22 AĞUSTOS — 1936 Bir gazete nhavadisi İ On$ Tepebaşındaki (kahvelerden liz, tanımıştım. Herkes ona “İngi- defdi, Asıl adımı bilen yoktu. Sat- İk Oyununa karşı duyduğumuz müş k ihtiras bizi birbirimize yaklaş - Kiş, her giin ayni yerde ve ayni #te buluşarak oyun oynamayı iti - Sdinmiştik. Xi Hem kahve, hemde küçük bir İS yhane olan bu yere genç bir SP, Oyunumuzla alâkadar görilnür - m ip X Yanımıza geldiği Zaman, düşün landırmaktan korkarak z, hemen oradak e n W SAŞiliz, ara sira, bana, şaka olsun » Hediyenin — kadının ismi — o- Yenla değil, benimle alâkadar ol ği Böylerdi. X Bi akşam, İngiliz, itiyadı hilâfı - m Yarım saat geç geldi. Ben satranç alarmı hazırlamış, bekliyordum. Hazırlanmış 8 ı görünce: — Bugi oyun yok, dedi, Sandalyesine yan oturdu, şapka - Kar ensesine doğru itti, ve kibrit ku- İşinden bir çöp çıkardı. Hem dişini Ştrıyor, hem de düşünüyordu. Etrafma tereddütlü bakışlarla bak iktan sonra birden bana döndü: —PB r musun, Hediye.. Artık Ku bir daha göremiyeceğiz, — Bir yere mi gitti? Ki, — Başı ile “hayır, işareti yap- ; Si bir daha göremiyeceğiz, de- — Ölmüş mü? — Evet, Derin bir nefes aldı ve önlündek! Takı kadehini boşalttı. — Dünyada ne hayvan (insanlar liyen bulunmadığı - bir kere daha emin olmak için sa- sola göz gezdirdi. — Muhsini tanırsın, Hediyenin a- » e Şu ilerideki meyhanenin sahi & — Yok canım, o değil! Bu adamm sokağında bir dükkânı vardır. Dük 8 glrince solda ve kögede küçük ? kapı gelir. Oradan girince, sağda a Ye küçük bir merdivenle aşağıya, | katına inilir, İşte, bu dükkâ- ge tin ehemmiyeti bu rutubetli ? İstanbulun en büyük kumarka. te, bulunmasından gelir. Hediye- Sam gayet mühim rolü vardı. V düşü, giliz bir cigara yaktı ve tekrar ameğe başladı. Teessürle: > Ne kötü ölüm! Ne arkasmdan Mi dökecek bir insan, ne cenaze. gömecek bir yakm döst, ne arzü- İle ne de son dilşüncelerini hıç dı, Same dinliyecek bir sevdiği var - tin ha ölmek belki erkekler i. ir, fakat düşkün kadınlar içi, ie kadar inen dmar Gin) eğil nün dehşeti önünde korku ile : bir İnsan halile ağır ağır olga- öttürüyordu. Yaşaran gözlerin Vardır Bt kadının garip bir macerâsı 6 Rİ beş sene evveldi, Ben MEM Ankarada kumaş ticaret- ak le çalısıyordum. Ara sıra ma- Tin e Yakışıklı bir delikanlı ile na - Süzel bir kız gelir, mağazanm| Ço ağlarını seçer, alır gider Büzaş B garip değil mi, bu kadm Börgy,, *K elbiseleri içinde sokakta tin $ zamanlar, onun zevkine İg- Olmakç, a hiş olmazsa yardım etmiş dim, tin doğan tatiı bir gurur düyar Yeti, b Vgilisinin mühim bir memür! Güng erduğunu söylerlerdi. ğin | rdeh bir gün, ara sıra takıl. İD Ardan birinin peşinden ko Yürhan ar bir sokuğu septım. Biraz İş bi, © Otelden çıkan güzel giyin « kâdınla karşılaştım. Birden tanıyamadım. Uzaklaşmca dönilp bak trm, o da bakıyordu. Tanımıştım. Fa- kat, niçin bir otelde kalıyordu? Ve ni çin otelden yalnız çıkıyordu? Günler ce bunu dü Bir gün onu Ahmötle — sevgilisi. nin adı — beraber parkta gördüm. Yanlarında eski mektep arkadaşla; dan Sinan da vardı, ve Sinanin & yede çalıştığını da biliyordum. Belki bu kızm hayatı hakkmda bir şe; öğrenebi vede buldum. Merakımı anlattım: — Başkalarma ait sırları söylemek doğru.değil amma, diye başladı. Bu kız Çengelköylüdür. Ve iyi bir ailenin kızıdır. Tahsilini bu delikanlırın pe - şinde buraya gelmek için bırakmış. Annesi, babası Hediyeye bir daha eve dönmesi imkânı olmıyacağını söyle -| . Halbuki,| , mişler. O hiç aldırmamış. Ahmet evlidir, karısı dn buralı zengin bir zahire tüccarının kızıdır. Hediye tabit eve giremez. Anlıyorsun ya, Ab- met birinin parasını, ötekinin kalbin kemiren bir adam. “Hediye ile Ahmedin kumaş alma ğa gelişleri seyrekleşmeğe başladı. Ev velce o hemen her hafta geldikleri o- lurdu; şimdi, ancak on beş günde bir) * geçti. | gelebiliyorlardı. Böylece aylar Hediyeye bir iki defa sokakta rastla- mıştım. Hep yalnızdı. Evvelce güzel elbiselerini görünce (duyduğum tatlı gurur, artık genç kızın serarmağı başlıyan yüzünün rengile birden ma - nasmı değiştiriyor, sebeplerini tahmin edemediğimiz felâketlerin şaşkınlığile çarpılıyordu. Soğuk ve karlı bir kış günl biraz daha sararmış olan Hediye, elinde bir valizle mağazaya geldi, Doğru pat Tönun yanma gitti. ona alçak sesle bir geyler anlatıyordu. Bir âralık “etrafı köntrol etmek için bize doğru dönen yüzünü gördüm. Epey değişmişti. Göz leri yaşlıydı. Biraz sonra, valizden tt rek ellerile iki rop çıkardı. Başını ö- nüne eğmişti. Mendilini yanaklarından yuvarlanan azap damlalarını gizlemek için burnu üstünde tutuyordu. Bir daha Hediyeyi göremedim. A Tadan üç sene geçti. İstanbula geldim Bana karşı duyduğu derin sempeti, hiç bir şey beklemiyen bir hassasiyet Je onun mütemadiyen değişen haya - tma karşı beslediğim alâkadan doğ - muş olacak ki, beni bu kahvede ilk gördüğü gündenberi, hiç knuşmamak- Ja beraber, beni yakından görmek için gelir. “Onun sor günlerdeki hayatını tah- min edebilirsin, Muhsinin işlettiği ku- marhanede orta malı idi. Günde an- cak üç beş kuruş para alırdı. Sanki bütün bugünkü ıztırabını sevgisi, ve yaptığı fedakârlıklar mukabilinde ka- zanmıştı. Tahammül edemiyordu. Bir gün Muhsine parasını o arttırmasını söyledi. Haşin ve rezil kumarhane sahibi ; — Burası sevgilinin evi değil, Be- ğenmezsen git. Ve sevgiline sor, kaç para edeceğini söylesin. Fazla para veremem. Sokakta aç yok değil ya! Bundan daha azına razı kaç tane ka- dın var! Hiç bir şey söylememiş. Sadece Muh sina kötü kötü bakmış, içinin bütün nefretile, Kumarhaneye bir daha uğ - Tamamış, ve onu o günden sonra gö- ren olmamış. “Geçenlerde gazetelerde göyle bir havadis vardı: — Moda açıklarmda balıkçılar bir kadm cesedi bulmuşlardır. Yapılan tahkikat bunun umumhane sermaye - lerinden Hediye adlı bir kadın oldu - ğunu meydana çıkarmıştır ve ilh... İngiliz sustu. Düşünüyordum: E- Zer, İngilizin şakasını sahiye alsay - dım, bugün kadmı kurtarabilirdöm. Farkında olmadan kim bilir ne kadar sempati tezahürüne arkamızı çevirmi sizdir. Nakleden: Fahire Muallâ ktim. O akşam Sinanı kab| HABER şam Yosten. Güzeller. için sıkı bir yarış e En güzel yıldızları ele geçirmek için Amerika ile İngiliz film şirketleri ara- sında şiddetli bir yarış başlamıştır. Gü zel aktrisler âdeta müzayedeye © kon- muştur. Arttıranın üstünde kalıyor. Son zamanlarda Holivudun meşhur bir gok aktör ve, akirislerinin.. İngiltereye göç ettikleri görüldü. Şimdi ise İngiliz film sanayii kadınların en güzellerini toplamakla meşguldür. Yeni parlamak- ta olan Anna Lee bu en güzeller Tiste- sinin başında gelmektedir. Bir başçavuşun kızı olan Anna Britiş Gomden kumpanyasında maktadır. Göz Hekimi Dr. Şükrü Ertan Cağaloğ'u Nuruosmaniye cad. No. 3 (Cağaloğlu Eczanesi yanında) Salı günleri metcanendir. Telefon. 22566 Lee çalış- / | ai Mİ Gürünlüklli Yazan : 536 sene evvel Niyazi Anmet bugün Timur, ordusu ile Beyazıdın üstüne yürüdü Sivas zapt ve Şehzade Ertuğrul idam edildi. Beyazıt, Istanbulun muhasarasını hemen bırakarak Beş yüz küsur yıl önde,. Anadolu- da garip kıyafetli bir adam dolaşıyor. du. Omuzunda bir maymun yavrusu, her rasladığı köyde halkı eğlendirme- ğe çalışan bu seyyah, bir yerde dur- madan köyler, eyaletler «e dağlar 2- şıyordu — Kimsin, nereye gidiyorsun?. Diyenlere, verdiği cevap daima şu oluyordu: — Bir garibim, maymunumu oy- nafarak ekmeğimi kazan:'yorum.. Aynı yıllarda, saç ve sakalları birbirine karışmış serseri kıyafetli bir adam, gene Anadolu şehirlerini dola- şıyordu. Bu da: — Kimsesiz bir fakirim.. Diyarı gurbatlerde dolaşıyorum. demektey- di. Bir üçüncüsü de seyredenleri hay- rete düşürecek şekilde ocanbazlıklar yaparak Memaliki Osmaniyeyi dolaşı- yorda, Bunların maymunlusu Germiyan beyi idi. Ipsaladan kaçmıştı. İkincisi Menteşe beyi, üçüncüsü Aydın beyi... Her üçü de, kendisinden yardım iste- mek için Timur'a gidiyorlardt Beyler, Türk elhangirine dert yandılar. Osmanlı padişahının kendi- lerini zülüm ve işkence içinde yaşat- ğını anlattılar. Timurun, Bayazıda gönderdiği el- çi, padişah tarafından istihfafla kar- şılandı. Dileklerin hiç biri dinlenme- di. Bunları duyan Timur 808 yılı Mu- harremin birinci günü, 1400 yılı 22 A- ğustosta, yanı 536 sene evvel bugün Si- vasa hareket etti. Bayazıttan İntikam alacaktı. »... Siyav (eski adı Sebast) Selçuk Sultani Alâeddin tarafından yeniden kuruduktan sonra Anadoluda ahali- si en çok şehirlerden biri haline gel- mişti; yüz bin nüfusu vardı, Yüksek ve geniş hendek şehri çeviriyordu. Timurun askerleri garp tarafın- dan, istihkâmların altına lâğam kaza- rak ilerlediler. Sekiz bin 'âğamı sed- ler yaparak toprak altınca 'lerledi. Bu iş bittikten sonra toprağı tufan anadoluya koştu tahtalara, kazıklara ateş vererek çe- kildiler. İstihkâmlar, büyük gürültü- lerle çöktüler ve yavaş yavaş hepsi gözden kayboldu. On sekiz gün süren muhasaradan sonra, halk teslim olmaktan başka ça- İ re olmadığını anlamıştı. l Timurun askerlerine kale kaprla- rını açtılar, Şehirde mühim miktarda cüzamlı vardı. Timur, bu korkunç hastalığın ordusuna geçmemesi için hepsini şehir dışma çıkarttı. Şehzade Ertuğrul da yakalanmış, idam edilmişti. Bayazıt, İstanbulun muhasarası- na başlamıştı. Sivas mağltibiyetini haber alır almaz muhasâradan vaz- geçti. Tarih, Sivasın zaptı, Bizansm sukutunu geciktirmiş olduğunu işaret eder. Padişah, en çok güverdiği şehza- desini kaybettikten sonra büyük, unu- tulmaz bir yese kapıldı. Timurun in“ tikamnı aklımdan çıkmıyordu. "Tarihçi Kal Kondil diyor ki: “Bayazıt Asyada gezerken bir ço banın kemali sükünetle çarkı çağırıp kaval çaldığı işitti; — Çal bana bu şarkiyı! dedi, se Sivası zayi, oğlunu kaybedecek değil sini, HABER, AKSAMİPOSTASŞI SARE Evi Istanbul £ Ankara Caddesi # Posta katı İstanbul 214 K Istanbul HABER Yazi işleri telbtonu” 2872 idare ve ân.“ «24570 » ABONE ŞARTLARI Sahibi ve Neşriyat Müdürü; Hasani Rasim Us Basıldığı yer (VAKİT) malbaası Londrada at yarışlarındı. Parisinkinden hayli ayrılan tuvaletlere raslanıl aktar. Esasen bı: senenin bariz hü- susiyeli, çok tencvvüdedir Parisin modelleri arasında bile birbirine benzememezlik varken, iki muhtelif moda merkezinin, yani Londra ile Parisin ayrı ayrı fantezileri büsbütün yözü oyalıyor...