21 İkinciteşrin — 1936 Şunda ne kald iki sene ÂYşe, saydı. Bir daha saydı. Bir dahs Saydı. Bir lira seksen yedi kuruş. Eve İamamı tamamına bir lira seksen ye dl kuruş. Ne beş para fazla, ne beş Para noksan... Bayram gelmişti. Kocasma bir he- dlye almak lâzımdı. Lâkin, yüzseksen Yedi kuruşla ne hediye alınır? Kendi-| Si tütün fabrikasmda işçilik ediyor. du. Gündeliği doksan kuruştan dokuz Mat çalışıyordu. Kocası hamaldı. Günde ancak iki yüz yirmi kuruş kaza Mırdı. Doksan, iki yüz yirmi kuruş da. ha: Eder üç yüz on! Halbuki ortalık ateş bahası, Sanki nbul piyasası namütenahi basa. maklı bir merdiven: Onun fiyatı çık- İ. Bunun fiyatı çıktı. Iki kişilik bir aile olsalar da, yalnız kendilerine, kendi üst başlarma bak- salar, haydi yine ne ise. Fakat, şikâyet gibi olmasın - evde| İhtiyarlar da var: Kayın peder, kayın Valde, peder, valde. Bunlar, Ayşeyle Mehmet efendinin sırtından geçini- Yer. Bu vaziyette kadıncağız mereden bulsun buluştursun da kocasına bav- Tam hediyesi alsın?.. Paralarını say- Bir daha saydı, bir daha saydı. Bir Seksen kuruş! Ne almır bununla, yarabbi? Ne alı. vr? Hiçi Halbuki Ayşe, kocası Mehmet efen- 6, sevgisile mütenasip bir hediye Almak istiyordu. Meselâ bir saat kös- . burma burma altın bir köstek... Bu köstek Mehmedin aile yadigârı a3: Shatini bir kat daha şatafatlı gös- İtecokti. Çalıştığı iskelede yalnız ke- altın saati vardı fakat onun YE Kösteği kaytandı. Eğer şimdi Ayşe ma, bir altm kös; tek” Ra şıklıkta! kesedarı da geçecekti. Geçecekti amâ Merede para?. Gözü çıksın paranı... Aynanın önüne geldi. Saçlarını omuzlarına döktü. Bu saçlar altın tenkli bir dalga halinde ta diz ka- haklarına kadar döküldü. Altın renkil dalga. Evet, Mehmetle Ayşenin Yvinde altin remizli iki sey vardış Biri, kiki alın olan Mehmedin saatı” © rü ise hakiki altından daha altın 1? gün, fabrika dönüşü, iskeleye uğra. dığı zaman, kâhyanın kösteğini de görmüştü. Şişman karnmın Üstünde ipincecik sicim gibi idi. Halbuki onur aldığı parmak kalınğında.. Burmes burma,, Eve acele etti. Kocasının gelmiş ol- mâsi muhtemeldi. Ya saçı kesildi diye Mehmet, kendisini artık beğenmezse? Filhakika kadıncağızm en güzel yeri değil miydi? İçeriye girdi. Köcası da, biraz evvel işinden gelmişti galiba ki, elini bir kiremit parçasına sürte sürte par- maklarının kirlerini çıkarmağa çalışı- yordu. Bayrama hazırlanıyordu. Genç kadın başından örtüsünü çr- kardı, Yüzyüze geldiler. Mehmet mum. Put. “?,, işareti kadar mütehayyır, “1, işareti kadar nalan; kurşun mührü kopmuş bir tren imdat işareti kadar perişan, — Niçin yüzüme öyle bakıyorsun, lığımın sebebi aşkımdır... Bayram geldi. Şayet sana bir hediye almasaydım; İçime dağı derun olur- du. Hem üzülme.. Beni alagarson ba- şımla beğenmedinse saçlarımı yine uza Tonton amca yaptığı tabloya değil çerçeve- sine müşteri buluyor Mehmet?.. Saçlarımı kestirmiş olmak! tırım. Saçlarım gayet tez biter benim.. Yakın bir zamanda yine belirecek olan saçlarıma mukabil, sana ne güzel bir hediye aldığımı bilsen, nasıl sevi- neceksin Mehmet. Hamal, bir gün, acemiliği zamanın- da bir aynayı taşırken kazaren yere düşürmüş parçalamıştı. Fakat o gün- kü teessüfü ve şaşkınlığı bile buzün- künün yanında solda sıfırdı.. Gelin boğan yutmuş gibi gözleri çeşmhâne. lerinden uğradı. Küçük dili boğazma kaçarak nefes borusunu dıkadı. — Demek ki artık saçların.. Saçla» rın yok.. Yok ha? — Saçlarımı sattım Mehmet. Evet, saçlarım yok artık.. Fakat varsın ol: masin., Onlar olmasa da, yine ben, ben değil miyim?.. — Evet, uzun saçlı olsan da, saçla- rını alagarson kestirsen de şampu- vanla yıkatsan da sen yine sensin... SehT yine aakisi gibi severim ama... —E?.Ne"ama,, sı? n Ayşenin saçları.. Bu Ikişey, aile- ht en kıymetli iki eşyasıydı. Kıymetli eşya... Elbette kıymetli eşya idi bu saçlar. * sandınız ya? Neden mi kıymetli? Arzedeyim! ların gelini Hanife, başını ala- a yaptırırken, Ayşe de o gün da idi de kadın berberi ona: “oy Saçlarını bana kestirirsen yek- Ni Yirmi kâğıt veririm"sana! deme- İŞ mi idi? ki, halde, bu altın renkli saçlar, ha- h, ten altın kıymetinde idi. Bunun- tek kli, burma burma bir altın kös- almabilirdi. a karısı kararmı verdi: Saç- tü ! berbere satacaktı! Başını ört- dü Kapıyı sürgüleyip doğru berber iş boyladı. İçi sızlamıyor de- Ain; O canım saçlarına fena halde balda dü: Lâkin zöğürt tesellisini song ilemi karısı saçlarını alagar Yeri *stirirken ben niçin Rum keşiş. Rİbi ensem topuzlu dolaşayım? - : rıldandı r maka şıkırtısı, Bir Yürek cızırtı, pp ta bir hafiflik. 7 öe bir serinlik. yi Yirmi lira, — Zi bakalım burma altın kösteğin ne,, o dü 8 ük- kân benim £ ikkân senin, bu dük Yet Ayşe aradığını buldu. Ve ver külâh pazarlık ederek lâ, vatana uyuştu. Verdi parala- Alim eği. Etekleri zil çalıyor- giz allah. kesedar da değil a, Üye m; bile yoktu böyle mal. Geçen| — Ne “ama,, sı olduğunu şimdi gö- rürsün,. Aç şu paketi hele., Şu paketi aç da teesstir ve şaşkınlığımın sebebi- ni o zaman anlarsın! Ayşenin titriyen parmakları, koca- sının uzattığı paketi açtı. —u. Evvelâ, hayretle karışık bir sevinç sayhası, Sonra, kadmlara has seri bir' infial ile içinden gelen bir hıçkırık! İlk sevinci, birdenbire teessir hiç- kırığına nasıl inkılâp etmesin ki, pa- ketin içinden nice haftalardır rüyası görülen, hasreti çekilen bir İspanyol tarağı çıkmıştı. Bu tarak ancak saçı uzun kadmlar tarafından kullanıla. bilirdi. Aksiliğe bakın hele torak saçı. nm rengine de ne kadar uyüyor. Fa. kat Ayşe uğraşıyor, uğraşıyor; bu misli menendi bulunmayacak derece- de güzel şeyi başına bir türlü taka- mıyor, Ah, gözü kör olsun bu alagar- son modası çıkarınm. Maamafih, genç kadın, kocasının üzülmesinden korkuyordu. — Bugünden tezi yok; saçlarımı yi- ne uzatmağa başlarım cicim., Hediye. ni öbür bayram kullanırım. Hayret etme.. “Senin gibi şık olurum,, dedim. Çünkü arkadaşlarının içinde bundan sonra, en gösterişli hamal sensin söy- Je bakalım: İskelede hem saati, hem de kordonu altın olan kim var? İşte sana aldığım hediye! Altm bir kordon. Ver saatini de ta- kayım. — Ne önsuyorsun? Niçin büsbütün şaşaladın? Saatini versene! — Saatim yok ki.. Sana bu tarağı HABER — Akşam postası amma Lİ m a bayram hediyesi almak için saatimi sattım; Ayşe! Bir müddet süküt. Sonra, Ayşenin sesi. — Merâklanma Mehmet! Gelecek bayrama kadar saçlarımı uzatır, yine keser; sana bir altın saat alırım. O. bür bayrama kadar da Saçlarımı bir daha uzatır; senin getirdiğin tarağı başıma takarım. Topu topu şunda na kaldı; iki sene!,. Demek ki iki sene sonra ikimizde fki dirhem iki çekirde. giz! Nakili: (Hat - Sür) HABER'in Güzellik Dotoru Kuponu: 298 sene evvel bugün Koyun postları ile Bağdada hücum edildi — Ah Tayyar, sen bin Bağdat kale- sine bedeldin. — Şevketlüm, bu nar tam dört yüz dirhem ağırlığındadır. Kuşlar kalesi. nin zaptından sonra getirdik. Rağda- dın zaptında herbiri nar ağırlığında hesapsız hazinelere malik olacaksınız. Padişah Murad, eline aldığı narı bir müddet tetkik ettikten sonra yeni bir muzafferiyet haberi getirenlerin yüz- lerine baktı, Ve: — Bugün dedi muhasaranın beşinci günündeyiz. Fazla vakit geçirmek ya- kışmaz. Bağdat kapıları açılsın.. 1638 yılı 21 ikinciteşrin günü, 295 sene evvel bugün, binlerce asker, yeni bir hızla ileri atıldı Atılan toplarla kaleler yıkılıyor, Bağdat muhafızları hücuma geçemeden topraklara karışı- yorlardı. Hücum edenlerin bu şiddetine mu- kabil, Bağdattakiler de karşılık veri- yor, aynı şiddetle top ateşi açıyor, on- lar da Muradın ordusuna hücum etme fırsatını vermiyorlardı. Ateş bir ara- Irk o kadar ilerledi ki, yeniçeriler, yer- lerinden kımıldayamaz oldular. Hal- buki faaliyeti arttırmak, Bağdada bir an evyel girmek lâzımdı . Yeniçeri ağası bunun da çaresini buldu. Geceleyin şu emri verdi: — Haydi, saldırım.. Ne kadar koyun bulursanız başını kesip postunu çıka- rım. Emir, birkaç saat içinde yerine ge- tirildi. Yüzlerce koyun postu meydan- Tığa yığılınca ağa yeni bir emir verdi: — Herkes bu postların içine girsin. Ve ikinci gün, meydanda dolaşmak mecburiyetinde olan yeniçeriler, bir koyu sürüsü halinde idiler .Bu suretle! Eseri hazırlıyan ; düşmanın topu ateşinden kurtuluyor» lardı, . Bağdadın fethi çok güç oldu. Padi- şah, şehrin alınamamasından kızıyor- du. Sadrıâzam Tayyar paşayı çağırdı ve onu azarladı. Tayyar: — Padişahım, dedi. Tayyar kulun ölmekle bir şey olmaz. Cenabıhak ka» leyi ihsan buyursun.. — Sadrıâzam, geceleyin umum! hü- cum emrini verdi, Kendisi en önde ki- hıç elinde savaşıyordu. Kahraman sadrıâzam, önüne geleni yere seriyor, arkasından yürüyen yeniçerilerin ma- nevi kuvvetlerini kat kat arttırıyordu. Tayyar paşa, Bağdadı alamadan alnıma gelen bir kurşunla canını ver- di. Murad, bu haberi aldığı vakit: — Ah Tayyar, Bağdat gibi bin ka- eye değerdin.. demekten kendini ala- madı, Tayyar paşa, kendi zamanına kadar elinde kılıçla harp eden ikinci sadrı- âzamdrı. Ondan evvel Yusuf Sinan pa- şa Mısırda Rindaniyede dövüşürken ölmüştü. Tayyar paşanın yerine gelen Mus- tafa paşa, kumandayı eline alır al maz: — Ölmek ne gün içindir. Şanlı mu- zafferiyet sizi bekliyor. Ya öleceğiz, ya Bağdadı alacağız dedi. Mustafa paşa da yeniçerilerle hü- cum ediyor, etrafında yürüyenler, dü- şüp ölürken, o ilerliyor, bağırıyor, as- keri arkasından sürüklüyordu. Bütü'r kaleler alınıncaya kadar çarpıştı. Nüzhet Abbas EÇ yeli şekilde hareketle hasım hafmın, tara. fınm yaptığı hücumda ihtiyat kuvvet olarak müessir olmasına mani olabi- lirsiniz. Oyunun müdafaa kısmiyle alâkadar olmıyan ve buna tamamiyle bigâne kalan bir iç muhacim takımı İçin çok kıymetsiz bir unsurdur, Hat ti topun iç muhacimin bulunduğu tarafın karşısında olması da bir ma. zeret değildir. Çünkü bir hasim vu . ruşiyle topun, onun bulunduğu tarafa gelmesi birkaç saniyelik bir mesele. dir. İç muhacim marke etmek husu . sunda yalnız &karşısındaki hafbeki değil; diğer muhasımlarıda hesaba katmalıdır. Lüzumu halinde onları da iz'ac etmeği kendine bir vazife bil. melidir. Bir dakika evvel hasım ka- lesi önünde hücum halinde oyun oyni. yan iç muhacim bir dakika sonra ken. dini, kendi kalesi önünde tehlikeli bir akımı müdafaa etmek üzere bulursa şaşmalıdır. Çünkü iç muhacimin ya- aflarından biri de müdafaaya yar- dım edebilmek kabiliyetidir. SANTRAHAF İLE ANLAŞMA: Bugünkü futbolda santrahaf eski. si kadar yer değiştirmek ve fazla me. safe katetmek itiyadını kaybetmiştir. Bunun da başlıca sebebi üçüncü yahut! orta bek oyunu denilen müdafaa tar- zının taktik itibariyle iç muhaelme yakın oyun oynanması o Tüzumundan| başka bir şey değildir. Bu itibarla içi muhacim ile santrahaf arasında müte| madi ve oyunun sonuna kadar devam ettirilmesi lâzım gelen bir anlaşma ve ahenk tesis etmek şarttır, Hasım haf bekini tutmak; açık mu. hacimle hücum esnasında sıkı bir irti. bat temin etmek gibi esaslı vazifeler karşısmda iç muhacimin yerini sık sık değiştirmesi caiz gibi görünmezse de! saha Üzerindeki mevkii itibariyle iç muhacim için bu bir Tüzumdur. Bir hücum esnasında sağ için sol iç mevkiine doğru ilerlemesi yahut sağ açığın yerini İşgal etmesi oyunün €e- Teyan tarzına göre hasım müdafnasını çok şaşırtan bir manevradır. Maama. fih şurasını akılda tutmak lâzımdır ki hücum kırılır kırılmaz, neticesi ne 0. lursa olsun iç muhacimin hemen ye- rine dönmesi şartir. KÖŞE VURUŞLARI, Umumi bir kaide olarak köşe vu. ruşları esnasında iç muhacimlerin ha. sım hafbeki karşısında yer tutmaları kabul olunabilirse de, kale ağzında yer tutma meselesi daha ziyade o ân- da hasım oyuncularının almış olduk. ları pozisyonlara tâbi bir o meseledir. Herhalde açıklardan biri köşe vuruşu alırken diğer dört muhacim de mu. hakkak surette kale ağzında yer almış olmalıdırlar. Dört muhacime ilâve- ten hafların da ceza çizgisi üzerinde yer tuttuklarını hesaha katacak olur. sak tabiye tamamlanmış addolunabi. lir. Ancak burada gene tekrarını lü- zumlu addettiğimiz bir şey varsa, © da; şayet muhacimlerden biri veya i. kisi kafa vuruşlarında zayıf (iseler bunları mahir oldukları takdirde köşe vuruşları esnasmda haflarla (tebdil etmek caizdir. ANTRENMAN: Yukarıdaki izahattan da anlaşı. Jacağı Üzere Iç oyuncunun antrenman ve ekrersislerine son derece itina et- mesi lüzumu katidir. Haftada iki de. fa iki kilometrelik mukavemet koşu. ları; gene haftada birkaç gün sürat koşuları; jimnastik ve nefes alma id- manları son derece faydalıdır, Şunu bir kere daha tekrarlamak isteriz ki, sürat ve tahammülü olmak muhakkak surette İyi bir futbolcu olmağa delâ. Jet etmez. (Devami var)