e ey pa P” a Pr Se 5 EMA Çeviren; fa. Yazanlar: 1 çestertön — 2 Suytrs —3 Açata Kris — 4, Vils-Kitofim 8. Henri Ved — 7 GC D.H, ve M Koi — # Milvard Kennedi — 9, Con Rayd — 10 Ronald JAknoks — 11, Bdgar Jepson — 12. Klçmanı Dan — 14, Antoni. Berkeley, — 8 Yaytpörg m Tefrika numarası — 13 — — O balde düşünelim. Hatırlıyor mu sunuz Hempstid, bize. Neddi Var sân. dalın papazın - evinden. bulunduğu noktaya kadar olan mesafeyi kırk, kırk beş dakikada katedebileceğini söylemiş ti. Sandal kaçta bulundu. — Dört buçuktarı biraz sonra: — Yani, papazın onun evinin - önün- den saat tahminen 3,50 de hareket et. miş veya geçmiş olması — lâzım. Yani, med başladıktan beş dakika sonra. — Evet. — Yani bu demektir ki, sandal, akın tıya 3,45 den biraz evvel biraktldr. Ak- si takdirde Neddi Var onu, bu sabah bulunduğu noktada bulunmazdı. Fakat saat 3,45 de sabah olmuş demektir, Her halde aydmirk olsun diye beklememiş- lerdir, Bu itibarla Appletonun nazariye. si daha akla yâkm. Appleton nazariyesinin müfettiş ta- yafındari tasvip edilmesine memnun ol- muştu. Fakat Hempstidin hiç de bu fi. kirde olmadığı açıkça © görünüyordu. Müfettiş sordu: — Siz başka türlü mü düşünüyorsu- nur? , — Eğer müsaade ederseniz söyliye- yim. Akıntı dönmeden evvel yani med ile cezir arasında, bir saat kadar sular durgundur. Sonra bir sandalı sahile yanaşıp bir müddet orada kalması da mümkündür. Bana kalırsa, ceset, elbi. seleri kırağı ile ıslatacak kadar sanklal, da kalmamıştır. Bence, sandal buradar 2,30 ile 3 arasında bırakılmıştır. Hem bu işi yapan buranın yabancısı ise, meri ile cezir arasındaki durgun vaziyeti dü- şünememiştir. Sandalın doğruca denize ineceğini tahmin etmiştir. Fakat sandal yüz metre kaldar gittikten sönra akıntı durmuş ve sandal, 3,45 de bir (tarafa yaslayıp kalmıştır. Sonra, med başla. dığı zaman da, Neddi Varın onu 4,30 da bulduğu yere kadar çıkmıştır. ..* — gi sene ” DÖRDUNCU KISIM... Yazan Agata Hristi MUHIM GÖRÜŞMELER Rac: — Bu da iyi bir nazariye! dedi. Müfettiş, madânları ile © diplomatça hareket ederdi. Her ikisinin nazariyesi- ni de tasvip etmiş, fakât hangisini ter- cih ettiğini izhar etmemişti. Başını sa). Jadı, arkasına dönerek ağaçlığa baktı. — Bir şey deği, beni durduruyor. Bil mem ehemmiyeti var mı? Papaz'ile gö- rüştüğüm zaman, ağaçla? arasiMdan mat mazel Fitrgeraldin — beyar elbisesini | gördüğünü söylemişti, — Evet. Eve dönerken gördüğünü söylemişti, Hatırlıyorum. ” Bunda'ne KL dağ — Hayır, bir şey var demiyorum. Ak şam matmazel beyaz müslin bir tüvalef ile krem rengi dantelâdan bir manto gi- yiyordu. Eğer papaz onun beyaz tuvale. tini ağaçlar arasından gördüyse, bu mat mazelin mantosunu giymediğine delâlet | eder. Hoş mantoya ihtiyaç da (o yoktu,! hava pek stcaktı. : — Halbuki amiralin cesedi bülurdu- ğu vakit üzerinde kalın bir pardesti var. dr. Tuhaf değil mi? — Evet, Tuhaf, Eğer hava pardesü. Jük olsa, matmazel de hiç olmazsa mari- tosunu giyerdi. — Appleton, papazın evine kadar gi” dip, amiralin dün akşam pardesisü olup olmadığını sorunuz. — Peki, Appleton gidince, müfettiş Hemps. tide döndü ve? — Şimdi, dedi, size bir şey (o soraca- ğım, Vinmuztda en geveze kimdir.? Hepmstid gülmeğe başladı ve: — Madam Davis, desi, Lord Mare- hall otelinin sahibi madam Davis. Bir dela ağzınr açtı mı, tek kelime söylemek imkân: yoktur. — Ya, çok iyi. Tam (aradığım şey. Amiral buraya yeni gelmişti. Yeni gelen lerden ise fazla bahsedilir, ve şsyinların yüzde doksan dokuzu yanlış olsa yür. de biri doğrudur. Amiral hakkımdaki dedikoduları öğrenmek istiyorum. — O halde madam Davis bu işin tam ,— Oradan-Vest Ende, — Sir Viliridi görmeğe gideceğim: “Zannedersem - miral hakkında malümat sahibi olan ye- gâne adam odur, Belki de amiralir bir düşmanı olup olmadığını bilir. — Amiral butaya'saklanmağa mı gel di acaba? : i — Zanetmemi Zira açıktan açığı ve kendi ismile geldi.Hem ne de olsa'bir bahriye zabiti. Gizlenmekten © hoşlan. maz. Lâkin, yazı odasında Molu bir ta- bancanın bulunuşu çok müönidör. Arüi- ralin mazisini öğrenmemiz lâzım. App. ieton geliyor. Appleton yalnız değildi. Yanında pa- pazın iki oğlu da vardı. Genç vüzlerin- den merak, alâka okunuyordu. Peter ge ir gelmez: . — Mister Rac, dedi, size yardım.dde- mez miyiz? Bize bir iş havale -edeme2- misiniz? Müfettiş gençlere cevap © vermeden, Appletona sordu: — Pürdesü? — Dün alışan, amiral yemeğe geldi Ki zaman pardesüsü yokmuş. " Peter teyit etti: — Yoktu, Hem ne diye ( giyecekti. Evler karşı karşıya. Matmazel Fitzge raldin de mantosu yoktu. (Devamı var) kaptanını öldürüp.z “Bir gemi demirli « Beri taraftan da Çinli Kay Şerk; arkadaşı Gastim böyle bir. çalım takmasına, * kendilerine kumandan- lık satmasına tahammül edemiyor - du. Kendisi asıl kaptanm bile ku - mandası altına girmemiş, elindeki keskin bıçakla boğazımı uçurmuştu. Böyle olduğu halde Gast gibi bayağı bir tayfanm cakasını elbette çeke - mezdi. İşte bunun için adanın şimal kr yısındaki bu kanlı gemicilerin konak yerinde de uygunsuzluk, . biribirini çekememezlik. bir düşmanlık başla- müş bulunuyordu. — Kay Şenk bir defa-aklına koydu- ğu bir fenalığı yapmaktan. çekinen bariflerden değildi. Onun için Gest im çalımma' karşı ne yapacağını dü- şünmüştü, Yalnız bir iş, bu düşün” cesini Yerine getirmekten kendini a- ikoydu.. Çinli gemici olmakla bera” ber, böyle dünyanm bir ucundan , herhangi bir gemiyi , medeni birli mana götürebilecek bilgisi. yoktu. İ Ohdan başka yanımdaki arkadaşları da bu işi Yapamazlardı. İşte bundan dolayı Gast'a karşı çok kurnazca dav ranmağı ve ondan işin sonuna kadar istifade etmeyi kurmuştu. “Bir bıçak” saplaması Gastı'da, önün cakalı kâptan esvabmı da orta- dahi kâldirabilirdi; * Fakabbu tekdir- desKavri gemisini ve ondaki küme küme incileri cenubi Atlas Okyanc” sundân medeni bir limana götüre - cek, Ümit burnu fırtınaları arasın” i da küçük tekneyi idare edecek ada- £ mi nereden bulacaktı? Bir'atalık gemide < bıraktıkları gemicilerden biri çok uzaklarda bir harp gemisinin dumanını görerek ar. kadaşlarına haber vermişti. Gast bu gizli limandan çıkmağa korkuyor, bir kere açıkta seçtikleri harp gemisi- nin eline düşerlerse hepsinin asıla - caklarını söylüyordu. Katiller küçük limanda iki gün daha saklı kalmışlardı. Bundan son” ra bile gene denize çıkmamakta 1s- rar edince Çinli ile aralarında bir çekişme başladı: Gast: Tarihi macera ve aşk romanı — 36 — Bu biçare hadımlar kendilerine bu zevkleri Yazan: (Vâ - Nü) yaşatan efendiye kul kurban olmuşlardı. . Geçen kısımların hülâsası Nişanlım “Ayşe, bir ozsuz teşiilâı- na mensuptur. Şimdi Sünbül ağa. nn rakkasesidir. Sünbül ağa dı onun yaksmiştirade ediyor; . * » Bir avcınin bir şikâra yaklaştığı gibi, iğilerek boynu ilerde, kolları u. zanmış, yürüyordu. Pmarbaşında $u içerken kaplan ta- rafından bastırılıvermiş bir ceylân gibi, Ayşe, bir an durarak ona baktı, Sünbül ağanm burun delikleri açılıp kapanıyordu, Kalın etli dudakları da, bütün uzuvlarının hareketlerini takip ederek ileri uzanmıştı. ' — Oyna!.. » diye haykırdı. - Devam et... Ayşe, korkak bir nazarla bana bir an baktıktan sonra, kımıldandı. Ben, ona, cesaret vererek baktım. Her ne, dense, kendi damarlarımda da garip bir kımıldama duyuyorum. Vaktiyle bir efsane işitmiştim; Gü.-, gösterdi. Şark danslarmda, odlüğu | ya bir insan, ilk vusleti esnasmda bir * gibi, yalnız belinin altında ve meme. | Yazan: Edgar Rice Burroughs — Akılsızlık etmeyin; Bu harp gemisinin bizi aradığına hiç şüphe yoktur. Şurada saklanıp onun git mesini beklemek varken, niçin de- nize çıkarak kendi ayağımizla tuza” ğa düşelim? Diye cırpinıyordu. Çinli KayŞenk ise: — Akılsızlık eden asıl sensin! bizim Kovri gemisini: zaptettiğimizi: bizimle gemideki arkadaşlarımızdan başka dünya yüzünde bilen kim var ki? Harp gemisine bizi kim ha- ber verecek de onlar da bizi arıya” cak? Diye karşılık veriyordu. . Fakat Gastı inadından vaz geçirmek imkâ- ni görünmüyordu. İşin doğrusunu söylemek lâzımsa: Gast'm denize çıkması kendi kafasında kurduğu bir plândan; “bir kurnazlıktan ileri geli. yordu. Bü plânını yapabilirse gemi- deki'incilerden alacağı pay yüzde yüz artacaktı. Gast'ım plânı aşağı Yükarı şu i- , Kendisinden başka kimse Kovri gemisini kullanarak bir limana sağ” lam götüremiyeceği için arkadaşla. rınin onü 1ssız adada yalnız bırakıp kaçmaları korkusu iri. Fakat Cast şu baş belâsı Kay Şenk ile korkünç yeni Zelandalı Momullayı daha üç dört arkadaşiyle bu ıssız adada bıra: kıp kendisine uyan iki üç kişi ile ge- ye alarak gitse ço kiyi olmaz mıy- te Gast karanlık projelerini gerçek* leştirmek için münasip fırsatın gelip çatmasmı bekliyordu. Kay Şenk ile Momulla ve üç dört arkadaşının hep birlikte ava çıkacakları bir za - man olacağını biliyordu. İşte böyle bir zamanda hemen gemiye koşacak | ve uzaklaşacaktı. İşte bunun için durmadan büyük. av projeleri tasarlıyor, . ortaklarını sahilden uzaklaştırmağa uğraşıyor « du. Fakat her seferinde de Kay Serk Kin bir dereden su getirerek büyük arkadaşlık duyguları gösteriyor ve arkadaşı Gast da beraber olmadıkça ava gitmiyeceğini söylüyordu. Bu” iğ mii g | | kadını ne gekilda bulursa, ondan #on- raki aşk oyunlarının da o tarzda ol masını istermiş, Ben de, ilk vusletim- de, sevdiğim kadını başka erkeklerin koynunda görmemiş miydim? İyte şimdi bu manzara da aklımı başım. dan alıyordu... Pakat acaba bu zevkalma, sade ba- na has bir hal miydi?... Hayır, işte di. ğer hadımlar da benimle beraber ©0ğ. muşlardı. Bunların ekserisi zenciler- di... Onlar da, sahte haremağası Sün- bülün hareketini taklit ederek, ayağa kalktılar. Bl ele vererek bir halka teş kil ettiler. Tam manasiyle “babalar! tutarak”, ağızlarmdan köpükler #âça- rak, Afrika rakslarını sazin temposü. na uydurdular... Ayseye bir emir daha verlidi: — Oyna... : Nişanirm oyununa devam, etti... artık vücüdunun bütün çıplaklığını tettikleri | 'uyordu nun üzerine Gast şüphe uyandırma mak için ister istemez ormana gidi- yordu. Birgün Kay Şenk İsveçlinin epey uzakta bulunduğu bir sırada Prka- daşı Momulla'ya yaklaştı ve cnün esmer kulağına İsveçli için tasaladı- ğı plânı fısıldadı. Çinli Kay Şenk'e şeytan fit ve | riyor gibi yanında Gast olmadıkca hiçbir yere ayrılmıyordu. U Çinlinin, kulağma fısıldaması v- zerine yeni Zelandalın kızgınlık * tan 'ağzr köpürdü:; hemen davıar- dı, elinde uzun, keskin bir bışak olduğu halde Gast'ı öldürmeğe kal- kıştı. Kendilerine böyle hiyanet edecek bir herifi orackta öldürüver- mek işin en kısası idi. Fakat kurnaz Çinli, Zelanda İm “birdenbire Gast'r.. öldürmeye kalkışmasmi iyi bulmadı, Hemen kendini yakaladı ve ona dedi ki: bak Momulla; ben bu herifin dakikaya o o bizi aldatmak | aldatalım.. İçimizde ondan başka gemiyi kullanmcak adam olmadığı” nı uhutmamalısm! Şu kadar var ki: Bu herifi iyice korkutmak da fena bir iş olmıyaacktır!.. İki arkadaş böyle konuştuktan sonr yeni, Zelandalmın eli, gemici bıçağının sapında olduğu halde Gastı aramağa gitti, Onu buldu ve he men gemiye binip denize açılmak lâzım olduğunu anlattı. Gast ise ge“ ne eskı sözlerini tekrar ediyordu: —Arkadaş ben size düşüncemi korkularımı bir türlü anlatamıyo « rum; Birkaç gün evvel adanın pek da gördüğümüz harp.ge” misi henüz buralardan uzaklaşma- mıştır. -Adadan-ayrılıp da çenuba doğru indiğimiz zaman bu geminin karşımıza çıkması ve gemiyi araştır- ması yüzde yüz ihtimal dahilinde - ir, “ (Devamı var) ,sonsuz bir zerk duydı lerinin üzerinde telli pullu” Küğücü, birer örtü vardı, i Yılan gibi kıvranıyordu. Kırılır yordu, 8 Sünbül ağa; bütün zenciler ârasın- da ağzı köpürmiyen, “babası * tutmı. Yan,, yezâne zenciydi. Bütün bu cuşü- huruş içinde . Afrika oyunları oyna « makla beraber . hareketlerinin zara- fetini muhafaza eden bir oydu... Bir an, hamle etti. Sevgilimi belin. den yakaladı. Onu, bir elinden öteki- ne, hafif bir paket gibi geçirerek, ha- yaya kaldırdı, Evirdi, çevirdi, Bu dev cüsseli arabm ne kuvvetli mahlük olduğunu o zaman anladım. Ayseyi birkaç kere havada hoplattık. tan sonra cübbesinin içine bir kedi yavrusu gibi aldı. Tam bu esnadada raks nihayete ermişti, Kalabalığın içinden biri alay etti: — Alev, pervaneyi yuttu! — Yuttu, yuttu! - diye için için in. ledim. Hakiketer, de, Sünbül ağa, kürkü. nün içine aldığı Ayşeyi yutmuş, ye- miş, #ÜmÜrmlüş - gibiydi. Zavallınm yalniz başı dışarda görünüyordu. Be- ti benzi süzgündü, Gözlerine de uyu. mağa hazırlanan bir çocuğun ifadesi gelmişti. Bu ifadeyi tanıdım: Ihtiras... Kadın avemi olan müthiş zenci ile temas etmek, nişanlım meçalini kır. miştı. Bayılır gibi oluyordu. Ve bana yalvarır gibi baktı. Kirpikleri kapan- dı. Gözlerinin kaydığını gördüm. Sünbül ağa, âğır adımlarla, onu kuştüyü sedirin üstüne götürürken, diğerzehdiler, AA vahşi oyunların oynamakta devam ettiler... Ve bü uf. © cuna esnasında, ince sazm sesi boğul- du... Artık zenci avazeleri müthiş bir musiki yaratıyordu... Deminki naze nin raks yerine ise, kuştüyü mindarin üzerinde bambaska bir raks başlamış. tı. Bizim beyaz ırkm havsalasınm &)- mıyacağı bir raks... Buna, benim sevgilim, birinci kadm olarak iştirak ediyordu. . Diğer saray kadınlarından onu on besi de yardımcı ölarak katılmıştı. Hepsinin arasında yegâne erkek Sünbül ağaydı... Bir siya erkek ve bir düzüne be. Yaz, süt beyaz kadın... Zencilerin Afrika yamyamlıklarını hatırlatan bağırışları, babalanmaları, kızları ürkütüyordu sanki... Sünbül 2- Saya sokuluyorlar, onun himayesi altına giriyorairdı... Ve o, tehipoya uyarak, birinden ayrılıyor, ötekine Bunların hejsinin ortasında ise” Ayse... ye Bağırmak istiyordum: |. © “— Senin orada ne İşin var.. Benim - Ama, ne mana... Ne sebep?... Bütün bu coşkunluktan ben de zevk duyma. miş mıydım ?... Bilhassa, Ayşenin de anlama. rwş mıydım? Onun bu zevki, mahut ev de, misanlımın iki yeniçeri arsamda duyduğu zevkten de kat kat üstündü... Benimle &yni evde yalnız kaldığı za. manki zevkten de. © > Kendini o'dertor “kaybediyordu ki, baha artık yalvaran" gözlerle Bakma. yordu bile. Benim bfade' mevcudiye. timi unutmustu... İNazarmda varsa, yoksa, hap Sünbül ağaydr, v İşte İi manzaraları seyrettikten sonra, Sünbll ağanın saray kadınları. ni kendine nasil ve neden bendettiği, ni anladı... Mâhut kabak tstiretsm, da İşittiğim sözlerin manasmı da 0 Zâ- mân kavradım: “— Sâfiye sultanın baskalfası bir” taneydi, benim ise o derece sadık kaç adamım var...., Bu biçare hadımlar, kendilerine bu zevkleri yasatan efendiye kul, kurban olmuşlardı!... N 5 (Devamı var),