İki Halberştada karşı havada yirmi İl tey tayyaremiz olduğu halde Türkler İİ Mütlarımızdan birini öldürdü, iki pilo- Mu yaraladı ve iki tayyaremizi kur yere düşürdüler. Diğer altısını b Zârara uğratular ki bunlar ancak varabildiler. İki Türk tayyaresi ise kadar işi gördükten başka yirmi beş Yyâreden geriye kalanları önlerine ka- “P öyle bir kovaladılar ki, Bu âdeta izah “itmiyeceğim bir kâbustu. O © günleri Üünmektenme Gazzeden sonfa gelen Mevinçli günleri gözlerimin önünden ge 'meği tercih ederim. Hava hâkimiye- «lde ettikten sonra kaybettiğimiz tayyare için Türk ve Almanlardan Beşer tayyare düşürdük. Pükat şunu da söylemekten çekinmi- İeceğim: Gazrede bize duman attıran | * iki Türk yahut Alman © ayyarecisile yanın en mükemmel orduları bem hakkile övünebilir; onları o İngüiz Wisuna alabilmek için ben bile defi '€r feda etmeğe bazrım. Bu ikisi İs- Flerse düşmanımız olsunlar, hakikaten bulunmıyacak derecede (büyük tlardı, Bazan irtibat zabiti hizmetini görü um. Gazzedeki o felâket gününde sarıldılar, Beni umumi karar- Bta telefon başma oturtup gelen te- SN haherleri ile telgrafları almak va- ini bana verdiler. İşte olup biteni Ma Yüzden biliyorum. Daha doğrusu hiç *İyorum ; çünkü baber (gelmedi ve de bu idi, Eğer haberler e rdurabilir. İri M5 in büyü; 1 917 Yazanlar : ingiliz ordusu hava zabitlerinden Kenneth Brown Gollinş, Meşhur seyyah ve muharrir kovveli Thomas 2 Türk tayyaresi bizim 25 tayyaremizi öyle bir vaziyete getirdiler ki sormayın Bir rasıdımız yaralandı, iki pilotumuz yaralandı, iki tayyaremiz düştü, altı tanesi yere inmek mecburiyetinde kaldı, geriye kalanları da sepetleyiş sepetledıler ki... öyle bir dik. Fakat herkes kendi bildiği gibi ha- reket ediyordu. Harp (sahasında her şey karmakarışık oldu, Perdeyi süvariler açtı: Türk tak- viye kıtalarının şarktan gelerek içeriye girememelerini temin maksadile OGâr- zeyi sarmak için otanyeri ağarmadan dört nala kalktılar. Atlı fırkalar işlerini; çok güzel başardılar. Hattâ Birrüssebi yolunu bile keserek, kumandayı ele alk mak Üzere Gazzeye gelen Türk genera- Mini esir ettiler. Herhalde o Türk Pilistinde en çek şaşırıp kalan bir zat olmuştur. Payton arabasına binmişti. Arkasında (erkân: harbiyesi olduğu halde yol boyunca sü kün ve vekarla geliyordu. İngilizlerin taarruz etmekte olduklarını — bilmiyor- du, Hattâ otuz kilometre dahilinde bir) tek İngiliz askerinin bile bulunabilece- ginden şüphe bile etmiyordu. Avustu- ralya kıtaları birdenbire onun etrafın: kuşatrverdiler, Keşif kolu kıtasına kumanda etmekte olan çavuş gülerek: . — Bonjur! Sabah sabah böyle erken- den nereye teşrif? diye sorünca Gene- ral küçük dilini yutacak (derecede bir hayrete düştü ve; v — Gazzeyel,. — Yanlış yola sapmışsmız. Gazzeye değil hapishaneve gideceksiniz! Karşılığını verdi. Generalin esir alınmasını hiç şüphe- hwber olarak te! 152 GÜZEL PRENSES değil mi? Hiç de böyle değildi. Bu ha- ber umumi karargâha korkulu rüyalar gördürdü. Bu zat yeni Türk fırkalarının kumandanı idi.. Onun Gazzeye muvasa- latı, fırkaların da pek yakınlarında bu- Junduklarına delâlet ediyordu. Bunlar Gazze gamnizonunu yirmi dört saat için de takviye edeceklerdi. taarruzu Ali Muntar dağına doğru inkişaf ediyordu. Fakat &is dolayısile bu hücum enaz bir buçuk sast gecikmişti. Bu piyadeler Çanakkalede pişmiş adamlardı; yaps- cakları işi biliyorlardı. Tepenin çevresindeki frenk inciri or- manma varıncaya kadar durmadılar, O- raya varınca da pek fazla oyalanarak gecikmediler. Dikenlerin arasından ken dilerine yol açarak Türk siperlerinin i- çine daldılar, Geride umumi karargâhım olan ku- lübede her şey Arap saçı gibi idi. Gaz- zenin kuşatılmış olduğunu ve şehre gir meğe hazır bulunduğumuzu bilmiyor- duk. Piyadenin Ali Muntar dağına bi- cum ettiğinden haberimiz yoktu, Dilimize çeviren: A, E, Bütün bildiğim: Kıtalarımızın hemen hepsile teması kaybetmiş olduğumdu. Ve yetişebildiğim kıtalar ise komşular le temasta değildiler. Sonra Halberstad" lardan birisi, üstümüze bir bomba attı, Bu sefer de her şeyle teması kaybettim, Ayıldığım zaman ortalık karanlıktı. Hizmetçi neferim başımı yaş İr bezle slatıyordu. Bir taraftan da: — Yüzbaşım! Şimdi nasılsınız? diye soruyordu. (Devamı var) Bizim görüşümüze göre Gazze meydan muharebeleri —i— İngilizleri iki deja yendiğimiz Gasse muharebelerini bir de kendi noktai na- zarımıza göre gözden geçirelim: İngiliz istihbarat sabiti Todd Gilne- yin dediği yibi Romani muharebesi İn- giliz kumanda heyetine, kendi 1914 - 15 tabiyelerinin Süveyş kanalını mu hafaza edemiveceğini anlatmıştı. Mü- dafaanın şark sahilinde daha ileriye sürülmesi iüzumunu iyice görmeye baş Tamışlardı. Bununla beraber bizim kuvvetlerimi sin yavaş yavaş erimekte olması da Filistinde artık kuvvetli bir Türk te- cemmllünün korkusu ihtimallerini a- saltmıştı. Bizim çöldeki kuvvetlerimiz pek sayıftı, Ancak iki ilç bin tüfeği bulan bu Huvvete kargı İngilizler çöl yük kuvvetler göndermek killfetine katlandılar. General Dübelin kumandasında aşa- ğı yukarı 50.000 askeri bulan 42 inci 52 inci ve 55 üncü piyade fırisalarile takriben üç süvari fırkası ve bunların muhtelif hizmetlerini görerek pek ka- Tabalık menzil ve nakliye kıt'aları. Britanya kumanda heyetinin tasar- ladığı harp plânı çok yavaş ve usul. perest bir projeydi. Tükenmez malze- me ve işçiye lüzum vardı. Burada oku- makta olduğunuz hatırattan anlamış olduğunuz gibi İngiliz ordusu Türkle- Tin bir solukta aşıp kanala dayandık- ları harekâtı ancak tam arak bir demiryolu ile içilecek suyu Mısırdan getiren su boruları tesisatı yapmak suretiyle.» başarabileceklerine karar Ordırme #lerlemesi bir islerin ilerlemesile birlik nizdense Amiral Weyms kumandası daki Hint filosu iaşe ve ikmal işlerin- de yarılım edecek ve lâzm oldukça kara ordusuyla birlikte harbe iştirak edecekti. Filistin harekâtına donanmanın işti- raki meselesi de İngilizlerle müttefik- leri arasında bir ertrikaya vesile ol- muştu. İngiliz kumandarlığı Amiral Düspiçin kumandasındaki Fransız Su- riye filosunun yardımını faydasız ve lüzumsuz görmüştü, Bunun türkçesi siyasi ioaplar dolaysiyle (İngilizler müttefikleri olan Fransızları atlatarak Filistin harekâtına iştirak ettirmemiş- Terdi. 4 Böylece general Düpelin pişdarlam 1916 ağustos ayında Birülabte vardı. ar, ala (Devamı var) GUZEL PRENSES 48 Bu sırada köylün kilise meydanında bir facia vukubuluyordu. Kilise meyda- nında toplanmış olan balk Petra ile Lâlenkadan Annanın intikamı almak © için sabırsızlanıyordu. İçlerinden bazı- larının sükün ve itidal tavsiyelerine rağ men orada bulunanların ekseriyeti “kö- yün meleği,, adını verdikleri (o Annayı kaçıran çingenelerin öldürülmesini isti- yordu. Hattâ polis gelse bile çingenele- Ti teslim etmemeğe, onları mutlaka dile dikleri gibi cezalandırmağa karar ver- mişlerdi. Köylüleri böyle (harekete en ziyade teşvik eden ODemirci (o Yorjdu. Çünkü Jorj gizlice Annayı seviyordu. Bu hissini Annaya söylemeğe cesaret €dememişti. Bununla beraber dükkânın da kızgın demirlere ber çekiç indirişin- de dudaklarından Annanm isini dökülü- yordu. Jorj genç ve yakışıklı bir deli Hkanlı olmakla beraber babasmdan kal ma hayli arazisi ve parası da © vardr. Bunun için belki günün birinde Anna- nın da kendisini seveceğini ümit ediyor du. Böyle paralı ve (tanınmış bir deli. kanlı olduğu için köylülere bu mesele de her söylediğini vaptırabiliyordu. Kilise meydanında yüksek bir yere çıkmış hiddetten kudurmuş bir hale ge len köylülere şöyle bağırıyordu: — Dostlarım, hepimizin sevdiği An- Mayı çingenelerden birkaç haydut kaçır-! dılar. Bunlardan ikisini yakaladık. Bu Gani berifler köyümüzün muhterem pa- Paztar da öldürdüler. Papazı öldüren şu Yakalıdığımız kara sakallı çingenedir. Delikanlınm bu sözlerinden galeyana gelenlerden iri yerde bağl: yatan Pet 8 şiddetli bir tekme indirdi. Bu tek- ma tesirile Petra gözlerini açtı. Ya- nda Lâlenkayı ve başlarına toplanmış olar köylüleri gördü. Mehtap © altında Yakılan müteaddit ışıkların kızl pard- tuları ortalığı korkunç bir renge boya- mıştı. Yavaşça Lâlenkaya sordu: — Acaba Sânşo Perz kaçabildi mi? — Evet, Annay: da beraber kaçırâr. Artık şeytan bile Annayı onun elinden kurtaramaz. — O, kurtuldu, Ya biz ne olacağız, biliyor musun? — Ne olursak olalım. İntikamım alm- dı ya, ben memnunum. — Bizi polise teslim edecekler. Zin- dan köşelerinde çürüyeceğiz. — Düşündüğün şeye bak. Zindana giren adamın mutlaka çürümesi, ölmesi lâzımgelmez. Zindandan kaçıp kurtut- mak da mümkündür. Arkadaşlarımız sağ olsun. Bu sırada Demirci Jorj gene köylüle- re hitap etti:, — Bu iki sefili polise teslim etmiye- lim. Polis bunları ne yapacak? Adliye- ye verecek değil mi? Mahkemelerin ise nasıl iş gördüklerini (o hepimiz biliriz. Tonlarla kâğıt, fıçılarla mürekkep sar. federler. Günlerce muhakeme ve müza- kersde bulunurlar, Neticede bu iki al- çağı en çok birkaç sene hapse mahküm ederler. Orada rahat edip kaz gibi bes- lenirler. Sonra semirmiş olarak hapis- haneden çikip gelip bizimle alay eder- ler Bunun için bu işi biz temizlemeli. yiz. Avukatların muhakemede onları kar gibi temize çıkarmalarına müsaade #tmemeliyiz.! Bir mahkeme heyeti seçip hemen cezalarını tayin edelim, Umumi bir tasvip ile karşılanan bu söz leri müteakip yedi kişilik bir muhake me heyeti seçildi.Demirci Jorj muhakeme heyetine hadiseyi bir defa daha hulâsa ettikten sonra hemen muhakemeye başlamalarını söyledi. Bundan sonra Petra ile kızın iplerini çözdüler. Muha keme heyetini temsil eden köylülerin ve nsde bir harekette bulunabiliyordu. Petra, Annayı alıp pencereye doğru bir adım atar atmaz bahçede patlayan bir silâh sesi dalga dalga bütün civardal akisler yaptı. Bunu acı bir kadın çığlığı takip etti. Petra, olduğu yerde dona kaldı. Ku- cağındakij Annay: hemen yatağıma bıra- kıp pencereye koştu. Aşağı bakınca ip merdivenin altında gözcülük yapan anası Deburanın kanlar o içinde yere serilmiş olduğunu gördü. Sanşo, soğuk kanlılığını kaybetme- — Lânet olsun, duyulduk. Şimdi ca- nmuzı kurtarmağa bakalım. Petra, anasinm bu halini (o görünce gözlerinden yaşlar akmağa başladı: — Nereden bu işe girdim. Bu Alla- hın adaleti, diye mırıldandı. Lâlenka, hiddetle onları teşci etti; — Bu senin tedbirsizliğinin cezasi. Durmanın sırası değil biran evvel kaç- malıyız. Yoksa bizi köpek gibi öldüre- cekler, Hepsi birden pentereye saldırdılar. Çünkü alt kattan ayak sesleri gelmeğe başlamıştı. Bu sırada Lâlenka, Petraya Okızıda #lmasen: söyledi. Fakat o, kızla beraber kaçamıyacağını söyledi. Lâlenka ise o- nun yakasma yapışarak hiddetle söylen di: — Bu kadar emek havaya mı gide cek. Yazıklar olsun. Ben de seni bir a- dam zannetmiştim. Korkak. Sen kaçır. mazsan ben kaçrrınm. Böyle söyliyerek Annayı kucakladı , Ve pencereye koşturdu. Bu sırada San- 40 pencereden çıkmış, ip merdivenden aşağı inmeğe hazırlanıyordu. Lâlenka, Anrayı kedisi kaçıramıyacağını anla yınca Sanşoya: — Bu hazineyi burada nasıl (Obırâa- kıyorsun? Bu kızı da alda öyle (o kaç. Hiçbir işe yaramazsa sana gelecek bir kurşuna siper olur. Haydi, haydi.. Lilenka böyle diyerek Annayı San- şonun kucağına verdi, Sanşo Perz, bir koluyla Annâyı ya“ kalıyarak diğer koluyla da ip merdivene tutundu ve süratle aşağı indi. Falcı ka» rının merdivenin dibinde yatan ceseği- nin Üzerinden atlayarak açmış oldukla- rı deliğe doğru ilerledi. Bu ( sırada bir silâh sesi daha işitildi. Kurşun Sanşo- nun kulağı dibinden vızlıyarak geçti. İspanyol tüccarı da kucağındaki kıymet li yüküyle delikten geçerek dışarı çıktı ve kayboldu. Ateş eden çiftlik sahibi ihtiyar Mül. zerdi. Karısı Madam Hanni, bir ara- kk uyanmış, üst katta bir takım ayak sesleri işitmişti. Kadn hemen Kocasını uyandırdı. Mülzer etrafı dinliyerek ha- fif patırdılar işitince yataktan fırladı. lar. Mülzer hemen tüfeğini kaparak ka- rısile beraber balkona gitmek için ya- yaşça kabul salonuna (geçmiş ve bal- kondan dışarı bakınca Annanın odasına takılan bir ip merdivenin (dibinde bir çingene karısının bağdaş kurmuş oldu- ğunu görerek hiddetle ona ateş etmiş ve kadını yere yuvarlamıştı, Biraz Osonra Sanşo merdivenden inmiş, kaçmağa beş lamıştı. Mülzer ona da ateş ettiyse de vuramadı. Fakat bu adamın kolları arâ- sında Annayı kaçırmakta olduğunu giz- lendiği balkondan görmüştü. Bunu gö- rünce de hiddet ve heyecanından elleri titremiş kurşun hedefini (o bulmamıştı, Sanşonun kaçtığı görünce Mülzer bir müddet ne yapacağını şaşırmıştı. İşte Annan odasında kalmış olan Petra K le Lâlenka tam bu sırada kaçmış olsa. lardı. Kurtulabilirlerdi. Fakat Petra &