördüğüm güdenberi sevmiştim. Hayat kadını.. Hem akıllı, hem zerif.. Hem iş bilir.. O, beni tanı- mazdan evvel evlendi.. Talisizmiş. Fena kocaya düştü. Kendisini ber zaman teselli ederim: “Boşan! - de- rim, - Kocan kadar ben de para kaza nıyorum, Seni rahat rahat geçindi- ririm! « derim.,, Fakat o, hasta zev- cini yüzüstü bırakmak istemiyor. Hassas kadın vesselâm... .Her gün bana saadetini anlatır, sövdiği kadının resmini gizeeel, beni Fruye'umış. ÇOK oktürmuş. getli zekiymiş, Mektep mezunu olduğu için isteseymiş hoca bile olurmuş.. Bir gün ona yolladığı mektubu bana gösterdi. Üstündeki adresi o” kudum: “Bayan Aliye Vasıf. Dürdane sokak 25 Şişli... — Vay.. Evine mi yazıyorsun? dedim. Dostumun metresi... — Evet. kontrol et miyor. Bu suretle de postarestant müşkülütma hacet kalmıyor. Hem sanırım; kapıcı birlik. Benim mek- tuplarımı eline teslim ediyor. Haya- tımda çok metresim olmuştur. Fa- kat bunun gibi kadın hiç görmedim. İnsan onunla konuşmalı ki ne mü- kemmel olduğunu tasdik etmeli. Dü şünsene, benim gibi bir sakatı da se” verse insanlığına delil.. Zaten o ba” na daima der ki: “Bir erkeğin şekli. ne bakılmaz. Asil sayılan, ruhu, his sidir. Senin inceliğini ben kimsede bulamam. Azizim, doğrusunu söy- liyeyim mi, sakatlığıma rağmen ha- yatımı sporcu tendürüst erkeklerle değişmem. Çok mesudum. Aradan birkaç gün geçti. Bir ak" şam civarda yaptığım geznitiden dö- nerken kahveci telâşla yanıma yak- Taştı: i — Arkadaşınız Emin beyin ba- şından bir felâket geçti. Yolda yü- rürken bir kamyon çarpmış! - dedi. Hemen evine koştum. Tedavilere rağmen zavallıcık çok yaşıyamamış, ölmüş... Bu işi sevgilisine haber vermek aklıma geldi. Mademki adresi bili- yordum, iki satırla meseleyi bildir. mek vazifemdi. “Hanımefendi, “Arkadaşım Emin - bir kazaya kurban gitti. Bana sık sık sizden behsettiği için bu matem haberini bildirmeği vazife sayıyorum. Ertesi akşam, elli yaşlarmda bir kadının ağlıyarak geldiğini gördüm. — Ben, Aliye Vasıf'ım! - dedi. - Merhumun hemşiresiyim. Zavallının kocamdan ve benden başka akraba” sı yoktu. Bana her gün mektup yar lie Sekisleik Göbüm o hi; pallığı, alilliği hassas rüku Tin ne büyük bir ıstıraptı. İşte o anda Emin'in bana bütün bu hikâyeyi uydurmuş olduğunu anladım. Hayalindeki metresini, o, bir hakikat gibi yaşatıyordu ve emi- nim ki bunu caka oleun diye değil, ruhunun ihtiyacı olduğu için yapı- yordu. Nakleden: (Hatice Süreyya) a seed ül şike ile Ispanya asilerinin ele başısı Franko, çingene ve Yahudi melezi | Çingene kralının, mirasını Frankoya bırakmasının sebebi bu İmiş inin krallığının da ken ne aaa “e eri Gözlemi Fik bi tarafından Varşdvada öldürülmüş a olan “Çingeneler kralı,, Kvik'in ce" | deliği diğer ri lr rafından da naze merasiminde ancak yirmi ka» | teyit iyi oki Kvikle Fran der çimli yer blzsmyia. konun çehre! çi Ünseli ci e ye kadar yük bir benzer - kalım, karman terkederek Lehintan lk de me babanın el br mam k in kanama hür a keme istemiş ok Pa kedmiyle, Frankonun baber Baron Krik, İspanyadan Polon- bir İspanyol yahudisiyle ev- yaz gede Bütün inayet len km © çingene w il ti. İriş Frankoya karşı gösterdi- i i boyla seki 1k ve bütün servetini Fran- tesiriyle olmuştur. i GORUŞURUZ BAY KOMİ SER... SIZE FAYDALI OLABİLMEKTEN ——, Miki Yediler arasında —0 — a / Yazan : Niyazi Ahmet 25 sene evvel bugün Titanik battı 1653 insan derinliklerine Okyanosun gömülmüştü 765 sene evvel bugün e İn e Beş sene süren İnşmattau sonra Fatib camii bugünkü şeklini aldı. Ik cuma namazı kılındı 1912 yık 15 Nisan günü, bütün dünyayı altüst eden bir hadise vu” kua geldi: Titanik battı. Titanik 268 metre uzunluğunda, 28 metre genişliğinde, 30 metre derinliğindey di. 20 mil süratle gidiyordu. Titatik kazaya, 14 nisan günü gece yarısın- dan sonra yani 15 nisanda uğradı. Saat 12Z-yi yirmi geçe telsiz im- dat istemeğe (başlamıştı: “Gemi Aysberge ni e rahne bü- yüktür. Çabuk imdat... Saat on ikiyi yirmi geçe bu telâş büsbütün artmıştı. Telsiz imdat iste- mekte devam ediyordu: : “Hiç bir taraftan imdat gelmedi. Vapurun bir kazanı patladı. Çıkan buharın sesi gemide rabıtayı tesise | imkân bırakmıyor.,, Titanik, buz parçasına çarptığı vakit kaptan, vepur sahibine haber vermeğe bile lüzum görmemiş: — Çocuk değiliz ya.. tehlikeyi anlatırız.. demişti. Geminin büyük salonunda yol. cular toplanmış. eğleniyorlardı. Or- | kestra, “Mavi Tuna, yı çalıyordu. Dışardan gelen acı deniz kokusu, bu hava ile dalgalanan kadın saçların- dan uçan lâvanta kokularma karişr" yordu. Salonun açık pencerelerinden bi- rine başımı çeviren genç bir adam, sarı saçlı nişanlısına: — Hava güzel ama, diyordu zi- firi karanlık. Nişanlısı cevap veri” — Yıldızlı geceler mevsimi değil Şam, a kadehini kaldırarak ini kahkaha atan bir kadın yüksek sesi: o / — Yaşasın! diyordu. Amerikaya gidiyoruz. Hürriyet heykelinin üstü- — Gm gemi müthiş bir gürül tü ile birdenbire sarsılmıştı. Herkes ayağa sıçrıyordu. Bir şey olmuştu? Geminin sarsılması devam edi- yor.. Ayni zamanda gürültüler de duyuluyor, direkler çatırdıyor, de. mirler gıcırdıyor... Biran süren şaşkınlık geçtikten sonra, herkes felâketi anladı: — Batıyoruz! Felâketi kaptan köprüsündeki- ler de Ğ Bride'in ilk işi telsiz âletine bak» mak oldu. Sonra arkadaşma baber verdi: — Taliimiz varmış. —).. — Telsize bir şey olmadı... — Acaba gemi büyük bir hasara | uğradı mı? Fakat, bunu sormağa lüzum yok | tu. Geminin her tarafı ayrı ayrı | sarsılıyor ve sanki vapur parça parça İ dağılıyordu. , GİDİYOR , Telsiz mütemadiyen $, O, $, işareti. ni veriyordu. "İmdada (omuhtacız.. Aysberg'e çarptık..,, diyordu. Saat bire on kala Titaniğe soruyorlar: i — Ne vaziyettesiniz? Cevap veriyor: — Tepesi aşağı batıyoruz. Saat birde: “Vaziyetimiz vahimdir.,, Ğ Telsizini veren Titanik bir daha imdat istiyemedi. Karpathia vapuru kaza yerine geldiği vakit 15 nisan sabahı etraf aydınlanıyordu. “yüzen dünya; dan eser yoktu. Deniz üze“ rinde 705 kişi ölümle pençeleşiyor» du. 1653 insan Okyanusun derinlik” lerine gömülmüştü. | Fatih camiinin | yapılışı | 1772 yık 15 nişan günü 165 se” İ ne evvel bugün (1185 senesi mahre | mihin onuncu günü) beş sene süs ren inşaattan sonra Fatih camiinde İ cuma namazı kılmdı. Bugün gördü- İ ğünüz Fatih camii, 165 sene evvel | bugün bu hale getirildi. Camiin ya- pılışı hakkında kısaca malümat ve" | telim: Fatih camiinin yaptırılışma 1471 (867) yılında başlanarak 1471 (875) yılmda yani sekiz sene sonra bitirildi. Fatih esmiinin yerinde Havari- yun kilisesi vardı. Harap olduktan sonra tekrar yapılmamış, Fatih bu kilise barabeside birer şerefeli iki mi- nareli bir cami yaptırmıştı. Fatih camii, zelzelelerin sarsın- tısından kurtulamadı. 1509 (914) çok hasara uğradı. Fakat tarihi ehemmiyeti göz önün” de tutularak derhal | tamir edildi. 1766 yılı 10 mayıs günü ikinci bir zelzele merkez kubbesiyle diğer kı- sımlarını tekrar harabe haline getir di. Bu da bir sene sonra üçüncü Mus tafa tarafından yeniden yani 165 sene evel, bugünkü şekline getiril. di, Bu tamirin çamiin iç tezyinatını bozduğu rivayet edilir. Idamlar Litvanyada zehirli gazla yapılacak Litvanya hükümeti burklan böyle $ dam mahkümlarının asmak yahut kur« şuna dizmek suretile öldürmelerini ya. sak eden ve mahkümların zehirli gazla idamlarmı emreden bir kanun çıkarmış» tır. Gazla idam cellâtlığı memüriyetine istida verenler pek çoktur, Bunlarm a- rasında sekiz Holandalı, iki Alman, iki Çek ve bir Macar vardır. Eşi “ (VAK-VAK vA